Turkish
Monday 25th of November 2024
0
نفر 0

İmam Cevad’ın Doğum Yıldönümü Münasebetiyle

 İmam Cevad diye meşhur olan Muhammed bin Ali bin Musa (Arapça: محمد بن علي بن موسی), Şiaların dokuzuncu imamı ve imam Rıza a.s. oğludur. Hicretin 195. yılında Recep ayında Medine’de dünyaya geldi. İmam Cevad (a.s) 25 yaşındayken Abbasi halifesi Mu’tasım tarafından şehit ettirildi ve dedesi İmam Musa b. Cafer’in (a.s) Kazımeyn’deki türbesinde toprağa verildi.[1] İmam Rıza (a.s), oğlu İmam Cevad (a.s) dünyaya geldiğinde doğumunun Şialar için çok hayırlı ve bereketli olduğunu söylemiştir. İmam Rıza’nın (a.s) şehadetinden sonra bazıları kardeşi Abdullah b. Musa b. Cafer’in peşine gittiler, bazıları da “Vakıfilere” katıldı, ancak Şiaların çoğunluğu o zaman daha küçük yaşta olan İmam Cevad’ın (a.s) imametine kabul ederek ona tabi oldu. İmam Cevad (a.s) ile saray bilginleri arasında çeşitli münazaralar yapılmıştır. İtikad, tefsir, fıkhın çeşitli konuları ile ilgili çeşitli hadisler İmam Cevad’dan (a.s) elimize ulaşmıştır.
Nesep, Künye ve Lakapları

İmam Cevad diye meşhur olan Muhammed b. Ali b. Musa b. Cafer b. Muhammed, On İki İmam Şialarının dokuzuncu imamıdır. Annesi Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) eşi Mariye Kıbtiye’nin hanedanından gelen “Subeyke” hatundur. Elbette bazı kaynaklarda Hizran ve Reyhane diye de zikredilmiştir.[2] Künyesi Ebu Cafer’dir. Genellikle tarihî rivayetlerde künyesi Ebu Cafer-i Evvel olan İmam Muhammed Bakır’ın künyesi ile karıştırılmaması için Ebu Cafer Sani (İkinci) olarak zikredilmektedir.[3] En meşhur lakabı Cevad’dır. Taki, Murtaza, Kani, Razi, Muhtar, Mütevekkil ve Münteceb lakapları da İmam Cevad’ın (s.a.a) lakaplarından sayılmıştır.[4]
Doğumu ve Şehadeti

Tarihçilerin kayıtlarına göre, İmam Cevad (a.s) hicretin 195. yılında Medine’de dünyaya gelmiştir. Ancak doğum günü ve ayı hakkında fikir ayrılıkları mevcuttur. Şeyh Tusi’nin “Misbahü’l Müteheccid”[5] kitabında naklettiği meşhur görüşe göre Receb’in onunda dünyaya gelmiştir, ancak çok sayıdaki kaynağa göre İmam Cevad (a.s) Ramazan ayının ortasında dünyaya gelmiştir.[6] İmam Cevad (a.s) 25 yaşında iken Abbasi halifesi Mu’tasım tarafından Bağdat’ta şehit edilmiştir. Kâzımeyn’de dedesi İmam Musa Kâzım’ın (a.s) türbesinin yanında toprağa verilmiştir.[7]
Eşleri ve Çocukları
Eşleri

İmam Cevad (a.s) h. 215. (veya 214.) yılda Abbasi Halifesi Me’mun’un kızı Ümmü Fazıl’la evlendi.[8] Bu evlilik Me’mun’un isteği üzerine gerçekleşmiş ve İmam Cevad (a.s) Hz. Fatıma’nın (s.a) mehriyesi olan on beş dirheme eşit bir mehirle bu evliliğe onay vermiştir. İmam Cevad’ın (a.s) bu eşinden çocuğu olmamıştır.[9] İmam Cevad’ın (a.s) tüm çocukları Semane-i Mağribiye adlı bir başka eşinden dünyaya gelmiştir.[10] Bazılarının dediğine göre İmam Rıza (a.s) Horasan’da ikamet ettiğinde İmam Cevad bir keresinde babasını görmek için bu bölgeye bir seyahatte bulunur.[11] İşte bu seyahatte Me’mun, kızını imam Cevad’la (a.s) nikâhlar. Nitekim İbn Kesir, İmam Cevad’ın (a.s) Me’mun’un kızıyla nikâh hutbesinin daha İmam Rıza (a.s) hayattayken okunduğunu, ancak düğün töreninin Me’mun’un izni ile h. 215 yılında Tikrit’te yapıldığını söylemiştir. [12] Bu görüşle bazılarının evliliğin 202 yılında bazılarının ise 215 yılında gerçekleştiğine dair görüşleri arasında bir çelişki yoktur, ancak bu durum İmam Cevad’ın (a.s) Yahya b. Eksem’le[13] Bağdat’ta yaptığı ünlü münazara ile uyuşmamaktadır.
Çocukları

