Süfyani’nin ayaklanması zuhur döneminin en önemli alametlerindendir. Rivayetlerden anlaşılan o ki Süfyani adındaki biri o zamanda Mehdevi karşıtı en önemli hareketi yönetecektir. Bu araştırmaya göre, büyük ihtimalle Süfyani’nin adı Osman’dır. Onun soyu hakkında birkaç ihtimal bulunmaktadır; Süfyan adındaki bir yere intisap etmek, Süfyan ismindeki bir kişiye intisap etmek, Ebu Süfyan bin Harb’e mecazi intisap, Ebu Süfyan bin Harb’e hakiki intisap ve batılı bir soya intisap etmek bu ihtimallerdendir. Bunların arasından Süfyani’nin Beni Ümeyye’ye ve Ebu Süfyan bin Harb’e hakiki intisabı önemli sayıda rivayet tarafından teyit edilmektedir. Beni Ümeyye’nin soyunun Rum’a intisabı da önümüzdeki konular içinde incelenecektir.
Giriş
Süfyani ayaklanması –Ehlibeyt rivayetlerine göre- Hazreti Mehdi’nin zuhurunun yakınlığını bildiren en önemli alametlerdendir. Birçok rivayette bu ayaklanma, zuhurun kesin alametlerinden sayılmıştır. Süfyani ile ilgili rivayetlerin sayısı ve itibarı bu alamet hakkında hiçbir şüphe bırakmamaktadır.
Birçok kanıt göstermektedir ki Süfyani, fikri ve siyasi bir hareket için sembolik bir isim değildir. Birçok kişiye uyarlanacak genel bir isim de değildir; aksine özel bir kişiye işaret etmektedir ki zuhur asrında ayaklanacak ve bazı bölgeleri ele geçirecektir. Onun hareketi, hidayetçi Mehdevi hareketin karşısındadır ve sonunda mevud Mehdi tarafından öldürülecektir.
Süfyani’nin Adı
Bir rivayette Süfyani’nin adı sorulmuştur; İmam Sadık’ın (a.s) cevabı düşünmeye değerdir. Ebu Mansur Beceli diyor ki: İmam Sadık’tan (a.s) Süfyani’nin ismini sordum. Hazret buyurdu: Onun ismini ne yapacaksın? Şam’ın beş bölgesi Dımeşk, Humus, Filistin, Ürdün ve Konnesrin’e musallat olduğunda zuhuru bekleyin. Dedim ki, dokuz ay mı hükümet edecek? Buyurdu: Hayır, on sekiz ay hükümet edecek ve bir gün dahi ona eklenmeyecektir.
Bu rivayete göre, İmam Sadık (a.s) Süfyani’nin ismine teveccüh etmeyi faydalı görmemiştir. Bu rivayetten şu sonuç çıkarılabilir; Süfyani’nin ismi hakkında konuşmak faydalı değildir ve hatta uygunsuz sonuçları da olmayabilir.
Bu rivayetin senedi oldukça zayıftır. Bu senet, Muhammed bin Ali el-Kufi ve el-Huseyn bin Süfyan’ın senet zincirinde bulunmalarından ötürü zayıftır. Bu hadisin delaleti de zikredilen nokta hususunda da zayıftır. Süfyani’nin isminin açıklanmamasının birçok nedeni olabilir ve zikredilen hususla sınırlı değildir.
Buna karşılık diğer bir rivayette Süfyani’nin ismi Osman bin Anbese olarak tanıtılmıştır. İmam Sadık (a.s) Emirülmüminin’den naklen şöyle buyurdu: Ciğer yiyen kadının oğlu kuru topraklardan kıyam edecektir; geniş omuzlu, haşin yüzlü ve büyük başlı bir adamdır. Yüzünde çiçek hastalığı izleri vardır. Onu gördüğünde biz gözünün kör olduğunu zannedersin. Onun ismi Osman’dır ve babasının ismi Anbese’dir ve Ebu Süfyan’ın soyundandır. (Onun ayaklanması devam edecektir) ta ki emniyeti ve akan çeşmeleri olan bir toprağa ulaşacaktır ve oranın minberine oturacaktır.
