Turkish
Wednesday 17th of July 2024
0
نفر 0

İslam İnkılabı Rehberinin mektubu modern dünyada bir mucizedir

-Ünlü Rus filozofuna göre, “Kahralson Amerika” sloganı Amerika halkının kendisini korumakta ve onları Amerika’nın politik hegemonyasından kurtarmaktadır. İslam İnkılabı Rehberinin Batılı gençlere yazdığı mektup, Batının nasıl tedavi edilebilineceğini hedeflemektedir.
İslam İnkılabı Rehberinin mektubu modern dünyada bir mucizedir

-Ünlü Rus filozofuna göre, “Kahralson Amerika” sloganı Amerika halkının kendisini korumakta ve onları Amerika’nın politik hegemonyasından kurtarmaktadır. İslam İnkılabı Rehberinin Batılı gençlere yazdığı mektup, Batının nasıl tedavi edilebilineceğini hedeflemektedir.

Bu günlerde Tahran’da ziyarette bulunan Alexander Dugin, son yıllarda sıkça gündeme gelen ve hatta Putin’in akıl hocası olarak kendisinden söz ettiren bir isim. Dugin, birçok kez İran’a gelmiş ve üniversitelilerle, insani bilimler araştırmacılarıyla görüşerek karşılıklı bilgi alışverişinde bulunmuştur. Yaklaşık iki ay önce Vladimir Putin İran’ı ziyaret etmişti. Bu ziyaret, Rusya ve İran’ın aşırıcılığa karşı mücadele için ortak hedefleri takip ettikleri bir sırada gerçekleşti. Şimdi ise Rusya’nın perde arkasındaki adamı olarak adlandırılan ve devlet başkanı ve Rus bilim adamları üzerinde oldukça etkili bir isim Tahran’da bulunuyor. Öyle ki Putin 2013 yılından buyana iç ve dış politikada onun (Dugin) ideolojisi çerçevesinde tutumlarını temellendirerek Doğu ile işbirliği ve Batı politikalarına karşı koyma üzerinde odaklanmıştır.

Politikanın Dördüncü Kuramı adlı eserin yazarı, Rusya devlet başkanı üzerinde o denli bir etki bırakmış  ki konuşmalarında defalarca Dugin’in sevdiği ‘muhafazakarlık ve yeni Rusya’ ibaresini kullanmıştır. Bu politika, 54 yaşındaki Rus filozofun Avrasyacılık olarak gündeme getirdiği politikadır. Bu politik ideye göre, Rusya’nın bakışı Batı yerine, Doğuyla, özellikle geçmişte Sovyetler Birliğinin üyesi olan ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesine odaklanmalıdır. Dugin’in teorisinde İran’la ilişki için önemli bir yer göz önünde tutulmuştur. Her ne kadar İran Avrasya yakınlaşmasında hesap edilmese de fakat Dugin’e göre Rusya’nın dünya ülkeleri arasında önemli bir ortağı ve müttefikidir. Dugin, Nadır Talipzade ile röportajında İran’a duyduğu ilgi ve kendi faaliyetleri hakkında şöyle diyor: “Benim geçen 20 yılda yapmış olduğum iş, Rusya içinde İran’ı savunmak olmuştur. İran Rusya için jeopolitik öneme sahip oldukça mühim bir ülke ve ortaktır. O nedenle ben İran’ın siyasi tutumlarının kayıtsız ve şartsız savunucusuyum.” Bir zamanlar KGB’nin üyesi olmuş olan milliyetçi filozofun şimdi Rusya politikalarının belirlenmesinde önemli taşlardan biri olduğu ve Batıya karşı İran’la işbirliğine özel bir ilgi duyduğu görülmektedir. Bununla birlikte, Dugin’i aşırılıkla itham eden ve mutabakat sonrası bazı Batılı ülkelerle ilişkileri iyileşmeye başlandığı bir sırada İran’da bulunmasını içine sindirmeyen kuyu muhalifleri de vardır.