Şeyh Müfid’in naklettiğine göre İmam Cevad’ın (a.s): Ali (İmam Hadi), Musa, Fatıma ve Emame adlı dört çocuğu vardı.[14] Elbette bazıları İmamın Hekime, Hatice ve Ümmü Gülsüm adlı üç kızının olduğuna inanmaktadır.[15]
İmametinin Delilleri

İmam Cevad’ın (a.s) imameti (İmam Rıza’nın şehadeti ile) hicri 203 yılından 220 yılına kadar toplam 17 yıl sürmüştür. İmam Cevad’ın imametine birçok rivayet ve karine delalet etmektedir. Örneğin: İmam Rıza’nın (a.s) ashabından birisi halifesi ve vasisi hakkında kendisine yönelttiği bir soruda İmam Rıza (a.s) kendi eliyle önünde oturan oğlu Ebu Cafer’i (İmam Cevad’ı) işaret etmiştir.[16] Başka bir rivayette İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bu Ebu Cafer’i kendi yerime tayin etmiş ve ona makamımı vermişim. Bizler küçüklerin büyüklerinden miras aldığı bir ailedeniz. (Yani büyükler ilmi mirası aldıkları gibi küçüklerimiz de hiçbir fark olmadan ilmi büyüklerden miras alırlar.)[17] Bir başka rivayette ise (İmam Rıza’nın ashabından) Ebü’l Hasan b. Muhammed, İmam Rıza’dan (a.s) şöyle duyduğunu rivayet etmiştir: “Ebu Cafer, ailem arasında benim halifem ve vasimdir.”[18]
Çok Hayırlı ve Bereketli Doğum

İmam Cevad (a.s), İmam Rıza’nın (a.s) ömrünün son dönemlerinde dünyaya gelmiştir, zira İmam Cevad’ın (a.s) doğumundan önce İmam Rıza’nın (a.s) çocuğu olmadığından bazı muhalifler halka şöyle diyorlardı: “İmam Rıza kendisinden geriye bir nesil bırakmayacak ve imamet silsilesi sona erecektir.” Gerçekte onlar, Peygamber Efendimizin (s.a.a): ‘Benden sonra imamlar on iki kişidir.’ sözünün yalan olduğunu göstermeye çalışmak istemekteydiler. Eğer İmam Rıza (a.s) çocuk sahibi olmasaydı imamet silsilesi sekizde sona ermiş olacaktı. Tüm bu koşullar altında İmam Cevad (a.s) dünyaya geldiğinde ve kendisini İmam Rıza’nın (a.s) yanına getirdiklerinde İmam şöyle buyurmuştur: “Bu mevlit Şialarımız için, ondan daha bereketli bir doğumun olmadığı bir mevlittir.” Nitekim İbn Esbat ve İbad b. İsmail’in naklettiğine göre şöyle demişlerdir: “İmam Rıza’nın yanında olduğumuz bir sırada Ebu Cafer’i (İmam Cevad’ı) getirdiler. Dedik ki: “Çok hayırlı ve bereketli bebek bu mu?” İmam Rıza şöyle buyurdu: “Bu bebek, İslam’da ondan daha bereketlisinin dünyaya gelmediği bebektir.”[19]
Küçük Yaşta İmamet
İmam Kâzım ve İmam Cevad'ın Türbelerinin Eski Hali