Bu rivayetteki önemli nokta, Süfyani’nin Ebu Süfyan’ın neslinden olduğunun ve isminin Osman bin Anbese olduğunun açıkça belirtilmiş olmasıdır. Bu hadisin senedinin sorunu, Muhammed bin Ali el-kufi Ebu Sümeyye’dir; zayıftır ve guluv ile itham edilmiştir. Bu yüzden bu hadisin de senedi zayıftır.
Elbette bu hadisin zaafı telefi edilebilir. Kafi kitabında bu konu ile ilgili iki hadis nakledilmiştir. Bu iki hadis, zuhurun eşiğinde semavi ve şeytani bir feryadın muhtevası hakkındadır. Muhammed bin Ali Halebi İmam Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğunu naklediyor: Beni Abbas’ın ihtilafı kesin işlerdendir ve nida kesin şeylerdendir ve Kaim’in kıyamı kesin işlerdendir. Dedim ki: Nida nasıldır? Buyurdu: Gökten nida eden biri günün başında feryat edecektir: Gerçekten Ali ve Şiası saadete erenlerdendir. Sonra buyurdu: ve günün sonunda bir nida eden feryat edecektir: Gerçekten Osman ve Şiaları saadete erenlerdendir.
Bu rivayetin senedi sağlamdır. İbn Fazzal’dan maksat, Hasan bin Ali bin Fazzal’dır; Fetehi’dir ama sikadır. Ebu Cemile, Mufazzal bin Salih’tir; İmamidir ve araştırmaya göre sikadır.
Bu hadiste, Emirülmüminin Ali ve Şialarının hakkaniyetini haykıran semavi nida karşısında şüphe ve sapıklık icat etmek için başka bir nida feryat ediyor ve hakkın Osman ve Şialarında olduğunu söylüyor. Kafi’de gelen diğer bir rivayet de bu hadisin içeriğinin benzerini naklediyor.
Zikredilen rivayetin benzerini Şeyh Tusi sahih senetle naklediyor: Ebu Hamza Somali diyor ki: Ebu Abdillah’a (İmam Sadık) dedim ki: Ebu Cafer (İmam Bakır) buyuruyordu ki: Süfyani’nin çıkışı kesindir; gök nidası kesindir; güneşin batıdan doğuşu kesindir ve başka şeylerin de kesin işlerden olduğunu belirtiyordu. Ebu Abdillah buyurdu ki: Beni filaninin ihtilafı kesindir; Nefs-i Zekiye’nin katli kesindir; Kaim’in kıyamı kesindir. Dedim ki: Nida nasıldır? Buyurdu ki: Gökten nida eden biri günün başında feryat edecektir: Gerçekten Ali ve Şiası hakladır; şöyle ki tüm kavimler onu kendi dilinde duyacaktır. Daha sonra İblis yerden feryat edecektir ki hak Osman ve Şiası iledir. O zaman batıl ehli olanlar şüpheye düşeceklerdir.
Ali bin Muhammed bin Kuteybe Nişaburi, İmami’dir ve araştırmaya göre sikadır. Buna göre bu hadis sahihtir. Şeyh Tusi bu rivayeti başka bir senetle ve ibaretlerdeki bazı farklarla kendi kitabında nakletmiştir.
Bu rivayette Osman ismine dikkat edin. Bu muteber aktarımlarda Osman’dan maksat, Osman bin Anbese, yani Süfyani olabilir. Bu ihtimali sahih senetle Şeyh Saduk tarafından nakledilen diğer sahih bir rivayet teyit ediyor. Ebu Hamza Somali diyor ki: Ebu Abdillah’a arz ettim ki Ebu Cafer şöyle buyuruyordu: Süfyani’nin çıkışı kesin şeylerdendir. Bana buyurdu: Evet, Beni Abbas’ın ihtilafı da kesindir, Nefs-i Zekiye’nin öldürülmesi de kesindir, Kaim’in kıyamı da kesin şeylerdendir. Dedim ki: o nida nasıl olacaktır? Buyurdu ki: Gökten nida eden biri günün başında feryat edecektir: Gerçekten Ali ve Şiası hakladır; daha sonra İblis -Allah ona lanet etsin- günün sonunda feryat edecektir ki hak Süfyani ve Şiası iledir. Bu sırada batıl ehli şüpheye düşecektir.
