Verdiği emir üzerine Bilal Habeşî onu sarığı ile bağlayarak halifenin karşısına getirdi. Adamı devlet yetkililerinden ve ileri gelen halk temsilcilerinden oluşan bir kalabalığın önünde Hıms şehrinin en büyük camiinde başı açık olarak tek ayağı üzerine dikilmeye mecbur etti ve on bin dirhem hakkında sorguya çekti: Bu para valinin kendi parası mı idi, yoksa ümmetin parasından mı alınmıştı? Eğer para kendinin idi ise, bunu vermesi israftı ve Allah müsrifleri sevmez. Yok, eğer verdiği parayı beytülmalden almış idiyse, bu yaptığı iş bir ihanet idi ve Allah ihanet edenleri sevmez. Halife bu yargılama sonucunda Halid b. Velid'i azletti ve ölünceye kadar bir daha onu vali yapmadı.
İkinci halife Ömer'in Halid b. Velid ve Ebu Hureyre'ye yönelik uygulamalarının benzerlerini bazı başka valilerine de uyguladığını gösteren örnekler, araştırmacılar tarafından bilinmektedir. Fakat Muaviye onun ayrıcalık tanıdığı, samimi davrandığı, yakın ve seçkin dostuydu. İkisinin davranış ve tutumları arasındaki çelişkiye rağmen halife, onun elini hiçbir şey-den çektirmedi ve hiçbir konuda onunla hesaplaşma tartışmasına girişmedi. Belki de ona: "Sana ne bir emir veririm ve ne bir şeyi yasaklarım." demişti. Onu kendi görüş ve iradesine göre hareket etmekte serbest bırakmıştı. Kısacası ikinci halifenin titiz denetleyiciliği ve ince hesaba çekici tavrı sadece bazı valileri için geçerli idi, hepsini eşit şekilde kapsamıyordu. Çünkü halifenin Şam'daki valisi olan Muaviye'nin elleri serbest ve açıktı, arzularının ve ihtiraslarının dilediği her şeyi rahatça yapabiliyordu.
Bu durum Emevî çetesinin komplolarını uygulamaya yönelik azmini biledi. Böylece İmam Hasan ile İmam Hüseyin, onun kurnazlığı ve hilekârlığı sebebi ile büyük bir tehlike ile karşı karşıya kaldılar. Bu tehlike, İslâm adına İslâm'ı tehdit ediyor, hak adına sığınarak hak ışığını söndürmeye çalışıyordu. Bu iki İmam'ın bu tehlikeyi savmak için önlerinde üçüncüsü olmayan iki yol vardı: Ya direneceklerdi ya da barışçı bir çözüme razı olarak uzlaşacaklardı. Fakat ikisi de gördüler ki, İmam Hasan döneminde tercih edilecek olan bir direnme seçeneği, bu dini ve mensuplarını savunan, insanları Allah'a ve doğru yola ileten bu Ehlibeyt safını kesin bir yok oluşa götürür.
Bundan dolayı İmam Hasan (a.s) Muaviye'yi komploları ile baş başa bırakmayı ve kendisine sunduğu iktidar ile onu imtihan etmeyi uygun gördü. Buna rağmen yine de yaptığı barış antlaşmasında Muaviye'den kendisinin, dostlarının ve takipçilerinin gidişatında Allah'ın kitabına ve Resulullah'ın (s.a.a) sünnetine aykırı hiçbir tutum sergilememesi, İmam'ın hiçbir taraftarını Emevî saltanatına karşı işledikleri bir suçtan dolayı kovuşturmaya tâbi tutmaması, diğer Müslümanlara tanınan hakların ve onur dokunulmazlığının onlara da aynen tanınması gibi Muaviye'nin uymayacağını ve aksine davranacağını bildiği birtakım şartlara uyması yolunda ondan söz aldı.
source : tebyan