İşte Tasnim’in Alexander Dugin’le yaptığı detaylı söyleşinin ikinci bölümü:

Tasnim: Görüşlerinizde Ortodoks Hıristiyanlar ile Şiiler arasındaki inanç benzerliğine değindiniz. Bu hususu biraz daha açar mısınız?

Biz birbirimizle yakın bir noktada duruyoruz. Örneğin Ortodoks Hıristiyanları oldukça ibadet ehli, barışçıl, maneviyatçı ve gelenekçidirler. Eğer bu yaşam tarzını Batı Hıristiyanlığıyla –Katolik veya Protestanlık - karşılaştıracak olursak biz onlardan bütünüyle farklıyız. Onlarla sınırlı ortak noktalarımız var. Biz Hıristiyanlığın özünü ve asli şeklini uyguluyoruz. Biz adaleti, barışı ve ahlakı göz önüne alırız. Biz modernite karşıtı olabiliriz ama Hıristiyanlık karşıtlığıyla mücadele ediyoruz. Modernizmin gerçek ismi olan Hıristiyanlık karşıtlığı ile ilişki kurmayız. Çünkü modernizm İsa karşıtı olarak konumlanmıştır.

Bir Sami’nin komundan ve İslam hakkındaki bilgimden hareketle, Şii İslam’ı İslam medeniyetinin bir parçasıdır. Şiilerde İslam’ın bir birleşeni olup oldukça ibadet ve maneviyat ehlidirler ve İslam’ın özüne yakındırlar. Oysa ki selefiler İslam’ın bir karikatürüdürler ve İslam gerçekliğinden oldukça uzaklar.

Elbette ki İslam ve Hıristiyanlık iki farklı dindir ve farklı görüşlerimiz var ama birbirimize oldukça yakınız. Benim için bu mesele çok önemlidir. Örneğin İranlı düşünürlerden biri olarak Sühreverdi, işrak tezini geliştirdi. İşrak, İslam’ın şarki versiyonudur, kaynağından beslenerek ortaya konulmuştur. Şii ve İrani olmak istiyorsanız bu nur ülkesinin vatandaşı olmalısınız.

Biz İşraki Hıristiyanlarız ve aramızda paylaştığımız birçok ortak nokta var

Biz Ortodoks Hıristiyanları olarak işrakiliğin bir versiyonuyuz. İşraki Hıristiyanlarız ve birimizle aynı şartlarda bulunduğumuzu diyebiliriz. Aramızda hayli ortak nokta bulunmaktadır. Manevi olarak birlikte adım atmalıyız ki birbirimizin müttefiki olalım. Bu şartlarda denilebilir ki Batı Hıristiyanları bizimle ilgili olarak savundukları inançlar dikkate alındığında gerçekten düşmanlarımız olacaklardır, tıpkı radikal ve selefi İslam’ın bizimle düşman oluşu gibi.

Dolaysıyla ortak düşmanlarımız var ve birbirimizle dost olmamız gerekiyor. Keza jeopolitik konum itibariyle de aynı şartlarda yer almaktayız. Bizim güvenlik sorunlarımız ve benzer ilgilerimiz de var. Birlikte olmamızın gerektiği bir zamandayız. Bu manevi ortam bizim için diyalog imkanı sağlamaktadır. Her şeyden önce birbirimizi iyi tanımalıyız. Şiilerin inançlarını anlamamız gerekiyor. Keza Hıristiyanlık ilahiyatının bilinmesi gerekiyor. Tabi ki bu kolay bir iş değil.

İnkılap lideri, Avrupa ve Kuzey Amerika gençleri için iki mektup yazdı. Bu mektup hakkındaki görüşünüz nedir?

Gayet iyi bir mektuptu. İnkılap liderinin başka bir toplumun gençlerinden bir talepte bulunması oldukça önemli ve sembolik bir girişimdir. İranlıların muhafazakar kültürünün İran çevresindeki dünya hakkında gayet iyi bir bilgiye sahip olduğunu burada vurgulamalıyım. Çevredeki toplum hakkında iyi bir bilgi olduğunda derli toplu bir girişim amacına ulaşır. Ben bu mektup ve talepler konusunda çeşitli yazılar yayınladım ve İslam İnkılabı Rehberinin bu talebini destekliyorum. Buda konun gayet iyi oluşu anlamındadır.

