Turkish
Wednesday 24th of July 2024
0
نفر 0

Neden 8. İmam’a ‘‘Rıza’’ Diyorlar?

Neden 8. İmam’a ‘‘Rıza’’ Diyorlar?

Camiatu’z-Zehra üstadı açıkladı: İmam Rıza’nın (a.s) tüm haletleri, özellikle de İmam’ın (a.s) yaşlı gözlerle ailesinden ve Mescid-i Nebi’den vedalaşarak ayrılması, Abbasi halifesi Memun tarafından bir komplo ve tuzağın kurulduğunu göstermekteydi. Ancak halk bu komplo ve tuzağın farkına varamadı, işte buda İmam’ın (a.s) ne kadar garip, tek ve tenha olduğunu göstermekteydi.

Şiilerin 8. İmam’ı olan İmam Rıza (a.s) imameti süresince çok özel toplumsal şartlarla karşı karşıya kaldı. İşte bundan dolayı, İmam Rıza’nın (a.s) siyre ve hayat tarzından birçok dersler çıkarabiliriz.

İmam Rıza’nın (a.s) hizmetçilerine, alimlere, muhaliflerine, münafıklara ve ailesine karşı nasıl davrandığı, tarih kitapları vesilesiyle yada hadis ve rivayetler kanalıyla bize ulaştırılmıştır.

İmam Rıza’nın (a.s) ilmi, siyre ve yaşantısı ilmi meselelerde özellikle de dini ilimler öğrencileri ve ilme karşı alakası olanlar için oldukça faydalı olacaktır.

Üniversite ve ilim havzaları eğitmen ve okutmanı olan ve tarih dalında üstatlık yapan Sayın Bayan Nezehet Sadat Şirazi, İmam Rıza (a.s) döneminde ki bazı ilmi ve siyasi şartları inceledi. Şiilerin ve sevenlerinin o büyük İmam’ın (a.s) sözlerine ve davranışlarına teveccüh etmemesini, İmam Rıza’nın (a.s) yalnız kalmasına ve gurbet diyara sürülmesine neden olduğunun altını çizdi ve şöyle devam etti:

Yunan felsefe kitaplarının Arapçaya tercüme edilmesi ve uyduruk hadislerin yayılması, İmam Rıza (a.s) döneminde karşılaşılan ilmi buhranlardan bir tanesiydi.

İmam Rıza’nın (a.s) yaşadığı dönem, siyasi ve ilmi olarak çok özel şartların hâkim olduğu bir dönemdi.

İlmi olarak iki büyük olay, İslami camiada meydana gelmişti; Ehlisünnet arasında hadis yazılması ve nakledilmesi bir asır boyunca yasaklandığı için Ehlisünnet alimleri Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim ve Müsned-i Ahmad Hanbel gibi hadis kaynak kitaplarının yazımına başladı. Ancak yaklaşıl olarak 100 yıl gibi bir süre Ehlisünnette hadis yazılması ve nakledilmesi yasaklandığından ötürü, insanların zihnini kurcalayan ve birçok şüpheye yol açan sorular oluşmuştu.

Abbasi halifeleri, Harun ve Memun’un Yunanca felsefe kitaplarının Arapçaya tercüme edilmesi emri sonucu, dinde birçok sapmalar meydana geldi ve bu sayede Batı’nın Müslümanlara karşı kültürel savaşı başlamış oldu.

İmam Rıza’nın (a.s) Şüphelere Karşı İsabetli Duruşu

Hiç şüphe yok ki İmam Rıza (a.s) bu iki büyük olay karşısında çok güçlü kültürel eylemde bulunmalıydı. İmam Rıza (a.s) ortaya atılan şüpheler ve Kültürel istila’ya karşı çok dakik kültürel-akli kanıtlara sahipti.

Harun ve Memun’un halifelik dönemi, İmam Rıza (a.s) ve çok özel siyasi şartlar

İmam Rıza’nın (a.s) Abbasi halifeleri Harun ve Memun döneminde içinde bulunmuş olduğu siyasi meseleleri ve şartları bilmemiz, o dönemi incelememiz noktasında bize çok yardımcı olacaktır.

Toplumun İmam Rıza (a.s) döneminde sahip olmuş olduğu fikri ve dini şartlar

Tevhid:

İslam ümmeti ve Müslümanlar içerisinde Müşebbehe, Cismiyye ve Sufiyye gibi farklı ekollerin varlığı, Tevhid konusunun saptırılmasına neden olmaktaydı.

