Turkish
Wednesday 24th of July 2024
0
نفر 0

İmam Hadi'nin Şehadet Yıldönümü

- İmam Ali Naki veya İmam Hadi diye meşhur olan Ali bin Muhammed bin Ali bin Musa (Arapça: ابوالحسن علي بن محمد بن علي بن موسی), İmam Cevad'ın (a.s) oğlu ve Şiaların onuncu imamıdır. Hicri kameri 220 yılından 254 yılına kadar, 34 yıl boyunca Şiaların imamet görevini üstlenmiştir.

İmametinin çoğunluğunu Samarra’da, egemen hükümetin doğrudan kontrolü altında geçirdi. Abbasi halifelerinden bir kaçı ile aynı dönemde yaşamıştır. Onlardan en önemlileri Mütevekkil’dir.

İmam Hadi’den (a.s) itikad, Kur’an tefsiri, fıkıh ve ahlak alanında hadisler geride kalmıştır. İmam'ın (a.s) rivayetlerinin çoğunluğunu, kelam ilmi konularından teşbih ve tenzih ve cebir ve ihtiyar alanındadır. Ayrıca Şiilerin inançlarını içeren Camia Kebire Ziyareti İmam Hadi (a.s) tarafından rivayet edilmiştir.

Vekalet sistemi aracılığıyla Şiilerle irtibat halinde olan İmam Hadi (a.s), bu yolla onların durum ve sorunlarıyla ilgilenmiştir. Abdulazim Hasani, Osman bin Said, Eyüp bin Nuh, Hasan Raşid ve Hasan bin Ali Nasır, İmam'ın ashab ve öğrencilerinden bazılarıdır.

İmam'ın kabri şerifleri Irak’ın Samarra şehrindeki Askeriyeyn türbesindedir. 2006 ve 2008 yıllarında teröristlerin saldırısı sonucunda tahrip edilen Askeriyeyn türbesi İran İslam Cumhuriyeti tarafından yeniden restore edilmiştir.
Nesep, Künye ve Lakapları

İmam Hadi’nin (a.s) babası Ehlibeytin (a.s)dokuzuncu imamı, İmam Cevad (a.s), annesi ise Semane[1] veya Susen[2] adlı bir cariyedir.

İmam Hadi ve oğlu İmam Hasan Askeri (a.s), Askeriyeyn[3] diye ünlüdürler. Zira Abbasi halifeleri onları hicri 233 yılında Samarra’ya götürmüş ve ömürlerinin sonuna kadar orada kontrolleri altında tutmuşlardır.

İmam Hadi’nin (a.s): Necip, Murtaza, Hadi, Naki, Âlim, Fakih, Emin ve Tayyip diye başka lakapları daha vardır.[4] Künyesi Ebü’l Hasan’dır.[5] İmam Kâzım (a.s) ve İmam Rıza’nın da künyeleri Ebü’l Hasan olduğundan yanlışlık olmasın diye İmam Kâzım (a.s) için “Ebü’l Hasan-ı Evvel”, İmam Rıza (a.s) için “Ebü’l Hasan-ı Sani” (ikinci) ve İmam Hadi (a.s) için ise “Ebü’l Hasan-ı Salis” (üçüncü) denilmiştir.

İmam Hadi’nin (a.s) yüzüğünde “Allah-u Rabbi ve hüve ismeti min halkihi” yazılıydı.[6] Diğer yüzüğünde ise "Ahitleri korumak (bağlılık) İlahî ahlaklardandır" (حفظ العهود من أخلاق المعبود) nakşedilmişti.[7]
Doğumu ve Şehadeti

Kuleyni[8], Şeyh Müfid,[9] Şeyh Tusi[10] ve ayrıca İbn Esir’e göre İmam Hadi (a.s) Hicretin 212. yılında Zilhicce ayının ortasında Medine yakınlarında “Sarya” denilen bölgede dünyaya gelmiştir. Bazıları da İmam'ın (a.s) Recep ayının ikisinde veya beşinde dünyaya geldiğini belirtmiştir.[11]

Nitekim Şeyh Müfid ve başkalarının rivayet ettiğine göre İmam Hadi (a.s) Hicretin 254. yılında Recep ayında Samarra’da 20 yıl, 9 ay ikamet ettikten sonra şehit olmuştur.[12] Bazıları şehadetinin Recep ayının üçünde gerçekleştiğini belirtmiştir.[13] Başka kaynaklarda da şehadetinin Cemaziyülahir ayının 25 veya 26'sında olduğu kaydedilmiştir.[14] O dönemde Abbasilerin on üçüncü halifesi Mu’tez iktidarda bulunmaktaydı.
Eşleri ve Çocukları

İmam Hadi’nin (a.s) eşinin adı Hudeys veya Selil’dir.[15] Kendisi Nube[16] ahalisinden bir cariye ve aynı zamanda İmam Hasan Askeri’nin (a.s) değerli annesidir.

Şia ulemalarının çoğu İmam Hadi’nin (a.s) dört erkek çocuğunun olduğunu belirtmişlerdir, ancak kızlarının sayısı konusunda ihtilaf vardır. Huzeyni şöyle yazmıştır: İmam Hadi’nin (a.s) çocukları şunlardan ibarettir: İmam Hasan Askeri (a.s), Muhammed, Hüseyin ve Cafer’dir. Cafer imamet iddiasında bulunmuş ve Cafer-i Kezzap olarak ünlenmiştir.[17]

Şeyh Müfid, İmam Hadi’nin (a.s) çocukları hakkında şöyle yazmaktadır: O hazretin vasisi ve bir sonraki imam, Ebu Muhammed Hasan’dır (a.s), diğer çocukları Hüseyin, Muhammed, Cafer ve kızının adı Ayşe’dir.[18] İbn-i Şehraşub, İmam Hadi’nin (a.s) Aliye adında bir kızının olduğunu yazmıştır.[19] Elbette elde olan veri ve karinelere göre İmam Hadi’nin (a.s) farklı adlarla çağrılan yalnızca bir kızının olduğu ortaya çıkmaktadır. Ehlisünnet ulemasının sözlerinden de İmam Hadi’nin (a.s) dört erkek ve bir kız çocuğunun olduğu sabit olmaktadır.[20]
İmamet