İmam Cevad (a.s) sekiz yaşında imamet makamına erişti. Bu konu bazı Şiaların şüpheye kapılmasına neden olmuş ve başka birisini imam unvanıyla kabul etmelerine neden olmuştur. Bazıları da imamet konusu aydınlığa kavuşana dek beklemeyi seçmiş ve konu aydınlığa kavuştuktan sonra İmam Cevad’ın (a.s) imametine inanmışlardır. Bu konu hem İmam Rıza’nın (a.s) hayatında ve hem de İmam Cevad’ın (a.s) döneminde bazıları tarafından dile getirilmiş ve her iki İmam da Kur’an içerikli cevaplar vermişlerdir. Bu cevaplardan birisi de Hz. Yahya’nın (a.s) peygamberlik konusu hakkındadır. Kur’an bu konu hakkında şöyle buyurmuştur: «Ey Yahya! Kitaba (Tevrat'a) var gücünle sarıl!» (dedik) ve henüz çocuk iken ona (ilim ve) hikmet (peygamberlik) verdik.”[20] Başka bir cevap ise Hz. İsa’nın (a.s) daha yeni dünyaya geldiğinde konuşmasıdır.[21] Meryem Suresinin 30’dan 32’ye kadarki ayetleri Hz. İsa’nın diliyle bu konuya şöyle değinmiştir: (İsa) Dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana Kitabı verdi ve beni peygamber kıldı. «Nerede olursam olayım, o beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti.» «Beni anneme saygılı kıldı; bahtsız bir zorba kılmadı.»”
İmam Rıza’nın Şehadeti Sonrası Şia ların Durumu

İmam Rıza (a.s) Hicret’in 203.yılında şehit oldu. O sırada sekiz yaşında olan oğlu Hz. Cevad (a.s) imamet makamına ulaştı. Bu mesele Şialar arasında anlaşmazlıkların yaşanmasına neden olmuş ve bazıları İmam Rıza’nın (a.s) kardeşi Abdullah b. Musa b. Cafer’in peşine takılmıştır, ancak delilsiz kimsenin imametini kabul etmediklerinden onlardan bazıları Abdullah’a bazı sorular yöneltmiş, ancak Abdullah sorulara cevap vermekten aciz kalınca onun yanından dağılmışlardır. Bazı Şialar da Vakıfilere katılmıştır. Nevbahti’ye göre bu anlaşmazlığın nedeni, imametin şartlarından birisinin buluğ şartı olduğuna inanmalarıdır.[22]Elbette Şiaların çoğunluğu İmam Cevad’ın (a.s) imametine daha küçük yaşındayken inanmıştı, gerçi bazıları İmamın küçük yaşını dile getirmiş, ancak İmam Hz. Süleyman’ın Hz. Davud’un halefi olması konusunu dile getirerek şöyle buyurmuştur: “Hz. Süleyman, daha bir çocuk iken ve koyunları meraya otlatmaya götürürken Hz. Davud onu halefi olarak ilan etmiştir.”[23] İmam Cevad (a.s) çocuk yaşta imamete erdiğinde Bağdat ve başka şehirlerden bazıları Hac mevsimi münasebetiyle onu görme için Medine’ye gitmiş ve o zamanlar boş olan İmam Cafer Sadık’ın evinde oturmuşlardır. Bu sırada (İmamın amcası) Abdullah b. Musa oraya gelmiş ve oradakiler ona bazı sorular yöneltmiştir, ancak Abdullah bir soruya yanlış cevap vermiştir. Bunun üzerine Şialar şaşırarak öfkelenmişlerdir. Bir süre sonra İmam Cevad (a.s) içeri girmiş ve onlar aynı soruları ona yöneltmişlerdir. İmam Cevad kendisine yöneltilen tüm sorulara doğru ve eksiksiz bir cevap vermiştir. Bunun üzerine oradakiler mutlu olarak İmama dua etmiş ve onu övmüşlerdir.[24]
İmamet

İmam Cevad’ın (a.s) imameti iki Abbasi halifesi ile aynı döneme rastlamıştır. Birincisi 193 yılından 218 yılına kadar halifelik yapan Me’mun’dur. İmam Cevad, ömrünün 23 yılını bu Abbasi halifesi zamanında geçirmiştir. İkincisi, 218 yılından 220 yılına kadar halifelik yapan Mu’tasım’dır. İmam Cevad’ın imametinin iki yılı bu halife döneminde geçmiştir. İmamın yaşadığı şehir Medine idi, ancak mezkûr iki Abbasi halifesinin isteği üzerine İmam, Bağdat’a yolculuk yapmış ve Mu’tasım zamanında orada şehit olmuştur. İmam Cevad (a.s), bir kere Me’mun zamanında 214 (veya 215) yılında Bağdat’a yolculuk yapmış ve orada kısa bir süreliğine kalmıştır. Bu süre zarfında saray alimleri ve başka âlim ve fakihlerle çeşitli konularda münazaralar yapmıştır.[25]
Münazaralar
Me’mun’un Meclisinde Münazara

