Turkish
Monday 25th of November 2024
0
نفر 0

Bin Kadar Sünni'yi Selefi Eden, Şia Olmuş Selefi Şeyhinin Yürekleri Dağlayan Hayat Hikayesi

Selefi- Vahabi mevlevisi (din alimi) olan Selman Haddad, kendisinin ifadesiyle 500 ila 1000 kadar sünni mensubunu Vahabi – Selefi mezhebine kazandırmış biridir. Ancak günlerden bir gün şehitlerin efendisi Hz. İmam Hüseyin'in (aleyhi selam) matem meclislerinin birine
Bin Kadar Sünni'yi Selefi Eden, Şia Olmuş Selefi Şeyhinin Yürekleri Dağlayan Hayat Hikayesi

Selefi- Vahabi mevlevisi (din alimi) olan Selman Haddad, kendisinin ifadesiyle 500 ila 1000 kadar sünni mensubunu Vahabi – Selefi mezhebine kazandırmış biridir. Ancak günlerden bir gün şehitlerin efendisi Hz. İmam Hüseyin'in (aleyhi selam) matem meclislerinin birine katılmasıyla bir anda Selefi tebliğcisi Selman, Şia mezhebini kabul eder. Ve bu yolda herkesin katlanamayacağı bir çok zorluklarla karşı karşıya kalır.

Selman Haddad, 1361 (1982) yılında İran İslam Cumhuriyetinin Senendeç ilinde dünyaya geldi. Annesi Suriyeli ve Şia mezhebinden olan Selman Haddad'ın babası ise Şia mezhebinden değildir. Emire'l Mümin'in Hz. Ali'nin (aleyhi selam) aşıklarından olan annesinin ısrarı üzerine ismini Selman koyarlar. Kendisinin anlattığına göre isminin Selman ve annesinin Şia olmasından dolayı her zaman mahcup bir şekilde yaşarmış!!

5 Dakikada Vahabilik Dersi

"Babamın teşvikleri üzerine ortaokula gittiğim sırada derslerimin yanı sıra medrese dersleri almaya da başladım. Liseyi bitirdikten sonra üç yıl boyunca medrese eğitimimi bitirmek için Zahedan[1] Mekki mescidine gittim. Mevlevi[2] olduktan sonra bir tebliğcinin bilmesi gereken bilgileri elde etmek üzere 4 aylığına Pakistan'ın Rayund şehrine giderek tebliğ kursuna katıldım. Pakistan'dan döndükten sonra üniversite sınavına katıldım. Kermanşah[3] Üniversitesi maden çıkarma bölümünü kazandım. Pakistan'da 20 ders halkası çerçevesinde bir insanın 5 dakika içinde nasıl Vahabilik – Selefilik mezhebine çekileceğinin inceliklerini bize öğrettiler. Bu konudaki üstadımız İbrahim Nejad adlı birisiydi.

Dedi ki Bir Defalığına Heyete mi?!

Selman, orada Mehdi adlı bir arkadaş edinir. Mehdi Şia mezhebinden olan birisi ve Selman onu Vahhabi - Selefi etmek için uğraşır. Onu Vahabi etmek için bir çok kitap verir, ancak bunun karşılığında Mehdi onu bir defalığına da olsa Seyyid-i Şüheda Hz. İmam Hüseyin'in (aleyhi selam) matem meclisine davet eder. Selman, giydiği Mevlevi ve Vahabi elbisesi ile ve gitmemek için her türlü bahaneden sonra mecburen heyete katılmayı kabul eder.

"Bir gün arkadaşım bana dedi ki: "Senin altmışa yakın kitabını okudum. Ancak şimdi benim senden bir ricam olacak. İmam Hüseyin (aleyhi selam) için tertiplenen ağıt meclisine katılmanı istiyorum." Muharrem ayı girmiş ve ben her gün bir bahane getirerek meclislere katılmamak için uğraşıyordum. Nihayet Aşura günü gelmiş ve benim artık bahanelerim tükenmişti. Mecburen arkadaşımla birlikte meclise gitmiş ve bir köşede oturmuştum. Elime bir tesbih almış ve Allah'tan böyle bir meclise geldiğim için bağışlanma diliyordum.