İmam Hadi (a.s) hicretin 220. yılında, sekiz yaşlarında imamet makamına erdi. Şiaların İmam Cevad’ın (a.s) küçük yaşta imam olması konusundaki sorunu -az bir grup dışında- aşmasından dolayı, İmam Hadi’nin (a.s) küçük yaşta imam olması hususunda önemli bir tereddüt yaşanmamıştır. Şeyh Müfid’in[21] yazdığına göre İmam Cevad’ın (a.s) takipçilerinin tamamına yakını İmam Hadi’nin (a.s) imametine inanmıştır. Az sayıda bir grup ise kısa bir süreliğine “Musa Müberka” diye meşhur olan ve Kum'da defnedilen Musa b. Muhammed’in (ö. 296) imametine inanmış, lakin kısa bir süre sonra ondan vazgeçerek İmam Hadi’nin (a.s) imametine dönmüşlerdir.[22] Said b. Abdullah, o grubun İmam Hadi’ye (a.s) yönelmesinin nedenini Musa Müberka’nın onları dışlamasına ve kendisinden uzaklaştırmasına bağlamaktadır.[23]
İmametinin Delilleri

Tabersi ve İbn-i Şehraşub’a göre Şiaların İmam Hadi’nin (a.s) imametinin sıhhatine ve doğruluğuna ittifak etmeleri, sağlam ve kuşku götürmez bir gerçektir.[24] Kuleyni ve başkaları da İmam Hadi’nin (a.s) imametiyle ilgili bazı nasları zikretmişlerdir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Abbasi halifesi Mu’tasım İmam Cevad’ı (a.s) Bağdat’a çağırdığı zaman – İmam Cevad (a.s) davet edilişinden canına karşı bir tehlike sezdiğinden ve başka maslahatlardan dolayı- İmam Hadi’yi kendisine vasi ve vekil unvanı ile Şialara tanıtmıştır.[25] Hatta kendisinden sonra İmam Hadi’nin (a.s) imameti hususunda hiçbir kuşku ve şüphe kalmasın diye yazılı bir nas (delil) da geride bırakmıştır. [26]
Muasır Halifeler

İmam Hadi’nin (a.s) imameti döneminde yaşamış Abbasi halifelerinin yaşadığı zamana göre isimleri:

    Mu’tasım, Me’mun’un kardeşi (218-227)
    Vasık, Mu’tasım’ın oğlu (227-232)
    Mütevekkil, Vasık’ın kardeşi (232-248)
    Muntasır, Mütevekkil’in oğlu (6 ay)
    Mustain, Muntasır’ın amcaoğlu (248-252)
    Mu’tez, Mütevekkil’in bir diğer oğlu (252-255)

İmam Hadi (a.s) son halife döneminde zehirletilerek şehadete erdi ve kendi evinde Samarra’da toprağa verildi.[27]
Mütevekkil’in İmam Hadi’ye (a.s) Karşı Politikası

Mütevekkil çeşitli nedenlerden ötürü İmam Hadi'ye (a.s) karşı düşmanca bir tutum sergilemiştir. Bu nedenlerden bazıları şunlardır:

    Mütevekkil, kelâmi açıdan Şia ve Mutezile karşıtı olan Ehli Hadisi desteklemekteydi. Ehli Hadis de Mütevekkili Şialara karşı kışkırtmaktaydı. Bu kışkırtmalar sonucunda Şialara karşı yapılan baskılar günden güne artarak sürmekteydi. Mütevekkil halifelik gücünü ele geçirmeden önce halifelerin politikası, Me’mun’un politikası idi. Ehl-i hadis karşısında Mutezile’yi savunan bu politika, Alevilere siyasi açıdan uygun bir atmosfer oluşturmaktaydı. Ancak Mütevekkil’in gelişi ile dar görüşlülükler işin başına geçmiş ve ehl-i hadis Mutezile ve Şialara karşı kışkırtılmış ve bunun sonucunda ağır baskı ve şiddet baş göstermeye başlamıştır.
    Toplumsal konumundan endişe duyan Mütevekkil, halkın İmamlarla olan duygusal bağlarından dolayı tedirginlik duyuyordu. Bu yüzden İmam ve Şialara eziyet ederek bu bağı koparmak istiyordu. Mütevekkil bu hedefi doğrultusunda, İmam Hüseyin’in (a.s) kutsal kabr-i şeriflerini tahrip etmek, kabrinin etrafına tohum ekip biçmek, kabrin üzerinde tarım yapmak ve İmam Hüseyin’in (a.s) kabr-i şeriflerini ziyaret etmek isteyenlere zorluk çıkarıp ağır cezalara çarptırmak gibi eylemlerde bulunmuştur.[28]

Samarra’ya Çağrılışı

Mütevekkil, Hicretin 233. yılında İmam Hadi’yi (a.s) Medine’den Samarra’ya getirtme kararı aldı. İbn-i Cevzi, bazı kötü niyetli kimselerin Mütevekkil’in huzurunda risalet ailesine kötü söz söylemelerine değinerek şöyle yazmakta: Mütevekkil, halkın İmam Hadi’ye (a.s) olan ilgisini ortaya koyan raporlardan dolayı onu Samarra’ya çağırttı.[29]

Şeyh Müfid şöyle yazmaktadır: İmam Hadi (a.s) Mütevekkil’e yazdığı bir mektupta yayınlanan raporları yalanlamıştır. Mütevekkil, İmam Hadi’nin (a.s) mektubuna karşı saygı içerikli bir mektup yazmış ve kurnazca bir hamle ile İmam'ın Samarra’ya hareket etmesini istemiştir.[30] Kuleyni ve Şeyh Müfid, Mütevekkil’in mektubunun metnini kitaplarında zikretmiştir.[31]

Mütevekkil'in, İmam Hadi’yi (a.s) Samarra’ya getirme planı bundan ibaretti: İmam’ın gelişi sırasında halkın duygularını kabarmayacaktı ve İmamın zorla yolculuğundan kaynaklı uygunsuz gelişmeler yaşanacaktı, ancak Medine halkı daha ilk günden olaydan haberdar olmuştu.

İbn-i Cevzi bu konu hakkında Yahya b. Herseme’den şöyle rivayet etmektedir: Ben Medine’ye gitmiş ve halkın arasına karışmıştım. Halk oldukça rahatsız ve kızgındı. Duruma beklenmedik tepki göstermekte, ancak buna rağmen yumuşak davranmaktaydılar. Ama yavaş yavaş halkın tepkisi artmış ve artık bağırıp aleni bir şekilde rahatsızlıklarını dile getirmeye başlamışlardı. Halk o kadar çok tepki göstermişti ki o güne kadar Medine’de bunun benzeri bir durum yaşanmamıştı.[32]

Hatip Bağdadi’nin (vefat: 463 h.k) yazdığına göre Cafer Mütevekkil, İmam Hadi’yi (a.s)önce Medine’den Bağdat’a oradan da Samarra’ya götürtmüştür. Orada 20 yıl 9 ay boyunca yaşamış ve Mu’taz’ın hükümeti döneminde vefat etmiş (şehit olmuş) ve yine orada defnedilmiştir.[33]
İmam Hadi ve İmam Hasan Askeri’nin Vahabilerce Tahrip Edilen Türbesi
Samarra’da İkameti