İmam Cevad’ın (a.s) önemli münazaralarından birisi Abbasi halifesi Me’mun zamanında Bağdat’ta saray alimi Yahya b. Eksemarasında gerçekleşmiştir. Bu münazara Me’mun’un, kızı Ümmü Fazıl’ı İmam Cevad’la (a.s) evlendirme isteği üzerine gerçekleşmiştir. Abbasilerin önde gelenleri bu evlilikten haberdar olunca Me’mun’un önerisine itiraz etmiştir. Bunun üzerine Me’mun kararının doğru olduğunu ıspatlamak için itiraz edenlere kendiniz onu (İmam Cevad’ı) sınayabilirsiniz, diye cevap vermiştir. Onlar da bu öneriyi kabul etmiş ve aralarındaki en bilgin kişi olan Yahya b. Eksem’le İmam Cevad’ın (a.s) münazarasını onaylamışlardır. Kararlaştırılan gün gelip çattığında ilk önce Yahya, hacda ihram halinde olan bir kişinin avlanmasıyla ilgili İmama bir soru yöneltti. İmam Cevad (a.s), cevabında konunun çeşitli yönlerini ele alarak Yahya b. Eksem’e konunun hangi yönünü sorguladığını sorar. Yahya b. Eksem aldığı cevaptan şaşkına dönerek ne diyeceğini şaşırır ve oradakiler de İmamın cevabı karşısında ne diyeceklerini bilemezler. Daha sonra İmam Cevad’ın (a.s) kendisi, meseleyi tek tek ele alarak cevaplarını verir. Saraydakiler ve Abbasi uleması, İmam Cevad’ın (a.s) tam ve eksiksiz cevabını duyduktan sonra İmamın ilmini övmüşlerdir. Me’mun aldığı kararın ne kadar doğru olduğunu ıspatladıktan sonra mutlu bir şekilde şöyle der: Allah’a verdiği bu nimetten dolayı şükranlarımı sunuyorum. Düşündüğüm gibi oldu.[26]
Halifeler Hakkında Münazara

İmam Cevad (a.s) Me’mun ve çok sayıdaki fakih ve saray mensuplarının olduğu bir toplantıda Yahya b. Eksem’le halifeler (Ebu Bekir ve Ömer) konusunda bir münazara yapmıştır. Münazarada Yahya b. Eksem İmam Cevad’a (a.s) şöyle soru yöneltir:

Rivayet edildiğine göre bir gün Cebrail (a.s) Hz. Peygamberin (s.a.a) huzuruna gelerek şöyle der: “Ey Muhammed! Allah sana selam iletiyor ve şöyle diyor: ‘Ben Ebu Bekir'den razıyım, acaba o da benden razı mı?” Bu rivayet hakkındaki görüşünüz nedir?

İmam Cevad (a.s) buyurur ki: "Ben Ebu Bekir'in faziletini inkâr etmiyorum, ancak bu haberi rivayet eden, Peygamber’in (s.a.a) başka hadislerini de dikkate almak durumundadır. Örneğin veda haccındaki şu sözü: "Benim adıma yalan söyleyenler oldukça çoğalmıştır, benden sonra da çok olacaktır. Benim adıma bilerek yalan söyleyen birisinin yeri, cehennem ateşi olacaktır. Öyleyse bana dayandırılan bir hadis anlatıldığında onu Allah'ın kitabı ve kesin sünnetimle karşılaştırın; Allah'ın kitabı ve sünnetime uygun olanı alın, Allah'ın kitabı ve sünnetime aykırı olanı bırakın."

İmam Cevad (a.s) sözüne şöyle devam eder: Ebu Bekir hakkındaki bu rivayet Allah'ın kitabıyla uyuşmamaktadır, çünkü Allah şöyle buyurmaktadır: “And olsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız. (Kaf, 16)” Acaba Ebu Bekir’in razı olup olmadığı Allah’a gizli miydi ki bunu Peygamberinden (s.a.a) soruyor?! Dolayısıyla sorunuz doğru değildir.[27] Daha sonra Yahya b. Eksem şu rivayeti İmam Cevad’a (as.)sorar: “Ebu Bekir ve Ömeryeryüzünde, gökte Cebrail ve Mikail gibidirler.