"Mecburen bir köşede öfkeyle oturdum. Bir seyyidin (İmam Hamaney'in Kermanşah temsilcisinin) minbere çıktığını gördüm. Sohbet ettiği sırada şöyle dedi: Sizlerden hanginiz Allah ve İslam için canını vermeye hazırsınız? Hem de sizden sonra eş ve çocuklarınızın esir alınacağını bile bile? O anda Seyyid-i Şüheda ne gördü de buna hazır oldu? Canını veriyor ve aile ve çocuklarını esir alıyorlar. Neden Hz. İmam Hüseyin (aleyhi selam) böyle bir şeye kalkışmıştır?

Her ne kadar düşünsem de sevdiğim kişiler arasında Hz. İmam Hüseyin (aleyhi selam) gibi birisinin İslam için böyle büyük ve tehlikeli bir şey yapmaya hazır olmayacaklarını anladım. Bu benim için çok büyük bir soru işareti oldu."

Işıkları kapatırlar ve sine vurmaya başlarlar. O ise ağlamaya başlar. Öyle ki elbiseleri gözyaşları ile ıslanır. Kerbela'nın gurbet ve mazlumlarının garibi için göz yaşı döker. İmam Hüseyin'i (aleyhi selam) tanımaya fırsat vermeyen Vahabilik günlerine ağlar.

Şeytan Perestlik Dâhil Mektep ve Fırkaların İncelenmesi

Heyetten dışarı çıktıktan sonra dört yıllık yeni hayatı başlar. Dört yıl boyunca Ehli sünnetin tüm mezheplerini, Hristiyanlık, Zerdüştlük ve hatta şeytan perestliği  bile okur. Ancak bu fırka ve mektepler arasındaki çelişkiler onu kani etmez.

"Düşünerek ve çok dikkatle Şia fırkalarını inceledim. Sonunda 12 İmam Şia'sını daha iyi tanımak için Kum'a gittim. Ayetullah Behçeti'nin bürosuna gittim. Kafama takılan soru ve şüpheleri onlara sordum. Onlarda sabır, tahammül ve muhabbetle sorularıma cevaplar verdiler.

Onlardan Şia hakkında daha fazla araştırma yapmak için bana bir kitap önermelerini istedim. Onlar bana "El Müracaat" ve "Peşaver Geceleri" kitaplarını önerdiler. Kitapları bularak okumaya başladım.

İki kitapta okuduğum kaynaklar arasında verilen ehli sünnet kaynaklarının doğru olup olmadığını incelemek için anında ehli sünnet kitaplarına müracaat eder veya "Mektebetu'ş Şamile" adlı yazılıma başvurarak kaynakları karşılaştırırdım. Gerçekten bahsi geçen hadis ve rivayetler vardı. Tüm bunlar benim için soru işaretiydi; bunca yıldır gözümün önünde olan bu rivayetleri nasıl olurda görmezdim?!

Selman'ın bu kitapları okuması altı ayını alır. Yavaş yavaş artık Şia'nın hakkaniyeti Ehli sünnet kitaplarının senet ve belgeleriyle onun için aşikar olmaya başlar. Ancak daha Şia olmamıştır. Tereddütleri vardır. Kendisinin dediğine göre taassubu buna izin vermez. Önünde onu bekleyen zorlukları düşünür.

Şeytan Perest Ol, Ama Şia Olma!

Babam Şia olduğumu duyduğunda "Oğlum Şeytan Perest ol, ama Şia olma" dedi.

Ama ben dedim ki: Babacığım, ben artık kendi yolumu bulmuşum…

"Sonunda Şia olmuştum. Şia olduktan sonra notlarımdan oluşan bir kitapçık hazırladım ve adını "Acaba Şia Hak mıdır?" diye koydum. Kitapçıkta Ehli sünnet kitaplarında Şia Mezhebinin hakkaniyetini ortaya koyan delil ve kanıtlara yer verdim. Kitapçık basıldıktan sonra birisi kitapçığı alarak babama götürür ve "Bu kitabı senin oğlun yazmış" der.  

Babam bana "Selman Şia mı oldun? Diye sordu. Bende cesaret edemediğimden evet diyemedim. Takiye etmeği de bilmiyordum.

Dedim ki: Eğer Allah kabul ederse.

Dedi ki: kandırıldın mı?

Dedim ki: Ben bir ömür boyunca insanlara Şialar sizi kandırmasın diye söyledim. Şimdi siz mi bana kandırıldığımı söylüyorsunuz?"