Görüldüğü gibi bu rivayet, önceki rivayetler ve Kafi’nin rivayeti ile çok benzerdir. Bu rivayetler arasında içerik bakımından tek fark şudur ki son rivayette Osman yerine Süfyani tabiri gelmiştir. Bu rivayet şunu gösteriyor ki ya İmam bazı bayanlarında Osman yerine bu tabiri kullanmıştır veya bu rivayetin ravisi Osman isminden maksadı böyle anlamıştır; yani İmam’ın Osman’dan maksadının Süfyani olduğunu anlamış ve rivayeti naklederken Osman yerine Süfyani demiştir. Her halükarda bu rivayetin senedinin sahih olduğu göz önüne alındığında, Süfayni’nin isminin Osman olduğu ihtimali güç kazanıyor.
Elbette zikredilen muteber rivayetlerde Osman’dan maksadın Ehl-i Sünnetin üçüncü halifesi Osman bin Affan olama ihtimali de bulunmaktadır; zira ki Numani’nin el-Gaybe kitabında gelen bir rivayet bu ihtimali teyit ediyor. Bu rivayette Şeytan’ın nidasının muhtevası şöyle anlatılıyor: Abdullah bin Sinan diyor ki: İmam Sadık’ın (a.s) huzurunda idim. Hamdan kabilesinden birinin o hazrete şöyle dediğini duydum: Amme (Ehl-i Sünnet) bize işkâl ediyor ve diyor ki sizler gökten bir nida edenin bu işin (imametin) sahibinin adını feryat edeceğine inanıyorsunuz. İmam yaslanmıştı, öfkelendi ve oturdu. Sonra şöyle buyurdu: Benden nakletmeyin, ama babamdan nakledin ve onda sizin için bir sorun yoktur. Şahitlik ediyorum ki babamdan işittim ki şöyle buyurdu: Bu, Allah’ın kitabında açıktır; zira buyuruyor ki: “Eğer dilersek gökten bir alamet onların üzerine indiririz de boyunları onun karşısında eğilir.” O gün yeryüzünde hiç kimse geriye kalmayacaktır; ancak tevazu edip teslim olacaktır; gökten o sesi işittiğinde ki Ali bin Ebi Talip ve Şiaları hakladır, diyecektir. Sonra buyurdu: Ertesi gün İblis göğe çıkacaktır, zemin ehlinin gözünden kayboluncaya kadar ve feryat edecektir: Gerçekten hak Osman bin Affan ve Şialarıyladır. O mazlum olarak öldürülmüştür; öyleyse onun kanını isteyenlerden olun.
Bu rivayetin senedi muvassaktır. Numani bu metnin başka bir senetle de nakledildiğini belirtiyor. Bu kaynakta yer alan diğer bir rivayette, bu nakle benzer, Osman bin Affan değil de sadece Osman ismi gelmiştir; ama onun mazlum öldürüldüğü de zikredilmiştir.
Bu iki grup rivayetler arasında taaruz vardır; bir grupta Osman’ın Süfyani olduğu ve diğer grupta Osman bin Affan olduğu belirtiliyor. Bu iki grup rivayetleri cem etmek de mümkündür; Süfyani ile ilgili rivayetler ve diğer bazı rivayetler gösteriyor ki zuhur eşiğinde Beni Ümeyye ve onların başında Süfyani, en önemli Mehedevi karşıtı hareket sayılıyor. Gök nidası hakkındaki rivayetler de bu karşıtlığı teyit ediyor. Buna göre zuhur eşiğinde sadece Süfyani söz konusu değildir; aksine onun fikri hareketi olan Emevi tefekkürü Alevi ve Mehdevi tefekkür ile mücadele etmektedir. Bu yüzden Şeytani feryatta Emevi hareketin liderlerinden biri olarak Osman bin Affan’ın da adının zikredilmesi ve aynı zamanda bu hareketin o zamanki lideri olarak da Süfyani’nin adının zikredilmesi uzak bir şey değildir.