Ehlisünnet büyüklerinin uyduruk hadisler vasıtasıyla, Allah’ı tersim etmeleri İslam camiasını büyük bir tehlikeyle karşı karşıya bırakmıştı. İmam Rıza (a.s) tarafından nakledilen birçok rivayet, Tevhid ve İmamet noktasında sapmaların yaşandığını teyit eder niteliktedir.

Batı tarafından Tevhid aleyhine başlatılan şiddetli kültürel saldırı, Müslümanları etkisi altına almıştı. Diğer taraftan ise uyduruk hadis ve rivayetler, İmam Rıza’nın (a.s) ceddi Allah Resulü (s.a.a) ve Ehlibeyt İmamlarından (a.s) Tevhid hakkında naklettiği hadis ve rivayetler, her zamanki doğru Tevhid anlayışını Müslümanlar arasında pekiştirmeye neden oldu.

İmamet ve Vilayet

İmam Rıza (a.s) döneminde ikinci büyük inançsal mesele ise İmamet ve Velayet konusuydu. Hicri birinci asırda hadis yazılması ve nakledilmesi yasaklandığı için İmamet ve Velayet konusu gerektiği gibi beyan edilemedi.

Ancak, İmam Bakır (a.s) ve İmam Sadık (a.s) döneminden başlayarak, İmamet ve Velayet konuları, gündem edilmeye başladı. İşlenilen konularda İmam kimdir? Nasıl bir şahsiyete sahip olmalıdır? Ve varlık âleminde nasıl bir konuma ve makama sahiptir gibi konular ele alınmaya başlandı.

İmam Rıza (a.s), İmam Bakır (a.s) ve İmam Cafer Sadık’ın yarım kalan işini tamamlıyordu. İmam Rıza (a.s), Müslümanların özellikle de Şiilerin İmamet ve Velayet hakkında ki görüşlerini düzeltti.

İmam Rıza’nın (a.s), İmamet ve Velayet hakkında ki bu çalışmaları, İmam Hadi (a.s) tarafından Camia-i Kebire Ziyareti’nin yazılmasına olanak sağladı.

İmam Rıza (a.s), ‘‘Silsiletu’z-Zeheb’’ hadisiyle insanların zihnini Tevhid ve İmamet konusuna yönlendirdi.

Eğer birisi İmam Rıza’nın (a.s) döneminde hakim olan siyasi konumu teşhis edemezse, İmam Rıza’nın (a.s) döneminde tüm zihinlerin, fikirlerin ve kalemlerin şu kilit cümleyi derk etmesinden aciz olacaktır zira İmam Rıza (a.s) bu hadis-i şerifi buyurdu:

«اللَّه جَلَّ جَلَالُهُ یقُولُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ حِصْنِی فَمَنْ دَخَلَ حِصْنِی أَمِنَ مِنْ عَذَابِی قَالَ فَلَمَّا مَرَّتِ الرَّاحِلَةُ نَادَانَا بِشُرُوطِهَا وَ أَنَا مِنْ شُرُوطِهَا»

İmam Rıza (a.s) bu hadis-i şerifte, o dönem saldırıya uğramış iki önemli kilit noktaya yani; Tevhid ve Velayet’e değindi.

İmam Rıza’dan (a.s) Tıp alanında nakledilen rivayetlerin çokluğu neden kaynaklanmaktadır?

Tıp alanında Masum imamlardan (a.s) elimize ulaşan 3 kitap var. İlk kitap Peygamber Efendimizdendir (s.a.a) zira Allah Resulü’nün (s.a.a) asrında temizlik ve hijyen problemi had safhadaydı. Bundan dolayı Allah Resulü (s.a.a) Tıp konusunu gündeme getirmiştir.

Hâlihazırda Allah Resulü’nün (s.a.a) Tıp hakkında ki sözleri ve konuşmaları Tıbbu’n-Nebi (s.a.a) adı altında mevcuttur.

İmam Sadık (a.s) dönemindeyse bulaşıcı hastalıklar had safhada olduğundan ötürü, İmam Sadık (a.s) Tıp alanında bazı sözler söylemiş ve konuşmalar yapmıştır, bu rivayetlerin toplamı Tıbbu’s-Sadık (a.s) adı altında mevcuttur.