Selman'ın, babası ve Ehli sünnet mensupları ile tartışmaları altı ay kadar sürer. Herkesi yaptığı tüm münazaralarda mağlup eder. İçlerinden bazıları da Şia olur. Babası oğluyla tartışmalarda başa çıkamayacağını anlar ve onu mal ve meta ile yola getirmeye çalışır. Babası Vahhabi – Selefilerin yardımıyla oğluna: altındaki Citroën arabanın yerine Nissan maksima alacağım, ama Şia hakkında bir şey deme." Hatta babası sonunda mecbur olur ve oğlum Şia ol, ancak en azında Şia mezhebini tebliğ etme! Der. Ancak Selman bunu da kabul etmez. Bu kez babası başka bir yol dener ve Selman ve eşi evsiz kalır…

"Ve bir gün hesabımdaki paraların boşaldığını, malımın mülkümün elimden alındığını gördüm."

Haşim Oğulları Sokağında Yaşanan Olayın Bir Benzeri

Selman altı ay boyunca tüm zorluklara göğüs gerer. İş bulmak ve ev kiralayacak kadar para kazanarak eşini geçindirmek için Tahran'a gider. Eşi de Şia mezhebini kabul etmiş ve o sırada hamile. Evinden dışarı çıkarken babası ve birkaç kişinin sokak başında onları beklediklerini görür.

"Eşim, sokak başına kadar seninle geliyorum, dedi.

Dedim ki: Hayır, burada kal, ancak ısrar ederek benimle geldi.

Babam bana nereye gidiyorsun? dedi. Ben de "Sizde atalarınız gibi yol mu kesiyorsunuz? (İmam Hüseyin'in Küfe'ye gidişine Yezit orduları tarafından engel olunan olayı hatırlatmakta)

Dedi ki: Yolundan dönmeyecek misin?

Dedim ki: Hayır.

Onlara doğru gittim. Gitmeme mani oldular. Beş altı kişi üstüme üşüştüler. İçlerinden birisi elindeki sopayla başıma vurdu. Ben o darbeyle oraya yığılıp kalmışım ve bir şey hatırlamıyorum. Aldığım o darbe sonucu dilim tutuldu ve bende kekeleme oluştu.

Beni korumaya çalışan eşim, önüme geçmiş ve o sırada içlerinden birisi eşime bir tekme vurmuş. O tekmeyle dört aylık hamile olan eşim çocuğunu düşürür, ancak Allah'a şükürler olsun ki ben o sahneyi görmedim.    

O sırada boynuma bir bıçak dayamışlar, ancak nasıl olmuşsa bıçak kesmemiş (veya vazgeçmişler) ve onlar kolumu üç yerden kesmişler.

Kendime geldiğimde çok kan kaybetmiştim. Eşimin benden dolayı dövüldüğünü ve çocuğunu düşürdüğünü öğrendim… Doktorlar artık çocuk sahibi olamayacağımızı söyledi.

Eee… Biz nere bu sahneleri gözleri ile gören kişinin durumu nere? (Hz. Fatıma Zehra'nın Peygamber Efendimizin vefatından sonra Hz. Ali'nin gözleri önünde dövülerek altı aylık Muhsin adındaki çocuğunun düşürülme olayından bahsetmektedir)  

İmam Ali'nin (a.s) mazlumluğunu ve Haşim Oğulları sokağında yaşananlar gözümün önünden bir kesit gibi geçti gitti.

Şia Olmanın Suçu, Bin Kişinin Katilinden Bile Daha Beterdir

Üç gün sonra Hastaneden ayrıldıktan sonra, eşinin elini tutarak o halde oradan kaçarlar. Urumiye şehrine giderler, belki Selman'ın dostlarından birisi onlara yardım eder. Oradaki dostu onun Şia olduğunu anlar ve ona şöyle der: "Eğer bin kişinin katili olsaydın yine sana yardım ederdim, ancak Şia olduğun için olmaz!

İlginç olan ise Selman'ın bu taassupçu sünni arkadaşı gerçek anlamda din ve mezheplerin ne olduğunu bile bilmeyen birisi! Ömer ve Ebu Bekir'i bile tanımıyor, ancak Vahabi- Selefilerin zehirli propagandaları ile bu tür düşüncelere kapılmış birisi.

"Evden ayrıldım ve ömrümde ilk kez çocuğunu düşürmüş hasta eşimle birlikte sokakta yattık!