Bu toparlamanın delillerinden biri şudur ki gök feryadının muhtevasında da böyle bir ihtilaf mevcuttur. Bazı rivayetler gök feryadının muhtevasında açıkça İmam Zaman’ın adını zikrediyor diğer bazıları Emirülmümininin hakkaniyetini açıkça zikrediyor. En son nakledilen rivayette de böyle bir toparlama söz konusudur. Bu rivayetin başında ravi İmam’a diyor ki Ehl-i sünnet bize işkâl ediyor ve diyor ki sizin inancınıza göre gök nidası imamet işinin sahibinin adını feryat edecektir; İmam, bu haberi dolaylı olarak teyit ederek gök nidasının muhtevasını şöyle beyan ediyor: Hak Ali ve Şialarıyladır. Böylece İmam bu iki söz arasında çelişki görmemiştir; yoksa gök nidasının muhtevasında İmam Zaman’ın adının olmadığını ve Emirülmüminin’in adının olduğunu açıklardı. Diğer rivayetler de incelendiğinde anlaşılıyor ki gök nidaları birkaç tanedir; rivayetlerde Recep, Ramazan ve Muharrem aylarındaki gök nidalarından haber verilmiştir. Bu bakımdan zikredilen ihtilaf, feryatların birkaç tane olduğu ve bazı rivayetlerdeki muhtevaların icmal ve tafsili ile toparlanabilir.
Yapılan incelemenin sonucu olarak, Süfyani’nin adının Osman olduğu ve ihtimalle babasının adının Anbese olduğu söylenebilir.
Süfyani’nin Soyu
Süfyani kelimesi, Süfyan kelimesi ve “ya nispet” (i) harfinden oluşmuştur. Ebu Süfyan’a mensup olana da süfyani denmektedir. Süfyan veya Ebu Süfyan’dan maksat nedir ve acaba bu nispet hakiki midir sembolik midir? Süfyani nispetinin hakiki mi yoksa mecazi mi olduğu konusu Süfyani’nin varlığının aslının hakiki mi yoksa sembolik mi olduğu konusundan farklıdır. Bu makalenin öngörüsü, Süfyani isminde hakiki bir kişinin varlığıdır. Bu öngörüye dikkatle niçin onu Süfyani adıyla adlandırmışlardır? Acaba o hakikaten Süfyan veya Ebu Süfyan’a mensup mudur veya bu adlandırma onun fikri ve davranış bakımından Süfyan veya Ebu Süfyan’a benzerliğinden mi kaynaklanmaktadır? Bu hususta birkaç ihtimal mevcuttur:
1. Süfyan adındaki özel bir yere intisap
Afganistan’da Herat şehri yakınlarında Sefyan isminde bir köy vardır ve o köyde yaşayanlara köye intisapları için Sefyani denmektedir.
Bizim konumuzdaki Süfyani’yi sözü geçen köye bağlayacak herhangi bir delil elimizde yoktur; aksine buna muhalif rivayet ve kanıtlar mevcuttur. Buna ilaveten büzüm konumuz Süfyani tabiridir, Sefyani değil.
2. Süfyan isminde bir ferde intisap
Tarihte Süfyan isminde bir ferde hakiki veya mecazi intisap, bazılarının Süfyani unvanıyla adlandırılmasına neden olmuştur. Mesela Süfyan es-Sevri’nin taraftarlarını Süfyani adlandırmışlardır. Elbette bu nispet hakiki değildir; aksine Süfyan Sevri’nin fikri ekolünü takip ettiklerinden Süfyani unvanıyla adlandırılmışlardır. Aynı şekilde “Nisa” köyünde o köye intisap için “Nisai” tabiri kullanılmaktadır; bu köyde el-Hasan bin Süfyan bin Amir adında bir kişi vardı ve onun evlat ve torunlarını ona intisapları için Süfyani adlandırmışlardır.
Zuhur döneminde kullanılan Süfayni tabirinin el-Hasan bin Süfyan bin Amir’e veya Süfyan Sevri’ye intisap etmesi uzak bir ihtimaldir ve onu teyit edecek bir kanıt bulunmamaktadır.