İmam Rıza (a.s) döneminde, Abbasi halifesi Memun İmam Rıza’dan (a.s) sağlıklı beslenme ve temizlik hakkında bir kitap yazmasını istedi ve İmam Rıza’da (a.s) Tıbbi konuları beyan etti.

Memun’un İmam Rıza’ya (a.s) Olan İlmi Hamlesi

Memun, diğer Abbasi halifelerine göre daha bilgili birisiydi ve İmam Rıza’ya karşı kendisini daha bilgili ve faziletli zannediyordu.

Önceki Masum İmamlar (a.s) döneminde yaşayan Abbasi halifeleriyse, cahil idiler ve birçok konuyu derk edemiyorlardı. Memun, kültürel açıdan çok üstün bir makama sahipti. Bundan dolayı İmam Rıza (a.s) Memun’un düzenlemiş olduğu ilmi münazaralara katılıyordu.

İmam Rıza’nın (a.s) Münazaralarına Teveccühün Ehemmiyeti

Memun’un, İmam Rıza (a.s) için düzenlemiş olduğu münazaraların mütalaası, İmam’ın (a.s) sözleri, münazaraya katılanlar için İmam’ın (a.s) muhaliflere karşı sunmuş olduğu delil ve kanıtlar açısından çok faydalıydı.

Bu konunun önemi bizim yaşamakta olduğumuz asrın da o dönemle takriben aynı olmasından kaynaklanıyor. İşte sırf bundan dolayı İlim havzaları, büyük üstatlar ve İmam Sadık (a.s) mektebinde şakirtlik eden herkes, zamanımızı çok iyi tanımalı ve dinimize karşı yapılan saldırıları çok iyi bilmelidir.

Hâlihazırda birçoklarının fikirsel olarak sapması ve Vahabi ideolojiye sahip IŞİD’in hortlaması, Tevhid konusunun yanlış algılanmasından kaynaklanmaktadır. Eğer bu konu dünya halkları yanında gerektiği gibi gündeme getirilir ve beyan edilirse, birçok fikirsel sapmanın önüne geçilebilir.

İkinci mesele İmamet konusunun tekfiri fikirsel temelleridir. Tüm dünya genelinde İmam ve Veliy-i Fakih-i sorguluyorlar. Aslında Veliy-i Fakih-i sorgulayarak, İmameti sorgulamak istiyorlar, İmameti sorgularken aslında Nübüvveti sorgulamak istiyorlar ve Nübüvveti sorgularken aslında Allah’ı sorgulamak istiyorlar.

İçinde bulunduğumuz bu dönem içerisinde, İlim havzaları kendi konumunu bilmeli ve aydınlarımız hangi yöntemle Müslümanları güçlendirebiliriz keşfetmelidirler.

İmamları, Lakapları Vasıtasıyla Tanımak

Masum İmamları (a.s) gerçekten tanımak istiyorsak, onların Allah, Allah Resulü (s.a.a) ve diğer Ehlibeyt (a.s) imamları tarafından takılan lakaplarına ve konulan isimlerine dikkat etmeliyiz.

Neden 8. İmam’a ‘‘Rıza’’ Diyorlar?

Masum İmamların, İmam Hasan Askeri (a.s) tarafından nakledilen salâvatlarına baktığımızda her İmam (a.s) için ayrı bir salâvat şekli olduğunu görürüz, buda her bir İmamın (a.s) Yüce Allah’ın bir sıfatının mazharı olduğu anlamına gelmektedir. Zira onlarla irtibat için hangi kodu kullanmalıyız.

Bu salâvatta İmam Rıza (a.s) için şu şekilde beyan etmiştir:

«اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى عَلِيِّ بْنِ مُوسَى الَّذِي ارْتَضَيْتَهُ وَ رَضَّيْتَ بِهِ مَنْ شِئْتَ مِنْ خَلْقِكَ؛

‘‘Ya Rabbi Ali bin Musa Rıza’ya (a.s) selam gönder, zira onu beğendin ve onun vesilesiyle yaratıcıdan bir şey isteyen herkesi hoşnut ettin’’ bu konu İmam Rıza’nın (a.s) mahlûkatın, Allah’tan ve bir diğerlerinden razılık vasıtası ve mazharı olduğu anlaşılmaktadır.

