İslam'ın iki kutsal şehri Mekke ve Medine için çok söz söylendi ancak iki şehrin çehresini değiştiren mega-projeler gelecek adına oldukça endişe veriyor...
Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- Dünyanın en yüksek emlak piyasasının bulunduğu yerlerin başında Monaco geliyor. Kumarhaneleriyle ünlü küçük prenslikte emlak fiyatları metrekaresi 43 bin dolara kadar varıyor.
Ancak son dönemlerde Müslümanların kıblesi Kâbe’nin bulunduğu Mekke şehrinde metrekaresi 200 bin dolara kadar çıkan emlak fiyatları Monaco'ya rahmet okutturacak cinsten. Her karışı son peygamber ve sahabesinin izlerine, İslam'ın doğuşu ve gelişimine şahitlik etmiş Mekke'de öyle hummalı bir mega-yapılaşma hüküm sürüyor ki son yılların gözde şehirleri Dubai ve Abu Dabi'deki şatafatı dahi gölgede bırakacak gibi görünüyor.
Hz. Hatice'nin evi tuvalet oldu
İslam dünyasının kalbi Kâbe’nin 600 metre yakınında yükselen ve 30 kilometre mesafeden görülebilen, Londra'daki Big Ben'i bile gölgede bırakan dünyanın en büyük saat kulesi Abraj el-Beyt ve Kâbe’nin etrafını çevreleyen lüks oteller ve alışveriş merkezlerinden kurulu gösterişli projeleri artık duymayan kalmadı.
2011 yılında sona eren ve 15 milyar dolara mal olan bu projenin yerindeliği çok tartışılsa da sadece tartışıldığıyla kaldı. Kabe'ye tepeden bakan ve bütünlüğü içerisinde onu haritada küçük bir nokta gibi bırakan dev kompleks 1781 yılında Osmanlılar tarafından Mekke'yi korumak için inşa edilen Ecyad Kalesi yıkılarak yapılmıştı.
Mekke toprakları üzerinde milyonlarca ziyaretçiyi ağırlamak üzere birbiri ardına yükseltilen dev projeler birbirini izlerken İslam'ın ilk günlerinden bugüne dek ayakta kalmayı başarabilmiş sembolik ve kültürel değerlerinin çok ötesinde pek çok varlık da onlara yer açabilmek için göz kırpılmadan yerle bir ediliyor.
Örneğin Hz. Muhammed'in eşi Hz. Hatice'nin evi umumi tuvaletlere yer açmak için rahatlıkla feda edilmiş durumda. Yine Hz. Peygamber'in torunlarının evlerinin yerinde bugün Kral'a ait saraylardan biri yer alıyor. Bunlar sadece kültürel miras olmakla kalmayıp dini açıdan da önemli sembolik değeri bulunan ama rant uğruna feda edilen sayısız mahalden ancak birkaçı.
Bu yıkıma cılız itirazlar sadece dışarıdan değil, Suudi Arabistan'ın içinden de geliyor. Örneğin 30 yıldır bu şekilde yok edilen tarihi ve dini yerlere fazlasıyla şahitlik etmiş olan Cidde Hac Araştırma Merkezi "Mübarek şehrin; kültürel varlığı, kültürü, kimliği ve doğal çevresi olmayan bir makineye dönüştürüldüğü"nü düşünüyor.
Suudi rejiminin Vehhabi anlayışını payanda yaparak gerçekleştirdiği bu dev yapılaşmaya karşı dağlar bile dayanamıyor ve bir bir ortadan kayboluyorlar.
