Allah’tan gayrı”sına ilgi duyup O’ndan gayrısına yönelmek insanı zulmani ve nurani perdeler gerisinde bırakır.
İnsanın Yüce Allah’ı unutup dünyaya yönelmesine sebep olursa, dünyevi işlerin tamamı zulmani örtü oluyor demektir, -bu durumda- maddi âlemlerin tamamı zulmani perdeler olurlar. Ama eğer, Hakka yönelme ve “sonunda herkesin gideceği yer” olan ahiret yurduna ulaşma vesilesi olursa zulmâni örtüler nuranî örtülere dönüşürler. “Allah’tan gayrısından kopma”nın kemali -en mükemmel hali- ister zulmani ister nurani olsun, bütün perdelerin kalkması, bir kenara itilmesidir. Ancak bu durumdadır ki “Azamet Madeni” olan ilahi konuk evine girebilmek mümkün olacaktır. İşte bu nedenledir ki bu duada Allah Teala hazretlerinden “görebilme yeteneği” ve “kalbi nuraniyet” talep etmektedirler ki nurani perdeleri yırtarak “Azamet Madeni”ne ulaşabilsinler: “…gönül gözleri nur perdelerini aşıp Azamet ve celal madenine ulaşabilsin ve canlarımız senin yüce ve mukaddes dergâhına ait olabilsin.”
Ama zulmani hicapları henüz yırtamamış olan ve bütün dikkatini tabiat alemine yöneltmiş bulunan ve Allah korusun, “Allah’tan sapmış” olan ve esasen dünya ötesinden ve ruhaniyet aleminden habersiz olup tepetakla tabiat alemine gömülmüş bulunan ve hiçbir zaman nefsini temizleyip kendisini düzeltme gibi bir kaygı ve telaşa kapılmayıp kendisinde ruhani ve manevi bir güç ve hareket oluşturmayan, kalbinin üzerine siyahlık germiş olan kara perdeleri kenara itmeyen kimse ise zulmaniyetin son -ve en kalın- perdesi olan “esfelussafiliyn (aşağılıkların en aşağlığı)’dedir: “… sonra da aşağıların aşağısına çevirdik…”[1]
Halbuki Rabbu’l-Âlemin hazretleri (cc) insanoğlunu en yüce makam ve konumda yaratmıştır: “… doğrusu biz insanı en güzel bir biçimde yarattık…” [2]
Nefsinin istek ve tutkularına uyan ve kendisini bildi bileli zulmâni tabiat aleminden başka bir şeye eğilim duymayıp; bu karanlık ve kirli dünyanın dışında başka bir yer ve dünyanın da bulunabileceğini hiç düşünmeyen kimse zulmani perdeye gömülmüş ve “…o, yeryüzüne meyletti (aşağılığı seçti) ve nefsinin istek ve tutkusuna uydu…”[3] buyruğunun canlı örneği olmuştur. Zulmani perdeyle örtülü günaha bulaşmış kalbi, günah ve isyankârlığının çokluğu neticesinde sıkkın hale gelmiş ruhu bozulmuş moraliyle Hak Teala’dan (cc) uzak düşen ve hakikati görebilecek göz ve aklını körelten kimse; “Allah’tan gayrısından kopma” şöyle durdun; bu “nefsine uyma ve dünyaya eğilim duyma”larla, zulmani hicap ve karanlık perdelerden bile kurtulamaz.
-Böyle birinin- Allah’ın velilerinin makamını inkar etmemesi; berzah alemlerini, sıratı, ölümden sonra dirilişi ve ahireti, kıyameti, hesabı, Kitab’ı, cennet ve cehennemi masal telakki etmemesi bile hüner sayılır! -Yoksa- insan; günah işleme ve dünyaya gönül verme neticesinde bu hakikatleri inkar edecek, evliyanın makam ve derecelerini inkara kalkışacak noktaya -da- gelebilmektedir; hem de evliyanın makam ve dereceleri dua ve münacaatlarda geçen şu birkaç cümleden ibaret olduğu halde!
1-Tin, 5.
2-Tin, 4.
3-A’raf, 176