Merv halkının, İmam Rıza’nın (a.s) konuşmalarına ve davranışlarına karşı teveccüh etmemesi, İmam Rıza’yı (a.s) aynı İmam Hüseyin (a.s) gibi garip ve yalnız bıraktı.

İmam Rıza’nın (a.s) lakaplarından bir diğeri de «غریب‌الغربا» dır yani; ‘‘Garipler Garibi’’ bazıları İmam Rıza’nın (a.s) garip bir diyarda yaşamasından ve şehadet makamına nail olmasından dolayı, bu lakabı verdiklerini düşünmekteler. Hâlbuki İmam Rıza’nın (a.s) babası İmam Kazım (a.s) garip bir diyarda zindanda şehit edildi, ona bakılırsa İmam Kazım’a (a.s) ‘‘Garipler Garibi’’ denmesi gerekirdi.

Masum İmamlar (a.s) içinde İmam Hüseyin (a.s) ve İmam Rıza’ya (a.s) ‘‘Garip’’ lakabı verilmiştir. Zira İmam Hüseyin (a.s) ve İmam Rıza (a.s) öyle bir dönemde yaşadılar ki eğer Şialar onları derk edebilseydiler olaylar çok daha farklı gelişebilirdi.

Abbasi halifesi Memun, İmam Rıza’yı (a.s) Merv’e davet etmek için mektup gönderdiğinde, İmam Rıza (a.s) ceddi Allah Resulü’nün (s.a.a) kabrini ziyarete gitti ve mezarın başucunda ağladı. Abbasi halifesi Memun’un yapmış olduğu teklifi duyan halk, İmam Rıza’ya (a.s) niye bu kadar üzülüyorsunuz halbuki şimdiye dek hiçbir ecdadınıza böyle bir teklif sunulmamıştı dediler.

İmam Rıza (a.s) ise Memun’un asıl kastının ne olduğunu ve ne yapmaya çalıştığını açık-açık halka söyleyemiyordu. Ne kadar güzel olurdu, eğer insanlar ve Şialar masum olan İmam Rıza’nın (a.s) hal ve durumundan, söz ve davranışından yani; ‘‘İmam Rıza (a.s) ailesiyle ve Mescid-i Nebi de ceddi ile vedalaşırken ağlıyordu’’ bunun ne anlama geldiğini anlayabilselerdi. İşte bu durum İmam Rıza’nın (a.s) ne kadar da gurbette, garip ve yalnız olduğunun bir kanıtıdır.

İşte şimdi de Veliy-i Fakih olan İslam İnkılâbı Rehberi İmam Hamaney, bazı konularda açık ve net konuşamıyor, dolaylı olarak bir şeyleri anlatmak istiyor ve biz onun ne demek istediğini anlayamıyoruz, bu da İmam Hamaney’in gurbette, garip ve yalnız olduğunu göstermektedir. İmam Rıza’da (a.s) böyle bir halette yaşıyorlardı.

İmam Rıza’ya (a.s) Veliahtlığın Önerilmesi ve İmam Rıza’nın (a.s) Kabul Etmemesi Şialara Bir Mesajdı

Memun, İmam Rıza’yı (a.s) Merv’e getirdi ve veliahtlığı önerdi fakat İmam Rıza (a.s) reddetti. Memun’un, İmam Rıza’yı (a.s) ölümle tehdit etmesinin ardından, İmam Rıza (a.s) veliahtlığı şartlı olarak kabul etmek zorunda kaldı.

Eğer Şialar birazcık dikkat edecek olsalardı, neden İmam Rıza’nın (a.s) önce veliahtlığı kabul etmediğini ancak daha sonra şartlı kabul ettiğini yani kabul ediyorum fakat hiçbir şekilde devlet işine karışmayacağım, hükümetteki atamalara ve azletmelere karışmayacağım demesinden, olayın aslını anlayabilirlerdi. Eğer Şialar bu olayları kestirebilselerdi, İmam Rıza (a.s) garip olmazdı yalnız kalmazdı.

İmam Rıza (a.s) Ramazan bayramında bayram namazını kıldırmak için şart koşmuştu

Memun, çok ısrarlı bir şekilde Ramazan bayramı namazını, İmam Rıza’nın kıldırmasını istiyordu. İmam Rıza’da (a.s) eğer Ramazan bayramı namazını ben kıldıracaksam, ceddim Resulullah (s.a.a) gibi kıldıracağım dedi. Yani yalın ayak ve başta emmame olmaksızın ve tüm halkta evinden namaz mahalline kadar tekbir getirecek dedi.

