Turkish
Thursday 18th of July 2024
0
نفر 0

Ehlibeyt’in Yaşam Tarzının Ruhuna Ulaşmak (2)

- İslami ve Ehlibeyt’in istediği bir yaşam tarzı seçmek için hangi merhaleleri geçmek gerekir? Yaşam tarzında değişim, yaşamın tasarımı ve onun zahiri aşamalarının düzenlenmesi iç
Ehlibeyt’in Yaşam Tarzının Ruhuna Ulaşmak (2)

Yaşam tarzında değişim, yaşamın tasarımı ve onun zahiri aşamalarının düzenlenmesi için ilk önce bazı alanların faal edilmesi ve diğer bazı alanların gayri faal edilmesi gerekir. Mesela mümin bir insanın programında bazı ibadi programlar, Kur’an tilaveti gibi, faal edilir ve faydasız ve boş işler gayri faal edilir.
Diğer bir düzenleme, bazı faaliyetlerin dizişinin düzenlenmesidir. Mesela mümin bir yaşam tarzında gecenin ilk vaktinde uymak ve değerli seher vaktinden istifade etmek gece oturumlarının yerini alır.


Üçüncü düzenleme, nispetlerin düzenlenmesi ve faaliyetlerin katsayısının değiştirilmesidir. Mesela ilim tahsili özellikle dini ilimler mümin bir yaşamda daha yüksek bir yere sahiptir, nitelik ve nicelik bakımından dünyevi işlere önceliği vardır.


Örnek olarak, müminlerin cari faaliyetlerinde yapılacak düzenlemeler hakkındaki bazı desturları dini büyüklerinin kelamından beyan ediyoruz:
İmam Sadık (a.s) buyuruyor: “Keşke benim ashabımın başı üzerinde kırbaç olsaydı da helal ve haramın derin idrakinde çaba sarf etseydiler.”


Allah Resulü buyurdu ki: Yazıklar olsun o Müslümana ki her haftanın bir gününü din işlerini idrak etmeye ve din hakkında soru sormaya ayırmıyor.


Emirülmüminin Ali (a.s) evladı İmam Hasan’a (a.s) şu tavsiyede bulunuyor: “Evladım! Müminin üç vakti olmalıdır: Allah ile münacat edeceği bir vakit, nefsini hesaba çekebileceği bir vakit ve helal lezzetlerden faydalanacağı ve süsleneceği bir vakit. Yine müminin üç işten başkasıyla uğraşması yakışık almaz: Geçim işlerinin düzenlenmesi, ahiret için adım atması veya haram olmayan lezzetlerden faydalanması.”


Adabın İslami olması ve yaşam tarzının tevhidi olması, şu manadadır ki yaşam tarzı insan hayatında ilah ubudiyet için zemini hazırlamalıdır. Allame Tabatabai’nin tabiriyle “İlahi edep, amelin tevhit heyetinde yapılmasıdır”. Bu tertip ile İslami adap, genel olarak kulluk adabıdır; yani ubudiyetin zahiri cilveleri ve tevhidin insanın zahirinde tasvir edilmesidir.


Bugünkü yaşamımızda nasıl değişim yaratabiliriz ve onu Ehlibeyt’in yaşam tarzına mutabık yapabiliriz?


 Hiç şüphesiz bizim şu anki yaşamımızın şekli yaşam için mümkün olan tek şekil ve var olan en iyi şekil değildir. Bizim zaruri şeyler arasında gördüğümüz bazı bölümler çok yakın bir zamana kadar asla mevcut değillerdi. Şüphesiz bizim şu anki yaşam şeklimizde sorunlar vardır ki onları giderirsek birçok sorun hallolacaktır. Aynı şekilde bizim yaşamımızın bazı bölümleri boştur ki onların olması yaşamımızı daha iyi yapacaktır. Bir bölümünün yaşamımızda olup olmaması bizim kendimiz için yaptığımız âleme bağlıdır. Bizim saadet ve insanın tarifine verdiğimiz esasi cevaplar, bizim mebde ve maksat babındaki telakkimiz ve yaşamın bu devresinde beşerin verdiği toplumsal kararlar, bir mümkünler ve mümkün olmayanlar mecmuası ortaya çıkarmıştır ki bize rahatlıkla seçim yapma imkânı vermemektedir.


