Hadiste de görüldüğü gibi Hz. Resulü Kibriya Efendimiz (salallahu aleyhi ve alih) açıkça Ayetullah uzma İmam Humeyni’nin adı olan Ruhullah ismini bu hadiste telaffuz etmiş ve onun sayesinde Hz. Ali Şialarının aralarında mal ve soy bağı olmadan birleşeceklerini ve nurlu minberlerden kalkarak kıyam edeceklerini ilan etmiştir. Resulü Kibriya Efendimiz (salallahu aleyhi ve alih) ayrıca bu hadiste bizden olan kavim tabirini kullanmıştır. Bizden olan kavimden maksat farklı Müslüman gruplar değildir, bilakis bunların bir kavim olduğu ve onların da Ruhullah sayesinde birleşerek aralarında muhabbet oluşacağı belirtilmiştir. İmam Humeyni’den de önce İran’da şahlık rejimine karşı çok sayıda tarih boyunca kıyamlar olmuş, ama bir sonuç alınamamıştır. Ancak Seyyid Ruhullah İmam Humeyni’nin kıyamından sonra halk ona uymuş ve aralarında İslam ve Ehlibeyt mektebi için bir birliktelik oluşmuştur. İran’da gerçekleşen bu kıyam Ruhullah Humeyni önderliğinde gerçekleşmiş ve Peygamber ve Ehlibeytinin yüzyıllar önce müjdelediği bu kıyam İmam Ruhullah Humeyni eliyle gerçekleşmiştir.
… Abdullah İbn Şerik Ebu Cafer’den (İmam Muhammed Bakır aleyhima selam) şöyle nakletmiştir:
“Ebu Bekir, Ömer, Zübeyr ve Abdurrahman bin Afv Hz. Resulullah’ın (salallahu aleyhi ve alihi) dergâhına gelerek oturdular. Sonra Resulullah (salallahu aleyhi ve alih) gelerek onların yanına oturdu. Yırtılmış olan terliğine işaret ederek Ali bin Ebu Talib’e (aleyhi selam) bakarak şöyle buyurdu: “Hiç şüphesiz Allah Azze ve Celle’nin veya arşın sağından bizden (taraftar/takipçi/Şialarımızdan) olan bir kavim nurla dolu minberlerden (kalkacaktır). Yüzleri nurludur, elbiseleri nuranidir, başkalarının bakışlarından yüzlerini sakındırırlar (başkalarına aldırış etmezler).”
Ebu Bekir dedi ki: “Ya Resulullah! Onlar kimlerdir?” Resulullah sustu, bir şey demedi.
Sonra Zübeyr dedi ki: “Ya Resulullah! Onlar kimlerdir?” Resulullah sustu, bir şey demedi.
Abdurrahman bin Afv dedi ki: “Ya Resulullah! Onlar kimlerdir?” Resulullah sustu, bir şey demedi.
Sonra Ali aleyhi selam “Ya Resulullah! Onlar kimlerdir?” diye sordu.
Resulullah (salallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurdu: “Onlar aralarında hiçbir ortak mal ve nesep (kan ve soy bağı) olmadığı halde Ruhullah sayesinde birbirlerine sevgi duyanlardır. Onlar senin Şialarındır ve sen de onların İmamısın, Ya Ali!.”
Hadiste de görüldüğü gibi Hz. Resulü Kibriya Efendimiz (salallahu aleyhi ve alih) açıkça Ayetullah uzma İmam Humeyni’nin adı olan Ruhullah ismini bu hadiste telaffuz etmiş ve onun sayesinde Hz. Ali Şialarının aralarında mal ve soy bağı olmadan birleşeceklerini ve nurlu minberlerden kalkarak kıyam edeceklerini ilan etmiştir. Resulü Kibriya Efendimiz (salallahu aleyhi ve alih) ayrıca bu hadiste bizden olan kavim tabirini kullanmıştır. Bizden olan kavimden maksat farklı Müslüman gruplar değildir, bilakis bunların bir kavim olduğu ve onların da Ruhullah sayesinde birleşerek aralarında muhabbet oluşacağı belirtilmiştir. İmam Humeyni’den de önce İran’da şahlık rejimine karşı çok sayıda tarih boyunca kıyamlar olmuş, ama bir sonuç alınamamıştır. Ancak Seyyid Ruhullah İmam Humeyni’nin kıyamından sonra halk ona uymuş ve aralarında İslam ve Ehlibeyt mektebi için bir birliktelik oluşmuştur. İran’da gerçekleşen bu kıyam Ruhullah Humeyni önderliğinde gerçekleşmiş ve Peygamber ve Ehlibeytinin yüzyıllar önce müjdelediği bu kıyam İmam Ruhullah Humeyni eliyle gerçekleşmiştir.
