Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA-Lütfen kendinizi tanıtarak yaptığınız işi ve ilmi kariyerinizi bizlere anlatır mısınız?
Türkiyeliyim. İran’da Allame Tabatabi üniversitesinde fars edebiyatı bölümünde yüksek lisans yapmaktayım. Evliyim ve yaklaşık olarak yedi yıldır İran’da yaşıyorum.
Önceden ehli sünnet mezhepleri içinde hangi mezhebe mensuptunuz?
Hanefi mezhebinden idim.
Ne oldu da Şia mezhebini araştırma gereği duydunuz? Acaba has bir nokta mı sizi etkiledi?
16 yaşındayken İranlı birkaç kişiyle tanıştım. Bir gün onlara misafir gittiğimde abdest aldıkları sırada ayaklarını yıkamadıklarını gördüm. Bilakis mesh ediyorlardı.
Sonra onlara neden böyle yaptıklarını sordum.
Bizler Caferi mezhebindeniz ve bizim mezhepte bu şekilde abdest alınmaktadır, dediler. İlk defa Caferi mezhebini burada duydum. Benim için dört Sünni mezhebinin dışında başka bir mezhebin adını duymak oldukça ilginçti. Çok araştırma gereği hissettim. Arkadaşlarım bana Caferi mezhebinin inançlarını anlatan bir kitap tavsiye ettiler. Ondan sonra çok araştırdım.
Çoğunlukla kitaplar yoluyla Caferi mezhebini tanıdım. Genç olmasına rağmen oldukça bilgili bir üstadım vardı. İlk defa İmam Mehdi’nin (aleyhi selam) adını ondan duydum. Önceleri asla kabullenmedeyim birkaç konu vardı. Onlardan biri İmam Mehdi konusuydu. Bir kişinin bu kadar uzun süre yaşaması benim için oldukça ilginçti ve ayrıca zihnimde bir sürü soru icat etmekteydi. Hanefi mezhebinde imam Mehdi hakkında hiçbir şey yoktu.
Bu konuda bir çok kitap bana tanıtıldı onları okudum. Sorularımın cevabını üstadımdan sordum ve cevabını alarak kani oldum.
Şia inançlarını seçerken hangi kitapları okudunuz?
Daha çok Murtaza Mutahhari’nin kitaplarını okudum. Gerçekten ben onun kitaplarını okuduğumda lezzet alıyorum.
Üstat Mutahhari’nin dili çok sadedir. Gerçekte bizim içindir. İranlıların bir çok ulema ve yazarı var, ancak üstat Mutahhari’nin dili çok hafif. Önceden Şia olmadığım için çok fazla bilgim yoktu. Onun kitapları konuları tam ve kapsayıcı bir biçimde bizim ihtiyarımıza sunmaktadır.
“Fıtrat” kitabını defalarca okudum, şu anda bile bu kitabı yeniden okumayı isterim. Üstat fıtrat konusunu çok güzel açıklamıştır.
Hicap kitabını okuduğumda hicaplı olmama rağmen inanın ki yeniden hicaba girmeyi istedim.
Bana göre insan ve beşer arasında fark var. Allah devamlı olarak beşer yaratmakta, ancak insan olmak sadece Kur’an ve Ehl-i Beyt’le (aleyhimu’s selam) olur.
Şia olmanızda güzel bir hatıranız var mı?
İlk olarak Caferi mezhebinden tüm içtenliğimle kabul ettiğim ve hoşuma giden şey, gerçekten mühür ve toprağa secde etmekti, özellikle imam Hüseyin’in (aleyhi selam) türbetine. Arkadaşlarımdan biri imam Hüseyin’in türbetini bana hediye etti. İlk olarak ailemin yanında mühürle namaz kıldığımda annem bana neden böyle namaz kılıyorsun? Diye sordu.
Anneme bu toprak Peygamber efendimizin (sallallahu aleyhi ve alih) torununun toprağıdır, ismi Hüseyin’dir (aleyhi selam) dedim.
