3. Ders
Kadın, zaruri bir işi olma durumları hariç kocasını evden ayrılırken uğurlamalıdır. Ayrılırken “Allah’a ısmarladık” “güle güle” “iyi günler” vb. iltifat deyimlerini demeyi ihmal etmemesi gerekir. Yine erkek eve geldiğinde sürekli olmasa bile mümkün oldukça kadın kocasını karşılamalı, selamlaştıktan sonra elinde ev için aldığı bir şeyler var ise onları kocasının elinden almalı ve teşekkür etmelidir.
Belki de şöyle derseniz: Acaba İslam bu kadar küçük ayrıntılara da mı dikkat etmiştir? Evet, hatta bundan küçük ayrıntılar bile İslam’da açıklanmış durumdadır. Eğer İslam dini bu ve benzeri konulara eğilecek olmasaydı eksik bir din olurdu.
Bu yüzden her Müslüman bu gibi konuları araştırmalı, sormalı, öğrenmeli ve hayata geçirmeye çalışmalıdır. Sonuçta ortaya koyacağı mutlu bir hayat örneğiyle Müslüman olmayanları veya dine gereken önemi vermeyenleri İslam’a uymaya özendirmelidir.
Eğer biz İsalm’a ait olan bu güzellikleri ihmal edersek, bu dine mensup olmayan insanlar bu eşsiz değerleri kendi çaba ve araştırmalarıyla keşfedecek ve sahiplenecekler; sonuçta bizler kendimize ait olan bu yüce öğretilerde bile onları taklit etmeye mecbur kalacağız. Onlar da bu değerlerden yoksun olduğumuz için bizleri kuru, duygusuz, haşin ve gerici tanıtarak küçümseyeceklerdir.
Değerli hanım efendi! Şunu bilmelisin ki, kocanı karşılamanın ve yolcu etmenin fayda ve yararı varsa bu senin kendin içindir. Buna riayetle bir yandan şefkat misali Peygamber’in emrini yerine getirerek cenneti kazanıyorsun, diğer yandan da kocanın sana karşı sevgi ve muhabbeti çoğalmış oluyor. Her insan gibi senin kocan da kendisine yapılan iyiliğin etkisi altında kalır. İlk defasında bunu telafi etmeye çalışmasa da mutlaka sonraki defalarda, o da, kendine düşeni yapmaya ve davranışını düzeltmeye çalışacak, küçük hatalarını görmezlikten gelerek artık sana karşı iyimser olacaktır.
Hadislerde yer aldığı üzere birini uğurlarken birkaç adım onunla yürümek bir kafirin Müslüman olmasına bile sebep olmuştur. Bu bile, dini emirlere ve ahlak ilkelerine riayet etmenin önemini açıkça göstermektedir.
Dini adabın temel prensiplerinden olan selamlaşma ve hatta iltifatı ifade eden “Allah’a ısmarladık” ve iyi günler demek, karşılıklı sevgi ve samimiyetin oluşmasına sebep olur ve gönüllere dostluk tohumunu serper. Erkek, görünüşte küçük ama gerçekte çok büyük olan bu adabı gözetmekten gaflet etmemelidir. Kadınlar erkeklerden daha duygusal ve zarif yapıya sahip olduklarından dışarıya gittiklerinde kocaları evde oldukları takdirde mutlaka “Allah’a ısmarladık” gibi bir ifade kullanıyorlar. Erkeklerin de dışarı giderken bunu unutmamaları gerekir.
Evin beyi bu küçük cümleyi söylemekle eşini mutlu kılar ve onun gönlündeki muhabbeti sıcak tutar ve hanım evin işlerini daha bir iştiyakla yerine getirir. Evi daha temiz tutmaya ve daha güzel yemekler hazırlamaya çalışır. Hepisinden daha önemlisi kadının sağlıklı ve neşeli bir ruhsal yapıda olmasına yardımcı olur. Ve bunlar paha biçilmez nimetlerdir. Ruhun bu nimetleri elde etmesinde kocanın bu gibi küçük cümleleri söylemesinin rolü çok büyüktür.
Diğer bir konu da, erkeğin eve gelişiyle evden ayrılışı arasında geçen süre içerisinde peygamberin bir emaneti olan hanımına nasıl davranması gerektiği hakkındadır. Ahlak üstatları şöyle demişlerdir: Erkek evde olduğu süre içerisinde kendi kabiliyetlerini kullanarak hanımına öyle bir şekilde davranmalıdır ki evden ayrıldığında kadın sanki hayatı evden ayrıldı zannetmelidir. Koca eve geldiğinde dışarıdaki sıkıntılarını, girişte ayakkabılarını çıkardığı gibi dışarıda bırakmalı ve güler yüzle eve girmelidir. Hatta hanımını kucaklamalı, ve onun hoşlanacağı güzel sözler söylemelidir. Kadın güzel sözlerden erkek ise güzel görüntüden hoşlanır. Onun için erkek “seni seviyorum” cümlesini söylemeyi hiçbir zaman unutmamalı. Aynı zamanda kadın da beyi gelmeden süslenmeyi asla ihmal etmemelidir. Böylelikle her ikisi de birbirlerinin doğal olan ihtiyaçlarını en güzel şekilde karşılamış olurlar.
Hadisler:
1- Adamın biri Resulullah (s.a.a)’in yanına gelerek şöyle dedi: Hanımım ben eve girdiğimde beni karşılar ve evden çıktığımda da beni uğurlar. Beni üzgün gördüğünde: “Neden üzgünsün?” der, Eğer evin masraflarından dolayı üzgün isen şüphesiz onu başkası (Allah-u Teala) üzerine almıştır. Ama ahiret için üzgün isen Allah üzüntünü daha da artırsın (yani ahireti daha fazla düşünmeni sağlasın)”.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: “Allah’ın yeryüzünde görevlileri vardır. Bu kadın da onlardan biridir. O (bu işleriyle) bir şehit sevabının yarısını kazanmıştır.”[1]
2- Hz. Ali (as) bir Zimmi (İslam memleketinde yaşayan Ehl-i Kitap) ile birlikte gidiyorlardı. Zimmi ona: “Nereye gidiyorsun? diye sordu. Hz. Ali (a.s): Kufe’ye gidiyorum” dedi. Zimmi yol ayrımına ulaştıklarında kendi yoluna doğru ayrılınca Hz. Ali de onunla birlikte yola devam etti. Zimmi: “Sen Kufe’ye gitmiyor muydun? dedi, Hz. Ali (a.s): “Evet” dedi Zimmi: “Öyleyse neden benimle birlikte geliyorsun?” diye sordu. Hz. Ali “Yol: arkadaşlığında olgunluk, arkadaşından ayrıldığında (onu uğurlayarak) onunla birlikte birkaç adım yürümektir. Peygamberimin bize böyle emretmiştir.” diye karşılık verdi. Zimmi: “Peygamberiniz mi bunu emretmiştir? dedi. Ali (a.s): “Evet” dedi. Bunun üzerine Zimmi: “Evet, işte bu tür erdemlerden dolayı insanlar ona uymuşlardır. Şahit ol, ben de senin dinini kabul ediyorum” dedi.[2]
[1] - Vesailu’ş-Şia, c: 14, s. 19.
[2] -Usulu’l-Kafi c. 2, s. 670.