Elimde az miktarda olan bir parayla kendimizi Kum'a ulaştırdık. Kum'da kimseyi tanımıyor ve kalacak hiçbir yerimiz de yoktu. 45 gün boyunca Cemkeran[4] Camisinde kaldık. Açlık çektik, ancak İmam Hüseyin'in (aleyhi selam) Ehlibeytinin açlık, ayak yalın ve avarelik hali aklımıza gelirdi. Bundan dolayı bu zorluklar bize daha kolay gelmekteydi.  

Biz Şialar O Kadar Gayretsiz Değiliz Ki Namusumuz Caddelerde Uyusun

Yıllardan 1385 (2006) yılı. 45 gün boyunca öylece parasız, aç ve yersiz olarak Cemkeran'da kalırlar. Selman bir kağıt parçası bulur ve İmam Mehdi'ye (aleyhi selam) hitaben şöyle yazar: "Ağa can! Biz senin hatırına her şeyimizi bıraktık ve buraya geldik."

Selman diyor ki her nasıl oluyorduysa günde bir öğün yemek bizim için hazır oluyordu. Ya bir heyet gelir ve nezir yemeği verirlerdi.. ya…

"Geceleri karton üstünde yatıyorduk. Bir gün günlerdir bizi gözetleyen Cemkeran Camisi yetkililerinden birisi gelerek: "Kimliğinizi görebilir miyim? Siz kimsiniz? Diye sordu.

Kimliğimizi gösterdik. Senendeçli olduğumuzu görünce "siz burada ne yapıyorsunuz?" diye sordu.

Kafama aldığım darbeyle kekeme olduğum o dilimle dedim ki: "Biz Şia olduk."

Dedi ki: "Kötü bir şey ki yapmamışsınız, Kum'da bir yeriniz var mı?"

Utandığımdan hayır diyemedim, dedim ki bir yerimiz var. Gitti ve 20 dakika kadar sonra geri gelerek şehrinize gitmek için size bu 30 bin tümen yeter, dedi.

Dedim ki: Ben para istemiyorum!

Dedi ki: Biz Şialar namusumuz sokaklarda yatacak ve bizlerde buna kayıtsız kalacak kadar gayretsiz değiliz.

"Parayı bana verdi ve iki ay zorda olsa o parayla geçindik; hamama gittik ve uzayan saçlarımı kestirdim."

İmam Rıza (aleyhi selam) İsterse

Ehlibeytin (aleyhimu's selam) Kerimesi Hz. Masume'nin (selamullahi aleyha) türbesine giderler ve Hz. Masume'ye tevessül ederler. Türbe hadimlerinin biri onlara kılavuzluk ederek taklit mercilerin bürolarına giderek onlardan yardım istemelerini söyler.

"İlk önce Ayetullah Mekarim Şirazi'nin bürosuna gittim. Sonra İmam Hamaney'in bürosuna. Orada birisi oturmuştu. Ona hayat hikayemizi anlatmak istediğim sırada eşim ağlamaya başladı ve ben olayı anlattım.

O, bizim başımızdan geçenleri dinledikten sonra bize muhabbetle şöyle dedi: Eğer Kum'da kalmak istiyorsanız size bir yer bulayım.

Dedim ki: Hayır, Urumiye'ye gidip oradaki okulların birinde iş bulmak istiyorum.

Dedi ki: tamam, bir miktar para verdi ve biz oradan ayrıldık.

Dışarı çıktıklarında Hz. Masume'nin (selamullahi aleyha) abisinin (İmam Rıza) ziyaret havası bunlarda oluşur. Urumiye yerine Meşhed'e İmam Rıza'nın ziyaretine giderler. Birkaç günlük ziyaret, üç dört yıllık komşuluğa dönüşür.

Çocuk Sahibi Olduk

Bir gün Hz. Fatıma Zehra'ya (selamullahi aleyha) tevessül edip ağlayarak dedim ki: 'Ya Zehra! Bizim tüm bu çektiklerimiz sizin hayat arkadaşınız (Hz. Ali'nin) velayeti için oldu. Biz çocuk sahibi olmak istiyoruz.'

Bir süre sonra çocuk sahibi olacağımızı anladık. İlk önce inanamadık. Eşimin yıllar önce aldığı o ağır darbeden sonra artık çocuk sahibi olacağına ihtimal vermiyorduk.

