– Korsan rejim İsrail’in Lübnan’a dayattığı 33 yıllık savaşın 11. Yıldönümü kutlamaları bazı özel mesajları beraberinde getirdiği anlaşılıyor.
Lübnan topraklarının Hayyam ovası 2006 yılında işgalci siyonist rejim ordusunun tam 33 gün boyunca havadan, karadan ve denizden bombardıman ettiği, ancak Lübnan milleti ve İslamî direnişin şanlı direnişi ile karşılaştığı yerdi. Nitekim Hayyam ovası, siyonist rejim ordusunun Merkava tankları İslamî direniş güçlerince avlanarak imha edildiği yerdi ve bu yüzden bu bölge İsrail tankları mezarlığı adı ile ün yaptı.
Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah da konuşmasında bu noktayı unutmadı ve Hayyam köyü Lübnan’ın güneyinde yer alan diğer bir çok köy gibi tam 33 gün siyonist rejimin en ağır hava akınları ve topçu birliklerinin bombardımanları altında direnerek sonuçta korsan İsrail ordusunun piyade birliklerine ağır darbe indirmeyi ve zırhlı birliklerini ve özellikle bu rejimin ünlü Merkava tanklarını omuzdan fırlatılan roketlerle yakın mesafeden imha etmeyi başardı ve böylece Hayyam ovası Merkava tanklarının mezarlığına dönüştü.
Arap dünyasının usta konuşmacılarından biri olarak bilinen Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah ise her savaşta elde ettikleri her zaferden nasıl düşmanın sinirlerini bozmaya yararlanacağını da iyi bilen bir liderdir.
Lübnan Hizbullah hareketini ve İslamî direnişi tamamen yok etmek amacıyla 11 yıl önce Lübnan’a karşı geniş çaplı ve büyük bir savaşı başlatan korsan İsrail, Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın tabiri ile bu savaşta zillet ve yüzü karalıktan başka hiç bir şey elde edemedi, zira Hizbullah hareketi yok olmadığı gibi, Lübnan ve Arap dünyasında milli onur ve ihtişamı ve gücü arttı.
Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, 33 günlük savaşın 11. Yıldönümünde İslamî direnişin Hayyam ovasında elde ettiği zaferi direnişin onur ve iftiharlarından biri olarak niteledi. Nasrullah, o yıldan beri korsan İsrail hala her gün 33 günlük savaş macerasını gözden geçirdiğini ve İslamî direniş ve dağınık güçleri küçük bir alanda nasıl İsrail’in kara, hava ve denizden yürütülen geniş taarruzuna karşı direndiğini ve İsrail ordusuna, bu rejimi Araplarla yaptığı savaşların hiç birinde vurulmadığı kadar darbe indirmeyi başardığını anlamaya çalıştığını vurguladı. Nasrullah’ın tabiri ile bu büyük savaşı gözden geçirmek İsrail için 33 günlük savaşta hezimete uğramış olmak ve hedeflerine ulaşamamaktan başka hiç bir mesajı olamayacağı kesindir.
Aslında Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah boşuna da konuşmuyor. Siyonist rejimin ünlü casusluk örgütü Mossad Başkanı Yusi Kohen, Suriye savaşı üzerinden altı yıl geçtiği ve Ortadoğu bölgesi istikrarsızlığa sürüklendiği bir sırada yaptığı itirafta, bölgenin en aktif asimetrik gücü olan Hizbullah’ın gücü azalmadığı gibi ikiye katlandığını belirtiyor. Yusi Kohen şöyle diyor: şimdi dünyada İran ve Hizbullah’ı savunan ve bu bölgeye doğru hareket eden güçler ve taraflar var ve bizim ilk görevimiz bunların önünü kesmektir.
Koher ayrıca Amerika Başkanı Donald Trump’ın tutumuna işaretle Washington yönetiminden yararlanarak bu önemli görevi yerine getirmeleri gerektiğini vurguluyor.