Şia mezhebi çok aklani bir mezheptir. Yani her şey için delil ve mantığı var.
Bazen Şia olmayan arkadaşlarımla sohbet ettiğimde, bazen öyle bir noktaya geliyorlar ki verecek cevapları kalmıyor. Ama Şia böyle değildir, sonuna kadar delil ve mantıkla kendisini ispat etmektedir.
Şia olduktan sonra yanınızdakilerin size davranışları nasıl oldu? Siz onlara nasıl davrandınız?
Babam Şia olduğumu anladıktan sonra, dinimi değiştirdiğimi düşünüyordu. Bu şekilde namaz kıldığım için çok rahatsız oluyordu. Neden mühür bırakıyorsun? Ki elbette neden taş bırakıyorsun? Diyordu. Neden bu şekilde oruç tutuyorsun? Diyordu. Çünkü Türkiye’de akşam ezanı on beş dakikaya yakın erken okunmaktadır. Sofrada on beş dakika kadar oturup iftar etmemek çok zordu. Babam neden sen tüm insanlardan farklısın? Diyordu.
Bir gün evimizde pencerenin kenarında durmuştum ezan okunuyordu. Kız kardeşime bak henüz güneş batmamış ezan okunuyor, dedim.
Babam konuşmalarımızı dinlemişti. Birkaç gün sonra kendisi pencerenin kenarında iken ezanın erken okunduğunu görmüştü. O günden sonra neden Türkiye’de ezan erken okunuyor, biraz sabredip daha sonra iftarlarımızı açalım diyordu.
Sonradan anladım ki babam yüzümüze bir şey demiyordu, ama tanıdıklarımıza çocuklarım her şeyi okuyorlar ve en doğrusunu yapıyorlar dediği kulağıma geliyordu.
İran’a gitmeye karar verdiğimde, babam çok endişeliydi. Bundan dolayı annem babama iki aylığına İran’a git, eğer en küçük bir şey görürsen kızımızı al gel, dedi.
Babam İran’a geldikten sonra sadece bir gün kaldı. “Behişt-i Zehra”ya gitti, Cuma namazına katıldı ve aynı gece Türkiye’ye geri döndü.
Ben kızımı İslam’a feda ediyorum dedi.
İran babamın çok hoşuna gitmişti. Çünkü Cuma namazına gittiğinde; öncelikle İran’da Cuma namazının bir yerde kılınması babamı çok etkilemişti ikinci olarak babam Sünni olmasına, kolu bağlı namaz kılmasına ve Şiaların içinde namaz kılmasına rağmen, namaz sonrası herkesin musahafe edip tokalaşarak Allah kabul etsin demeleri babamı çok etkilemişti.
Ehli Sünnetin hangi davranış biçimine eleştiriniz var?
Türkiye’de ve Hanefi mezhebinde farz ve müstehap kati olmuştur. İslam ve ibadet gelenekleşmiştir. Bilinçli olarak bir şey yapılmaz, ancak Şia her ne yaparsa bilinç üzerine yapmaktadır.
Ehli Sünnet arasında Şia’nın hakkaniyetine vakıf olup bununla birlikte Şia olmaktan sakınan biriyle karşılaştınız mı? Size göre bu tür insanlar neden Şia olmaktan kaçınıyorlar?
Evet, tanıdıklarımdan biri Şia mezhebini tam olarak kabul etmekte, tebliğini bile yapmakta, ama çok ilginçtir ki kendisi amel etmeyerek aynı şekilde Sünni olarak kaldı. Diyor ki halk beni imam biliyor, bundan dolayı Şia olduğumu söyleyemem!
Bu aynen Ali Şeriati’nin dört zindan kitabında insanın dört zindanından birinin halk olduğunu belirttiği gibidir. O nefsini kıramadığı için Şia olamamaktadır. Bana göre o halkın zindanındadır.