İmam Hadi (a.s) Samarra’ya girişi sırasında halkın yoğun ilgisiyle karşılaşmış ve Huzeyme b. Hazim’in evinde bir müddet kalmıştır.[34]

Şeyh Müfid’in naklettiğine göre İmam Hadi'nin (a.s) Samarra’ya girdiği birinci gün Mütevekkil, İmamın “Han Saalik”te[35] tutulmasını ve bir gün sonra imamın kalması için hazırlanan eve götürülmesini emretmiştir. Salih b. Said’e göre Mütevekkil’in bu tutumu İmam Hadi’nin (a.s)tahkir edilmesi amacı ile yapılmıştır.[36]

İmam Hadi (a.s) ömrünün sonuna kadar –yirmi yılın üzerinde- Samarra’da yaşamıştır. Şeyh Müfid, İmam Hadi’nin (a.s) Samarra’da zorla alıkonulmasına değinerek şöyle yazmaktadır: İmam, görünüşte halifenin saygısına sahipti, ancak gerçekte Mütevekkil’in yardımıyla İmam karşı desiseler kurmuş, ama hiç birisi pratikte başarılı olamamıştır.[37] İmam Hadi (a.s) Samarra’da öyle yüksek bir şahsiyet ve manevi azamete sahipti ki herkes onun karşısında tevazu gösterip ve ister istemez onun karşısında eğilmekte ve saygı göstermekteydi. İmam Hadi (a.s) Samarra’da zorla tutulduğu dönem boyunca, görünüşte sakin bir hayat yaşamaktaydı. Mütevekkil, İmamı tam olarak kontrol ve takip altında tutmak ve onu halkın gözündeki azamet ve saygınlığını kırmak için planlar düzmekteydi.[38]

Bir gün Mütevekkil’e İmam Hadi’nin (a.s) evinde savaş aletleri ve Şialarından kendisine ulaşan mektupların olduğu bilgisi ulaşır. Mütevekkil, bir grup asker ve memurunun –ansızın ve beklenmediği bir anda- İmamın evine saldırmalarını emreder. Emir yerine getirilir ve eve girdiklerinde İmam Hadi’yi (a.s) tabanı çakıl taşları ve kumla kaplı bir odada bulurlar. Kapıyı üzerine kapatmış, üzerine bir yün kıyafet giymiş, başına bir erekçin (takke) koymuş ve Kur’an okumaktaydı. İmam Hadi’yi (a.s) o şekilde halifenin huzuruna götürürler.

İmam Hadi’yi (a.s) Mütevekkil’in huzuruna götürdüklerinde, Mütevekkil’in elinde bir kâse şarap bulunmaktaydı. Mütevekkil, İmam'ı yanında oturtarak şöyle der: İç. İmam özrünü isteyerek şöyle buyurur: Benim et ve kanım şarapla kirlenmemiştir. Daha sonra Mütevekkil, İmamdan bir şiir okumasını ve onu vecde getirmesini ister. İmam Hadi (a.s): “Fazla şiir okumam” diye buyurur. Ancak Mütevekkil ısrar eder ve Hz. Hadi (a.s) aşağıdaki şu şiiri okur:[39]
غُلْبُ الرجال فما أغنتهمُ القُللُ         باتوا علی قُلَلِ الأجبال تحرسهم
فأودعوا حُفَراً، یا بئس ما نزلوا         واستنزلوا بعد عزّ عن معاقلهم
أین الأسرة والتیجان والحلل؟         ناداهُم صارخ من بعد ما قبروا
من دونها تضرب الأستار والکللُ         أین الوجوه التی کانت منعمة
تلک الوجوه علیها الدود یقتتل         فأفصح القبر عنهم حین ساء لهم
فأصبحوا بعد طول الأکل قد أُکلوا         قد طالما أکلوا دهراً وما شربوا
ففارقوا الدور والأهلین وانتقلوا         وطالما عمروا دوراً لتحصنهم
فخلفوها علی الأعداء وارتحلوا         وطالما کنزوا الأموال وادخروا
وساکنوها إلی الأجداث قد رحلوا         أضحت مَنازِلُهم قفْراً مُعَطلة[40]
İnsanlar korunmak için dağ tepelerine tırmandılar         Yiğit kişilerdi, ama o tepeler fayda etmedi onlara, yenildiler.
Yüceldiler, sonra düşürüldüler; çukurlara yerleştiler;         Ne de kötü yerlerdi onlara, yerleştikleri yerler (mezarlar).
Gömülüp gittiler; sonra artlarından biri feryat etti.         Nerede bilezikler, nerede taht-taç, nerede süsler-püsler?
Ne oldu o naz-u naimle beslenen, bezenen yüzler.         Hani vaktiyle nazlarla, nimetlerle perdelenirdi o yüzler?
Kabir bu soruya açık-seçik cevap veriyor ve diyor ki:         Şimdi yüzlerde kurtlar oynaşmada, kurtlara yem olmuş o yüzler…[41]

Şiir sona erince Mütevekkil ve oradaki herkes etki altında kalır. Öyle ki Mütevekkil’in yüzü gözyaşlarından dolayı ıslanır. Sonra halife şarapların kaldırılmasını ve İmam'ın saygın bir şekilde evine geri götürülmesini emreder.[42]
Muntasır Dönemi

Mütevekkil’den sonra oğlu Muntasır yönetimi ele aldı. Muntasır’ın hükümeti ile İmam Hadi (a.s) ve Alevi ailesine olan baskılar bir nebze de olsa azalmaya başladı. Lakin farklı şehirlerde devlet adamlarının Şialara karşı baskıları aynen devam etmekteydi.

Önceki zamanlara göre nispeten azalan baskı dönemi, Şiaların farklı şehirlerde daha organize olmalarına neden oldu. İmam'ın vekillerinden birisi tutuklandığında, İmam anında başka birisini kendisine vekil olarak tayin etmekteydi.
İslami Öğretilerin Açıklanması
İmam Hadi (a.s) Mektebinde Kur’an’ın Asaleti

Gulat düşünceli insanların Kur’an’ın tahrifine yönelik sapkınlıkları, başka fırkadan insanların Şialara karşı saldırılarına neden oldu. Kur’an’ın tahrifine yönelik Ehlisünnetin kitaplarında da bulunan bazı sahih olmayan rivayetler Ehlisünnet düşüncesindeki insanları da rahatsız etmektedir.

Bu ithamlar karşısında Ehlibeyt İmamları her daim Kur’an’a çok değer vermiş ve onun karşıtı olan rivayeti batıl ilan etmişlerdir. İmam Hadi (a.s), İbn Şu’be Harrani’nin İmam'dan naklettiği detaylı bir risalede, Kur’an’ın asaletine şiddetle vurgu yapmış ve onu rivayetlerin değerlendirmesinde ve doğru ve doğru olmayan hadislerin teşhisinde mihenk taşı karar kılmıştır. Ve Kur’an-ı Kerim’i resmi olarak tüm İslami fırkaların istinat ettiği tek bir metin olarak dile getirmiştir.