İmam Humeyni'nin isminin yazılı olduğu kimliği
İmam Mehdi’nin (aleyhi selam) zuhurunun zemine ve ortamını Kum ehlinin sağlayacağı ve onların çaba ve zahmetleri ile bu kıyamın ön hazırlığının yapılacağı da başka hadislerde açıklanmıştır. Seyyid Ruhullah Humeyni’den (r.a) önce Kum ve Şia halkının dünyadaki yerini herkes bilmektedir. Onun gerçekleştirdiği kıyamın ardından dünyaya Şia mektebi yayılmaya başlamış ve İmam Mehdi’nin zuhuru için dünya genelinde gerekli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalardan birisi de tüm Müslümanlar arasında vahdet ve birliğin sağlanmasıdır. İslam dini ve Hz. Fahri Kainat efendimiz (salallahu aleyhi ve alih) tüm dünya halklarına gönderildiği gibi yeryüzünün son hücceti olan İmam Mehdi de tüm insanlar için gönderilmiştir. Dolayısıyla İmam Mehdi yalnızca Şiaların kurtarıcısı olarak zuhur etmeyecektir, bilakis tüm Müslüman ve insanlar için zuhur edecektir. Bunun için de her kesime bu gerçeği anlatmak ve bunun için zemine hazırlamak gerekmektedir. Bunun da en önemli yollarından birisi tüm İslam mezhepleri arasında bir vahdet oluşturmak ve onların da gönlünü bu evrensel kıyam için hazırlamak ve yumuşatmak gerekmektedir. İmam Mehdi (aleyhi selam) zuhur ettiği zaman dünyanın çeşitli ülkelerinden insanlar İmam Mehdi’ye destek olarak meydanlara inecektir. Bunlar yalnızca İran ve Irak ülkelerinden olmayacaktır. İmam Mehdi’nin (aleyhi selam) kıyam ve hükümeti evrensel olduğu için dünyanın her yerinden taraftar ve takipçisi olmalıdır. (zaten imamın gaybette olmasının yegâne sebeplerinden birisi de taraftar sayısının istenilen sayıda olmaması ve yalnızca belli başlı yerlerde taraftarlarının olmasıdır). İmam Mehdi (aleyhi selam) tüm dünyayı savaşarak ve kan dökerek fethetmeyecektir. Tam tersi İmam zuhur etmeden önce dünya genelinde bir ön hazırlık yapılmış, böyle bir kurtarıcının varlığı tüm dünyaya anlatılmış ve buna destek olacak dünyanın her yerinden sağlam iradeli müminler kazanılmış olacaktır. İmam Humeyni’nin İslam devriminden sonra tüm dünyada Ehlibeyt mektebi tanınmaya ve bilinmeye başlanmış ve insanlar Ehlibeyt mektebinin inceliklerini öğrenmek için ya Kum şehrine gitmiş yakından araştırmalar yapmıştır ya da bu konu hakkında yazılmış kitap ve yazılarla Ehlibeyt mektebini tanımaya çalışmışlardır.