Acaba Ehli Sünnet okullarında Şia Sünni konuları gündeme geliyor mu?
Evet, kendi inançlarını başkalarına ispatlamak için çok uğraşıyorlar, ancak devamlı olarak cevap veremeyecekleri yerlere varmaktadırlar. “Peşaver Geceler” kitabında kutub-u sitte’de olan hadislerden bahsetmektedir. İnsan gerçekten anlamakta güçlük çekiyor bu hadisleri biliyorlar, ancak kendi inançları üzerinde ısrar ediyorlar! Bana göre onlar maalesef taassupları yüzünden kabul etmiyorlar. Kutub-u sittenin birinde bir hadis okumuştum orda Hz. Ali’ye (aleyhi selam) şöyle bir soru soruyorlar ey Ali! Senin mi makamın yüce yoksa İbrahim’in (aleyhi selam) makamı mı? Hz. Ali cevabında benim makamım yücedir diyor ve aynı şekilde birkaç tane Ulu’l Azm peygamberlerini soruyorlar. İmam Ali (aleyhi selam) hepsini Kur’an ayetlerinden ve delillerle kendi makamının onlardan daha üstün olduğunu ıspatlıyor.
Veya ikinci halife ki ehli Sünnet arasında oldukça saygın bir konumu vardır şöyle diyor “Eğer Ali olmasaydı ben helak olurdum.” Artık müphem bir nokta kalmamaktadır.
Devamlı olarak bana neden Şia oldun diyorlar, ben diyorum ki “Gidin Ali’nin peşi sıra, Ali’yi tanıyın, inanın, siz de Şia olacaksınız.”
Size göre Şia ve Ehli Sünnet arasındaki en köklü ihtilaf nedir?
Şia ve Sünni arasındaki en önemli ihtilaf imamet konusudur. Aralarındaki en büyük ihtilaf imam Ali’dir (aleyhi selam) onlar gerçekten Ali’yi tanımıyorlar.
Siz ki şu anda Şia’sınız ve Ehli Sünnet ve Şia yaşantısının tecrübesine haizsiniz, bu iki yaşantı arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?
Size göre Şia ve Ehli Sünnet arasındaki en köklü ihtilaf nedir?
Şia ve Sünni arasındaki en önemli ihtilaf imamet konusudur. Aralarındaki en büyük ihtilaf imam Ali’dir (aleyhi selam) onlar gerçekten Ali’yi tanımıyorlar.
Siz ki şu anda Şia’sınız ve Ehli Sünnet ve Şia yaşantısının tecrübesine haizsiniz, bu iki yaşantı arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?
Bu konuda babamın bir sözünü demek istiyorum: 16 yaşındaydım ve henüz Şia olmamıştım babam bana siyah koyun diyordu, çünkü çok sinirli ve hırçın biriydim.
Babama Özedönüş Şia olduktan sonra ne gibi değişikliğe uğradı dediklerinde babam çok sakin ve şefkatli oldu ve sadece tahkik ve araştırma peşinde koşuyor, diyor.
Şu anda İran’dasınız, eğer bir soruyla karşılaştığınızda hangi kaynak ve kimden yararlanıyorsunuz?
İran’da imkânlar oldukça fazla. Bir telefonla tüm soruların cevabını bulmak mümkün. Buranın halkı çok rahat.
Bunların yanı sıra çok güzel siteler mevcut, bunlardan çok güzel bilgiler edinmek mümkün.
Sizin Şia olmanız, ailenizde ne gibi etkiler yarattı?
Benden sonra ablam, ondan sonrada küçük kız kardeşim Şia oldular. Hatta şu anda kız kardeşimin eşi İran’da medresede din eğitimi almaktadır.
Duyduk ki ehli sünnet arasında bazıları, bazı inançları Şialara nispet vermekte, ancak Şialar bu inançlara inanmamakta, bilakis onların hilafını savunmaktadır. Bu konu ne kadar doğrudur?