3. Ebu Süfyan’a mecazi intisap
Süfyani’nin suyu hakkındaki diğer bir ihtimal şudur ki Süfyani, davranış tarzı Ebu Süfyan bin Harb’e ve Beni Ümeyye’ye benzeyen bir şahıstır. Bu görüş, Süfyani’yi Ebu Süfyan bin Harb’e nispet vermektedir; ama bu nispet hakiki değildir, aksine iddiaya göre, Süfyani’nin davranış ve amel tarzının Ebu Süfyan ve evlatlarının siretine benzediği için mecazen Ebu Süfyan’a nispet verilmiştir.
Muvassak bir rivayette şöyle gelmiştir: “Hiçbir kıyam eden Süfyani’siz olmaz.” Yani her hak kıyam eden karşısında mutlaka bir Süfyani vardır. Bu hadis gösteriyor ki bazen rivayetlerde kaim ve Süfyani tabirleri mecazi manalarda kullanılmıştır. Bu mecazi kullanımda Süfyani için tasavvur edilen en yakın ve en açık mana şudur ki Süfyani’den maksat, Ebu Süfyan’ın siret ve tarzını kullanan şahıstır. Yani soy bakımından Ebu Süfyan ile ilgisi yoktur, ama fikri ve ameli siret bakımından Ebu Süfyan gibidir.
Ama bu rivayetler Süfyani’nin nispetinin mecazi olduğunu ispat etmek için yeterli değildir; zira hiç şüphesiz bu rivayetler, genel bir mecazi anlamda kullanılmıştır ve birçok mısdaka uygulanabilir. Ama bizim sözümüz herhangi bir karine olmadan Süfyani’den bahseden diğer rivayetlerdir. Bu rivayette Süfyani mecazi kullanıldı diye bu kelimenin tüm kullanımlarını mecazi bilemeyiz. Bu yüzden Süfayni’nin Ebu Süfyan’a nispetinin mecazi olduğunu ispatlamak için başka kanıtlara ihtiyacımız vardır.
Elbette denilebilir ki şimdi dünyada kendisini Ebu Süfyan’ın soyundan bilen herhangi bir grup tanınmamaktadır. Ama bu ihtimal, Ebu Süfyan’ın hakiki neslinin varlığını ret etmiyor; gerçi onların soy teşekkülleri zayıftır. Buna karşılık Emevi siretine yönelmiş gruplar bizim zamanımızda mevcuttur. Tekfiri ve cani Işid hareketinin bazı üyeleri kendilerini açıkça Beni Ümeyye taraftarı tanıtmaktadırlar ve bazıları kendilerini Süfyani olarak tanıtmışlardır. Amel bakımından da kendilerini Beni Ümeyye’ye benzetecek hiçbir cinayetten kaçınmamışlardır. Bu tür kanıtlar da bugünlerde çokça görülmektedir ve Süfyani’nin Beni Ümeyye’te mensup bir fert değil de onun tefekkürünü ve tarzını taşıyan biri olduğu tezini güçlendirmektedir.
4. Ebu Süfyan bin Harb’e hakiki intisap
Bazı rivayetlere göre Süfyani, Muaviye’nin babası ve Beni Ümeyye’nin büyüğü Ebu Süfayn bin Harb’e mensuptur.
Bu görüşün delili, nakledilen birçok rivayettir:
Süleym bin Kays’ın kitabında Emirülmüminin’den nakledilmiştir ki Muaviye’ye yazdığı mektubunda İmam Mehdi (a.f) karşısında duracak onun neslinden bir evladına işaret ediyor. Muaviye neslinden bu evlar için resmedilen davranış tarzı Süfyani ile tamamen uyuşuyor.
Süleym bin Kays’ın kitabı bazı tahriflere uğradığı ve bazı eklemeler yapıldığı için onun münferit hadisleri kabul edilemez. Ama sözü edilen hadisin muhtevası sadece onun naklettiği muhtevalardan değildir. Aksine birçok rivayet Süfyani’yi Ebu Süfyan’ın soyundan bilmiştir.
