Ehlisünnetin dört mezhebi içinde ilk ortaya çıkan mezhep Hanefi mezhebi olup İmam Sadık’ın (a.s) öğrencisi Ebu Hanife Numan b. Sabit’e (hicri 80-150) nispet verilir. Ehlisünnetin dört mezhebinden ikincisi Maliki mezhebi, Malik b. Enes’e (hicri 93-179) nispet verilir. Üçüncüsü Şafi mezhebi Muhammed b.
İdris Şafii’ye (hicri 150-204) nispet verilir. Dördüncüsü Hanbeli mezhebi olup Ahmet b. Hanbel’e (hicri 164-241) nispet verilir. Ehlisünnetin ilk mezhebinin kurucusu İslam güneşinin doğuşundan bir buçuk asır sonra topluma ayak basarak bu mezhebi ortaya koymuştur. Ancak Şia mezhebinin kurucusu bizzat Peygamber Ekrem’dir (s.a.a). Peygamber Ekrem (s.a.a) zamanında bizzat Peygamberin dilinden “Ali Şia’sı” kelimesiyle alakalı çeşitli rivayetler konu edilmiştir. Ehlisünnetin muteber kaynaklarında Peygamberin (s.a.a) dilinden “Ali Şia’sı” kelimesi yaklaşık kırk iki kez rivayet edilmiştir. Suyuti “Durru’l Mensur” kitabında “İman edip sâlih ameller işleyenlere gelince, halkın en hayırlısı da onlardır.” (Beyyine/7) ayetinin zeylinde Cabir b. Abdullah Ensari’den şöyle naklediyor: Biz Peygamber Ekrem’in (s.a.a) yanındaydık ve Emirü’l Müminin (a.s) çıkageldi. Peygamber Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdu: “Ali ve onun Şia’ları kıyamet günü kurtuluşa erenlerdir.” (Durru’l Mensur, c.6, s.379; Fethu’lBari, c.5, s.477; TarihuDemeşk, c.42, s.371; Şevahidü’t Tenzil, Haskalani, c.2, s.468; Menakibu Harezmi, s.111, hadis 120.) Aynı tabir Ebu Said Hudri’den rivayet edilmiştir. (TarihuDemeşkİbn-i Asakir, c.42, s.333) Ümmü’l Müminin ÜmmüSeleme’den nakledilmiştir. (TarihuDemeşkİbn-i Asakir, c.42, s.333; Ensabu’l Eşraf, Belazuri, s.182) Ehlisünnetin büyük alimleri Peygamber Ekrem’den (s.a.a) mezkur anlamlarda çeşitli rivayetler nakletmişlerdir. İkinci grupta yer alan rivayetlerin birisinde “Halkın en hayırlısı da onlardır” (Beyyine/7) ayetinin zeylindePeygamber Ekrem’den (s.a.a) şöyle nakledilmiştir: “Bu ayet Ali (a.s) hakkında nazil olmuştur.” Taberi,Ebi’lCarud’un İmam Bakır’dan (a.s) onunda Peygamberden (s.a.a) şöyle buyurduğunu naklediyor: “Ya Ali (Halkın en hayırlısı olanlar) sen ve senin Şialarındır.” (Durru’l Mensur, Suyuti, c.6, s.379; TefsiruRuhi’lMeani, c.30, s.207) Keza bu ayetle alakalı Suyuti Peygamber Ekrem’den (s.a.a) başka bir rivayet naklediyor: “Ya Ali! Kıyamet günü seen ve senin Şiaların Allah’tan razısınız ve Allah’ta sizden razıdır.” (Durru’l Mensur, Suyuti, c.6, s.379; Es-Savaiku’lMuhrika, İnb-i Hacer Heysemi, s.161) Bu konuda gelen başka rivayetler grubunda yer alan nakiller şöyledir: Ebu Said Hudri ve Ümmi Seleme Peygamber Ekrem’in (s.a.a) Ali (a.s) hakkında şöyle buyurduğunu naklediyor: “Sen ve senin Şiaların cennettedir.” (MucemuEvsad, Taberani, c.6, s.354; TarihuBağdad, Hatib Bağdadi, c.12, s.353; Mucemu’zZevaid, Heysemi, c.9, s.173; Kenzu’lUmmal, Muttaki Hindi, c.1, s.323) Diğer bir grupta yer alan rivayetler İbn-i Abbas’tan naklediliyor: “Fatıma, Fatıma olarak isimlendirildi, çünkü Fatıma’nın Şiaları kıyamet günü cehennemde yanmayacaklardır ve Şiaların bedenine cehennem ateşi haramdır.” (Mizanu’lİ’tidal, Zehebi, c.3, s.439; Lisanu’l Mizan, İbn-i Hacer, c.3, s.267) Ehlisünnetin kaynaklarında Ali (a.s) ve Ali’nin Şiaları kelimesi kırk bir defa zikredilmiştir: Örneğin “Sen ve senin Şiaların kurtuluşa erenlerdir”, “Sen ve senin Şiaların cennet ehlidir”, “Allah sen ve senin Şialarından razıdır ve siz de Allah’tan razısınız” ve… Lügat alimleri veya Ehlisünnetin büyüklerinin bu konuda Peygamber Ekrem’in buyruklarının tamamındaki “Ali” ve “Ali’nin Şiaları” kelimelerini İbn-i Esir En- Nihayetu fi Garibi’l Hadis kitabında bir araya toplamıştır. İbn-i Esir şöyle diyor: Ortak kanaat gereğince Ali, veli ve imamdır ve Hz. Ali (a.s) ve onun Ehlibeyti (a.s) Allah tarafından alim ve velidir ve Şia kelimesi bu fertlere özel karar kılınmıştır. (En-Nihayetu fi Garibi’l Hadis, c.2, s.519; Lisanu’l Arap, İbn-i Menzur, c.8, s.189; Kamusu’l