Gerçi Ortadoğu bölgesinde huzursuzlukların ve kaos ortamının körüklenmesi ve bölgede dini ve etnik savaşların yaygınlaştırılması ve yine tekfirci IŞİD terör örgütü gibi terör örgütlerinin türemesinin amacı Ortadoğu’da korsan rejim İsrail’in güvenliğini temin etmektir, ama yine de Amerika’nın bu tür planlarına karşı direniş ve savaşlar, bölgede stratejik bir asimetrik ordu ölçeğinde askeri güçlerin zuhur etmesine yol açtığı ve Amerika ve İsrail’e ve bu ikilinin beslediği teröristlere karşı savaşarak gücünü ikiye katlamasına vesile olduğu gözleniyor. Bu güçlerin en bariz örneği ise Lübnan Hizbullah hareketidir. Yine Hizbullah hareketinin bu konuma geldiğinin en iyi delili, Suriye’de başta Halep olmak üzere, IŞİD ve El Nusra terör örgütlerinin işgalinden bulunan bazı bölgelerin bu canilerin işgalinden kurtarılmış olması ve yine geçenlerde Lübnan’ın doğusunda Arsal bölgesinin İslamî direniş ve Hizbullah’ın eliyle kurtulmasıdır.
Şimdi siyonistler Lübnan’a dayattıkları 33 günlük savaşın sona erdiği ve 1701 sayılı kararname yayımlanarak Lübnan’ın güneyinde ateşkes sağlandığı günden beri Hizbullah hareketi sadece Lübnan’da değil, artık tüm bölgede gücünü kat kat arttırdığının bilincindedir. Bu yüzden Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah açıkça 11 yıldan beri yeni bir savaşın başlamamasının sebebi, İsrail’in BM güvenlik konseyinin 1701 sayılı kararnamesi ve ateşkes anlaşmasına saygı göstermesi değil, sadece İsrail’i saran dehşet ve korku olduğunu belirtiyor, ki bu da bir nevi İslamî direniş güçleri ile İsrail ordusu arasında dehşet dengesidir. Bunun anlamı ise İsrail’in Lübnan’a yeniden saldırmak istediğinde çok ağır ve ölümcül bedel ödemek zorunda olmasıdır, zira yeni bir savaş sadece işgal altındaki Filistin’in kuzeyi ile sınırlı kalmayacak ve İsrail’i kuzeyden güneye doğru, tümüyle saracaktır. Çünkü İsrail sadece zor dilinden anlayan bir rejimdir.
Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah 33 günlük savaşın 11. Yıldönümünde İsrail toplumuna açık ve net bir mesaj gönderiyor ve siyonist rejimin ne elde ettiyse zor ve silahla elde ettiğini ve bu yüzden zordan başka bir dilden anlamadığını belirtiyor. Nasrullah İsraillilere hitaben manadar bir cümlede şöyle diyor: Biz defalarca vurguladık ve gücümüzü Lübnan’da ordu, millet, direniş denkleminde koruyacağımızı söyledik. Ardından İsrail karşısında daha büyük bir duvar oluşacak ve siyonistlerin korkusu daha da büyüyecek ve ardından dünya bize saygı gösterecektir.
Nasrullah bu dehşet dengesi İsrail’in Lübnan’a karşı yeni bir savaşı aklının ucundan bile geçirmemesine yol açtığını vurguluyor.
Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah konuşmasının devamında ABD Başkanı Donald Trump’ın sözleri ile alay ediyor. Trump Amerika yönetimi tekfirci terör ve IŞİD ile mücadelede Lübnan yönetiminin yanında yer aldığını iddia etmişti. Nasrullah bu konuda şöyle diyor:
Trump, Hizbullah hareketi Lübnan yönetiminin bir parçası olduğunu bilmiyor. Trump Lübnan yönetimi şimdiye kadar asla IŞİD ile savaşmak üzere askeri sahaya çıkmadığını da bilmiyor.
Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Amerika’nın Hizbullah hareketini kuşatma altına almak için bankalara ve mali kurumlara baskı yapması bu hareketi asla etkileyemeyeceğini de vurguluyor. Trump’ın seçim kampanyalarında Obama ve Hillary Clinton’u IŞİD’in kurucuları ilan ettiğini hatırlatan Nasrullah, bölgede terörün başı Amerika ve İsrail olduğunu ifade ediyor.
Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’a göre asıl Lübnan İslamî direniş güçleri 2000 yılında Lübnan’ın güneyini siyonist rejimin işgalinden kurtarmak ve 2006 yılında 33 günlük savaşta korsan İsrail’i bozguna uğratmak sureti ile ABD dönem Dışişleri Bakanı Condoliza Rice’in 2006 yılında Beyrut’ta ilan ettiği yeni büyük Ortadoğu projesini bozguna uğrattığını ve sonuçta bugün Lübnan Hizbullah hareketine bağlı güçler Ortadoğu bölgesinin en muktedir askeri gücüne dönüştüğünü vurguluyor.
Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah İslamî direnişin İsrail karşısında taktiksel gücünü bu rejimin yüzüne vurmak için Tel aviv’in Hizbullah korkusu ile Hayfa kentindeki amonyak depolarını boşaltmasını örnek gösteriyor. Zira bu depolar Lübnan’a dayatılacak muhtemel bir savaşta İslamî direnişin füzelerinin hedefi olabilirdi. Ancak Nasrullah bir kez daha İsrail’e karşı psikolojik muharebeye yönelerek siyonist rejim elebaşılarına aynı zamanda İsrail’in tam göbeğinde olan Dimona nükleer tesislerine de bir çare düşünmelerini, zira bu tesisler Hayfa’daki amonyak depolarına nazaran kat kat daha fazla tehlike arz ettiğini vurguluyor.
Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah bu hareketi siyasi partilerin üstünde bir teşekkül olarak tanımlıyor ve bu noktadan hareketle Lübnanlı tüm siyasi kanatları bu ülkenin milli çıkarlarını koruma çerçevesinde hareket etmeye davet ederek Amerika yönetiminin Hizbullah hareketini terörist bir güç olarak tanıtma çabalarından mesafeli durmalarını istiyor.
Nasrullah yine ulusalcı bir açıdan yaklaşarak Lübnan yönetimini ve siyasi partilerini Suriye’deki gelişmelerin gerçeklerinin gözetlemelerini ve Şam yönetimi ile Beyrut yönetimi arasındaki ilişkileri yeniden başlatmalarını istiyor, çünkü bu durum Suriye’nin maslahatından ziyade Lübnan maslahatını içerdiğini ve Lübnan’ın resmi düşmanı telakki edilen İsrail’in dışında tek karayolu irtibatı Suriye toprakları üzerinden olduğunu ve Lübnan kendi güvenliği ve sanayi ve tarım ürünlerinin ihracatı için Ürdün ve Irak’a uzanan Suriye güzergahına muhtaç olduğunu vurguluyor.
Bu arada Hizbullah hareketinin Lübnan’ın doğusunda yer alan Arsal dağlık bölgesinde tekfirci El Nusra cephesi adlı terör örgütüne karşı zaferlerinden sonra şimdi Lübnan ordusunun IŞİD aleyhinde operasyonu gündemdedir ki bu da kesinlikle Suriye ve Lübnan orduları arasında kesin koordinasyonu gerektiriyor. Ancak Amerika güdümünde hareket eden bazı Lübnanlı politikacılar iki ülkenin orduları arasında her türlü koordinasyonu engellemeye çalışıyor. Oysa bu durum Lübnan ordusuna telafisi mümkün olmayan hasarlara yol açabileceği anlaşılıyor.
