Turkish
Sunday 24th of November 2024
0
نفر 0

Aşura ve İmam Mehdi’nin (a.f) zuhuru arasında nasıl bir irtibat var? Süfyani ve Deccal aynı kişiler midir?

Masumlardan gelen dua ve ziyaretlerde çok yüksek manalı hakikatler ve maarifler bulunmaktadır ki her düşünür için güvenilir bir kaynaktır. Bu dualardan biri Nudbe duasıdır. Bu anlam dolu dua, o kadar ciddiyetle belli bir hedefi takip etmektedir ki sanki önemli ve ilmi bir konuyu bize anlatmaya çalışmaktadır. Nudbe duası peygamberlerin hikayesinden ve onların Allah’la ya

 Masumlardan gelen dua ve ziyaretlerde çok yüksek manalı hakikatler ve maarifler bulunmaktadır ki her düşünür için güvenilir bir kaynaktır. Bu dualardan biri Nudbe duasıdır. Bu anlam dolu dua, o kadar ciddiyetle belli bir hedefi takip etmektedir ki sanki önemli ve ilmi bir konuyu bize anlatmaya çalışmaktadır. Nudbe duası peygamberlerin hikayesinden ve onların Allah’la yaptığı ahitten başlamaktadır. İlk insan ve ilk peygamber olan Hazreti Adem’den ve onun cennete yerleşmesinden ve oradan çıkarılmasından bahsetmektedir. Sonra ulu’l-azm peygamberlerin yaşamından bazı kesitler aktarmaktadır. Nuh’un gemisi ve tufan macerası, İbrahim ve onun halil olması ve onun isteği, Musa, onun biset gecesinin macerası ve Harun’un vezirliği için istekte bulunması, İsa ve onun doğumunun keyfiyeti ve Ruhu’l-Kudus’un onun yaşamındaki rolü ve sonunda son peygamber ve son ulu’l-azm peygamber Hazreti Muhammed. Duanın devamında nübüvvet hattı imamet ve velayet hattıyla birleşmektedir ve Emirulmüminin’in bu seyirdeki makamı anlatılmaktadır. Bu merhaleden bu değerli insanlar karşısındaki başka bir cereyana da işaret etmektedir ki sonunda Emirulmüminin’in şehadetine sebep olmaktadır; o da bedbahtların/cani en sonuncusunun eliyle ilk bedbahtta/caniye uyarak. Bu beyan bize gösteriyor ki bedbahtlık/cinayet cereyanı peygamberlerin davetinin başlangıcından itibaren mevcut idi. Macera devamında İmam Hasan’ın şehadeti ve sonrasında büyük Aşura olayı ile devam etmektedir. Bu cereyanın Seyyüdu’ş-Şüheda’nın evlatlarında devam edeceği duada tekit edilmiştir. Bu tarihi seyrin sonu İmam Mehdi’nin zuhurudur ki bu kanların hepsinin intikamı bu macerada alınacaktır.

Diğer taraftan İmam Hüseyin’in ziyaretnamesinde de benzer bir cereyana şahit oluyoruz. Değerli Varis ziyaretinde aynı seyir, Adem’den Emirulmüminin’e kadar yine ulu’l-azm peygamberlere tekirle tekrar edilmiş ve Seyyidu’ş-Şüheda tüm bu yüce insanların varisi olarak tanıtılmıştır. Ama Aşura ziyaretinde bu seyre işaret edilmemekle birlikte, karşı cereyan ilk zalimden son zalime kadar karşı cephenin sürekliliği ve geçmişi gösterilmiştir. Aynı şekilde bu yüce duada Nudbe duasının son bölümündeki noktaya tekit edilmiştir: Yani ahır zamanda Seyyidu’ş-Şühedanın kanının intikamı ve bunun İmam Mehdi’nin eliyle gerçekleşmesi. Bu konu Aşura ziyaretinin iki yerinde tekit edilmiştir.

Aşura ve Zuhurun irtibatı

Peygamberlerin süreklilik ve bağlılık arz eden biset ve davetinin cereyanında iki önemli dönem vardır: Aşura dönüm noktası unvanıyla ve zuhur bitiş noktası unvanıyla. Ahır zaman ve zuhur rivayetleri de bu algıyı teyit etmektedir. Ahır zaman kıyamı Seyyidu’ş-Şüheda’nın kanını talep etmek ve Aşura olayının intikamını almak için yapılacaktır ve hatta zuhurun yaranının bayraklarına “Ya lesaratu’l-Hüseyn” yazacaktır. (Saduk: 130).