Başka bir oturumda, insanların değişik fikirlere sahip olduğu bir konu hakkında İmam Hadi (a.s) Kur’an’a dayanarak herkesi kendi görüşünü kabul etmek zorunda bırakmıştır.[43] Ayyaşi’nin de naklettiği bir rivayette şöyle okumaktayız:

    "Ebu Cafer ve Ebu Abdullah (a.s) bize Kur’an veya peygamberin (s.a.a) sünneti ile uyumlu olmayan bir söz söylememiştir."[44]

İmam ve Kur’an’ın Yaratılma Konusu

Sünni dünyasını kendisiyle meşgul eden üçüncü yüzyılın en önemli konularından birisi, Kur’an’ın hudus (yaratılmış) ve kadim (ezeli) olması üzerine yapılan çekişme idi. Bu konu Sünniler arasında çeşitli fırka ve mezheplerin doğmasına neden olmuştur.

Şialar bu konuda İmamların (a.s) rehberliğinde sessizliği seçmiştir. İmam Hadi’nin (a.s) yazdığı bir mektupta Şialarından birisine bu konuda görüş belirtmemesini ve Kur’an’ın hudus veya kadim olması hakkındaki görüşlerden hiç birisini kabul etmemesini emreder.[45] Böyle bir pozisyonda kalınması, Şiaların bu konuda sıkıntıya düşmemesine neden olmuştur.
Kelâm İlmi

Şia grupları arasındaki farklı görüşler, onların İmamların yanında hidayetlerini güçleştirmekteydi. Şiaların farklı şehirlerde yaşaması ve arada sırada başkalarının görüşlerinin etkisi altında kalmaları durumu daha da güçleştirmekteydi. Bu girdapta Şia olmayan gruplar ve Şia karşıtı mutaassıplar da bu farklılıkların körüklenmesine neden olmakta ve farklılıkların çok derin olduğunu yansıtmaya çalışmaktaydılar. Keşşi’nin naklettiği bir rivayette fırka ashaplarından biri, kendinden Zurariyye, Ammariye ve Yafuriyye adlarında mezhepler üretmiş ve onları İmam Cafer Sadık’ın (a.s) büyük ashaplarından Zürare, Ammar Sabati ve İbn-i Ebi Yafur’a nispet vermekteydi.[46]

Şia İmamları (a.s) bazen bazı sorularla karşı karşıya gelmekteydi. Bu soruların bazılarının kaynağı Şia düşünürleri arasında yaşanan bu fikir ayrılıklarından kaynaklanmakta, bazen yüzeysel bir yönü ve bazen de derin yönleri bulunmaktaydı. İmamlar bunlara müdahale etmekteydi. Bu konulardan birisi kelâmi meselelerden “teşbih” (benzetme) ve “tenzih” konusuydu. Şia İmamları daha ilk andan itibaren tenzih görüşünün hakkaniyetine vurgu yapmışlardır.

Hişam b. Hakem ve Hişam b. Salim’in “teşbih” ve “tenzih” hakkındaki sözleri, Şialar arasında fikir ayrılıklarının yaşanmasına neden olmuş ve İmamlar düzenli olarak bu tür sorularla karşı karşıya kalmışlardır.

Bu konu hakkında, İmam Hadi (a.s) tarafından, bazıları oldukça ayrıntılı olan, yirmi bir rivayet nakledilmiş ve tüm bunların İmamın (a.s) tenzih görüşünü teyit ettiğini ortaya koymuştur.[47]

Şia İmamlarının (a.s) “Cebir ve İhtiyar” konusundaki görüşlerini ortaya koyan ayrıntılı bir risale İmam Hadi (a.s) tarafından elimize ulaşmıştır. Bu risalede, Kur’an ayetleri esasına göre İmam Cafer Sadık’tan (a.s) nakledilen “[[la cebre vela tafvize bel emrun beyne’l emreyn]]” (cebr ve tefviz yoktur, bilakis ikisinin arasıdır) hadisinin açıklama ve çözümlemesi konusunda detaylı açıklama yapılmış ve Şia’nın cebr ve ihtiyar konusundaki inançsal temelleri beyan edilmiştir.[48]

İmam Hadi’nin (a.s) ihticacları (istidlal) unvanı ile nakledilen rivayetler arasında en çok sayı cebr ve ihtiyar konusunda göze çarpmaktadır.[49]
Dua ve Ziyaret Kültürü

    Ana Madde: Ziyaret-i Camie Kebire

İmam Hadi’nin (a.s) eğitim yönteminde, dua ve ziyaret Şiaların, Şii öğretileri ile aşina olmasında önemli bir rol ifa etmiştir. Bu dualar Allah’la raz u niyaz (münacat) etme dışında, farklı şekillerde siyasi ve sosyal konulara da işaretler etmektedir. Bu işaretler Şia’nın siyasi hayatında oldukça etkili olmuş ve düzenli olarak has anlamları Şia toplumuna telkin etmekteydi.

Şia maariflerini olağanüstü bir şekilde ortaya koyan ve Ehlibeytin (a.s) yaratılış makamını gözler önüne seren Camie Kebire ziyareti Şiaların isteği üzerine İmam Hadi (a.s) tarafından dile getirilmiştir.
Şialarla İlişkisi

İmam Hadi (a.s) vekâlet sistemi ile Şialar ile ilişki halindeydi. Bu metot önceki İmamların yaşamlarında uyguladıkları bir yöntemdi. Bu dönemde Ehlibeyt (a.s) dostlarının çoğunluğu İran’da yaşamaktaydı.
İmam Hadi Döneminde Vekâlet Sistemi
İmam Hadi ve İmam Askeri'nin Türbesinin Yeniden İnşası

    Ana Madde: Vekâlet Sistemi

Her ne kadar son Şii İmamlarının dönemi Abbasi hükümetlerinin şiddetli baskısı altında geçse de, aynı zamanda bu dönemde Şia, İslam ülkelerinin tamamında yayılmıştı. İmam Hadi (a.s) ile Irak, Yemen, Mısırve başka bölgelerdeki Şialar arasında ilişkiler bulunmaktaydı. Vekâlet sistemi bu ilişkilerin devamını pekiştirmiştir. Vekiller, humsun toplanması ve İmama gönderilmesi dışında kelam ve fıkıh konularında da etkin roller oynamış ve bir sonraki imamın imametini ortaya koymakta önemli bir eksen görevi görmüştür.

