İran İslam Cumhuriyeti ve Filistin davası arasındaki ilişkinin doğası, niteliği, ciddiyeti ve etkinliği hakkında pek çok kişinin zihninde soru işaretleri bulunuyor. Bazı Arap yöneticiler Filistinlilere maddi, manevi hatta siyasi destek bile sağlamaktan acizken, Filistin davasına destek konusunda İran parlayan bir yıldız konumunda görünüyor. İran'ın bu davayı etkili, gerçek ve kararlı bir şekilde desteklemesi, bu yıldızın yükselişine katkı sağlıyor.
Bazı Arap liderlerinin sorguladığı bu konu hakkındaki soruların gerçek cevabını arıyorsak, Hamas Hareketi Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'nin, İran Rehberi Ali Hamanei'ye* yönlendirdiği konuşmayı dikkatli bir şekilde okumalıyız. Zira bu konuşma, hâlihazırda İsrail ve Amerika tarafından programlı ve sistematik olarak saldırıya maruz kalan davanın karmaşık bir aşamada olması nedeniyle son derece hassas bir zamanda geldi. Bu arada, bazı Arap liderlere de Filistin davasının tasfiyesi ve bu sayfanın kapanması üzerine yazılan senaryoların sunumu sırasında platformu yönetme görevi verildi.
Ancak Heniyye'den gelen açıklama, İslam Cumhuriyeti gibi şerefli destekçilerinin var olduğu sürece, davanın hala canlı olduğunu açıkça ortaya koyuyor. İsmail Heniyye, İran Rehberinin liderlerini yönlendirme yeteneğine dikkat çekerek İran'ın rolünü değerlendirdi. Heniyye konuşmasında şunları vurguladı: “Filistin davasını yok etme projesine karşı, İslam Cumhuriyetindeki liderleri yönlendirme konusundaki büyük rolünüze derin bir şekilde inanıyorum. “Heniyye şöyle devam etti: “Şüphesiz İran, sizin rehberliğinizle Filistin Direnişini ve mücahitleri güçlendirdi ve güçlendirmeye devam edecektir.”
Heniyye'nin, Seyyid Hamanei'ye hitaben yaptığı konuşma, intifadayı canlı tutuyor: “Amerika ve bazı liderler, işgalci rejimin karşısındaki Direnişi ve Filistin davasını yok etme girişimlerinde yenilgiye uğradılar.” Heniyye sözlerine şunları ekledi: “Filistin'e karşı kurulan komplolara engel olma süreci, Kudüs ve Batı Şeria'da düzenlenen büyük bir halk ayaklanması yoluyla gerçekleşecektir. Hamas da buna destek verecektir.”
Filistin davasına destek
İran'ın Filistin davasına desteği, tesadüf eseri ya da kötü niyetli düşüncelerin neticesinde gelmiş bir adım değildir. Tarih, Tahran'ın Kudüs'e verdiği desteğin onlarca yıla dayandığını gösteriyor. Bu destek özellikle de 70'lerde, yani İran'da Şahın düşüşü ve İslam devriminin başlangıcıyla beraber başlamıştır. Devrim zaferinin hemen ardından, merhum İmam Ruhullah el-Humeyni, Şah'ın tanıdığı “İsrail” devletinin elçiliğini değiştirerek, Filistin halkının meşru temsilcisi olarak Filistin Kurtuluş Örgütünü tanıdı.
Tarihi inceleyen herkes, İranlı din adamı Mücteba Nevvab Safevi'nin “1924 – 1955” İsrail karşısında intifada ve Müslüman gruplar arasında tefrikayı terk etmek üzere yaptığı ısrarlı çağrılarını görür. Bu milli duruşuyla Şah'a muhalefet etmesinden dolayı 18 Ocak 1956 yılında şah yönetimi tarafından kurşuna dizilerek infaz edildi. Merhum Mücteba Safevi'nin kızı Fatıma Safevi “Al-Monitor” gazetesine verdiği demeçte, “Babam, Filistin davası konusunda İran halkı arasında farkındalık başlatan ilk kişiydi” dedi.