İslam İnkılabı Rehberinin batılı gençlere yazdığı mektup, modern dünyada bir mucizedir

Şu noktaya dikkat çekmek gerekir; biz bu harekete büyük bir yanıt veremedik, nedeni de bu mektubun içeri, mahiyeti ve formuyla ilgiliydi. Çünkü İran’ın çevresindeki ülkelerle bu ülke arasında bir takım farlıklar söz konusu. Keza Batı kültürü bu formları kabul etme kapasitesinde değil. Bana göre, bu form yenin oluşturulmalıdır. İslam İnkılabı Rehberinin bakış açısı, modern dünyada bir mucize gibidir ve bu maneviyat merkezidir. Bu mektup ve hareket, büyük bir yeniden dönüştür.

Diğer toplumlar, içinde bulundukları şartlar itibariyle bu meydan okumaları idrak edip yanıtlamak istemiyorlar. Burada bir kavramsal çatlak söz konusudur. Ayetullah Hamenei, oldukça önemli noktalara vurgu yaptılar. Bu konular, hazırlıklı olan her kes için gayet anlaşılabilir konulardır. Kendilerini ikna etmeleri gerekiyor. Hatta öğrenmesini bilmelidirler. Bu yolda kavrayış silahına ihtiyaç vardır. Şiilerin velayeti fakih olarak bilinen siyasal kuramın yapısıyla diğer bilimsel alanlar arasındaki bir kavrayış. Elbette bu meselenin şekillenmesi oldukça zordur ama bizi ortak noktalara ulaştıracak biricik yoldur.

Şu noktanın da dikkate alınması lazım; bu maceranın muhtelif guruplarında yer alan düşünürlerin her biri kendi dünyasında seyir eder. Örneğin Fuko, Bataille, Nietzsche veya Bakhtin gibi düşünürler birbirinden ayrı dünyalarda yaşarlar ve aralarında hiçbir ilişki yoktur. Bu arada, bu fikri guruplar arasında düzenlenen oturumlar çok önemlidir. Yakın bir zamanda o guruplar gençlerini elden verecekler ve bu kişiler arasında diyalog ve münazaranın şekillenmesi lazım.

Bir süre önce bir din alimiyle konuşuyorduk. O, bana Hıristiyan bir fundamentalist olarak diyor ki sizler en nihayetinde Kuran’ın doğru olduğunu, İsa’nın çarmıha gerilmediğini ve dolaysıyla İsa’nın Allah’ın oğlu olmadığını anlayacaksınız. Bu tür konuşmalardan sorandır ki diyalog kesinlikle biter. Sonuç şöyle olur ki onun inancı ona ve benim inancım da bana kalsın ve hiçbir ortak nokta belirmesin. Bu mesele, birbirimize saldırmanın ortamını oluşturur.

Kurtarıcıyı bekleme kültürü, Hıristiyanlarla Müslümanlar arasındaki müşterek noktalardan biridir

Kesinlikle, ‘İncil mi daha doğrudur yoksa Kuran mı” konusunda konuşmak bir arpa boyu kadar yol aldırmaz ve bu davranışın adı diyalog değildir. Fakat birbirimize çok yakınız eğer idrak edebilsek. Nitekim Kum’da bir Ayetullah ile konuştuktan sonra şu sonuç belirdi ki bizler intizar kültürünü kabul edebiliriz ve bu bizim ortak noktalarımızdan biridir. Bu ortak noktaları alıp üzerinde düşünebiliriz, onları teolojik karmaşıklıklarıyla birlikte karşılaştırıp geleneğin çekirdek unsurlarına ulaşabiliriz ve ondan sonradır ki felsefe üstadı oluruz.