Evet, maalesef doğruluk payı var…
Şu ana kadar her hangi bir sorununuz veya sıkıntınızdan dolayı Hz. Ali’ye tevessül ettiğiniz oldu mu? Şu ana kadar size her hangi bir inayet oldu mu?
Evet, ben devamlı Onunla sohbet ediyorum. Birkaç gün önce sıkılıyordum ve yalnızdım. Hz. Ali’yle sohbet ettim ve ona dedim ki sen Allah katında en sevilenlerden birisin. Lütfen Allah’a deki “Ben biliyorum ki sen içimden ne geçtiğini biliyorsun” ona dedim ki benim sesimi duy ve Allah’a ulaştır.
Allah’a şükür, şu ana kadar her ne kadar dua ettiysem Allah dualarımı kabul etti. Biliyorum ki bunun sebebi sevgili kulu Hz. Ali’den (aleyhi selam) dolayıdır.
Bir gün imam Ali ve İmam Mehdi’yi (aleyhi selam) rüyamda gördüm. İmam Ali sadece tebessüm etmekteydi. Hz. İmam Mehdi (Allah zuhurunu çabuklaştırsın) o kadar genç ve güzeldi ki kesinlikle güzelliğini tarif edemem. Ben ise rüyamda imam Hüseyin’in türbetini acele acele topluyordum.
Şu ana kadar hacca müşerref oldunuz mu?
Böyle bir yolculuğu canı gönülden istiyorum. Ancak her zaman kendi kendime düşünüyorum ki insan bu yolda en değerli şeylerini feda etmelidir. Oğlunu feda etmek isteyen İbrahim gibi. Çok zor ve gerçekten bilmiyorum acaba böyle bir yolculuğa gidebilir miyim? Ama Allah’tan diliyorum ki imanım kâmil olduktan sonra Allah bana bunu nasip etsin.
Gadir-i Hum bayramının yakın olmasından dolayı, veya Gadir-i Hum günü ne gibi hisler taşıyorsunuz?
Öyle düşünüyorum ki bugünün amellerinden biri yüksek bir yere çıkıp ya Ali, ya Ali demektir. Ben bunu çok seviyorum.
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve alih) çok defalar şöyle buyurmuştur: Bu Ali benim kardeşimdir, bendendir, hak Ali’yle, Ali’de hakladır. Hz. Ali’nin Peygamberin yanındaki makamına bir bakın.
Bundan daha yüksek bir söz olur mu?
Ne yapayım? Ah…
Ben gerçekten ona aşığım. Ona karşı olan duygularımı açıklamayı beceremem ve kesinlikle onu vasfedemem.
Ben iki defa Şia oldum. Bir defa Türkiye’de caferi mezhebini tanıdığım da. İkinci defa ise İran’da Hz. Ali’yi tanıdığımda. İşte o zaman dedim ki gerçekten ben Şia oldum.
İmam Ali’yi (aleyhi selam) Murtaza Mutahhari tarif etmiş. Üstadın tarif ettiği gibi İnsan-ı kâmildir.
Her ne varsa, her gördüğüm şeyde ve her yer Ali’dir. (aleyhi selam)
İnanın ki imam Ali’ye olan duygularımı anlatmayı beceremem. Kalbimi görmeniz gerekir.
Ali, Ali, Ali…
İnşallah Hz. Zehra, Hz Ali’ye döktüğüm göz yaşları hatırına şefaat eder.
Son bir sözünüz varsa, sizi dinliyoruz?
Ben sadece Ali… Diyorum. Başka bir sözüm yok. Sözümün başı ve sonu Ali’dir. Ya Ali, Ali, Ali…
Bu söyleşi tebyan.com tarafından farsça yayınlanmıştır. Biz de ABNA.İR olarak Türkçeye tercüme ederek halkımızın istifadesine sunduk.
source : abna24