İmam Humeyni devriminden önce Şia mektebi bilinmeyen, sindirilmiş, karalanmış ve yok hükmünde sayılmış bir mezhep hüviyetinde idi. Şialar dünyanın her yerinde hor görülmekte ve dışlanmaktaydılar, ancak İmam Humeyni’nin kıyamı ile tüm dünya Ehlibeyt Şia Mektebini tanımaya başlamış, Şia’nın gerçek hüviyeti ortaya çıkmış ve tüm ülkelerdeki Şialar izzet kazanmıştır. İran İslam Devriminin ardından Ehlibeyt mektebi dünya genlinde yayılmaya başlanmıştır. Kum’da Seyyid Ruhullah Humeyni (r.a) tarafından gerçekleştirilen kıyamdan sonra dünyanın her yerinde Şialık yayılmıştır. O döneme kadar hiç Şia’nın bulunmadığı ülkelerde şu anda çok sayıda Şia yaşamaktadır ve gün geçtikçe Şia mektebi dünyanın her yerinde hızla yayılmaktadır.
Şia demek Ehlibeyt mektebi demektir, Ehlibeyt mektebi demek 12 İmam ve Hz. İmam Mehdi (aleyhi selam) demektir. Dolayısıyla Ehlibeyt mektebi bilinmedikçe, tanınmadıkça İmam Mehdi’nin de zuhuru gecikecektir. İmam Mehdi’nin zuhuru için tanınması ve gerekli ön hazırlıkların yapılması gerekmektedir. Bunu da hadislerin ve tarihin de şahitliği ile İmam Ruhullah Humeyni ve Kum halkı gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla İmam Humeyni (Ruhullah) ve Kum halkının kıyamı Hz. Peygamber ve Ehlibeyt İmamları nezdinde her daim konuşulmuş ve zuhurun zeminesini Kumluların hazırlayacaklarını buyurmuşlardır.
Bazıları çıkıp bu hadisin uydurma olabileceğini ve gerçekten Ruhullah isminin hadislerde geçmediğini söyleyebilirler. Ne ilginçtir ki bu hadisin bir benzerini Ehli sünnet kaynakları da belirtmiş ve oralarda da bizzat İmam Humeyni’nin adı olan Ruhullah ismi telaffuz edilmiştir. Örnek olarak Nesai’nin Sünen-i Kubra kitabının 6. Cildi sayfa 362’de, Secistani’nin Sünen-i Ebu Davut kitabının 2. Cildi sayfa 149’da ve yine İbn Cevzi’ni Zadu’l Mesir kitabının 4. Cildi sayfa 38’de bu hakikat dile getirilmiştir.
Bu hadisler aynı zamanda Peygamber Efendimizin bir mucizesidir de. Çünkü yüzyıllar önce bu hakikatlere değinmiş ve Ruhullah adlı birisinin böyle bir şeyi başaracağını ve Kum halkının bu kişinin önderliğinde kıyam ederek İmam Mehdi’nin zuhuruna zemine hazırlayacağını belirtmiştir.
Şimdi sormak gerekir: Ayetullah Seyyid Ruhullah Humeyni (r.a) önder ve İmam (reis, başkan, lider) değil midir? İmam Humeyni Peygamberlerin varisi ve halifesi değil midir? İmam Humeyni ile Peygamberler arasında yalnızca bir derece mesafe yok mudur?... Bunları biz söylemiyoruz. Yine Peygamber Efendimiz ve Ehlibeyt İmamları çeşitli hadislerinde bunlara değinmişlerdir.
Şimdi böyle birisi hakkında kötü söz söylenebilir mi? Böyle birisine hakaret edilebilir mi? Böyle birisi sevgi ve rahmetten başka bir şeyi hak eder mi? Kendisi hem seyyid, hem âlim, hem müçtehit, hem önder, hem zulme başkaldırarak kıyam etmiş ve İslam’ı yeniden diriltmiş ve tüm dünyaya yeniden İslam dinini anlatmıştır.