İslam İnkılabı Rehberinin Batılı gençlere yazdığı mektubu, Batının nasıl tedavi edileceğini hedeflemektedir

Biz Batıya galip gelmeliyiz. Batının nasıl tedavi edileceğini bilmemiz için kendi mülahaza ettiğimiz formu bulmalıyız. Bu, söz konusu mektuplara bir yanıttır. Mektup manevi lider tarafından olup oldukça önemli bir mektuptur. Onu anlıyorum ve tercüme edebilirim. Tabi mesele şurada ki halkın geneli bu mektubu anlamıyor, çünkü mektubun dili algısal değil, ruhanidir. Onun özünü tercüme etmenizi gerekiyor ve ondan sonradır ki mektup çeşitli toplumlarda beraberinde birçok makale, rapor vs. getirecektir.

Gorbaçov, İmam Humeyni’yi (r.a) anlamadı

Örneğin İmam Humeyni’nin Gorbaçov’a yazdığı mektuba değinecek olursak, o mektup olağanüstü bir mektuptu. Ama Gorbaçov oldukça geri zekalıydı ve mektubu anlamadı. Gorbaçov, doğru yöne hidayet edilmesi gereken bir çocuk gibiydi. Kanaatimce, İran şu anda felsefi görüşlerini yeniden gözden geçirmeli ve bu gelişmenin dili kendini inkılabın öğretilerinin değişik boyutlarında, inançlarda, Şia’da, şeriatta vs.de göstermelidir.

İran elitleri felsefe üstadı olmaları gerekir

Başkalarıyla diyaloga geçmek için yeni formlara ulaşmanız lazım. İnançlarda zorlama olmamalıdır, eğer olursa irtibat süratle kesilir. İranlı elitlerin felsefe üstadı olmaları gerektiğini düşünüyorum.       

Çev: Mehmet Gönül

Röportajın birinci bölümü:

Alexander Dugin: “Kahrolsun Amerika” sloganı, bizzat Amerika halkını kurtaracaktır

Tasnim: Görüşlerinizde Ortodoks Hıristiyanlar ile Şiiler arasındaki inanç benzerliğine değindiniz. Bu hususu biraz daha açar mısınız?

Biz birbirimizle yakın bir noktada duruyoruz. Örneğin Ortodoks Hıristiyanları oldukça ibadet ehli, barışçıl, maneviyatçı ve gelenekçidirler. Eğer bu yaşam tarzını Batı Hıristiyanlığıyla –Katolik veya Protestanlık - karşılaştıracak olursak biz onlardan bütünüyle farklıyız. Onlarla sınırlı ortak noktalarımız var. Biz Hıristiyanlığın özünü ve asli şeklini uyguluyoruz. Biz adaleti, barışı ve ahlakı göz önüne alırız. Biz modernite karşıtı olabiliriz ama Hıristiyanlık karşıtlığıyla mücadele ediyoruz. Modernizmin gerçek ismi olan Hıristiyanlık karşıtlığı ile ilişki kurmayız. Çünkü modernizm İsa karşıtı olarak konumlanmıştır.

Bir Sami’nin komundan ve İslam hakkındaki bilgimden hareketle, Şii İslam’ı İslam medeniyetinin bir parçasıdır. Şiilerde İslam’ın bir birleşeni olup oldukça ibadet ve maneviyat ehlidirler ve İslam’ın özüne yakındırlar. Oysa ki selefiler İslam’ın bir karikatürüdürler ve İslam gerçekliğinden oldukça uzaklar.

Elbette ki İslam ve Hıristiyanlık iki farklı dindir ve farklı görüşlerimiz var ama birbirimize oldukça yakınız. Benim için bu mesele çok önemlidir. Örneğin İranlı düşünürlerden biri olarak Sühreverdi, işrak tezini geliştirdi. İşrak, İslam’ın şarki versiyonudur, kaynağından beslenerek ortaya konulmuştur. Şii ve İrani olmak istiyorsanız bu nur ülkesinin vatandaşı olmalısınız.

Biz İşraki Hıristiyanlarız ve aramızda paylaştığımız birçok ortak nokta var.

Biz Ortodoks Hıristiyanları olarak işrakiliğin bir versiyonuyuz. İşraki Hıristiyanlarız ve birimizle aynı şartlarda bulunduğumuzu diyebiliriz. Aramızda hayli ortak nokta bulunmaktadır. Manevi olarak birlikte adım atmalıyız ki birbirimizin müttefiki olalım. Bu şartlarda denilebilir ki Batı Hıristiyanları bizimle ilgili olarak savundukları inançlar dikkate alındığında gerçekten düşmanlarımız olacaklardır, tıpkı radikal ve selefi İslam’ın bizimle düşman oluşu gibi.

