İstiyzan (İzin İstemek)
Burada, Kur’ân ve hadislerde geçen ve bu meselelerle ilintili olan bir kelimeyle tanışıyoruz. İstiyzan, başkasının evine yahut odasına girildiği vakit, izin istemek ve ruhsat almak demektir.
Geçtiği gibi, Allah-u Teâla evleri, fertlerin emniyet ve huzur yeri olarak öngörmüştür ve onlar için özel hükümler belirlemiştir.
Nitekim yorgun, hasta ve halsiz olanlar, başkasını kabul etmeye hazır olmayabilirler.
Yahut evinde birisi olduğu için, başkalarını da aynı anda kabul etmek istemeyebilirler.
Yahut evin durumu, başkalarının görmeleri uygun olmayacağı şekilde olabilir.
Ya da, elbise açısından ve giyim bakımından, başkasını karşılamaya hazır bir durumda olmayabilirler. Yahut, öğlen veya gece vakti elbiselerini çıkararak istirahat halinde olduğundan başkasını içeriye girmesine razı veya hazırlığı olmayabilir. Veya … Veya….
Her halükarda, bazen şartlar, izinsiz girmek, ev sahibini rahatsız edecek bir şekilde olabilir. Böyle durumlar için izin alınmalıdır.
Eğer bir evin bireyleri, önceden birinin geleceğinden haberleri olursa, yahut kendileri misafir davet etmiş olurlarsa, evi düzenli hale getirirler ve kendilerini misafir kabul etmeye hazırlarlar; ancak, birisi habersiz ve aniden gelirse, her birisinin bir tarafa kaçtığını ya da telaş ve aceleyle evin eşyalarını toplayıp düzelttiklerini ve dağınık bir ortama sahip olan evi düzenlemekle meşgul olduklarını görmüş olabilirsiniz. Bu ne demektir? Yani insanlar, sürekli başkalarını -özellikle habersiz ve aniden gelenleri- kabul etmeye hazır değillerdir demektir.
Bu durumlarda vazifemiz, insanların özel emniyet haremi olan evlerinin yasaklarını çiğnememek için, izin almak, habersiz ve aniden girmemektir..
Haber verme şekilleri farklıdır. Şartlar, yerler ve şahıslara göre değişebilir.
Kapı çalmak, izin almak, ya Allah demek, zil çalmak, öksürmek, ayağı yere vurmak ya da herhangi bir şekilde ev sahibini veya odada oturanı haberdar etmek gerekir. Eğer giriş izni veri lirse, girilmeli; aksi takdirde hiç rahatsız olmadan geri dö nülmelidir. Müsait olmayan şartlar nedeniyle, birinin ev ya da işyerine girilmesine izin verilmezse, hemen rencide olmamalı ve bunu bir hakaret telaki etmemeli.
Önderlerden Öğrenelim
İslam Peygamberi (s.a.a) daima, başkalarının evine girmek için izin alırdı. Onun izin alması da şu şekildeydi. Ev halkına yüksek sesle selam verir ve olumlu cevap almak için beklerdi. Hatta kızı Fatıma (s.a)’in evine bile giderken evin dışında bekler ve yüksek sesle selam verirdi. Evin içinden işitilen cevap, Peygamber (s.a.a)’in girmesi için onların hazır olduğunu gösterirdi ve Peygamber (s.a.a) böylece eve girerdi.[1]
Bazı fakihler, üç kez izin almayı gerekli görürler. Bazıları da bir kez izin almayı kafi bilirler. Ancak ahlâkî yönü riayet etmek, üç kez izin almayı gerektirir.
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurur:
“Bir eve girmek için üç defa izin alınmalıdır: Birincisi, işitmeleri içindir; ikincisi, kendilerini ve ortalığı hazırlamaları içindir; üçüncüsü ise, istedikleri takdirde izin vermeleri içindir; izin verilmezse, izin isteyen geri dönmelidir.”[2]