İmam Humeyni Ehlibeyt mektebinin gururu, kafirlerin en büyük düşmanı değil midir? İmam Humeyni’yi, İmam Hamaney’i, Ayetullahları (müçtehitleri) ve İran’ı kimler sevmiyor: Büyük Şeytan Amerika, İsrail, İngiltere, Vahhabi devleti Suudi Arabistan, gerici Sünni Arap devletleri, Ehlibeyti sevdiklerini ilan eden, ancak onlardan öne geçerek dinde boğulan sapkın gulatlar, münafıklar, selefiler, nasibiler…
İmam Humeyni’yi, İmam Hamaney’i, İran İslam Cumhuriyetini ve Müçtehitleri kimler sevmektedir: Allah Teala, aşağıda da belirtileceği gibi ayetlerinde bu gerçeğe değinmektedir. Hz. Fahri Kainat Efendimiz (s.a.a) buyurduğu hadislerde buna değinmiştir. Ehlibeyt İmamları sözleri ile İmam Ruhullah Humeyni ve Kum halkının kıyamını müjdeleyerek bu sevgilerini ortaya koymuşlardır. Hakikat gözü açık olan Ayetullah Behçeti, Ayetullah Bahauddin’i, Ayetullah Saadet Perver, Ayetullah Keşmiri… gibi gerçek arifler. Yeryüzündeki gerçekleri idrak edebilmiş Şialar. Taassup ateşini söndürebilmiş, olaylara objektif olarak bakabilen tüm Sünniler. Yeryüzündeki ezilmiş, mustazaflar…
Şimdi burada İmam Humeyni’den “Kum ehlinden birisi” diye bahsedilen hadisler ve bununla ilintili İran ve Kum hakkında beyan edilen hadislerden bazılarına değiniyoruz:
***
Resulullah (salallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurmuştur: “Doğuda bir halk kıyam edecek ve Mehdi’nin (aleyhi selam) hâkimiyetine zemin hazırlayacaklardır.”[1]
(Doğuda İmam Humeyni önderliğinde kıyam ederek Hz. Mehdi’nin (aleyhi selam) zuhuru için zemin hazırlayan başka bir önder ve halk var mıdır? Bu kıyamla birlikte Hz. Mehdi’nin zuhuru için zemin hazırlanmaya başlanmamış mıdır?)
***
Resulullah (salallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurmuştur: “Biz Ehlibeyt için Allah dünya yerine ahireti seçmiştir. Şüphesiz Ehlibeyt’im benden sonra belaya maruz kalacak, dağılacak ve sürülecektir. Sonunda doğu taraftarlarından beraberlerinde siyah bayraklar olan bir topluluk gelecek, hakkı isteyecek, ama kendilerine verilmeyecektir. Savaşacaklar ve galip gelecekler. Onlara istedikleri verilecek, ama onlar kabul etmeyeceklerdir. Sonunda onu Ehlibeyt’imden birine vereceklerdir. Onun adı benim adım; babasının adı da babamın adıdır. Yeryüzüne egemen olacak ve yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi adalet ve insafla dolacaktır. Sizden veya sizden geriye kalanlardan her kim onlara ulaşırsa her ne kadar karın üzerinden sürünerek de olsa onlara katılsın. Zira şüphesiz ki onlar hidayet bayraklarıdır.”[2]
(Siyah bayraklar İran İslam İnkılabından sonra İmam Hüseyin’in yas ve matemini simgeleyen İranlılara ait bayraklar değil mi? İranlılar daha ilk günden beri bu hadislere değinerek kendilerinin Horasanlı olduklarını ve siyah bayrakları İmam Hüseyin’in yas ve matemi için dalgalandırdıklarını haykırmıyorlar mı? İmam Humeyni’nin kıyamından sonra İranlıların hakları ellerinden alınmış, ambargolara uğramış, dünya genelinde öz Muhammedî İslam takipçileri oldukları için izole edilmeye çalışılmış, iç ve dış savaşlara maruz bırakılmıştır… İran şu anda dünya üzerinde hakkını istemekte, ancak bu hak kendisine verilmemektedir. Nükleer tesisleri bahane ederek İran’a baskı yapılmaktadır. İran şu anda diyalog yoluyla haklarının iade edilmesini istemekte ve yapılan tüm baskı ve ambargoların kaldırılmasını istemektedir. Bu yüzden şu anda altı ülke ile müzakereler yürütmektedir. Hadisin “siyah bayraklar olan bir topluluk gelecek, hakkı isteyecek, ama kendilerine verilmeyecektir.” Sözünden bunlar kastedilmektedir (güçlü görüşe göre). Ancak hadiste de belirtildiği gibi İranlıların talep ettikleri bu haklar Siyah bayraklılara (İranlılara) verilmeyecektir. Bunun üzerine (başka hadislerde biraz daha detay bulunmaktadır) son çare olarak İranlılar savaşmayı seçecek ve savaşarak galip gelecektir. Bu defa batılılar İranlılara haklarını vermeye yanaşacaklardır, ancak Siyah Sancaklılar kabul etmeyecek ve bayrağı 12. İmam Hz. Mehdi’ye devredeceklerdir…)
***
İmam Kazım (aleyhi selam) şöyle buyurmuştur: “Kum ehlinden birisi insanları hakka çağıracaktır. Etrafına demir parçaları gibi sağlam bir topluluk toplanır. Şiddetli kasırgalar onları yerinden hareket ettiremez, savaştan bıkmazlar ve korkmazlar. Allah’a tevekkül ederler. Akıbet ise sadece takva sahiplerinindir.”