Ancak Lübnan ordusu ile tam koordinasyon içinde hareket eden Hizbullah hareketi, Lübnan ordusunun ülkenin doğusunda tekfirci IŞİD terör örgütüne karşı her türlü askeri operasyonu başlatmadan önce Suriye ordusu ile koordinasyon sağlamasını ve böylece operasyonun başarısını güvence altına almasını istiyor.
Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah Lübnan’ın işgal edilen bölgelerinde IŞİD’e karşı zaferin ancak operasyonun zamanına ve süresine bağlı olduğunu ve IŞİD’in bu bölgelerden sökülüp atılması da kesin olduğunu kaydediyor.
Öte yandan Suriye ve Irak’da yaşanan gelişmeler ve Irak ordusu ve Haşed-ul Şaabi güçlerinin Musul ve Irak – Suriye sınırında IŞİD’e indirdiği darbelerin ardından Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah IŞİD’in Irak’ın batısı ve Suriye’nin doğusunda sözde hilafet planı tamamen bozguna uğradığını ve örgütün dosyası pek yakında tamamen kapanacağını vurguluyor. Nitekim bu yüzden hatta Amerika bile Rusya ile siyasi müzakerelere girerek Suriye’deki çıkarlarını korumaya çalışıyor. Nasrullah bu şartlara işaretle Suriye nizamının devrilmesi üzerine hesap açan tüm Lübnanlı siyasi taraflara da hesaplarını yeniden gözden geçirmelerini ve Lübnan ordusu ve devleti ülkenin milli maslahatı ve güvenliği için Suriye ordusu ve devleti ile irtibata geçmesine müsaade etmelerini istiyor.
Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah İsrail’in dayattığı 33 günlük savaşın 11. Yıldönümünde düzenlenen törende yaptığı konuşmada tüm dünyaya, devletlere, uluslararası kurum ve kuruluşlara ve insani yardım alanında faaliyet yürüten örgütlere hitap ederek Yemen’e dayatılan savaş ve zalimane kuşatmaya son verilmesi için acil müdahale çağrısında bulunuyor. Yemen’e dayatılan zalimane savaşta şimdiye kadar binlerce sivil hayatını kaybetti, on binlercesi yaralandı ve milyonları aşan Yemenli vatandaş mülteci durumuna düştü.
Bu arada siyonist rejim eğitim Bakanı Neftali Benet, Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın konuşmasına gösterdiği tepkide bu rejimin şimdiki maslahatı Hizbullah ile her türlü savaştan kaçınmakta olduğunu belirtti. Siyonist Bakan Benet, Lübnan Hizbullah hareketi ile her türlü savaş durumunda Lübnan devleti ve tüm erkanlarına ağır darbe indirerek yok edeceği iddiasında bulundu. Oysa Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, İsrail rejimi Hizbullah ile yüzleşmekten çekineceğini, çünkü böyle bir yüzleşmenin onlara nasıl bir ağır bedel ödeteceğini bildiklerini belirtmişti. Nasrullah Tel aviv’in direnişten korkusunun sebebi bu rejimin acizliği olduğunu, bu rejim eskiden Lübnan milleti ve devleti ile alay ettiğini, ancak bugün Lübnan milleti ve direniş morali en yüksek düzeyde olduğunu ve eğer İsrail bu alanda rekabete kalkışacak olursa, mutlaka hezimete uğrayacağını vurguladı.
Korsan İsrail genel kurmay Başkanı Gadi Aizenkot ise Hizbullah hareketi İsrail ordusunun önceliklerinin başında yer aldığını açıkladı. Siyonist komutan, temel öncelikleri Kuzey cephesi olduğunu ve bu cephe için savunma ve taarruz planları hazırladıklarını kaydetti.
Hizbullah hareketi şu anda Suriye savaşı ile uğraştığını belirten Aizenkot, İsrail bu meselenin onları kandırmasına asla izin vermeyeceğini, Hizbullah çok ağır ve karmaşık bir durumda olduğunu ama buna karşın İsrail ordusu bu harekete karşı savunma ve taarruz planları hazırladığını ifade etti.