Memun, İmam Rıza’nın (a.s) şartını kabul etti. Tüm halk Ramazan bayram namazının kılınacağı yere tekbir getirerek giderken, Memun’a dediler ki eğer İmam Rıza (a.s) bayram namazının hutbelerinde, ceddi Resulullah (s.a.a) gibi siyasi ve itikadi hutbe okursa, arkasında ki bu toplulukla senin sarayını başına yıkacaktır demektir. İşte bundan dolayı Memun korkuya kapıldı ve İmam Rıza (a.s) ve bayram namazına giden topluluğun geri dönmesi emrini verdi ve insanlarda hiç bir şey olmamış gibi geri döndü ve itirazda bulunmadı!

Şimdi sormak lazım, acaba İmam Rıza (a.s) bu durumda garip değil mi? Eğer İmam Rıza’nın (a.s) arkasından yürüyen o topluluk itiraz etseydiler ve İmam Rıza’nın (a.s) etrafında toplansaydılar olay daha farklı boyutlara ulaşabilirdi.

İmam Rıza (a.s) İmam Hüseyin’den daha garip ve yalnızdır

İmam Hüseyin’i davet eden Şialar, onu yalnız bıraktılar. İmam Rıza (a.s) ‘‘Garibu’l-Gureba’’ dır fakat garipliği ve yalnızlığı İmam Hüseyin’den (a.s) daha fazladır.

Bu olayların bu şekilde gelişmesi İmam Rıza’nın (a.s) yaşamış olduğu dönemin şartlarından kaynaklanmaktaydı. Merv’de yaşayan İranlılar, İmam Rıza’ya (a.s) karşı çok saygılıydılar, İmam’ı (a.s) tanıyorlardı ve İmam’ın (a.s) gelişinden son derece mutluydular ama İmam’a (a.s) yardım etmediler. Çünkü İmam’ın (a.s) ne dediğini ve ne istediğini anlamadılar. İmam dolaylı olarak Memun’un batınını insanlara tanıtmaya çalıştı fakat onlar Memun’un asıl hedefinin ne olduğunu kestiremediler.

Eğer İmam Rıza (a.s) döneminde yaşayan insanlar, İmam Rıza’nın (a.s) sözlerine ve davranışlarına dikkat etseydiler ve İmam Rıza’yı (a.s) tek bırakmasaydılar, şimdi biz İmam Mehdi’nin (a.f) gurbetine müptela olmayacaktık.

Memun, İmam Rıza’nın (a.s) ilminden kendi hükümeti lehine istifade ediyordu

Memun, İmam Rıza’nın (a.s) ilmine ve batınına karşı bilgi ve marifete sahipti. Hâlbuki diğer halifeler İmamları tanıyamamıştı. Memun, İmam Rıza’nın (a.s) kim olduğunu ve varlık âleminde ki makam ve mevkisini çok iyi biliyordu. İsmet makamı, ilmin evveli ve sonu İmam Rıza’nın (a.s) hizmetindeydi. İşte sırf bu yüzden dolayı İmam Rıza’dan (a.s) çok soru sormaktaydı.

Memun’un, İmam Rıza (a.s) için hazırladığı münazaralar aynı bir kılıcın kesen iki ağzı gibiydi, Zira her iki halde de yani İmam Rıza’nın (a.s) yenilmesi ve zafer kazanması durumunda, kazanan taraf Memun olacaktı. Memun, İmam Rıza’nın (a.s) münazarada yenilmesi halinde bu durumu Şialara karşı bir koz olarak kullanmak istiyordu. İmam Rıza’nın (a.s) kazanması durumundaysa neden İmam Rıza’yı (a.s) veliaht olarak atadın ve neden kızını İmam Rıza (a.s) ile evlendirdin deyip problem yapanlara, İmam Rıza’dan (a.s) daha üstün bir şahsiyet mi var diye vermeye cevap bulacaktı. Kısacası her iki durumda da kazanan taraf Memun olacaktı.

İmam Rıza (a.s) Allah Resulü’nün (s.a.a) kendisi hakkında buyurduğu بضعة مني yani ‘‘benim bir parçamdır’’ ikinci şahsiyettir.