Bir gün eşimde hamilelik belirtileri gördüm... Ancak doğuma 15 gün kalmış ve doktorlar çocuğun 700 gram olduğunu ve dünyaya geldiği takdirde yaşamasının mümkün olmayacağını söylediler. Eve geldik. Eşim ilaçlarını kullanarak uyudu. Bense Hz. Ali'nin (aleyhi selam) mazlumluğuna ağladım… eşim gece yarısı kalkarak yanıma geldi ve bana şöyle söyledi: "Rüyamda bir kadın yanıma gelerek 'bana beni tanıyor musun? diye sordu. Ben Peygamber kızı Zehra'yım… evladınızı biz koruyacağız…'

Dünyaya Geldiğinde 2 kilo 800 gramdı

Ben kızımın adını Fatıma koydum. Çünkü bu konuda bir hadis vardır ki "Kızınızın adını Fatıma koyarsanız, ona vurmayın ve öfkelenmeyin. Çünkü Peygamberin kızı Fatıma'yı çok dövüp üzerine yürüdüler…"

Kerbela'ya Gitme İsteğim Gerçekleşti

Eşi, çektikleri sıkıntılardan dolayı iyice yıpranmış ve depresyona girmişti. Gayri resmi olarak Meşhed'deki İlmi Havzaların birinde öğrenci olur. Daha sonra arkadaşlarının birinin yardımıyla Kum'da bir ev tutarlar.

"1389 (2010) yılında Hz. Zehra'nın (selamullahi aleyha) bayram kutlamalarında Kerbela ziyareti istedim. Bir hafta sonra heyetten bir kişi beni görerek şöyle dedi: 'Dün gece rüyamda sen ve eşinin İmam Hüseyin'in (a.s) matemini tutanlara çay verdiğinizi gördüm.' Rüyayı gören şahıs gördüğü rüyayı şu şekilde tabir eder: Sen ve eşini Kerbela'ya göndermeliyim. O kişi, bir hayır sever bulur ve onları Kerbela'ya gönderir.

İmam Hüseyin'in "Sefenetu Necat" (Kurtuluş Gemisi) İmdadımıza Yetişti

Selman'ın dışında bir kız kardeşi ve bir de erkek kardeşi Şia olurlar. Ancak hepsi de Şia olduktan sonra aileden kovulurlar. Kendisinin dediğine göre heyetteki o gecenin gözyaşlarının farklı bir renk ve kokusu vardı.

"O gözyaşının gerçekten has bir anlamı vardı. O gece bir lütuftu. O kadar ağladım ki elbiselerim ıslandı. Seyyid-i Şüheda'nın (aleyhi selam) kurtuluş gemisi olduğu o gece etkisini göstermiş ve bana gerekli tesirini koymuştu.

4 yıl boyunca yaptığım inceleme ve araştırmaların nedeni bana göre bu konuda çok daha pekişmem ve yapacağım münazaralarda herkesi yenebilmem içindi...

ABNA.İR  


[1] — Sünnilerin yoğun olarak yaşadıkları İran'da bir şehir.

[2] — İran'da sünni alimler için kullanılan bir tabir.

[3] — İran'da bir şehir.

[4] - İmam Mehdi'nin (Allah zuhurunu çabuklaştırsın) emriyle Kum'da kurulmuş ziyaretçilerin akınına uğrayan en mukaddes camilerden birisi.


source : abna24
0
0% (نفر 0)
 
نظر شما در مورد این مطلب ؟
 
امتیاز شما به این مطلب ؟
اشتراک گذاری در شبکه های اجتماعی:

latest article

Ayetullah Cevadi Amoli: Kurtarıcının zuhurunun aslı tüm dinlerin sözüdür/ Zuhur ...
İslamî düşüncede kadının cihadı
Evlilik İşinin Gerçekleşmesinde Zorluk Çıkarmayınız (1)
Namaz Kılmayan İş Arkadaşlarınızı Öldürün!
Malatya'da Mevlid-i Nebi Konferansı
Müşriklerin Allah Resulü’nü Öldüreceği Gece ''Peygamber Efendimizin ...
Eğer Herşeyin bir Yaratıcısı Varsa O Halde Allah'ın Yaratıcısı Kimdir
Şehidiniz Şehidimizdir
Ayetullah Mekarim Şirazi: Birçok hastalığın kaynağı depresyon ve ruhun huzurunun ...
Ayetullah Cafer Subhanî'nin Dilinden İslami Vahdet

 
user comment