Doktor Casim Hüseyin’in yazdığına göre, tarihi rivayetlerden vekillerin çeşitli bölgelere göre dört gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır:

    Bağdat, Medain, Sevad ve Kufe
    Basra ve Ahvaz
    Kum ve Hemedan
    Hicaz, Yemen ve Mısır[50]

İmamların vekilleri mektuplar sayesinde güvenilir kişiler aracılığı ile İmamlarla ilişki halindeydiler. İmamların fıkıh ve kelam içerikli görüşlerinin çoğunluğu mektuplar aracılığı ile Şialarına ulaşmıştır.

    İmam Hadi'nin Bazı Vekilleri

Ali b. Cafer, İmam Hadi’nin (a.s) Bağdat’ın köylerinden birisi olan Heminiye ahalisinden olan vekillerinden birisiydi. Onun hakkında Mütevekkil’e raporlar verilmiş ve bunun üzerine tutuklanarak zindana atılmıştı. Hapiste uzun bir süre kaldıktan sonra İmam Hadi’nin (a.s) emri ile Mekke’ye dönmüş ve ömrünün sonuna kadar orada yaşamıştır.[51]

Hüseyin b. Abd Rabbe veya –bazılarının naklettiğine göre- Ali adındaki oğlu İmam Hadi’nin (a.s) vekillerinden birisiydi. Ondan sonra İmam Hadi (a.s) onun yerine Ebu Ali b. Raşit'i, kendisine vekil olarak tayin etmiştir.

Keşşi’nin İsmail b. İshak Nişaburi hakkında naklettiği bir rivayetten anlaşıldığı kadarıyla muhtemelen Ahmed b. İshak Razi de İmam Hadi’nin (a.s) vekillerinden birisi olmuştur.[52]
İmam Hadi ve İran Şiaları

İlk asırda Şiaların çoğunluğu Kufe’de yaşamaktaydı. Zira bu kişilerin Kufi lakabını almaları onların Şia olduklarını göstermekteydi.

İmam Muhammed Bakır ve İmam Cafer Sadık’tan (a.s) bu yana “Kummi” lakabı İmamların ashaplarının isimlerinin sonlarında göze çarpmaktadır. Bunlar Kum’da yaşayan Arap asıllı Eş'arilerdi.

İmam Hadi’nin (a.s) döneminde Kum şehri, İran Şialarının en önemli toplanma merkezi konumundaydı. Bu şehirdeki Şiilerle İmamlar arasında güçlü ilişkiler bulunmaktaydı. Kufe’de bazı Şialar arasında görülen Gulat düşüncesi ve uygunsuz durumlar Kum’da görülmemekte ve bu şehirde tam bir sükûnet içinde Gulat karşıtı bir durum hâkimdi. Bu diyarın Şiaları, bu konuya oldukça çok önem vermekteydiler.

Kum’un yanı sıra Abe -veya Ave- ve Kaşan şehirleri de Şii talimlerinin etkisi altında kalmış ve Şii bakış açısını Kum’dan öğrenmekteydiler. Muhammed b. Ali Kaşani hakkında bazı rivayetlerde İmam Hadi’ye (a.s) tevhit hakkında bazı sorular sorduğu kaydedilmiştir.[53]

Kum halkı, İmam Hadi’yle (a.s) mali konuda da irtibat halindeydi. Bu konuda Muhammed b. Davut Kummi ve Muhammed Talha’nın Kum ve Kum’a bağlı şehirlerden halkın humus ve hediyelerini topladıkları ve İmama yöneltilen soruları imama ulaştırdıkları kaydedilmiştir.[54]

Kum ve Ave halkı, İmam Rıza’nın (a.s) Meşhed’de bulunan kabri şeriflerini ziyaret eder ve İmam Hadi (a.s) da onların bu davranışlarına karşılık onları bağışlanmışlar olarak vasfederdi.[55]

İran şehirlerinde yaşayan başka Şiilerinde İmamlarla bu tür ilişkileri vardı. Hâlbuki o zamanlar İran şehirlerinin çoğu Emevi ve Abbasilerin ezici çoğunluğundan dolayı sünni mezhep ve Şia azınlıktaydı.

İmam Hadi’nin (a.s) ashaplarından Ebu Mekatil Deylemi, imamet hakkında rivai ve kelami bir kitap telif etmiştir.[56] Deylem şehri (şu anki Gilan şehrinin doğusu) hicretin ikinci asrının sonunda Şialardan çok sayıda kişiye kucak açmıştır. Buna ek olarak Irak’ta muhacir olan Deylemli bazı kişiler de Şia mezhebine geçmiştir.

İmam Hadi’nin ashaplarının şehirlerine nispeten verilen lakapları bize Şiaların yaşadıkları yerler ve merkezler hakkında ipuçları vermektedir. Örneğin Beşer b. Beşşar Nişaburi, Fetih b. Yezid Curcani, Ahmed b. İshak Razi, Hüseyin b. Said Ahvazi, Hamdan b. İshak Horasani ve Ali b. İbrahim Talikani isimler İran’ın farklı şehirlerine işaret etmektedir. Cürcan (Gorgan) ve Nişabur, Şiaların faaliyetlerinden dolayı zamanla dördüncü yüzyılda Şiaların nüfuzlu merkezlerinden birine dönmüştür.

Elde olan bazı karinelere göre Kazvin şehrinde de İmam Hadi’nin (a.s) ashaplarından bazılarının yaşadığını ortaya koymaktadır.[57]

İsfahan şehri aşırı radikal, Sünni Hambeli mezhebi taraftarlarının yaşadığı yer olarak bilinmekteydi –gerçekten de şehrin önemli bir kısmı bu şekilde idi- bazen İmam Hadi’nin (a.s) ashaplarından Şiaları da kendisinde barındırmaktaydı. Örneğin İbrahim b. Şeybe İsfahani’ye işaret edilebilir. Kendisi Kaşanlı da olsa muhtemelen uzun bir süre İsfahan’da yaşadığından İsfahani lakabını almıştır. Bunun tersi de doğrudur. Nitekim İmam Hadi’nin (a.s) ashabından olan Ali b. Muhammed Kaşani aslen İsfahanlıdır.[58] Abdurrahman Nami’nin nakledildiğine göre İsfahanlı olduğu ve İmam Hadi’den Samarra şehrinde gördüğü kerametlerden dolayı Şia olduğu kaydedilmiştir.[59]

Başka bir rivayette İmam Hadi (a.s) Hemedan’da bulunan vekiline şöyle bir mektup yazmaktadır: Ben sizin isteklerinizi Hemedan’daki dostlarımıza ilettim.[60]
İmam Hadi ve Gulatçı Şialar

İmam Hadi (a.s), önceki imamların faaliyetleri sürecinde Gulatla (aşırıya kaçanlar) karşı karşıya kaldı. Zira kendi ashabının içinden bazıları da Gulat düşüncesine kapılmışlardı.