***
Abdullah şöyle diyor: “Biz Resulullah’ın (salallahu aleyhi ve alih) yanında otururken Kureyş’ten birkaç genç oradan geçti. Peygamber’in rengi değişti. Biz, “Ya Resulullah! Biz sürekli yüzünüzde rahatsız edici bir hal görmekteyiz.” Deyince şöyle buyurdu: “Allah biz Ehlibeyt’e dünya yerine ahireti seçmiştir Şüphesiz Ehlibeyt’im benden sonra belaya uğrayacak, sürülecek ve dağılacaktır. Sonunda buradan -eliyle doğu tarafına işaret etti- beraberinde siyah bayraklar olan bir topluluk gelecektir. Onlar hakkı isteyecek, ama verilmeyecektir. Hakkı isteyecekler yine verilmeyecektir. Sonunda savaşacaklar ve sabredeceklerdir. Bu defa kendilerine istedikleri verilecek, ama kabul etmeyeceklerdir. Sonunda Ehlibeyt’imden birisine vereceklerdir. O da yeryüzünü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi adalet ve insafla dolduracaktır. Sizden her kim onlara ulaşırsa karlar üzerinde sürünerek de olsa kendilerine katılsın.”[3]
***
Hakeza Resulullah (salallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurmuştur: “Sonunda bu doğu tarafından bir topluluk gelecektir. Onlar siyah bayraklar ashabıdır. İki veya üç defa hakkı isteyecekler, ama onlara verilmeyecektir. Sonunda savaşacaklar ve galip geleceklerdir. Kendilerine istedikleri verilecek ama onu kabul etmeyeceklerdir. Sonunda onu Ehlibeyt’imden birine verecekler, o da yeryüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracaktır. Sizden her kim onlara ulaşırsa karlar üzerinde sürünerek de olsa kendilerine katılsın. Zira şüphesiz o Mehdi’dir (a.s),”[4]
***
İmam Bakır (aleyhi selam) şöyle buyurmuştur: “Adeta doğuda kıyam eden, hakkı isteyen, kendilerine verilmeyen, yeniden isteyen, ama yine verilmeyen, topluluğu görür gibiyim. Böyle görünce kılıçlarını çekerler. Bu esnada istedikleri verilir, ama kendileri kabul etmezler. Sonunda kıyam ederler hakkı sadece sahibinize verirler. Onların öldürülenleri şehittir. Bilin ki eğer o zamana ulaşırsam bu emrin sahibine canımı feda ederim.”[5]
***
Peygamber efendimiz “Eğer ondan yüz çevirirseniz, sizi ortadan kaldırır. Sizin gibi olmayacak bir milleti yerinize getirir.” ayetini okuyunca, kendisine bu kimseler kimlerdir?” diye sorulması üzerine Selman’ın omzuna dokunarak şöyle buyurmuştur: “Bu şahıs ve kavmidir. Canım elinde olana andolsun ki eğer iman Süreyya’ya da asılacak olsa, İran’dan bir topluluk onu elde edecektir.”