Allah Resulü (s.a.a) hem kızı Hz. Fatıma (s.a) ve hem de torunu İmam Rıza (a.s) hakkında بضعة منيyani ‘‘benim bir parçamdır’’ cümlesini kullanmıştır. Elbette Allah Resulü’nün (s.a.a) tüm evlatları onun bedeninin bir parçasıdır fakat neden özellikle bu iki şahsiyet hakkında bu cümleyi kullanmıştır?!

Herhalde, Hz. Fatıma (s.a) olmasaydı Allah Resulü’nün (s.a.a) çekmiş olduğu tüm zahmetler boşa gidecekti. Hz. Fatıma (s.a) Allah Resulü’nün bedeninin bir parçasıydı zira Peygamber efendimizin (s.a.a) vefatının ardından din ve hükümet kanunlarını, Hz. Fatıma (s.a) ayakta tuttu. Eğer Hz. Fatıma (s.a) olmasaydı, hiç kimse hak ile batılı ayırt edemezdi.

Şehit Ayetullah Murtaza Mutahhari, ‘‘İmam Rıza’nın (a.s) Siyresi’’ adlı kitabında şu şekilde yazmıştır: Memun’un veziri ‘‘Fadl bin Sahl’’ Memun’un İmam Rıza’yı (a.s) şehit etmesi için bir komplo kurdu, Memun İmam Rıza’yı (a.s) şehit ettikten sonra da Fadl bin Sahl, Memun’u öldürecek böylelikle veliaht koltuğuna oturacaktı.

Şehit Mutahhari’ye göre; Fadl bin Sahl ya Zerdüşt idi yada Zerdüştlüğe meyli vardı. Eğer İmam Rıza (a.s) şehit olacak olsaydı, İmam Cevad’ın (a.s) yaşı küçük olması hasebi ve Medine’de uzakta olmasından dolayı, Fadl hükümeti ele geçirerek, Zerdüştlük devletini kuracaktı.

İmam Rıza (a.s) Fadl bin Sahl’ın planından haberdar olduğu için, bu konuyu Memun’a iletti ve Fadl’ın ihanet içerisinde olduğunu belirtti.

Bu meselenin ortaya çıkması neticesinde Memun, Fadl’ı öldürttü. Fadl’ın ölümünden sonra İmam Rıza (a.s) şehadet makamına nail oldu ve Memun hüküm sürmeye devam etti fakat en azından İslam devleti iddiasında bulunan Memun’un zamanında, İslam’ın aslı tehlikede değildi. İşte bundan dolayı Hz. Fatıma (s.a) ve İmam Rıza’nın (a.s) sergilemiş olduğu tutum, peygamberlerin sergilemiş olduğu tutumla eşitti.

Son söz

Yüce Allah’tan Hz. Fatıma (s.a) hakkı için tüm talebelere, özelliklede İmam Cafer Sadık (a.s) ve İmam Rıza (a.s) şakirtlerine, Masum İmamlarımızın (a.s) dönemini derk etme başarısı vermesini temenni ediyorum.

Onların her biri kendi dönemlerinde nasıl adım attılar bilelim ve ona göre hareket edelim.

İmam Hamaney’in söylediği gibi; bu 12 İmam aynı 250 yaşında ki bir adam gibi her bireri kendinden bir öncekinin yapacakları işleri tamamladı. Eğer her biri bir diğerinin yerinde olsaydı, mutlaka onun yapacağı işleri yapardı. İnşallah Allah bizlere 12 İmam’ı (a.s) bir yerde tanımayı  nasip eder.

0
0% (نفر 0)
 
نظر شما در مورد این مطلب ؟
 
امتیاز شما به این مطلب ؟
اشتراک گذاری در شبکه های اجتماعی:

latest article

İmam Ali ve Hz. Resulullah
Sahabe Ve Tabiinin Kabir Ziyareti Hakkındaki Tutumu
HZ.ALİ(A.S)IN SÖZLERİNDEN
İmam Hüseyin’i Ziyaret Etmek İçin ''14 Gün'' Pedal Çevirdi
Kerbelâ Kıyamında Kadının Rölü
İLAHî YOL GÖSTERİCİLİK - HİDAYET
İMAM MUHAMMED BAKIR (a.s)
Caferî Mezhebi
İMAM MUHAMMED BAKIR(A.S)DAN NAKLEDİLEN HADİSLER
Allah Resulü’nün (s.a.a) dilinden Hazreti Fatıma (s.a)

 
user comment