Belki de gerçek bir tecrübe bizim için çok daha öğretici olur da yaşamımızın teferruatı konusunda daha iyi hüküm verebiliriz: Bugünden itibaren günlük faaliyetimizden çok küçük bir bölümü çıkarma kararı alalım; mesela televizyon programlarından birini izlemeyelim ve onun yerine başka bir iş yapalım; rahat bir şekilde birkaç dakika gökyüzünü seyredelim. Bu değişimin zorluk ölçüsü bize yaşam tarzının önemini gösterecektir. Eğer bu değişim noktasında başarılı olursak yaşam tarzının hayatımızdaki hayret veren etkisini idrak edebiliriz; zira bu iki tür izlemenin her biri başka bir âlemle alakalıdır ve farklı etkiler bırakırlar. Macera toplumsal boyutlarda daha da hayret vericidir.


Eğer varlık nizamıyla uyumlu bir yaşam tarzının tahakkuk etmesi arzusunu taşıyor isek en azından onun hakkında düşünmemiz gerekir. Bizim yaşam tarzımızın parçalarının her birinin arkasında nasıl bir düşünce saklıdır? Hak tarafına yönelik düşünceye göre yaşam tarzı nasıl şekillenecektir? Yaşam tarzını hangi etkenler şekillendirir? Acaba başka bir şekilde yaşamak mümkün müdür? Acaba bizim şu anki yaşamımızın değişime ihtiyacı var mıdır? Acaba özel bir yaşam tarzını seçmek toplumun kültür, ahlak ve düşüncesinde etkili olur mu? Eğer yaşam tarzı kültür ve düşüncenin bir yansıması ise acaba insanların canında yeni bir düşünce ortaya çıkmayıncaya kadar yaşam tarzında değişim gayri mümkün veya faydasızdır denilebilir mi? Acaba dini yaşam tarzı ile batılı yaşam tarzı arasında farklılıkları gösterebileceğimiz mısdaklar bulabilir miyiz?


Gün boyunca bizler işret istemez bazı konular ile karşılaşırız ve bazıları hakkında düşünürüz. Bizim günlük konularımız arasında hangi konular olmalıdır veya olmamalıdır? Hangi konularla meşgul olmalıyız veya olmamalıyız? Esasen olması ve olmaması gereken şeylerin alındığı kaynak nedir? Eğer yaratılış hedefine göre yaşamı düzenlersek bizim alışverişimiz ve yemek yememiz nasıl bir şekle bürünecektir? Acaba binalarımızı başka bir şekilde yapabilir miyiz, uyku saatlerimizi değiştirebilir miyiz, davetlerimizi başka bir şekilde düzenleyebilir miyiz?


Biz niçin bu tarzları yaşamımız için seçtik? Acaba bu numuneleri en iyi tarzlar olarak mı bulduk? Bunların her birini seçmeden önce onların diğer türlerini inceledik mi ki yaygın olan numunelerin en iyisi olduğunu iddia edebilelim? Eğer böyle değilse bizim bu konuda ihtiyar ve görevimiz yok mudur?


Belki birileri der ki bizim niyazlarımızı temin etmek ve yaşamımızı geçirmek için hangi tarzı seçtiğimizin ne önemi var? Acaba beşer her dönemde sahip olduğu bilgiler ve imkânlar ölçüsünde ihtiyaçlarını gidermemiş midir? Acaba yaşam şekilleri türlerinde ilahi kanunlar ve ahlaki esaslar aynı ölçüde riayet ediliyor mu?


Bazılarının inancına göre yaşam tarzında değişim yaşamın zahirinde bir değişimdir ve yaşamın batınında değişim yapmadan sadece zahirinde değişime gitmenin bir faydası yoktur. Buna göre yaşam tarzı üzerinde çalışmak yerine insanın ahlak ve düşüncesi üzerinde çalışmak ve onu değiştirmek gerekir; bu durumda yaşam tarzı da değişecektir. Sizin bu konuda görüşünüz nedir?


Bu soruda zahir ile batın arasında ayni bir karşıtlık ve yine birinin tek başına tesir etmesi ve diğerinin bu tesiri kabul etmesi düşüncesi görülmektedir. Ama şu iyi bilinmelidir ki yaşamın zahiri batınından ayrı değildir. Müminin zahiri yaşamının cilvesi olan salih amele batıni taharete ilk adım olarak bu kadar tavsiye edilmesi bu ikisinin birliği manasından başka bir mana taşımamaktadır.  Zahir ve batın aynı zamanda hem birbirlerine tesir ederler ve hem de tesir kabul ederler. Diğer bir tabirle zahir ve batın bir hakikatin iki yönüdür, iki ayrı hakikat değildir; bu yüzden birinin değişimi diğerinin değişimini gerektirir.
Günlük yaşamında şeytani bağlarla bağlanmış olan birinin canında rahmani değişim beklemek yersiz bir beklentidir. Enbiya insanoğlunu birlik dergâhının kulu etmişlerdir, ama nefsin kulluğu amel ile başlamıştır.


