İnsan yeryüzüne ayak bastığı günden beri varlıkların varoluş neden ve kaynağını anlamaya çalışmıştır. İnsanın tertemiz yaratılış ve fıtratı, bu araştırmayı ve varlığın kaynağına tapmayı gerektirmektedir.
Toplumun gürültüsünden, atalarının âdet ve geleneklerinden uzak yaşayan bir insan, etrafına dikkatle baktığında ilk önce yer ve göğü, gündüz ve geceyi, güneşi, ayı ve yıldızları, onların doğuş ve batışını, rüzgârın esişini, yağmurun yağışını, mevsimlerin değişimini, bitki ve ağaçların ürün verişini, farklı farklı hayvanları ve onların hareketlerini, canlıların büyüme, beslenme ve doğup çoğalmalarını ve yaşayabilmek için gerekli olan donanımlara sahip olduklarını... görecektir.
Bir de dönüp kendine bakacak ve yaşamın bekası için kaçınılmaz olan el, ayak, göz, kulak, burun, ağız, diş... gibi organlarla donatılmış olduğunu görecektir.
Sonra bu organların birbiriyle uyum içinde olduğunu görecek ve sonuç olarak da aynı hedef doğrultusunda ve belli bir düzenin egemenliğiyle hareket eden bir bütün olduğunu anlayacaktır. Bu bağlamda dikkat çeken bazı hususlar söz konusudur:
a) Tesadüf eseri olamayacak bu şaşkınlık veren düzen ve uyumu yaratan bir güç olmalıdır.
b) Bir bütün olarak evren ve her bir parçası -insan da dahil olmak üzere- boşuna değil, belli bir hedefe odaklı olarak yaratılmıştır.
c) Böyle bir düzeni yaratan kudret ve azamet sahibini ululamak, huzurunda alçak gönüllülükle durmak ve kulluk sunmak gerekir.
d) Bu yüce yaratan, evrenin her zerresinden ve kulların amel ve davranışları da dahil her gelişmeden haberdardır ve her şeyi kuşatandır.
Bu açıdan bakıldığında, yaratana kulluk sunmak için hiçbir aracıya ihtiyaç duyulmamalı ve kulluk doğrudan Allah'a yöneltilmelidir. Melekler, yıldızlar, putlar, evliyalar ve salih kullar... gibi aracılara tapmak ve kulluk sunmak doğru değildir.
Tevhitten Sapmanın Nedenleri
Bunlar, yanlış örf ve gelenekler, taklit, ailedeki kötü eğitim etkisinde kalmamış ve fıtratı bozulmamış bir insanın kabul edebileceği gerçeklerdir. "Tevhit inancı, her insanın yaratılış ve fıtratının gereğidir." ifadesi de aynı manaya dönüktür. Eğer insan fıtrat yolundan sapıp şirk çıkmazına düşüyorsa bu, farklı nedenlere dayanmaktadır. Şimdi bu nedenlerin bazısına deyineceğiz:
1- Bazı putperestler şöyle diyorlardı: "Allah, akıl ve düşüncemizin kapsamı dışındadır ve belli bir yönü de yoktur ki o yöne durarak kulluk sunalım; bundan ötürü Allah katında değerli olan insan veya cisimlere tapıyoruz ki onları razı edelim ve onlar da Allah ile bizim aramızda aracı olmakla bizi Allah'a yakın kılsınlar."
Bu düşüncenin yanlış olan yanı şundan ibaret: Her ne kadar Allah belli bir yönde değil ise de, her yeri kuşatıcı olduğundan dolayı hangi tarafa yönelecek olsak aracısız olarak O'nun zat-ı pakıyla karşılaşacak ve huzurunda kulluk sunabileceğiz.
"Doğu da Allah'ındır, batı da. Nereye dönerseniz Allah'ın yönü o tarafa doğrudur. Şüphesiz, Allah'ın kudreti her şeyi kapsar, O her şeyi bilir."[1]
2- Bazen de bir kabile nezdinde itibar ve saygınlığı olan kabile reisinin ölümünden sonra, hatırlanması ve saygıyla anılması için heykeli yapılır ve Allah'a ibadet edilirken heykel de göz önünde bulundurulurdu. Bu durum, Allah'a yönelmesi gereken dikkatin heykele yönelmesine sebep oluyor ve böylece de heykele saygı, ibadet şekli alıyordu. Nihayette de bu saygı putperestliğe dönüşüyordu.
Kabil Oğulları, kendi büyüklerinin anısına ve hatta adına (Vedd) bir heykel yapmışlardı. Ne ilginçtir ki heykele saygı, artık heykelin karşısında durup ona tapmaya ve secdeye dönüşmüştü. Bu, tarihin tanıklık ettiği bir gerçektir.[2]
3- İnsan, kendisi için yarar sağlayan bazı varlıklara saygı gösteriyor ve Allah'ı bu varlıklarda tecelli etmiş sayıyordu. Bu saygı da zamanla ibadete dönüşüyordu. Aryaların (eski İran ve Hint topluluklarından) güneş ve ateşe tapmaları bu türden idi. Şirk ve putperestliğin dünyaya yayılmasının nedeni bu ve benzeri hususlardı. Sonraki nesiller de, atalarının düşünce ve inançlarında dikkat etmedikleri ve düşünmedikleri için tevhit fıtratından çıkıp şirk çıkmazına düştüler.
---------------------------------------------------
[1]- Bakara, 115