Şeyh Tusi el-Gaybet kitabında Emirülmüminin’den naklen “Ciğer yiyen kadının çocuğu”nun zuhur eşiğinde kuru topraklardan (Yabis vadisinden) kıyamı haber verilmiştir. Bu hadisin bir benzeri tabirlerdeki bazı farklarla İmam Bakır’dan (a.s) Numani’nin el-Gaybet kitabında nakledilmiştir.
Bu iki rivayette açıkça Süfyani’nin adı kullanılmamıştır; aksine “Ciğer yiyen kadının çocuğu”nun kıyamından bahsedilmiştir ki diğer rivayetlerin içeriğine dikkatle Süfyani’yle uyuşmaktadır. Ciğer yiyen kadın, Muaviye’nin annesi ve Ebu Süfyan’ın eşi Hinde’nin vasfıdır; onun emriyle Peygamberin amcası Hazreti Hamza bin Abdulmuttalib’in kalbi Uhut savaşında göğsünden çıkarılmış ve onun tarafından dişlenmiştir. Ciğer yiyen kadının çocuğu tabiri açık bir şekilde Süfyani’nin Ebu Süfyan bin Harb’e intisabında zahir olmaktadır.
Elbette her iki rivayetin de senedi zayıftır. Şeyh Tusi’nin senedindeki birçok kişi meçhuldür ve Numani’nin senedindeki kişilerin tümü ya meçhuldür veya zayıftır. Buna rağmen biliyoruz ki bir rivayetin senedinin zayıf olması onun meçhul olduğu anlamına gelmez ve söz konusu ihtimalin teyidinde kullanılabilir; özellikle onun zaaf yönü, bazı kişilerin meçhul olması ise ve zaaflarına tasrih edilmemişse.
İmam Seccad’dan (a.s) nakledilen diğer bir rivayette Süfyani, Muaviye bin Ebi Süfyan’ın kardeşi Utbe bin Ebi Süfyan’ın evladı olarak tanıtılmıştır. Bu ihtimale göre, Süfyani Utbe bin Ebi Süfyan’ın vasıtasız evladı değildir; zira Utbe bin Ebi Süfyan’ın ölümünden asırlar geçmiştir; aksine maksat Süfyani’nni onun soyundan olduğudur. Buna ilaveten bu hadis mürseldir ve senet zinciri kâmil değildir. Onu tek ravisi Hazlem bin Beşir de meçhuldür; bu yüzden senedi zayıftır. Bu hadisin diğer sorunu Süfyani’nin Muaviye neslinden olduğunu belirten önceki diğer iki rivayetle çelişkilidir.
Bu nispeti Ammar bin Yasir’den nakledilen başka bir rivayette ulaştırmaktadır. Bu rivayette “Ebu Süfyan ailesinden bir kişi” tabiri kullanılmıştır. Bu rivayetin de senedi zayıftır.
“Ciğer yiyen kadının çocuğu”, “Utbe bin Ebi Süfyan evlatlarından” ve“Ebu Süfyan ailesinden bir kişi” tabirlerinin Süfyani hadislerinin ravi ve kâtipleri tarafından eklenme ihtimali de vardır; Süfyani tabirinin tefsiri ve tatbiki amacıyla rivayetlere sokulmuş olabilirler. Diğer bir tabirle, rivayetlerde gelen Süfyani tabiridir ve Ebu Süfyan ailesinden olmayan kişilere de uygulama imkânı bulunmaktaydı, ama rivayetlerin yazılma ve nakil dönemi var olan atmosferin ravi ve katiplerde oluşturduğu zihniyet itibariyle Süfani’nin Ebu Süfyan’ın soyundan olduğunu belirtme gereğini duymuşlardır. Sonuç olarak onlar açıklama ve tatbik amacıyla Süfyani tabirinin yanında diğer eklemeleri yapmışlardır.
Bu ihtimalinin incelenmesi için bu hadislerin Şia’nın muhtelif hadis kaynaklarındaki muhtelif nüshalarına bakıldı; ama zikredilen vasıflar tüm nüshalarda gelmiştir ve aynı şekilde nakledilmiştir. Bu yüzden kanıtı olmayan bir ihtimalden dolayı bu vasıfları rivayetlerin metninden çıkarmayız. Buna ilaveten başka rivayetler de bu muhtevayı başka ibaretlerle teyit etmektedir.