***
İmam Sadık (a. s), İffan’el Basri’ye şöyle buyurmuştur: “Neden “Kum” diye adlandırıldığını biliyor musun?” Ben, “Allah, Resulü ve sen daha iyi biliyorsun.” Deyince şöyle buyurdu: “Şüphesiz Kum olarak adlandırılmıştır; zira Kum ehli Al-i Muhammed’in (salallahu aleyhi ve alih) Kaim’inin etrafına toplanacak, onunla kıyam edecek, yolunda direnecek ve kendisine yardım edeceklerdir.”[6]
***
İmam Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurmuştur: “Yakında Kufe müminlerden boşalacak ve ilim yuvasında saklanan yılan gibi şehirden kaçacaktır. Sonra ilim Kum adlı şehirde ortaya çıkacaktır. O şehir ilim ve fazilet şehrine dönüşecektir (ve oradan başka yerlere yayılacaktır) öyle ki yeryüzünde din hakkında cahil birisi kalmayacaktır, hatta evlerinde oturan kadınlar bile. Bu olay Kaim’in (Hz. Mehdi aleyhi selam) zuhuruna yakın bir zamanda gerçekleşecektir… İlim, Kum şehrinden doğu ve batıdaki şehirlere yayılacak ve hüccet dünyadaki tüm insanlara tamam olacaktır. Öyle ki yeryüzünde din ve ilmin ulaşmadığı kimse kalmayacaktır. Ondan sonra Kaim (aleyhi selam) kıyam edecektir…[7]
***
İmam Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurmuştur: “Çok yakında Kufe müminlerden boşalacaktır. Yılanın deliğine çekildiği gibi ilim de oradan çekilip gidecektir. Sonra ilim Kum diye anılan bir şehirde ortaya çıkacaktır. Kum ilim ve fazilet kaynağı olacaktır. Hareminde oturan kadınlar da dahil din hususunda yeryüzünde zayıf düşürülmüş hiç kimse kalmayacaktır. Bu Kaim’imizin zuhuruna yakın bir zamandır. Allah Kum ve ehlini Hüccet’in yerine geçirecektir. Aksi takdirde yeryüzü ehliyle birlikte dibe geçerdi ve yeryüzünde hiçbir hüccet kalmazdı. İlim doğu ve batıda olan diğer beldelere oradan akacak, yaratıklarına Allah’ın hüccetini tamamlayacaktır. Artık yeryüzünde din ve ilmin kendisine ulaşamadığı bir kimse kalmayacaktır. Sonra da Kaim (aleyhi selam) zuhur edecektir.”[8]
***
İmam Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurmuştur: “Ashabımızdan bazısı şöyle demiştir: “Ebu Abdillah’ın (İmam Sadık’ın -a. s-) huzurunda oturmuştuk, bizlere şu ayeti okudu: “Bu ikiden birincisinin vakti gelince, üzerinize pek güçlü olan kullarımızı salacağız. Onlar memleketlerinizde her köşeyi kontrollerine alacaklar. Bu, yerine gelecek bir vaattir.”[9] Biz, “Sana feda olalım, o kimdir?” deyince üç defa şöyle buyurdu: “Vallahi onlar Kum ehlidir.”[10]
***
İmam Sadık (a. s), Allah-u Teala’nın “Üzerinize pek güçlü olan kullarımızı salacağız. Onlar memleketlerinizde her köşeyi kontrollerine alacaklar.” ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Bunlar Allah’ın Kaim’in kıyamında önce gönderdiği topluluktur. Onlar Al-i Muhammed’e zulmeden herkesi öldürürler.”[11]
***
Resulullah (salallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurmuştur: “Ümmetimin sonundan bir topluluğa ümmetimden ilkine verilen sevap verilecektir. Onlar fitnecilerle savaşır ve kötülüğe savaş açarlar.”[12]
***
Resulullah (salallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurmuştur: “İslam’da insanlardan en büyük nasibi olanlar İran halkıdır.”
