imam Musa Kazım'dan sonra imamet, büyük oğlu İmam Rıza'ya ulaşmıştır. İmam Rıza (a.s) hicretin 153. yılında Medine'de dünyaya gelmiştir. Annesi Ümmü Veled acemdi.
Nübüvvet ve İmamet vasiliği bu yüce zata has olduğu gibi, üzüntü ve belâ dalgaları da bu yüce aileye has olmuştur. Ehlibeyt İmamları'ndan hangisine bakacak olursanız herkesten fazla acı ve musibetlere uğradığını görürsünüz. İmam Rıza'nın (a.s) kendi döneminde çekmediği eziyet ve görmediği zulüm kalmamıştır. Evet, imamet sırası İmam Rıza'ya ve hilâfet sırası da Me'mun'a ulaşınca, Me'mun'un ilk başta İmam'a gösterdiği saygı akıllara sığmıyordu. Fakat sırları bilen İmam, işin sonunun ne olacağını da özel imamet ilmiyle biliyordu.
İşte bu nedenle Me'mun, Medine'ye adam gönderip İmam'ı davet edince İmam onun davetini reddetti. Fakat Me'mun ısrar edince, İmam Medine'den Horasan'a hareket etmek zorunda kaldı. İmam Merv'e gelince Me'mun, İmam'a hilâfeti kabul etmesini teklif etti. Olayların sırlarına vakıf olan İmam bunu reddetti. Sonunda İmam'dan veliaht olmasını rica etti. İmam da görünüşte kabul etti.
Me'mun kendi kızı Ümmü Habibe'yi İmam'la evlendirdi. Bütün bu ilgilere rağmen hak ve hakikatin timsali olan İmam'ın ilim ve hidayet nurlarının yayılmasına dayanamayarak sonunda İmam'ı zehirleyerek şehid etti. Böylece Me'mun adaletle zulmün, ilimle cahilliğin ve hak ile batılın bir yerde yaşayamayacağını bir kez daha ortaya koydu.
Eba Salt b. Salih diyor ki: İmam Rıza, Horasan'a giderken ben o hazretin hizmetindeydim. Beyaz bir katırın üzerinde Nişabur'dan geçiyordu. Bu esnada Horasan'da oturan ilim ehlinden İshak b. Rahiviye, Ahmed b. Harb ve Yahya b. Yahya İmam'ın huzuruna çıkarak şöyle dediler: "Ey Resulullah'ın oğlu! Baba ve dedelerinden duyduğun bir hadisle bizi feyizlendir." İmam onların bu ricasına karşı başını perdeden çıkararak buyurdu ki:
"Ben babam Musa'dan, o da babası Ebu Abdullah Cafer'den, o da babası Muhammed Bâkır'dan, o da babası Ali'den, o da babası Hüseyin'den, o da babası Emirü'lMüminin Ali'den, o da Resulullahtan şöyle duymuştur:"
"Kim la ilahe illellah derse benim sağlam kaleme girer ve kim de benim sağlam kaleme girerse, azabımdan emanda olur."
İmam daha sonra şöyle buyurdu:
"Bunun şartları vardır ve bunun şartlarından biri benim." Yani Ehlibeyt İmamları'nın imametini ikrar etmek "Lâ ilâhe illellah"ın şartlarındandır...
İmam (a.s), hicretin iki yüz üçüncü yılında, kırk dokuz yaşında nar veya üzümle verilen zehirle şehid oldu. Hüküm Allah'ındır; biz Allah'a ait kullarız.
O hazretin İslâm âleminin şanlı ziyaretgâhı haline gelen mübarek mezarı, İran'ın şimdiki Meşhed şehrindedir. Dünyada eşi olmayan altınlarla tezyin edilmiş bir türbedir; Allah şeref ve şanını yüceltsin. İmamet mirası, büyük oğlu olan Muhammed Taki'ye ulaşmıştır.
Ayrıntılar