Bu nokta birkaç meseleyi açıklayabilir: Birinci olarak o günde Aşura konusu meşhur bir konudur ve dünya halkları için bilinen bir hadisedir. O günde dünya halklarının tanımadığı bir sloganla meydana geleceklerini sanmak makul bir fikir değildir. Nasr suresinin ikinci ayetinin tam olarak gerçekleşmesi (Görürsün ki insanlar grup grup Allah’ın dinine girerler) Ehlibeyt rivayetlerine göre zuhur günündedir. O gün insanlar grup grup Hazreti Mehdi’nin kıyamına katılırlar; Aşura kıyamı için şekillenecek bir kıyam. Bu noktadan anlaşılan diğer bir konu şudur ki o günde dünya halklarının Aşura olayına nispet olan bilgileri sadece tarihi bir olayı bilme haddinde değildir. Bu bilgi o kadardır ki dünya kıyamını gerçekleştirecek motivasyonu sağlayabilecek haddedir. Seyyidu’ş-Şüheda’nın mazlumiyeti o gün herkes için açıklığa kavuşmuş olmalıdır. Belki de son yıllarda Aşura günü patlatılan bombalar ve muhtelif ülkelerde İmam Hüseyin’e yas tutanlara yapılan saldırılar yavaş yavaş bu derin küresel tanımayı sağlayacak altyapıyı oluşturmaktadır. Bu cereyanın doruk noktası büyük erbain yürüyüşünde kendini göstermektedir ki insanlık tarihinin en büyük toplantısı olarak tanınmıştır.

İkinci olarak, Aşura hadisesini gerçekleştiren asli aktörler ve Kerbela katilleri zuhur günü herkes için tanınmış olacaklardır. İntikam, bir hadisenin asli faillerini ve kusurlularını tanımadan mümkün değildir. O gün dünya halkları, kimin elinin Seyyidu’ş-Şüheda’nın ve Peygamberin Ehlibeyti’nin kanına bulaştığını bilmiş olmalıdırlar. Ancak böyle bir ortamda intikam ve kan talebi söz konusu yapılabilir.

Ama bu bakışa göre en önemli nokta şudur ki bu intikam, hadiseyi ve onun faillerini tanımanın ötesinde, manalı bir intikam ve kan talebi olmalıdır. Eğer hadise ve onun failleri ahır zamanda insanlar için malum olur, ama uzun tarihi fasıladan ötürü onun tüm failleri yok olup gitmişse artık intikam için bir mesele kalmayacaktır. Öyleyse bu farza ulaşmak gerekir ki ahır zamanda ve zuhur gününde mutlaka İmam Mehdi’nin asli düşmanları ile Aşura hadisesini gerçekleştiren Beni Ümeyye arasında bir nispetin olması gerekir. Rivayetler bu konuyu teyit etmektedir. İmam Mehdi’nin asli düşmanı o gün Süfyani adında bir ferttir ve Ebusüfyan’ın oğlu Utbe’nin soyundandır.

Dikkat edilmesi gereken konu burada şudur ki ahır zaman rivayetlerinde bu şahıs, genellikle İmamın asli düşmanı olarak bilinen Deccal ile birlikte zikredilmektedir ki en azından rivayetlerin zahirinde ondan farklı biridir. Deccal hareketi yoldan çıkarıcı sapkın bir harekettir ve zuhurdan sonra gerçek manada kendini gösterecektir, ama Süfyani’nin kıyamı zuhurdan hemen önce gerçekleşecektir. Anlaşılan o ki bu yanlış Hıristiyan metinleri tercüme edilirken oluşmuştur. Hıristiyan metinlerinde Hazreti İsa’nın ahır zamandaki asli düşmanı “İsa karşıtı” olarak isimlendirilen biri olarak tanıtılmıştır. Bu kelime tam olarak Süfyani’ye uygulanabilecekken Farsça tercümelerde “Deccal” olarak tercüme edilmiştir ve bu sorunu ortaya çıkarmıştır.

Burada karşımıza önemli bir soru çıkmaktadır ve düzgün bir cevap gerektirmektedir. Acaba ahır zamandaki Süfyani’yi Hazreti Mehdi karşısında işlediği suçtan ötürü değil de ecdadının aşura günü işledikleri cinayetten ötürü cezalandırabilir miyiz? Hukuk alanında suçlunun suçun işlenmesinde hiçbir rolü olmayan evlatlarının, özellikle olaydan çok uzun yıllar geçmişse, suçu işleyen ecdatlarının suçundan dolayı yargılanmasının hiçbir yeri yoktur. Bu intikam sadece bir surette manalı olabilir ve o şudur ki uzun zaman geçmesine rağmen suç aynan devam etmiştir ve suçlunun evlatları da bu suça bulaşmışlardır. Bu haletin uygun misali gasptır. Eğer biri bir şeyi veya yeri gasbederse ve nesilden nesile evlatlarına geçmişse ve evlatlar da bu gasbı bile bile devam ettirirlerse bu suça ortaktırlar ve gasbedilen şeyi asli sahiplerine geri vermek zorundadırlar. Bu verasetle ilgili mana, Varis ziyaretinde gelmiştir ve ahır zamanda gerçekleşecek intikamın manasıdır.