Gulatın büyüklerinden ve mutahhar Ehlibeyt İmamları tarafından dışlanan Ali b. Hasake, Kasım Şa’rani Yaktini’nin üstadı idi.[61] Hasan b. Muhammed b. Babai Kummi ve Muhammed b. Musa Şeriki de yine Ali b. Hasake’nin öğrencilerindendi. Muhammed b. Nasır Numeyri ve Faris b. Hatem Kazvini İmam Hadi’nin (a.s) lanetine uğramışlardır. İmam Hadi (a.s) kaleme aldığı mektubunda İbn Babai Kummi’den uzak olduğunu açıklayarak şöyle buyurmaktadır: “O, kendisini nübüvvete atadığımı ve benim babım (kapım) olduğumu zannetti. Şeytan onu yoldan çıkarmıştır.”[62] Daha sonra Şialara hitaben şöyle buyurmaktadır: “Eğer başarabilirseniz onu öldürün.”[63]

Nübüvvet iddiasında bulunan Muhammed b. Nasır Numeyri, Numeyriye veya Nasıriye fırkasının başkanı idi. Söylendiğine göre o, tenasüh[64] (Reenkarnasyon) ve İmam Hadi’nin (a.s) rububiyetine inandığı ve mahremler (aile içi, ensest) ve erkekler arası evliliğin caiz olduğunu ileri sürdüğü ve İmam Hadi (a.s) tarafından nübüvvete atandığını iddia etmekteydi. Muhammed b. Musa b. Hasan b. Fırat da onu desteklemekteydi. Nasıriye diye anılan Muhammed b. Nasır’ın fırkası en önemli Gulat fırkası olarak anılmış ve kendi aralarında birkaç kısma ayrılmaktadırlar.[65]

Bu dönemde yaşayan ve Gulatın büyüklerinden sayılan diğer Gulatlar şunlardan ibarettir: Abbas b. Sadaka, Ebü’l Abbas Tarnani (Taberani) ve Şah-ı Reis diye ünlenen Ebu Abdullah Kindi.[66]

İmam Hadi (a.s) Faris b. Hatem’in tekzip edilmesini ve saygınlığının kırılmasını emreder ve Faris b. Hatem ile Ali b. Cafer arasında yaşanan anlaşmazlıkta Ali b. Cafer’in tarafını tutarak İbn Hatem’i dışlar. Aynı şekilde İbn Hatem’in öldürülme emrini verir ve onun katilinin uhrevi saadet ve mutluluğa ereceğini buyurur. Sonunda Şialardan Cüneyt adlı birisi İmam Hadi’den (a.s) sözlü izni aldıktan sonra İbn Hatem’i öldürür.

Kendilerinin İmam Hadi’nin (a.s) ashabından olduklarını ileri süren diğer Gulatçılar şunlardan ibarettir: Rical âlimlerinin çoğunluğu tarafından Gali ve mezhebi bozuk olarak tanıtılan Ahmed b. Muhammed Seyyari’dir.[67] Onun yazdığı “El-Kıraat” kitabı bazıları tarafından Kur’an’ın tahrif olduğuna dair istidlal ettikleri asli rivayetleri barındırmaktadır.

Kendisini İmam Hadi’nin (a.s) ashabından biri olarak tanıtan Hüseyin b. Ubeydullah Muharrir[68] ise Kum şehrinde yaşayan ve Gulat karşıtı olarak bilinen Ahmed b. Muhammed b. İyasi Kummi adlı âlim tarafından bir topluluğun içinde Gulat’tan olduğu gerekçesiyle Kum şehrinden sürülür.[69]
İmam Hadi’nin Şehadeti

Bir rivayete göre İmam Hadi (a.s) Abbasi halifelerinden Mu’tez'in döneminde zehirlenerek şehit edildi.[70] Halk, İmam Hadi’nin (a.s) cenaze töreninde yüzlerine vurmaktaydı. İmam Hadi’nin (a.s) pak naaşını omuzlarına alarak evinden dışarı çıkararak “Musa b. Bağa”nın evinin önünde karar kıldılar. Abbasi halifesi Mu’tez onları gördüğünde İmam Hadi’ye (a.s) cenaze namazıkılmaya karar verdi. Bundan dolayı İmam Hadi’nin (a.s) naaşının yere konulmasını isteyerek ona namaz kıldı, ancak İmam Hasan Askeri (a.s) ondan önce Şialarla birlikte İmam Hadi’nin (a.s) mutahhar bedeni için cenaze namazı kılmıştı. Daha sonra göz hapsinde tutulduğu evlerden birinde toprağa verildi. Cenaze törenine katılanların sayısı o kadar çoktu ki İmam Hasan Askeri’nin (a.s) o toplulukta hareket etmesi oldukça güçleşmişti. Bunun üzerine gençlerden birisi İmama bir merkep getirdi ve halk İmamı evine kadar uğurladı.[71]
Öğrenci ve Ashabı

Şeyh Tusi’nin yazdığına göre İslami ilimlerin çeşitli alanlarında İmam Hadi’den (a.s) rivayet nakleden ve İmamın yetiştirdiği öğrencilerinin sayısı 185’in üzerindedir. Burada İmam Hadi’nin (a.s) önde gelen bazı öğrencilerine değiniyoruz:
Abdülazim Hasani

    Ana Madde: Abdülazim Hasani

Nesebi dört vasıta ile İmam Hasan’a (a.s) ulaşan Abdülazim Hasani (a.s), Şeyh Tusi’nin yazdığına göre İmam Hadi ve İmam Hasan Askeri’nin (a.s) ashabındandır, ancak bazı kaynaklarda İmam Cevad ve İmam Hadi’nin (a.s) ashabından olduğu yazılmıştır.

“Abdülazim” muttaki, zahit, âlim, fakih ve İmam Hadi’nin (a.s) itimat ettiği güvenilir adamlarından birisiydi. “Ebu Hammad Razi” şöyle demektedir: “Samarra’da İmam Hadi’nin (a.s) huzuruna çıkarak helal ve haram konularında İmama bazı sorular yönelttim kendileri de cevaplarını buyurdular. Oradan ayrıldığmda bana şöyle buyurdular: “Ey Hammad! Yaşadığın bölgede her ne zaman dini bir konuda sıkıntı ile karşılaşacak olursan Abdülazim Hasani’ye sor ve benim selamımı ona ulaştır.”[72]
Osman b. Said

    Ana Madde: Osman b. Said

Osman b. Said, daha on bir yaşında iken onuncu İmamın (a.s) öğrencisi olmayı başarmış ve kısa bir sürede o kadar ilerlemiştir ki İmam Hadi (a.s) onu “sika” ve “emin” olarak adlandırmıştır.[73]
Eyüp b. Nuh

    Ana Madde: Eyüp b. Nuh

Eyüp b. Nuh, emin ve güvenilir bir insandı. İbadet ve takvada çok seçkin bir konuma sahipti. Rical âlimleri onu Allah’ın salih kulları zümresinden saymıştır. Kendisi İmam Hadi ve İmam Hasan Askeri’nin (a.s) vekillerinden birisidir. İmam Hadi’den (a.s) çok sayıda rivayet nakletmiştir.[74]
Hasan b. Raşit

    Ana Madde: Hasan b. Raşit

Künyesi “Ebu Ali” olan Hasan b. Raşit, İmam Cevad ve İmam Hadi’nin (a.s) ashabındandır. Bu iki imamın nezdinde çok büyük bir makam ve mevkiye sahipti. Şeyh Müfid, onu seçkin fakihlerin zümresinden ve birinci derecedeki şahsiyetlerden saymıştır.