***
İmam Ali (aleyhi selam) şöyle buyurmuştur: “Resulullah (salallahu aleyhi ve alih) bana tavsiyede bulundu ve şöyle buyurdu: “Ey Ali, şüphesiz sen isyankâr bir toplulukla, sözünde durmayan bir grupla ve dinden çıkmış bir toplulukla savaşacaksın. Bilin ki ey Arap topluluğu elleriniz acemlerden dolacaktır. Elleriniz onlardan dolunca hiçbir şeye acımayan yırtıcı bir aslan gibi aleyhinize ayaklanacaktır. Boyunlarınızı vuracak ve Allah’ın sizlere nasip kıldığı ganimetleri yiyeceklerdir. Topraklarınıza ve mallarınıza varis olacaklardır. Bu dininizin değiştiği ve bizzat kendi nefsinizin fesada düştüğü bir zamanda olacaktır.”[13]
***
Minhal Bin Amr birinden naklen şöyle diyor: “Biz mescitteydik, Ali (aleyhi selam) de tuğladan bir minber üzerinde bizlere konuşma yapıyordu. Sa’saa b. Suhan da arkamda oturuyordu. Birisi gelerek Ali’ye (aleyhi selam) gizlice anlayamadığımız bir şeyler söyledi. İmam’ın yüzünde öfke belirdi ve sustu. Eş’as b. Kays geldi, insanları aralayarak minbere yakın bir yere geldi ve şöyle dedi: “Ey Müminlerin Emiri! Bu kızıl yüzler (Arap olmayanlar) senin etrafını sarmışlar. Sa’saa b. Suhan eliyle sırtına vurdu ve şöyle dedi: “Hepimiz Allah’tan geldik ve O’na döneceğiz. Bugün Müminlerin Emiri Araplar hakkında gizlediği bir şeyi açıklayacak.” Ali (aleyhi selam) şiddetle öfkelendi ve şöyle buyuru: Ben bu hayırsız insanlara ne diyeyim? Yataklarında pinekliyorlar ve bana sürekli Allah’ı zikreden insanları kendimden uzak tutmamı emrediyorlar. Böylece zalimlerden olmamı istiyorlar. Taneyi yaran ve insanları yaratan Allah’a yemin olsun ki Muhammed’den (salallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurduğunu işittim. Allah’a yemin olsun ki siz Arap olmayanlarla onları Müslüman etmek için savaştığınız gibi onlar da dine geri çevirmek için sizinle savaşacaklardır.”[14]
(İmam Humeyni’nin İslam devriminden sonraki çalışmaları ve dünyaya gerçek öz Muhammedi İslam’ı anlatmaya başlamasının ardından tüm Arap ülkeleri ve İbrani-Hıristiyan devletler hep birlikte İran ve Şia karşıtı propagandaya başladı. Bunun için milyarlarca dolar harcanarak içten ve dıştan saldırıya geçtiler. İçeriden ve dışarıdan İran, İmam Humeyni, İmam Hamaney, Ayetullahlar (müçtehitler) ve Şia mektebi karalanmaya ve kötü gösterilmeye çalışıldı. İran hakkında yalan ve dezenformasyon haberler yaptılar, İmam Humeyni, Ayetullah Hamaney ve İslam Devrimi destekçisi Ayetullahlar yalan ve iftiralarla kötü gösterilmeye çalışıldı… Ancak İran yılmadı ve yoluna devam etti. Gerçek ve Öz Muhammedî İslam’ı dünyaya anlatmak ve İmam Mehdi’nin zuhurunun ortamını hazırlamak için elinden geleni yaptı. Terörist dediler, pers imparatorluğu sevdalısı dediler, safavi Şiaları dediler, mezhepçi dediler… her ne dedilerse Ehlibeyt İmamlarının hadislerinde de belirttiği gibi yılmadılar, susmadılar, hakkı anlatmaya ve gerçekleri dünyaya duyurmaya devam ettiler.
