İslâm hukukunda kadın ile erkeğin birlikte yaşamasının sosyal ve hukukî çerçevesini belirleyen evlilik sözleşmesi teferruatlı anlatılır. ’Nikah’ akdiyle başlayan evlilik müessesesi, bir yönüyle hukukî bir işlem, bir yönüyle de ibadet olarak değerlendirilir ve hukûkullah’ arasında kabul edilir.
Aile, içtimaî hayatın âdeta bir minyatürüdür. Nesli devam ettirme, fertlere psikolojik ve sosyal güven sağlama fonksiyonunun yanında, kültürel değerleri gelecek nesillere aktarma işini de, önemli ölçüde aile üstlenir ve bu, toplumun her ünitesinde kendini hissettirir.Bu yüzden İslâm hukukunda kadın ile erkeğin birlikte yaşamasının
sosyal ve hukukî çerçevesini belirleyen evlilik sözleşmesi teferruatlı anlatılır. “Nikâh” akdiyle başlayan evlilik müessesesi, bir yönüyle hukukî bir işlem, bir yönüyle de ibadet olarak değerlendirilir ve “hukûkullah” arasında kabul edilir.
İslâmiyet’e has bu kabul, evlilik müessesesinin dinî boyutunu gösterir ve sosyal kontrol açısından büyük önem arz eder.Hukukullah noktasında evlilik, her şeyden önce Allah’ın rızası gözetilerek, iki farklı dünyanın belli prensipler çerçevesinde bir araya gelerek kaynaşmasıdır. Taraflar ayrı hayat tarzlarından gelmişlerdir. Dolayısıyla yer yer eşler arasında ufak tefek tartışmaların olması bir dereceye kadar kaçınılmazdır.
Bunların evliliğin ilk yıllarında daha sıklıkla görülmesi de tesadüfî değildir. Çünkü fertlerin çevreleri, yetişme tarzları, eğitim durumları, kısacası, sosyo-kültürel ve ekonomik yönleri ve anlayışları farklılık gösterir.
Boşanma ise, hedefine ulaşamayan evlilik birliğinin sona erdirilmesidir. Fakat boşanma çoğu zaman karı-kocanın birbirlerinden ayrılmalarıyla noktalanmaz; geride onulmaz yaralar açan olumsuz neticeleriyle, öncelikle karı-kocayı, daha çok da boşanma yetimleri durumuna düşen çocukları ilgilendirir. Boşanma, taraf durumunda olan ailelere ve topluma da tesir eden istenmedik bir durumdur. Zira boşanma oranıyla, toplum içinde yaygın çocuk suçluluğu, uyuşturucu madde iptilası vb sosyal hastalıklar arasında sıkı bir paralelliğin olduğu görülmektedir. Bugün Türkiye’de yüz binlere varan sokak çocuklarının sayısında en büyük payı, parçalanmış ailelerin oluşturduğu ve bunun da üvey anne veya babadan kaynaklandığı bilinmektedir.
Sosyal bilimler yönünden ailenin gücünü ölçebilmek için başvurulan göstergelerden biri, hiç şüphesiz boşanma oranlarıdır. Bir toplumda meydana gelen evlilikler büyük nispette, kısa zaman süreleri içinde boşanma veya ayrılıkla sonuçlanıyorsa, o toplumun güçsüz ve hasta bir aile kurumuna sahip olduğu söylenebilir. Bir bakıma sürdürülemeyecek bir ailenin devamında gerek eşler, gerekse de toplum yönünden fayda yoktur.
evlenme
Ülkemizdeki boşanmaların en önemli sebebinin eşler arası geçimsizlik olduğu, istatistik verilerinden öğrenilmektedir. Bu verilere göre, özellikle evliliklerin ilk yıllarında boşanma oranının yüksekliği dikkat çekicidir. Bunun başlıca sebebi, eşlerin, henüz birbirlerinin mizaç, meşreb ve kişiliklerini yeterince tanıma imkânı bulamadan ve sabır noktasında zâfiyet göstererek ayrılmaya teşebbüsleridir. Maalesef bu safhada eşler, gelecekteki hayatlarının iyilik ve güzelliklere dönüşebileceğini hiç mi hiç düşünmemektedirler. Boşanma sonrası hayatlarının güzel olacağının hiçbir garantisinin olmadığı da unutulmaktadır.
Gerek psikolojik, gerekse de sosyolojik ebeplerden kaynaklanan bazı olumsuzlukların zamanla hayır yönünde değişebileceği de gözardı edilmektedir. Çünkü hayatın akışı içinde şartlar da, fikirler de değişebilmektedir. Ayrıca, evliliğin ilk yıllarında daha sıklıkla rastlanan görüş ayrılıklarının, ilerleyen yıllarda gittikçe azaldığı ve ortak bir düşünce dünyasının mayalandığı da sosyal bir realitedir. Hatta başlangıçta problemli ailelerin sonra mutlu oldukları küçümsenmeyecek orandadır.Sosyal devlet anlayışı gereği, büyümeye yüz tutmuş içtimaî bir yara karşısında acil tedbirler alınması şarttır. Ama, cemiyet dokusunu oluşturan fertlerin istenilen seviyede olmayışı karşısında, sadece boşanmalar ekseninde çözüm aramalar, kalıcı bir tedavi getirmeyecektir. İhmal edilmemesi gereken husus, sistemden ziyade sistemi işletecek insan unsurudur.