Dolaysıyla ortak düşmanlarımız var ve birbirimizle dost olmamız gerekiyor. Keza jeopolitik konum itibariyle de aynı şartlarda yer almaktayız. Bizim güvenlik sorunlarımız ve benzer ilgilerimiz de var. Birlikte olmamızın gerektiği bir zamandayız. Bu manevi ortam bizim için diyalog imkanı sağlamaktadır. Her şeyden önce birbirimizi iyi tanımalıyız. Şiilerin inançlarını anlamamız gerekiyor. Keza Hıristiyanlık ilahiyatının bilinmesi gerekiyor. Tabi ki bu kolay bir iş değil.

İran lideri, Avrupa ve Kuzey Amerika gençleri için iki mektup yazdı. Bu mektup hakkındaki görüşünüz nedir?

Gayet iyi bir mektuptu. İran liderinin başka bir toplumun gençlerinden bir talepte bulunması oldukça önemli ve sembolik bir girişimdir. İranlıların muhafazakar kültürünün İran çevresindeki dünya hakkında gayet iyi bir bilgiye sahip olduğunu burada vurgulamalıyım. Çevredeki toplum hakkında iyi bir bilgi olduğunda derli toplu bir girişim amacına ulaşır. Ben bu mektup ve talepler konusunda çeşitli yazılar yayınladım ve İran liderinin bu talebini destekliyorum. Buda konun gayet iyi oluşu anlamındadır.

İran liderinin batılı gençlere yazdığı mektup, modern dünyada bir mucizedir.

Şu noktaya dikkat çekmek gerekir; biz bu harekete büyük bir yanıt veremedik, nedeni de bu mektubun içeri, mahiyeti ve formuyla ilgiliydi. Çünkü İran’ın çevresindeki ülkelerle bu ülke arasında bir takım farlıklar söz konusu. Keza Batı kültürü bu formları kabul etme kapasitesinde değil. Bana göre, bu form yenin oluşturulmalıdır. İran liderinin bakış açısı, modern dünyada bir mucize gibidir ve bu maneviyat merkezidir. Bu mektup ve hareket, büyük bir yeniden dönüştür.

Diğer toplumlar, içinde bulundukları şartlar itibariyle bu meydan okumaları idrak edip yanıtlamak istemiyorlar. Burada bir kavramsal çatlak söz konusudur. Ayetullah Hamenei, oldukça önemli noktalara vurgu yaptılar. Bu konular, hazırlıklı olan her kes için gayet anlaşılabilir konulardır. Kendilerini ikna etmeleri gerekiyor. Hatta öğrenmesini bilmelidirler. Bu yolda kavrayış silahına ihtiyaç vardır. Şiilerin velayeti fakih olarak bilinen siyasal kuramın yapısıyla diğer bilimsel alanlar arasındaki bir kavrayış. Elbette bu meselenin şekillenmesi oldukça zordur ama bizi ortak noktalara ulaştıracak biricik yoldur.

Şu noktanın da dikkate alınması lazım; bu maceranın muhtelif guruplarında yer alan düşünürlerin her biri kendi dünyasında seyir eder. Örneğin Fuko, Bataille, Nietzsche veya Bakhtin gibi düşünürler birbirinden ayrı dünyalarda yaşarlar ve aralarında hiçbir ilişki yoktur. Bu arada, bu fikri guruplar arasında düzenlenen oturumlar çok önemlidir. Yakın bir zamanda o guruplar gençlerini elden verecekler ve bu kişiler arasında diyalog ve münazaranın şekillenmesi lazım.