Buna göre peygamberler ve masum İmamlar nezdinde Beni Ümeyye önemli bir konunun asli gasıplarıdır ki Aşura’dan sonra da hayatına devam etmiş ve zuhura kadar bu günahına devama ısrar etmektedir. Zuhur gününde peygamberlerin ahır zaman evladı Ebu Süfyan’ın ahır zaman evladının karşısına çıkacak ve gasbe uğrayan şey geri alınacaktır. Bu gerçekleşirken Süfyani ecdadının günahında ısrar ediyor olacaktır ve onun kendisi o gün bunun asli faili olacaktır. Bu fikre göre alınan sonuç şudur ki Beni Ümeyye tarih boyunca yok olmamıştır ve zuhura kadar düşmanlıklarını sürdüreceklerdir. Bu düşmanlık öyle bir düşmanlık olmalıdır ki Aşura’da zuhura kadar tüm tarih onun etkisi altında olmalıdır.

Diğer taraftan ahır zaman savaşları ile ilgili rivayetlere müracaat ettiğimizde Yahudilerin bunlarda ciddi rollerinin olduğunu görüyoruz. İmamın en önemli ve ağır savaşı Yahudilerlerdir. Hazreti İsa’nın kitap ehline şahit ve son hüccet unvanıyla inişi bu savaşta gerçekleşecektir ve bu savaşta taş ve ağaçlar da Yahudiler aleyhine şehadet verecek ve savaşa katılacaklardır. Denilmelidir ki ahır zaman savaşları hakkındaki rivayetlerin çoğu zuhurdan önce ve Süfyani liderliğindeki savaşlarla alakalıdır. zuhur sonrasındaki hadiselere hakim olan atmosfer, savaş atmosferi, hem de küresel ve geniş bir savaş atmosferi değildir. Zuhur, “Görürsün ki insanlar grup grup Allah’ın dinine girerler” ayetinin olayıdır ve asli savaş az sayıdaki müstekbirler ile yapılacaktır, dünya halklarıyla değil. Yahudilerle yapılacak savaş bunların en ciddisidir. Elbette dikkate şayandır ki Yahudilerden maksat burada Hazreti Musa’nın gerçek tabileri değildir.

Bu farzla İmamın ahır zamandaki asli düşmanı kimdir ve nihai savaş hangi kavim ve grupla yapılacaktır? Beni Ümeyye ve Süfyani mi, yoksa müstekbir Yahudiler mi? bu iki grup rivayetler arasında ortak noktayı bulacak cevap şudur ki Beni Ümeyye ve Yahudiler tarih boyunca bir gerçeğin iki yüzü olmuşlardır ki Süfyani ahır zamanda onun temsilcisidir. Gerçekte zorlamadan söylenmelidir ki bizim tarihte peygamberin kavmi diye tanıdığımız Beni Ümeyye Yahudi’dirler ve peygamber ve Ehlibeyti ile düşmanlıkta da o zamanın Yahudileri ile irtibat halindeydiler ve ahır zamanda da Yahudi Süfyani onlar arasından çıkacaktır.

Süfyani ile ilgili rivayetlere baktığımızda onlar da bu konuyu onaylamaktadır. Süfyani’nin bulunduğu ve kıyam ettiği bölge rivayetlere göre bugün Siyonistlerin hakimiyeti altında olan bölgelerdir. Bazı rivayetlere göre Süfyani Şam ve Yabis vadisinden kıyam edecektir ve bazı rivayetlere göre Rum’dan gelecektir; kendini mümin gösterecektir ve boynunda bir haç vardır. Onun Şam’dan kıyamı, Yahudi Siyonizm’inin özelliklerini gösterebilir ve onun Rum’dan gelişi Hıristiyan Siyonizm’inin muasır dönemdeki girişimlerine işaret ediyor olabilir. Bu şekilde Süfyani’yi bir şahıs değil, bir cereyan ve parti olarak bilmek gerekir ki her dönemde ve şartlarda onu bazı kişiler temsil ediyor. Süfyani ve Sehyoni kelimeleri arasındaki benzerlik ki Siyonizm kelimesinin Arapça tercümesidir, bugünün dünyasında bu irtibata işaret ediyor olabilir.


source : abna24
0
0% (نفر 0)
 
نظر شما در مورد این مطلب ؟
 
امتیاز شما به این مطلب ؟
اشتراک گذاری در شبکه های اجتماعی:

latest article

Gaybet-i Suğra ve Kübra
İmam Mehdi’nin Zuhurunun Alametleri/Şii ve Sünni Kaynaklarında Deccal’in Gözü ...
MÜÇTEHİTLER İMAM MEHDİ (a.f) DÜŞMANI MI?
Hz.Mehdi Nasıl Tanınacak?
Hz. Mehdi’nin (af) Dostları-1
İmam Mehdi (a.s)’ın Gaybeti Hakkında
Masumların Dilinden İmam Mehdi 1
MEHDİ’NİN ZUHURUNUN ALAMETLERİ
Kur’an’da Hz. Mehdi (a.s)
Gaybette Bulunan İmamın Faydası

 
user comment