- Ayetullah Hüseyni Milani konuçmasına şöyle devam etti: Eğer Hz. Fatıma’nın (s.a) hutbesini şerh etmenin vahdetle çelişeceğini söylersek o zaman Gadir-i Hum olayından söz etmek de ihtilaf sebebi olur. Oysaki İslam tarihinin ilk yıllarında vuku bulan olayları farklı dillerde dillendirmek, bugünümüz için de istikametli duruşu bulmamızın teminatı olacaktır. Dolayısıyla mübelliğler Eyyam-ı Fatimiye günlerinde İslam tarihinin ilk dönemlerinde gerçekleşmiş olan hadisleri anlatmalıdırlar.
Ayetullah Milani sözlerine şöyle devam etti: İslam tarihi istidlalli, sağlam delillere dayalı ve saygılı bir üslupla anlatılmalıdır. Özellikle Hz. Fatıma’nın (s.a) hutbesi gerçekten insanların ufkunu açacak ve onlara istikametli duruşu gösterecek ifadeler içermektedir. Bu hutbe üç yönüyle incelenmeli ve iyice etüt edilmelidir. Öncelikle bu hutbenin beyan edilme sebebi iyice incelenmelidir. İkincisi; hutbenin içeriği hatta bir ders olarak okutulmalı, üçüncü olaraksa bu hutbenin etkileri ve yankıları iyice incelenmelidir.
Ayetullah Milani, Hz. Fatıma’nın hutbesinin belli bir zaman ve mekâna hapsedilemeyeceğini vurgulayarak şöyle konuştu: Hz. Zehra’nın (s.a), Ehlibeyt imamlarının (s.a) ve Peygamberin (s.a.a) görevi gerçekleri açıklamak suretiyle insanlara doğru yolu göstermektir. Esasen nübüvvet hanedanı olan o yüce insanların misyonu, zihinlerdeki kuşkuları bertaraf etmek ve hücceti tamamlamaktır. İnsanoğlu her zaman hüccetin tamamlanmasına muhtaçtır. Dolayısıyla bu hutbenin okunup açıklanması asla vahdetle çelişmez. Bizler Şia arasında tefrikaya yol açacak şekilde konuşmamalı, siyasi konuları itikadi meselelerle asla karıştırmamalıyız. Büyük şahsiyetlerimizin saygınlığını da her zaman gözetmeli ve onlara İbni Teymiye’ye davranıldığı gibi davranmamalıyız. Bu büyük şahsiyetlerden de Şiiler arasında tefrikaya yol açacak beyanatlardan sakınmalarını bekliyoruz.
source : abna24