Bir süre önce bir din alimiyle konuşuyorduk. O, bana Hıristiyan bir fundamentalist olarak diyor ki sizler en nihayetinde Kuran’ın doğru olduğunu, İsa’nın çarmıha gerilmediğini ve dolaysıyla İsa’nın Allah’ın oğlu olmadığını anlayacaksınız. Bu tür konuşmalardan sorandır ki diyalog kesinlikle biter. Sonuç şöyle olur ki onun inancı ona ve benim inancım da bana kalsın ve hiçbir ortak nokta belirmesin. Bu mesele, birbirimize saldırmanın ortamını oluşturur.

Kurtarıcıyı bekleme kültürü, Hıristiyanlarla Müslümanlar arasındaki müşterek noktalardan biridir.

Kesinlikle, ‘İncil mi daha doğrudur yoksa Kuran mı” konusunda konuşmak bir arpa boyu kadar yol aldırmaz ve bu davranışın adı diyalog değildir. Fakat birbirimize çok yakınız eğer idrak edebilsek. Nitekim Kum’da bir Ayetullah ile konuştuktan sonra şu sonuç belirdi ki bizler intizar kültürünü kabul edebiliriz ve bu bizim ortak noktalarımızdan biridir. Bu ortak noktaları alıp üzerinde düşünebiliriz, onları teolojik karmaşıklıklarıyla birlikte karşılaştırıp geleneğin çekirdek unsurlarına ulaşabiliriz ve ondan sonradır ki felsefe üstadı oluruz.

İslam İnkılabı Rehberinin Batılı gençlere yazdığı mektubu, Batının nasıl tedavi edileceğini hedeflemektedir.

Biz Batıya galip gelmeliyiz. Batının nasıl tedavi edileceğini bilmemiz için kendi mülahaza ettiğimiz formu bulmalıyız. Bu, söz konusu mektuplara bir yanıttır. Mektup manevi lider tarafından olup oldukça önemli bir mektuptur. Onu anlıyorum ve tercüme edebilirim. Tabi mesele şurada ki halkın geneli bu mektubu anlamıyor, çünkü mektubun dili algısal değil, ruhanidir. Onun özünü tercüme etmenizi gerekiyor ve ondan sonradır ki mektup çeşitli toplumlarda beraberinde birçok makale, rapor vs. getirecektir.

Gorbaçov, İmam Humeyni’yi (r.a) anlamadı.

Örneğin İmam Humeyni’nin Gorbaçov’a yazdığı mektuba değinecek olursak, o mektup olağanüstü bir mektuptu. Ama Gorbaçov oldukça geri zekalıydı ve mektubu anlamadı. Gorbaçov, doğru yöne hidayet edilmesi gereken bir çocuk gibiydi. Kanaatimce, İran şu anda felsefi görüşlerini yeniden gözden geçirmeli ve bu gelişmenin dili kendini inkılabın öğretilerinin değişik boyutlarında, inançlarda, Şia’da, şeriatta vs.de göstermelidir.

İran elitleri felsefe üstadı olmaları gerekir.

Başkalarıyla diyaloga geçmek için yeni formlara ulaşmanız lazım. İnançlarda zorlama olmamalıdır, eğer olursa irtibat süratle kesilir. İranlı elitlerin felsefe üstadı olmaları gerektiğini düşünüyorum.     


source : abna24
0
0% (نفر 0)
 
نظر شما در مورد این مطلب ؟
 
امتیاز شما به این مطلب ؟
اشتراک گذاری در شبکه های اجتماعی:

latest article

Çorumlu Alevilerden Coşkulu ''Gadir-i Hum'' Kutlaması
Beşar Esad Kurban Bayramı Namazı'na katıldı
Nijerya'da Sular Durulmuyor / Foto
El-Ezher Üstatları ''İmam Ali’nin'' Türbesini Ziyaret Etti
Pakistan Alimlerinin Açlık Grevi 20. Gününde / Özel Röportaj
Dr. İsam el-İmad: Selefiliğe 100 soru (17)
Dr. İsam el-İmad: Selefiliğe 100 soru (2)
Mısır Müslüman Kardeşler Lideri Şia Oldu
İtalyan kadın İmam Rıza’nın (a.s) hareminde Müslüman oldu
CIA İran masasının yeni şefi 'Karanlık Prens' kimdir?

 
user comment