Buna göre insanın yaşam tarzının değişiminin sonucu onun nefsani nispetlerin değişimidir ve elbette eğer insanın canı bir şeye yönelirse onun fiili o yönelimin zuhuru olacaktır.


Kozmolojinin adap ve yaşam tarzındaki etkisi Ehlibeyt’in görüşünde nedir?


Bizin dünyaya bakışımızın yaşam tarzını seçmede ve amelin adabında etkilidir. Bu dünyanın lezzetler içinde yaşama ve güzel vakit geçirme yeri olduğunu düşünen biri bir şekilde yaşayacaktır ve Peygamberin buyruğuna göre bu dünyayı ahiret tarlası ve imtihan yeri gören bir Müslüman başka bir şekilde yaşayacaktır.


Dünyayı lezzet alma ve hoş geçirme yeri olarak telakki eden biri ilk baştan acı, zorluk ve musibete tahammüle hazır olmayacaktır, ama dünyayı bir spor kulübü veya eğitim kampı olarak gören biri, ona katılma hazırlığını yapacaktır; acı ve baskılara katlanma hazırlığı da vardır ve aynı zamanda lezzet hissi de almaktadır.


Dünya ahiret tarlası ve insanın terbiye kulübüdür. Yüce Allah bu kulüpte kendi lütuf ve inayetiyle musibetler ve zorluklar bırakmıştır ki bizim canımızı ahiret evi için hazır bir hale getirsin. Yüce Allah Kur’an’da şöyle buyuruyor: “De ki: Allah’ın bizim için yazdığından başkası bizi gelip bulmaz; O bizim mevlamızdır.”
İmam Ali de (a.s) buyuruyor ki: “Dünya bela ile çevrilmiştir.”


Varlık âlemine böyle bir bakışla yaşam tarzımız ve bizim bu dünyadaki huzurumuz farklı olacaktır. Dünyanın zorlukları karşısında şikâyet etmeyeceğiz; bela ve musibeti sadelikle ve tatlı bir şekilde tahammül edeceğiz.


Hâlbuki dindar olmayan insan, dünya hayatından sonra elde edeceği şeyleri bu dünyada elde etmeye ve bu dünyada cenneti yaratmaya çalışacaktır. Dindar insanın hedefi, dünyada yaşayarak gök âlemine ulaşmaktır.


İslam Peygamberi (s.a.a) ve Ehlibeyt’in yaşam tarzından olgu alabilmek için onların yaşam tarzını elde etmemiz gerekir; size göre Ehlibeyt’in davranışını anlamak ve onların yaşam tarzını elde edebilmek için hangi kaide ve esaslara ihtiyacımız vardır?


Peygamber (s.a.a) ve İmamları (a.s) örnek almayı tavsiye etmek, onların davranışlarını doğru anlamaya yönelik gerekli açıklamalar olmadan, kuru bir taklitle sonuçlanır ve bazı sorunlar yaratır. Bu yüzden ilk önce masumun davranışını anlamaya yönelik gerekli kural ve kaideleri tanımak gerekir. Bu kurallara, “fıkhu’l-amel” veya “fıkhu’s-sire” adını verebiliriz.  Bu kurallardan usul ilmi diliyle birkaç şekilde söz edebiliriz: Biri şudur ki amelin tefsiri ve davranışın manasının ortaya çıkarılması için “karinelere” müracaat etmek gerekir diyebiliriz. Amelin manasıyla alakalı karineler şunlardan ibarettir: Tarihi karineler, kelami karineler, itikadi esaslar, ismet makamı, iki masumun amelinin farkı, masumun yaşı vs.


Eğer ameli yapma nedeni masumun kelamında açık bir şekilde gelmiş ise amelin ruhunu ve davranışın manasını ortaya çıkarmak kolaydır; ama eğer masumun kelamında açık bir ifade yoksa davranışın sebebini ortaya çıkarmada acele edilmemelidir. O amelin kökü konusunda yapacağımız tahmin kıyastan uzak olmalı ve itminan getiren karinelere müstenit olmalıdır.