Muhit, Firuzabadi, c.3, s.47; Tacu’lArus, Zubeydi, c.5, s.405) Ehlisünnetin kelam ekollerinden Eşaire ekolünün kurucusu Eş’ari açıkça Şia kelimesinin İslam tarihinde kullanılan çok eski kelimelerden birisi olduğunu söyleyerek şöyle der: Onlar (Şialar) Ali’nin (a.s) takipçileridir ve Ali (a.s) diğer sahabelere nispetle önceliklidir. (Makalatuİslamiyyin, c.1, s.65) İbn-i Haldun da benzeri tabiri kullanarak şöyle der: Şia kelimesi geçmiş ve şimdiki fakih ve mütekellimlerin örfünde Emirü’l Müminin (a.s) ve onun çocuklarının tabii ve takipçileri için kullanılmıştır. (Tarihuİbn-i Haldun, c.1, s.196) Peygamber Ekrem’in (s.a.a) zamanında sahabe arasında Ali b. EbiTalib’in (a.s) Şia’sı bahsi konu ediliyor ve Ali’nin (a.s) takipçileri, Ali’nin (a.s) Şiaları olarak tanınıyordu. Ehlisünnetin tanınmış alimlerindenHatem Razi “Ez Zinetu’lVeraka” kitabında 259. Sayfasında şöyle diyor: Peygamber Ekrem (s.a.a) zamanında Salman Farisi, EbuzerGaffari, Miktat, ve AmmarYasirgibi sahabeler Ali’nin (a.s) Şiaları olarak meşhurdular. Çok daha ilginci VahabialimlerindenZerkeli “Kitabu’lA’lam” kitabının altıncı cildinin iki yüz üçüncü sayfasında Ehlisünnetin seçkin şahsiyetlerinden Demeşk Arapça İlmi Heyet Başkanı Muhammed Kürt Ali’nin tercümesine yer vermiştir. İslam fırkalarının tamamını teyit eden Muhammed Kürt Ali şöyle der: Allah Resulü (s.a.a) zamanında büyük sahabelerden bir grup Ali’nin (a.s) Şia’sı olarak biliniyordu. (El-Kitap: Hutetu’ş Şam, c.6, s.245, Müellif: Muhammed b. Abdurrezzak b. Muhammed Kürt Ali, Mektebetü’n Nuri, Demeşk, üçüncü baskı, h 1403- m 1983) Mezkur şahıs Ebu Said Hudri’den şu rivayeti naklediyor: “Peygamber Ekrem (s.a.a) İslam’ın rüknü unvanında halktan beş rükne amel etmelerini istedi. Halk dört rükne amel edip birini terk etti. Peygamber (s.a.a) amel edilen dört rüknü sorduğunda şöyle dediler: Namaz, oruç, haç ve zekât. Peygamber (s.a.a) hangi rüknün terk edildiğini sorduğu zaman şöyle dediler: Velayeti Ali b. EbiTalib. Peygambere (s.a.a): Ali’nin velayeti tıpkı namaz, oruç, haç ve zekât gibi halka farz değil midir diye sorduklarında Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Evet, nasıl dört rükün farz ise Ali’nin velayeti de aynı şekilde halka farzdır. Bu rivayeti Şia alimleri değil Ehlisünnet alimleri nakletmişlerdir. Hatip Bağdadi zarif bir noktayı dile getiriyor: Abdullah b. Ehrem’e Ebu Tefeyl Amir b. Vasile’nin sahabe olmasına karşınniçin Buhari kendi kitabında ondan hadis nakletmemiştir diye sorulduğu zaman şöyle cevap verir: “Çünkü o, Ali’nin sapasağlam Şialarındandı.” (El-Kifaye fi İlmi’rRivaye, c.1, s.131, Ebubekr Ahmet b. Ali b. Sabit b. Ahmet b. Mehdi Hatibi Bağdadi, Muhakkik: Ebu Abdullah es-Surki, İbrahim Hamdi el-Medeni, Mektebetü’lİlmiyye –El-Medinetü’l Münevvere) Ehlisünnet alimlerinden Dr. Subhi Salih şöyle der: Peygamber Ekrem (s.a.a) zamanında Ebuzer, Miktat, Cabir, Ammarve …gibi bir gurup sahabe Emirü’lMüminin’in (a.s) Şia’sı olarak meşhurdu. (En-Nazmü’lİslamiyye, s.96) Dr. Muhammed Abdullah Annan Mısri Şia karşıtı görüşe sahip olmasına karşın açıkça şöyle der: Şia sonradan ortaya çıkmıştır diyenler yanılıyorlar, aksine Şia mezhebinin başlangıcı Peygamber Ekrem (s.a.a) zamanına döner. (Ruhu’tTeşeyyü Abdullah Ni’met, s.20) Ehlisünnetin büyük alimleri“Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimizden sor” Zuhruf, 45. ayetinin zeylinde şöyle naklediyor: Abdullah b. Mesud’dan Peygamber Ekrem’in (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Bir melek yanıma gelerek bana şöyle buyurdu: Önceki peygamberlere sizin peygamberliğinizin temeli ne üzerine kurulmuştur diye sor. Geçmiş Peygamberler ne üzerine peygamber olmuşlardır diye sorduğumda şöyle cevap verdi: Geçmiş peygamberlerin tamamı senin ve Ali b. EbiTalib’in (a.s) velayeti üzerine peygamberlikle görevlendirilmişlerdir.” (TarihuDemeşk, İbn-i Asakir, c.42, s.241; TefsiruSa’lebi, c.8, s.337; Şevahidü’t Tenzil, HakimHeskani, c.2, s.223; Menakibu Harezmi, s.221)