İmam Cevad (a.s) cevaben şöyle buyurur: “Bu rivayetin içeriği yanlıştır. Çünkü Cebrail ve Mikail, Allah katında mukarreb (yakınlaştırılan) olan iki melektirler. O ikisi asla günah işlememiş ve Allah'ın itaatinden bir an bile olsun çıkmamışlardır. Ancak Ebu Bekir ve Ömer müşrik idiler, her ne kadar İslam ortaya çıktıktan sonra Müslüman olduysalar da, hayatlarının çoğunu şirkve putperestlikle geçirmişlerdir. Dolayısıyla Allah’ın o ikisini Mikail ve Cebrail'e benzetmesi imkânsızdır.”[28] Yahya: Aynı şekilde; “Ebu Bekir ve Ömer'in Cennet yaşlılarının efendisi oldukları” rivayet edilmektedir. Bu konuda ne diyorsunuz?

İmam Cevad (a.s): Bu rivayetin doğru olması da imkânsızdır. Çünkü cennet ehlinin tamamı gençtir, içlerinde yaşlı olmayacaktır (ki Ebu Bekir ve Ömer onların efendisi olsun). Bu rivayet, Hz. Peygamberin (s.a.a): "Hasan ve Hüseyin Cennet gençlerinin efendileridir." cümlesine karşı, Emeviler tarafından uydurulmuştur.

Yahya: Rivayet ediliyor ki: “Sekine" Ömer'in diliyle konuşmaktadır. (Yani Ömer ne söylüyorsa melek tarafından söylüyor.)

İmam Cevad (a.s): “Ben Ömer'in faziletini inkâr etmiyorum ancak, Ebu Bekir Ömer'den daha faziletli olmasına rağmen minberde: “Benim, beni yoldan çıkaran bir şeytanım vardır, ne zaman doğru yoldan çıktığımı görürseniz, beni doğru yola döndürün”, demekteydi.”

Yahya b. Eksem: Rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: ‘Eğer ben peygamber olarak seçilmeseydim, kesin olarak Ömer seçilirdi.’

İmam Cevad (a.s): Allah'ın kitabı (Kur’an) bu hadisten daha doğrudur. Allah kitabında şöyle buyurmaktadır: “Hatırla ki biz peygamberlerden söz almıştık; senden, Nuh'tan, İbrahim'den… (Ahzab, 7)” Bu ayetten net olarak anlaşılmaktadır ki Allah, peygamberlerinden söz almıştır. Bu durumda Allah'ın sözünü değiştirmesi nasıl mümkün olabilir? Peygamberlerden hiçbirisi bir göz açıp kapama süresi kadar bile Allah'a ortak koşmamıştır. Ömrünün büyük bir bölümünü Allah'a şirk koşmakla geçiren birini (Ömer) Allah nasıl peygamber olarak seçebilir? Yine Peygamber (s.a.a) buyuruyor ki: “Âdem, ruh ile beden arasındayken (yani daha yaratılmadan) ben peygamber oldum.”
Hırsızın Elinin Kesilmesi

İmam Cevad (a.s) Bağdat’ta iken yaşanan bir gelişme imamet makamının halk arasında yayılmasına sebep olmuştur. Hırsızın elinin nereden kesilmesi gerektiğine dair saray alimleri arasında tartışmalar çıkmış ve bazıları bilekten, bazıları dirsekten ve bazıları da kolun dipten kesilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Abbasi halifesi Mu’tasım, İmam Cevad’dan (a.s) konu hakkındaki görüşünü istemiş, İmam da halifenin ısrarı üzerine görüşünü açıklayarak şöyle buyurmuştur: “Hırsızın yalnızca parmakları kesilir ve elinin gerisine dokunulmaz.” İmam Cevad (a.s) buna delil olarak şu ayeti kerimeyi ileri sürer: “Mescitler (secde edilen yerler) şüphesiz Allah'ındır. O halde, Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın (ve kulluk etmeyin).”72–18 Mu’tasım, İmam Cevad’ın (a.s) cevabını beğenir ve hırsızın parmaklarının kesilmesi emrini verir.[29]
Fırka ve Mezheplere Davranışı
Ehl-i Hadis

İmam Cevad’ın (a.s) çağında da öteki İmamların zamanında olduğu gibi çeşitli fırkalar bulunmaktaydı. Bu fırkalar kendi düşünce ve inançlarını toplumda yaymak ve Şiaların inançlarından uzaklaşmaları için çeşitli alanlarda çalışmalar yapmaktaydılar. Bu fırkalardan birisi de ehl-i hadisti. Bu grup mücesseme görüşüne (Allah’a şekil ve cisim isnat edilmesine) inanmakta ve Allah’ın cisim olduğuna inanmaktaydı. İmam Cevad (a.s) Şiaların asil inançlarını korumak için onlarla iletişime geçmelerini yasaklamış ve Şialara onların arkalarında namaz kılmamalarını ve onlara zekât vermemelerini emretmiştir.[30]
Vakıfiye