Ailede mutluluk esastır. Aile mutluluğu da, kelimenin tam anlamıyla bir sanattır. Çünkü yazılı kuralları ve kitabı olmayan aile mutluluğu, daha ziyade, kişilerin ruh dünyası, karakter yapısı ve ahlâkî olgunluğuyla ilgilidir. Yine de insanlar arası münasebetlerin dinî ve ahlâkî boyutları vardır. İnsanın ve münasebetlerinin ahlâkî boyutu ona belli mükellefiyet ve mesuliyetler yükler ve bunlar da tek taraflı değil, karşılıklıdır. Elbette herkes kendinden ve faaliyetlerinden sorumludur. İçtimaî hayatın üzerine kurulduğu düzenin temelinde de bu anlayış yatar.İslâm hukukunda, geçici evliliklerin her çeşidi hükümsüzdür. Yani evlilik akdi, sürekli bir akittir. Fakat, bu süreklilik sonsuzluk anlamında da değildir.
Boşanmayı menetmek veya hiç olmayacak şartlara bağlamak suretiyle, beraber yaşamayı düşünmeyenleri zorla bir arada tutmak da çözüm olmamıştır. Ama keyfî ve haksız boşanmaların, çoğu defa boşayan için bir pişmanlık, boşanan için bir haksızlık ve aile fertleri için de hayat boyu bir huzursuzluk kaynağı olduğu görülmektedir. Buna göre boşanma, hastalıklı bir uzva karşı cerrahî bir müdahale ise, evliliğin, aklî-mantıkî bir çizgide cereyan etmesi ve sağlam şartlara bağlanması da hijyenik bir hassasiyettir. Onun için aileyi bozup dağıtmadan önce, eşler arası uyumda titiz davranılmalı ve gelecekte bu uyumu temin edecek şartlardan da asla taviz verilmemelidir. Bilhassa çocukların dinî eğitimi ve evlilikte maddî-manevî denklik, ruh ve mizaç bakımından birbirini tamamlayıcılık ve uyum gözardı edilemeyecek esaslardandır. Ayrıca, evlilik öncesi dönemde, kızların eş ve annelik rolüne özendirilmesi, erkeklerin de aile ve mesuliyet alma şuuruna hazırlanması özel önem arz eder.
gül
Ailenin mayası sevgidir. Evliliğin devamlılığı da, karşılıklı muhabbet, hürmet, şefkat ve prensiplere hoşgörü içinde bağlılık esasına dayanır. Zaman zaman ortaya çıkabilecek aile içi kırgınlıklar da büyütülmeden halledilmelidir. Her şeyden önce, yuvanın yıkılmaması için her iki tarafın fedakâr olmaları beklenir. Böyle durumlarda, çoğu kez tomurcuk bir gülün, merhem vazifesi göreceği söylenebilir. İkinci aşama olarak Kur’an’da, ev siyaseti gereği, kocanın bazı geçici tedbirler alabileceğine işaret edilir. Bir üçüncü safha olarak müteakip âyette, aile birliğinin dağılmaması için hakem gönderilmesi ve yakın aile çevresinin boşanmaları önlemede aktif rol üstlenmeleri emredilir.Hadîslerde, eşler “Allah’ın emaneti” olarak tanımlanır ve onlara hep iyi davranılması tavsiye edilir. Peygamberimiz’in (sas), usulsüz boşanma hâdiselerinden dolayı hoşnutsuzluğu görülmüştür. Kur’ân’ı, Sünnet’i, örfî hukuku ve sosyal kabulleri gözardı ederek, vicdana danışmadan, bilhassa keyfî ve nefsanî mülâhazalarla eşlerini boşayanlar, Peygamberimiz (sas) tarafından, Allah’ın kitabını alaya almakla itham edilmişlerdir. Yine de,O’na (sas) göre, boşanma mübahtır; fakat aynı zamanda sevimsizdir de. Çünkü boşanma, bir andan fert boyutunu aşıp sosyal hayata tesir eden, diğer yandan da, arşı titreten bir hâdisedir.
Tabiî ki birçok mahremiyetleri bulunan ve bilhassa başlangıç itibariyle karı-kocanın müşterek hayat kurma iradesinin ağır bastığı evlilik müessesesini sadece kural ve müeyyide çerçevesinde çözmenin yetersizliği ortadadır. Bu sebepledir ki, hiçbir zaman mahkemelerin soğuk duvarları arasında sıcak aile yuvaları tesis edilememiştir, dilemez de. Diğer bir ifadeyle, aile mutluluğunda hukuk kurallarından ziyade, dinî ve ahlâkî değerlerin ve şahsiyet olgunluğunun önem arz ettiğini söyleyebiliriz. Bu yaklaşım, evlilik müessesesinin ne üzerine oturduğu hukuku, ne de dinî ve ahlâkî temellerini inkârı gerektirir. Boşanma hâdiselerinin azalması, önemli ölçüde, fertlerin evlilikteki ulvî gayeler açısından şuurlandırılmasında ve dinî-ahlâkî terbiyelerinin elverdiğince usursuz yapılmasında odaklanmaktadır.
Bu istikamette, günümüz şartlarında evlilik öncesi hazırlık sürecinde, evliliğin psikolojik, fizyolojik, zihnî, ahlâkî, sosyo-kültürel ve mânevî boyutlarının ele alındığı seminerler, kurslar, testler ve imtihanlar teşvik edilmeli, hatta mümkünse, geleceğin sağlıklı ailelerinin kurulması için, evlenecek adaylarda bu müesseseye ehil olduklarını gösteren sertifikaların bulunması mecburiyeti getirilmelidir.