Şeyh Tusi de İmamların (a.s) övülen vekil ve sefirlerinden konu açıldığında “Hasan b. Raşit”i İmam Hadi’nin (a.s) vekili olarak anmış ve İmamın ona yazdığı mektupları zikretmiştir.[75]
Hasan b. Ali Nasır

    Hasan b. Ali Nasır

Şeyh Tusi, Hasan b. Nasır’ı İmam Hadi’nin (a.s) ashabından saymıştır. Kendisi Seyyid Murtaza’nın anne tarafından babasının dedesidir.[76] Seyyid Murtaza onun vasfı hakkında şöyle demektedir: “Onun bilim, takva ve fıkıhtaki makam ve üstünlüğü güneşten daha aydındır. Deylem şehrinde İslam’ı yayan odur. Öyle ki halk onun sayesinde delaletten hidayete ermiş ve onun duasıyla hakka dönmüşlerdir. Onun sevilen sıfatları ve güzel ahlakı sayılamayacak kadar çoktur.”[77]
Askeriyeyn Türbesi

    Ana Madde: Askeriyeyn Türbesi

İmam Hadi ve oğlu İmam Hasan Askeri'nin (a.s) Samarra'da toprağa verildikleri yer Askeriyeyn Türbesi olarak bilinmektedir. İmam Hasan Askeri'nin (a.s) eşi Nercis Hatun, İmam Cevad'ın (a.s) kardeşi Hekime Hatun'un kabr-i şeriflerinin yanı sıra bazı alevi seyyidler ve âlimlerin kabri Askeriyeyn Türbesinde bulunmaktadır.

Son yıllarda radikal selefi ve tekfirci gruplar İmam Hadi’nin (a.s) türbesine yönelik saldırılar düzenlenmektedir. Bu saldırılardan en yıkıcı olanı 22 Şubat 2006 yılında yapılan saldırıdır. Tahrip gücü yüksek 200 kilogram bombayla gerçekleştirilen bu terörist saldırıyı el-Kaide üstlenmiştir. Saldırıda türbenin kubbesi ve altından minarelerin bir kısmı tahrip olmuştur.[78] İki yıl sonra 13 Mart 2008 yılında türbeye karşı yeni bir saldırı düzenlenmiş ve bu saldırıda önceki saldırıda ayakta kalan minarelerin diğer kısımları da tamamen tahrip olmuştur.[79] 7 Haziran 2014 yılında da İmam Hadi (a.s) ve İmam Hasan Askeri’nin (a.s) türbelerinin tamamen yıkılması için IŞİD tarafından bu şehre ve türbeye yoğun bir saldırı gerçekleştirildi. Ancak direnişçi halk, türbe savunucuları ve Irak güvenlik güçleri tarafından bu saldırı püskürtülmüştür.[80]
Türbe’nin İmar ve Onarımı

Türbenin kubbe ve minarelerinin tahrip edilmesinin ardından 100 milyon dolarlık bir bütçe ile türbenin imar ve onarımına gidilmiştir. Kubbe 23 bin altın tuğla ile kapatılmıştır.

Askeriyeyn Türbesinin zerihi ise Ayetullah Sistani tarafından yaptırılmıştır. Proje, 70 kilogram altın, 4500 kilogram gümüş, 1100 kilogram bakır ve 11 ton tik ağacından (300 yıllık) yararlanılarak yapılmıştır. Tüm bu masraflar bu taklit merci (Ayetullah Sistani) tarafından karşılanmıştır.[81]