Vehhabilik kültürel değer dinlemiyor
Mekke'nin Doğu tepeleri üzerinde yapımı devam eden bir başka projeninse büyük ihtimalle Hz. Muhammed'in doğduğu semti yok edeceği öngörülüyor. Bu öngörüde bulunansa Londra'da İslami kültürel varlıkları korumak üzere kurulmuş olan İslam Mirası Araştırma Vakfı başkanı İrfan El-Alevi. El Alevi'ye göre dev projeler uğruna dini sembolik yerlerin tahrip edilmesi kesinlikle kazara olan bir şey değil tam tersine Suudi Arabistan rejimi tarafından resmen benimsenen "Vehhabilik anlayışı tarafından teşvik ediliyor". İslam'ın ve Kur'an'ın oldukça sert ve yüzeysel bir yorumuna dayanan Vehhabilik anlayışı Muhammed Bin Abdülvehhab tarafından 18'inci yüzyılda geliştirildi. O dönemde Suud ailesi tarafından korunan ve aileye damat olarak alınan Bin Abdülvehhab'ın, Vehhabi görüşü o tarihten itibaren Suudi iktidarının da resmi mezhebi olarak benimsendi. Türbe, kabir ziyaretlerini şirk sayan görüşe göre, tarihi ya da kültürel varlıklara özel bir değer atfedilmesi dinen sakıncalı. Bu anlayışa göre böylelikle sembolik ve tarihi varlıkların kutsallaştırılmasının, tabulaştırılmasının önüne geçilmiş oluyor. Ancak işin ironik tarafı aynı görüşü resmi mezhep olarak benimseyen Suud yönetiminin İslam'ın ilk yıllarının doğal müzesi niteliğindeki yapı ve coğrafyayı dümdüz ederken, kendi hanedanlarının beşiği niteliğindeki Dariya'nın Unesco'nun dünya mirası listesine alınması için büyük baskı ve ısrarlarda bulunması.
Mekke'de devam eden ve tarihi sembolik ne kadar yapı ve mahal varsa dümdüz eden uygulamaları üzüntüyle seyredenlere göre Mekke'yi "bir tür Disneyland" haline getiren bu yapılaşma bir başka açıdan İslam tarihinin bir müzesi olarak "Mekke'nin yok edilmesi" anlamına da geliyor.
Medine de tehdit altında
Madalyonun bir yanında Hac ve Umre ziyaretçilerinin artışıyla ihtiyaca cevap verme arayışı, öte yanda Mekke'yi lüks bir ticaret merkezi haline getirme çalışmaları... Madalyonun diğer yüzündeyse ortadan kaldırılmasında hiçbir sakınca görülmeyen ve buldozerlerle rahatlıkla dümdüz edilen tarihi, kültürel ve sembolik yerler... Ancak bu yıkımın mağduru sadece Mekke değil. İslam dini açısından en az onun kadar önemli olan Medine için de aynı tahribat söz konusu. Hac ve Umre ziyaretçilerinin bir diğer uğrak noktası olan ve Hz. Peygamber'in medfun bulunduğu Medine'nin de aynı hoyratlıktan nasıl muzdarip olduğunu Suudi Arabistanlı gazeteci Eşref İhsan El Fakih blogunda oldukça net dile getiriyor. El Fakih'e göre 30-40 yıldır hacılar için altyapı çalışması ya da sembolik yerlerin tabulaştırılmasının önüne geçilmesi bahanesi altında yapılan yıkımlar karşısında Hicaz bölgesi halkı kendi kimliklerinin silinmeye çalışıldığı yönünde bir komployla karşı karşıya olduğunu düşünüyor. El Fakih'e göre Mekke'deki modern yapılaşma ve onun getirdiği kültürel tahribat Medine'de de aynen yaşanıyor. Uhud Savaşı'na sahne olan Uhud Dağı yol genişletme çalışmalarının tehdidi altında dümdüz edileceği günü bekliyor. Hendek Savaşı sırasında Hz. Peygamber'in dua ettiği yerlerde kurulan yedi caminin yıkılması gerçekleştirilecek projelerin tehdidi altında. Kısacası El Fakih'e göre Ümeyyeoğulları, Abbasiler, Fatımiler, Memluklar ve Osmanlılar dönemlerinde korunması uygun görülen İslam tarihine ait varlıkların hepsi bugün Medine'de de yok olma tehlikesi altında.
Bu anlamda Medine'yi tehdit eden projelerden biri ise Mescid-i Nebevi'nin genişletilmesi projesi. Temeli kral tarafından geçen yıl atılan proje bitirildiğinde Medine'nin de herhangi bir Batı şehrinden farklı olmayacağı tartışılıyor. Pek çoklarına göre tüm bu çalışmalar "Mekke ve Medine'yi İslami tarih ve kimliğinden koparıyor". İslam'ın iki kutsal şehrinin karşı karşıya kaldığı tehlikeye dair pek çok görüş ileri sürülüyor ancak belki de bu tehlikenin niteliğini en iyi "Paris Hilton'un Mekke'deki alışveriş merkezlerinden birinde kendi mağazasını açacağını duyurması" haberi açıklıyor. (Aktüel)