Açıktır ki masumun ameline tabi olma bağlamında tüm ferdi ve çevresel özellikleri korumak mümkün değildir. Bu yüzden masumun davranış ve amelini gördükten sonra ondan ders almak için onu tamamen örfi olarak olgusal ve şahsi özelliklerden arındırmak ve ruhuna ulaşmak gerekir. Masumun davranışı bir küllüden bir mısdaktır. Masumun ameline tabi olmak, o küllinin masumun amelinden çıkartılması ve yeni bir mısdakın kendi yaşamında icat edilmesinden ibarettir. Şu hadis-i şerif yapılan iddianın şahididir: “Ne zaman biri Resulullah’ın huzurunda otursaydı hazret namazı daha hafif kılardı ve ona dönerek bir ihtiyacın mı var diye sorardı. Onun ihtiyacını giderdikten sonra namazına dönerdi.”


Bu mevzunun ruhu halka ve onların ihtiyaçlarına teveccühtür ki hiçbir zorlama olmadan ve salim örfi bir anlayışla ondan elde edilmektedir. Allah Resulünün davranışından bu külliyi elde ederek onun diğer mısdaklarını yaşamımızda arayarak icra ederiz. Mesela şunu öğreniriz ki eğer mütalaa anında veya yemek yeme anında birinin bize ihtiyacı olursa onun ihtiyacını kendi şahsi programımızdan öne geçirmeliyiz; hatta başkalarının ihtiyacına teveccüh etmek namaz ve ibadetle mukayese edildiğinde daha lazım olduğu görülür. Diğer taraftan şunu da öğreniyoruz ki eğer namaz anında biri bizim yanımıza oturursa ve bize ihtiyacının olmadığını bilirsek, Allah Resulüne uyma babından namazı kısa kesmemiz gerekmez. Usul ilminde bu tür genellemelere “ilga-i hususiyet” veya “tankih-i menat” denir.


Nasıl, hangi yoldan ve hangi karineler yardımıyla masumun amelinin ruhuna ulaşabiliriz?


Bu sorunun cevabı geniş bir açıklamayı gerektirmektedir. Bu bakımdan mananın anlaşılmasında ve davranışın batınına ulaşmada yardımcı olacak veya amelin anlaşılmasında ortaya çıkacak sorunların halledilmesinde etkili bazı şeyleri burada getiriyoruz:


1. Hadisin doğruluğunun incelenmesi ve doğruluğuna dair güven: İlk adımda naklin doğruluğu, ispatı ve onun itibarı elde edilmelidir; işte zaman onu anlamak için çaba sarf etmek gerekir. Çünkü aslen sarsıntı halinde olan, masumun ameli olup olmadığı belli olmayan bir şey üzerinde söyleşi yersizdir.


2. Rivayetin delalet ettiği mananın elde edilmesi: Masumdan nakledilen amel iyice tasvir edilmelidir; onun yaptığı şeyin aynısı tam olarak tüm teferruatıyla anlaşılmaya çalışılmalıdır. Bu merhalede ilk önce rivayeti tam olarak, parça parça değil, mülahaza etmeliyiz ve ikinci olarak edebi ve lügati bir inceleme yaparak onun manasında emin olmamız gerekir.


3. Masumun makro programına ve davranışlarının terkibi heyetine bakmak gerekir: Masumun amelini anlamadaki en önemli kaide şudur ki bizim masumun amelinden tam bir tasvirimizin olması gerekir. Eğer masumun bir tek davranışını göz önüne alır ve diğer fiillerini göz ardı edersek o tek davranışı da anlamada başarılı olamayız. Masuma uymak için onun tam bir davranış programını görmemiz gerekir. Bu tam programı görmemiz her davranışın yerini daha iyi anlamamıza neden olur.


Bu konunun diğer bir köşesi de masumun davranışlarındaki fiile ve terke teveccüh etmektir. Masumun ameli hem filleri ve hem de terkleri kapmamaktadır. Masumu olgu edinme makamında onun fiillerine teveccüh ettiğimiz gibi onun fiillerinin terkibine ve terk ettiği şeylere de dikkat etmemiz gerekir; böylece kapsamlı bir olgu alımı gerçekleşir. Peygamber (s.a.a) buyurdular ki: “Bilin ki her ibadetin bir tutku dönemi vardır ve sonra bir fetret dönemi olur. Kimin ibadetinin tutkusu benim sünnetimin yöntemine göre olursa hidayet bulmuştur ve kim benim sünnetimin aksine giderse sapmıştır ve ameli yok olmuştur. Bilin ki ben geceleri bazen namaz kılarım ve bazen de uyurum, bezen oruç tutarım ve bazen de iftar ederim, bazen gülerim ve bazen de ağlarım. Kim benim yöntem ve sünnetimden dönerse benden değildir.”