Başta Suudi Arabistan olmak üzere Arap ülkelerinin İran karşıtı propaganda ve karalama çalışmalarının da nedeni budur. İran İslam devleti Öz Muhammedî İslam’ın temsilcisi olarak bu ülkelere Öz Muhammedî İslam’ı anlatmaya çalışmaktadır, yani Ey Öz Muhammedî İslam’dan yüz çevirerek gerçek İslam’dan kopuk yaşayan Araplar! Dine geri dönmeniz ve Öz Muhammedî İslam’ı bulmanız için sizinle savaşıyoruz. Bizim savaşımız yalnızca bundan ötürüdür. Kur’an’ın gerçek anlam ve yorumunu size anlatacak ve Allah’ın dinini bu şekilde ihya edeceğiz…
Ey kendisini Şia’dan gösterip, ancak Ehlibeyt ve Şia’nın yüz karası olan gulat ve sapkınlar! Sizler Ehlibeyt adına çirkinleştiniz ve Ehlibeyte ulûhiyet vererek şirke düştünüz. Sizler müşrikler topluluğundansınız. Ve Allah’ın Kur’an’da buyurduğu gibi Allah’ın tek bağışlamadığı günah şirktir. Ehlibeyte Allah’lık makamı vererek Ehlibeyti incittiniz. Hâlbuki onlar Allah’ın en sevgili kulları ve bendeleridir. Onlar Allah’a kul ve köle olmakla övünmekteler. Resulullah resul olmadan önce kulluk makamını kazanmış ve abd sıfatını alarak en üstün mertebelere ulaşmıştır. Sizler Ehlibeyte leke sürdünüz. Ehlibeytin de çok yerlerde belirttiği gibi sizler Ehlibeytten değilsiniz, ne sadece Ehlibeytten değilsiniz, aynı zamanda İslam ve Müslümanlığınız bile tövbe etmezseniz yoktur. Yeryüzünün en aşağılık mahlûkları Ehlibeytin de belirttiği gibi siz gulatlar ve şu anda birlikte çalıştığınız vahhabi selefilerdir. Siz her ne kadar da kendinizi selefi vahhabilerin düşmanı gibi gösterseniz de söylemleriniz, düşünceleriniz, yaptıklarınız onlarla aynıdır… İddialarınız tıpa tıp örtüşmektedir. Onlar da İran düşmanı sizlerde, onlar da İmam Humeyni, Ayetullah Hamaney ve müçtehitlerin düşmanı sizlerde, onlar da her türlü yalan ve iftira ile saldırmakta sizlerde onlar da Amerika ve İngilizlerden beslenmekte ve destek almakta sizler de… )
***
Resulullah (salallahu aleyhi ve alih), İranlılar hakkında şöyle buyurmuştur: “Siz (Araplar) onlarla Kur’an’ın tenzili (nazil oluşu) üzere savaştınız. Onlar da sizinle Kur’an’ın tevili (gerçek yorumu) üzere savaşmadıkça dünya sona ermez.”[15]
***
İmam Ali (aleyhi selam) şöyle buyurmuştur: “Âdeta Arap olmayanların (İranlıların) Kufe mescidine çadır kurup insanlara Kur’an’ı nazil olduğu şekliyle öğrettiğini görür gibiyim.”[16]
***
İmam Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurmuştur: “Kaim’in (aleyhi selam) ashabı (Kum halkı ve Horasanlılar) Kufe mescidinde çadır kurup Araplara ağır gelecek eşsiz ve yeni bir şey getirince halinize ne olacak?!”[17]
***
ABNA24.COM
--------------------------------------------------------------------
[1] A. g. e. 38657
[2] Kenz’ul-Ummal, 38677
[3] et-Teşrifu bi’l-Minen, 314/445
[4] a. g. e. 118/111
[5] el-Gaybetu li’l-Nu’mani, 273/50
[6] a. g. e. h. 38
[7] - Biharu’l Envar, c. 57 ve 60 s. 213.
[8] a. g. e. h. 23
[9] İsra suresi, 5. ayet
[10] a. g. e. h. 40
[11] Nur’us-Sakaleyn, 3/138/77
[12] Metalib’ul-Aliye, 4/337
[13] a. g. e. 351/517
[14] Nehc’us-Saadet, 2/703
[15] el-Bihar, 67/174/7
[16] el-Gaybetu-li’l-Nu’mani, 318/5
[17] a. g. e. 319/6
source : abna24