İslam Cumhuriyeti Şaha karşı düzenlenen İran devriminden bu yana, davayı desteklemeyi ve politik, diplomatik ve mali açıdan her türlü yardımı sağlamayı sürdürdü. İran, Kudüs'ü savunmak için düzenlenen periyodik konferansların öncüsü oldu. Ruhullah el-Humeyni'nin çabaları sayesinde, İsrail'in Kudüs'ü işgaline karşı her yıl düzenlenen “Kudüs günü” tkinlikleri başlatıldı. Her yıl Kudüs gününde dünyanın dört bir yanındaki birçok İslam ve Arap toplulukları arasında ve özellikle de fikir babası olan İran'da Siyonistlere karşı gösteriler düzenlenmesi sağlandı. “Kudüs günü”, her yıl mübarek Ramazan ayının son cumasında düzenlenmektedir.
1979 yılında yani devrim zaferinin gerçekleştiği sene “Kudüs günü” önerisini sunan İmam Humeyni, her daim şöyle söylüyordu: “İsrail, İslam halklarını sömürmek ve baskılamak için bulunuyor. Bundan dolayı, tüm emperyalist güçler tarafından desteklenmektedir.”
Bununla da yetinmeyen İran, 1990 yılında “Uluslararası Filistin İntifadası'na Destek Konferansı” başlattı. Geçtiğimiz yıl düzenlenen altıncı oturumda, 80'den fazla ülkenin temsilcisi bu konferansa katıldı.
Diğerleri nerede!?
İran, Filistin davasına destek konusunda her türlü çabayı sarf ediyor. Bu nedenle, bu davaya destek için düzenlenen her toplantı ve konferansta İran ön sırada yer alıyor. Son olarak, Trump'ın Kudüs kararının ardından Türkiye'de düzenlenen toplantıda İran'ı gördük. Diğer yandan binlerce İranlı genç, sokaklara dökülerek Trump'ın bu kararını protesto etti. Bu arada İran Kudüs'e desteğini yükseltmeye devam ederken, bir takım Arap liderler ise, İsrail ile ilişkileri normalleştirmekle meşgul. Bu Arap liderler Televizyon kanallarının Kudüs'e destek için yapılan etkinlikleri yayınlamasına dahi izin vermiyor, aksine Trump'ın kararını alçak, hilekâr ve habis yollarla halklarına pazarlıyorlar.
Bu ve diğer nedenlerden dolayı, bu ülkelerin İran'a medya savaşı açması ve İran'a karşı birlik olması kaçınılmazdı. Çünkü İran'ın yaptıkları, Kudüs'ü desteklemek konusundaki bazı iddiaların sahte olduğunu, Trump'ın kararına karşı kınamaların yüzeyselliğini ve Filistin davasına gerçek bir desteğin sunulmadığını ortaya çıkarıyor. Ne var ki, Filistin'e destek sağlamaktan aciz olan Arap liderlerin babaları, Filistin davasını politikalarının temel taşı olarak görüyor ve Amerika bile olsa kimse tarafından aşılamayacak kırmızıçizgi olarak kabul ediyordu.
Kaynak: AlWaght
Çeviri: Merve Soydaş
-----------------------------------------------------------------------------------------------
* İran İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei'nin 2017 yılında gerçekleşen “6. Uluslararası Filistin İntifadası'na Destek Konferansı"nın 21 Şubatta gerçekleşen açılışında yaptığı konuşması İslam İnkılabının Filistin meselesine yaklaşımını ortaya koyması açısından oldukça dikkat çekiciydi. İslam inkılabı Rehberi Hamanei açılış konuşmasında ülkesinin Filistinli gruplara verdiği desteğin tek bir ölçütü olduğuna işaret ederek bunu şöyle ifade etmişti: “Bu kıymetli konferansın kazanımlarından biri, İslam dünyasına ve dünyanın dört bir yanındaki özgürlük savaşçılarına en tepe önceliğimizin Filistin davası olduğunu ilan etmektir. Bu yolda kararlılıkla ilerleyen her grubun arkasındayız. Bu yoldan ayrılanlarla bizim de yollarımız ayrılır.”