    Müfid, el-İrşat, s. 635.
    Yukarı git↑ Navbahti, Firekü’ş- Şia, s. 135.
    Yukarı git↑ İbn Cevzi, Tezkiretü’l Havas, c. 2, s. 492.
    Yukarı git↑ Erbili, Menakib, c. 4, s. 432.
    Yukarı git↑ Erbili, Menakib, c. 4, s. 432.
    Yukarı git↑ Dâhil, Eimmetuna, c. 2, s. 209.
    Yukarı git↑ Meclisi, Biharü'l-Envar, c. 50, s. 117.
    Yukarı git↑ Kafi, c. 1, s. 497.
    Yukarı git↑ Müfid, el-İrşat, 635.
    Yukarı git↑ Tehzibü'l-Ahkam, c. 6, s. 92.
    Yukarı git↑ Misbahü'l-Kef'emi, s. 512; Şeyh Abbas Kummi, c. 3, s. 1835.
    Yukarı git↑ Müfid, el-İrşat, 649.
    Yukarı git↑ Navbahti, Firekü’ş- Şia, s. 134.
    Yukarı git↑ Erbili, Keşfü’l Gumme, c. 4, s. 7.
    Yukarı git↑ Dâhil, Eimmetuna, c. 2, s. 209
    Yukarı git↑ Mısır’ın güneyinde yer alan geniş topraklara sahip bir yer.
    Yukarı git↑ Huseybi, el-Hidayetü’l Kübra, s. 313.
    Yukarı git↑ Müfid, el-İrşat, 649.
    Yukarı git↑ İbn-i Şehraşub, Menakib, c. 4, s. 433.
    Yukarı git↑ İbn Hacer, es-Sevaikü’l Muhrika, s. 207.
    Yukarı git↑ Müfid, el-İrşat, 638.
    Yukarı git↑ Navbahti, Firekü’ş- Şia, s. 134.
    Yukarı git↑ Eş’ari, Kummi, el-Makalat ve’l Firek, s. 99.
    Yukarı git↑ Müsnedü’l İmam el-Hadi aleyhisselam, s. 20.
    Yukarı git↑ Kuleyni, Kâfi, c. 1, s. 381.
    Yukarı git↑ Kuleyni, Kâfi, c. 1, s. 382.
    Yukarı git↑ Erbili, Keşfü’l Gumme, c. 4, s. 40.
    Yukarı git↑ Ebü’l Fereci İsfahani, Makatilu’t Talibin, s. 478.
    Yukarı git↑ İbn Cevzi, Tezkiretü’l Havas, c. 2, s. 493.
    Yukarı git↑ Müfid, el-İrşat, 644.
    Yukarı git↑ Müfid, el-İrşat, 644.
    Yukarı git↑ İbn Cevzi, Tezkiretü’l Havas, c. 2, s. 492.
    Yukarı git↑ El-Hatip Bağdadi, Tarihi Bağdat, c. 12, tahkik: Mustafa Abdulkadir Ata, Beyrut, Darü’l Kutubü’l İlmiyye, k. 1417/1997, s. 56.
    Yukarı git↑ Mes’udi, İsbatü’l Vesile, s. 200.
    Yukarı git↑ Misafirhane ve kervanların konakladığı yer.
    Yukarı git↑ Müfid, el-İrşat, 648.
    Yukarı git↑ Müfid, el-İrşat, 649.
    Yukarı git↑ Tabersi, İ’lamü’l Vera, c 2, s. 126.
    Yukarı git↑ El-Mes’udi, Mürucü’z- Zeheb ve Meadinü’l Cevher, c. 4, Kum, Darü’l Hicret, k. 1404/1363/1984, s. 11.
    Yukarı git↑ Mürucü'z-Zeheb, c. 4, s. 11.
    Yukarı git↑ Mürucü'z-Zeheb, tercüme: Ebü’l-Kasım Payende, c. 2, s. 503.
    Yukarı git↑ İbn Cevzi, Tezkiretü’l Havas, c. 2, s. 497.
    Yukarı git↑ İbn-i Şehraşub, Menakib, c. 4, s. 435.
    Yukarı git↑ Meclisi, Biharü’l Envar, c. 2, s. 244.
    Yukarı git↑ Saduk, Emali, s. 438.
    Yukarı git↑ Keşşi, İhtiyaru Marifeti'r-Rical, h.ş 1363, c. 2, s. 542.
    Yukarı git↑ Müsnedü’l İmam el-Hadi aleyhi selam, s. 84-94.
    Yukarı git↑ Attaradi, Müsnedü’l İmam el-Hadi aleyhisselam, s. 198-227.
    Yukarı git↑ Utaridi, Müsnedü'l-İmam el-Hadi (a.s), s. 198 - 227.
    Yukarı git↑ Casim Hüseyin, Tarihi Siyasiyi Gaybeti İmamı Devazdehum, s. 137.
    Yukarı git↑ Keşşi, İhtiyaru Marifeti'r-Rical, h.ş 1363, c. 2, s. 865 - 866.
    Yukarı git↑ Rical-i Keşşi, (h.ş 1348), s. 580 - 757; Müsnedü’l İmam el-Hadi aleyhi selam, s. 320.
    Yukarı git↑ Saduk, et-Tevhid, s. 101.
    Yukarı git↑ Attaradi, Müsnedü’l İmam el-Hadi aleyhi selam, s. 317.
    Yukarı git↑ Saduk, Uyun-u Ahbari'r-Rıza, c. 2, s. 260.
    Yukarı git↑ Attaradi, Müsnedü’l İmam el-Hadi aleyhi selam, s. 352.
    Yukarı git↑ Keşşi, İhtiyaru Marifeti'r-Rical, 1363 h.ş, c. 2, s. 809 - 810.
    Yukarı git↑ Müsnedü’l İmam el-Hadi aleyhi selam, s. 352.
    Yukarı git↑ Attaradi, Müsnedu’l İmam el-Hadi aleyhi selam, s. 123.
    Yukarı git↑ Keşşi, İhtiyaru Marifeti'r-Rical, 1363 h.ş, c. 2, s. 869.
    Yukarı git↑ Müsnedü’l İmam el-Hadi aleyhi selam, s. 518.
    Yukarı git↑ Keşşi, İhtiyaru Marifeti'r-Rical, 1363 h.ş, c. 2, s. 805.
    Yukarı git↑ Rical-ı Keşşi, s. 522.
    Yukarı git↑ Ölen kimsenin ruhunun başka bir bedene geçtiğine dair, batıl, asılsız bir inanış. Bilhassa, Hindular ve geçmiş milletler arasında yaygın idi.
    Yukarı git↑ Navbahti, Firekü’ş- Şia, s. 136.
    Yukarı git↑ Keşşi, İhtiyaru Marifeti'r-Rical, 1363 h.ş, c. 2, s. 806.
    Yukarı git↑ Müsnedü’l İmam el-Hadi aleyhi selam, s. 323.
    Yukarı git↑ Rical-i Tusi, s. 386.
    Yukarı git↑ Rical-ı Keşşi, 1348 h.ş, s. 512.
    Yukarı git↑ Taberi, Delailü'l-İmame, s. 212.
    Yukarı git↑ Mes'udi, tercüme-i İsbatü'l-Vasiyye, s. 456.
    Yukarı git↑ Müstedrekü'l-Vesail, c. 17, s. 321.
    Yukarı git↑ Şeyh Tusi, Rical-i Tusi, s. 389 - 401.
    Yukarı git↑ Şeyh Tusi, el-Gaybet, c. 1, s. 349.
    Yukarı git↑ Şeyh Tusi, el-Gaybet, c. 1, s. 349.
    Yukarı git↑ Şeyh Tusi, Rical, s. 385.
    Yukarı git↑ Seyyid Murtaza, Mesailü’n- Nasiriyyat, s. 63.
    Yukarı git↑
    İmameyn Askeriyeyn Türbesine Saldırı
    Yukarı git↑ İmameyn Askeriyeyn Türbesine İkinci Saldırı
    Yukarı git↑ İmameyn Askeriyeyn Türbesine ve Samarra’ya Saldırı
    Yukarı git↑ İmameyn Askeriyeyn Türbesinin İmarı

http://tr.wikishia.net/view/İmam_Hadi_(a.s)

http://tr.wikishia.net/view/Anasayfa

0
0% (نفر 0)
 
نظر شما در مورد این مطلب ؟
 
امتیاز شما به این مطلب ؟
اشتراک گذاری در شبکه های اجتماعی:

latest article

İmam Ali ve Hz. Resulullah
Sahabe Ve Tabiinin Kabir Ziyareti Hakkındaki Tutumu
HZ.ALİ(A.S)IN SÖZLERİNDEN
İmam Hüseyin’i Ziyaret Etmek İçin ''14 Gün'' Pedal Çevirdi
Kerbelâ Kıyamında Kadının Rölü
İLAHî YOL GÖSTERİCİLİK - HİDAYET
İMAM MUHAMMED BAKIR (a.s)
Caferî Mezhebi
İMAM MUHAMMED BAKIR(A.S)DAN NAKLEDİLEN HADİSLER
Allah Resulü’nün (s.a.a) dilinden Hazreti Fatıma (s.a)

 
user comment