Bu hadiste çok önemli bir nokta vardır ve o da şudur ki siz Müslümanlar eğer benim gece namazımı görürseniz zannetmeyin ki benim sünnetim bununla sınırlıdır. Benim uykumu ve istirahatimi de görün. Benim ağlamamı gördüğünüzde Peygamber ağlama ehliydi demeyin, benim gülmemi de görün. Doğru olgu alma bu son terkibi heyete dikkate olur, sadece müfredata değil.


4. Çeşitli davranışların müşahede edilmesi (amelin amelle tefsiri): Masumun amelinin tam olarak anlaşılması için, onların davranışlarının benzer şartlardaki farklarını bilmek gerekir. Masumun amelinin değişik suretlerini benzer şartlarda gördüğümüzde kuru taklitten ve mantıksız temsilden sakınırız.
5. Masumların sözlerine müracaat etmek (amelin söz ile tefsir edilmesi): Masumların sözleri onların davranışlarının tefsirinde en iyi karinedirler. Siyer alanında araştırma yapan birinin yapacağı ilk şey masumun amelini anlamak için onun kelamına müracaat etmektir.


 İklimsel ve coğrafi şartlar ile zaman ve mekânın gereksinimlerinin Ehlibeyt’in yaşam tarzının şekillenmesinde nasıl bir etkisi vardır?

Bazen iki kişinin davranış farkının sebebi çevresel şartlardır. Bazen de kişilik ve ferdi özelliklerden kaynaklanmaktadır. Tamamen ortak özelliklere sahip iki ferdin değişik şartlarda farklı davranışları farz edilebilir. Nasıl ki farklı özelliklere sahip iki ferdin tamamen eşit şartlarda farklı davranmaları tasavvur edilebilir.
Masumlar hakkında kesin olan şudur ki onların bazı davranış farklılıkları toplumsal ve çevresel şartlara bağlıdır. Acaba sunu söyleyebilir miyiz: Masumların her biri diğerinin yerinde olsaydı, her zaman onun yaptığı işin aynısını yapardı? Acaba masumların ferdi özelliklerinde farklılık ihtimali asla yok mudur? Bu konunun daha fazla araştırmaya ihtiyacı vardır.


Masumların çeşitli davranışlarının kaynağı, tabii şartların kısıtlaması veya bazı işlerin bazı masumlar için mümkün olmaması olabilir; mesela İslam Peygamberi(s.a.a) birçok eşe sahip olmasına rağmen fazla evlada sahip olamadı, ama İmam Kazım (a.s) uzun yıllar hapiste tutulmasına rağmen çok sayıda evlada sahip olmuştur.  Bu mevzunun hiçbir tarafının uymak için herhangi bir mesajı yoktur. Masumun davranışına göre çok sayıda evlada veya eşe sahip olmak iyidir iddiasında bulunamayız ve yine kimin az sayıda evladı varsa veya evlatlarını çocuk yaşta kaybetmişse İslam Peygamberine daha benzerdir diyemeyiz.


Masumun toplumsal konumu da onun davranış biçiminde etkilidir. Mesela bazıları hükümet işlerini eline aldı, bazıları evlerinde oturmak zorunda kaldılar ve bazıları da zindanda hapis kaldı. Tabii olarak bu farklı toplumsal konumlar farklı davranışları gerektirecektir.


source : abna24
0
0% (نفر 0)
 
نظر شما در مورد این مطلب ؟
 
امتیاز شما به این مطلب ؟
اشتراک گذاری در شبکه های اجتماعی:

latest article

İngiliz Şiiliği Ve Amerika Sünniliğinin Ortak Noktaları Hakkında Bir ...
Amerika Yandaşları Suriye'de Tevehhüm İçindeler
Mücahitler Ordusu Haşdi Şabi Haber Verdi: Musul…
Ayetullah Mekarim Şirazi: Müslümanlar Kudüs Günü yürüyüşüne katılarak ...
Özgürlüğünü bekleyen toprak Filistin
Ayetullah Cevadi Amuli: Din, Kabe özgür olduğunda canlıdır/ Bugün hac Al-i ...
Müşriklerin Allah Resulü’nü Öldüreceği Gece ''Peygamber Efendimizin ...
AİLE AHLAKI 4
Dünyanın En Eski Kuran-ı Kerim'i Bulundu
Şeytan Harekatı

 
user comment