Mesela şu rivayete dikkat edin: Biz ve Ebu Süfyan evlatları iki aileyiz ve Allah için birbirimizle düşmanlık ediyoruz. Biz dedik ki: Allah doğru demiştir ve onlar dediler ki: Allah yalan söylemiştir. Bu yüzden Ebu Süfyan Allah Resulüyle, Muaviye ali bin ebi Talip’le ve Yezit bin Muaviye Hüseyin bin Ali ile savaştı ve Süfyani de Kaim ile savşacaktır.
Bu rivayetin senedi de zayıftır. Elbette Emevi hareketi ile Ehlibeyt’in (a.s) mücadele ve karşıtlığı hiç kimse için saklı değildir. Ama senedin zaafından dolayı bu hadisin ayrıntılarını, Süfyani’nin Beni Ümeyye’ye intisabı gibi, ispat etmek zordur; fakat teyit amacıyla kullanılabilir.
Bu hususta daha başka rivayetler de vardır, ama genel olarak bakıldığında gerçi bu rivayetlerin senedi zayıftır ve tek tekine itimat edilemez; ama bu muhtevanın muhtelif senet ve tabirlerle nakledilmesi Süfyani’nin Ebu Süfyan bin Harb’in soyundan geldiğini güçlendiriyor.
Bu görüşün diğer bir kanıtı şudur ki tarih boyu Beni Ümeyye neslinden kişiler Süfyani unvanıyla kıyam etmişlerdir. Mesela Abbasilerin hilafetinin başında Ebu Muhammed Süfyani adında biri 132 h.k yılında Abbasiler aleyhine kıyam etmiştir. Buna benzer birçok kişi Süfyani adıyla kıyam etmiştir.
5. Batıya intisap
Süfyani’nin vasıflarını beyan eden bazı rivayetlerden Süfyani’nin Avrupalı bir soydan olduğu sonucu çıkarılabilir. Aşağıdaki rivayet bu grup nakillerdendir: Süfyani, Rum topraklarından boynunda haç asılı olarak ve onlardan biri unvanıyla gelecektir.
Rum topraklarından boynunda haç asılı olarak gelemsi onun batılı olduğu hususunu teyit edebilir.
Bu rivayetin senedi zayıftır. Buna ilaveten senet zinciri Masumlarda bitmiyor.
Her halükarda bu ve benzeri rivayetler ile Süfyani’nin batılı olduğunu ispatlamak oldukça zordur.
6. Beni Ümeyye ve Batıya intisap
Bazı araştırmacılar Beni Ümeyye’nin soyunu araştırarak onların soyunun Kureyşli olduğunu inkar etmeye ve onlara Rum soyunu atfetmeye çalışmışlar. Süfyani’nin Beni Ümeyye’ye hakiki nispeti görüşünü kabulle onun batılı olduğu görüşü de bu ihtimalle ispat edilmiş oluyor. Emevilerin ceddi olan Ümeyye’nin soyu incelendiğinde görülüyor ki o, Abdumenaf’ın oğlu Abduşems’in rumlu kölesidir ve onu daha sonra azat etmiştir. Buna göre Ümeyye ve ona tabi olarak Emeviler asaleten Kureyşli ve Arap değillerdir; ama yanlışlıkla ona mensup olmuşlardır, onlar asaleten Rumlu ve batılıdırlar.
Sonuç
Geçen konulardan elde edilen sonuca göre, Süfyani’nin ismi büyük ihtimalle Osman’dır ve onun soyu hakkında en güçlü ihtimal, soy bakımından Muaviye bin Ebi Süfyan’ın babası Ebu Süfyan bin Harb’e mensup olduğunu belirten ihtimaldir. Buna göre emeviler zuhur eşiğinde kudrete ulaşacaklardır ve onlar arasından Süfyani büyük bir ayaklanmaya liderlik edecektir ve en önemli Mehdevi karşıtı cephedir. Beni Ümeyye’nin soy bakımından batıya intisabı kesin değildir.