Vakıfi fırkası İmam Cevad (a.s) döneminde etkin olan fırkalardan birisidir. İmam Musa Kâzım’ın (a.s) imametinde sabit kalmış ve İmam Rıza’nın (a.s) imametini kabul etmemişlerdir. İmam Cevad’a (a.s) Vakıfilerin arkasında namaz kılınıp kılınmayacağı sorulunca İmam Cevad (a.s) Şiaları bu işten sakındırmıştır.[31]
Zeydiye

İmam Cevad’ın (a.s) zamanında bulunan fırkalardan birisi de Zeydiye fırkasıdır. Zeydiyye fırkası İmamiyye Şia’sından ayrılmış ve İmamiyye’ye (On İki İmamlara) olan düşmanlıkları ve İmamlara hakaretleri İmamların ve özellikle İmam Cevad’ın (a.s) onlara karşı sert bir tutum sergilemesine neden olmuştur. Örneğin Hz. Cevad (a.s): عَامِلَةٌ نَاصِبَةٌ وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌ ; “O gün, öyle yüzler vardır ki, 'zillet içinde aşağılanmıştır.' Çalışmış, boşuna yorulmuştur.” Ayetindekileri Zeydiyye’ye benzetmiş ve onları Nasibilerle aynı kategoriye sokmuştur.[32]
Şialarla İletişimi

Hz. İmam Cevad (a.s) İslam dünyasının çeşitli bölgelerine atadığı vekillerle Şialarla irtibat ve ilişki halindeydi. İmamın vekiller aracılığı ile Şialarla irtibat kurup kendisinin doğrudan ilişki kurmamasının bazı nedenleri vardır. Bunlardan birisi İmam Cevad (a.s) egemen hükümetin kontrol ve takibi altında bulunmaktaydı. İkincisi İmam Mehdi’nin (a.f) gelecekte yaşayacağı gaybetine ortam hazırlamak istemesiydi. İmam Cevad (a.s) İslam dünyasının çeşitli yerlerine vekiller atamıştı. O yerlerden bazıları şunlardan ibarettir: Bağdat, Kufe, Ahvaz, Basra, Hemedan, Kum, Rey, Sistan ve Bust.[33]
Şiaların İmam Cevad’la iletişim yöntemlerinden birisi de mektuplar yoluyla olmaktaydı. (Bkz. Tevki) İmam Cevad’dan (a.s) geriye kalan birçok konu ve marifetler İmamın Şialara yazdığı bu mektuplar sayesinde olmuştur.[34] Şialar çoğunluğu fıkhi konulardan oluşan sorularını İmam Cevad’a (a.s) sormakta ve İmam da onlara cevap vermekteydi. Genellikle İmamın mektup yazdığı kişi ve kişilerin adı ve nişanesi bellidir,[35] ancak az da olsa bazen mektubu yazanın adı belli değildir.[36] “El-İmam el-Cevad Kurumu”,[37] baba ve oğlu dışında İmam Cevad’ın (a.s) adı ve nişanesi belli olan 63 kişiye yazdığı mektubu, Hadis ve rical kitaplarından ayıklayarak bir araya getirmiştir. Elbette bazı mektuplar bir grup Şia’nın dile getirdiği sorulara cevap niteliğindedir.[38] Hz. İmam Cevad (a.s), Hemedan ve Bust gibi bazı şehirlerdeki memur ve temsilcilerine çok sayıda mektup yazmıştır. İran Şialarından bazıları da İmamı görmek için Medine’ye gitmekteydiler. Bu tür ziyaretler Hac mevsiminde gerçekleşen görüşmelerin dışında olmaktaydı.[39]
İmam Cevad (a.s.) dan Ulaşan Hadisler

İmam Cevad’ın (a.s) 25 yaşında şehit olduğunu ve öte yandan egemen güçlerin kontrol ve takibi altında olduğunu göz önünde bulunduracak olursak İmam, Şii inanç ve ahkâmın yayılması için yeterince fırsat bulamamıştır. Ama azda olsa bu fırsatlardan yararlanmış ve öğrenci yetiştirme ve fıkıh, tefsir, akaid, dua ve münacat konularındaki hadislerin açıklamasında oldukça çaba harcamıştır. Şu anda o dönemden elimize ulaşan İslam’ın çeşitli alanlarında 250 kadar hadis bulunmaktadır.[40]
Fazilet, Erdem ve Menkıbeleri
İmam Cevad’ın (a.s) Duasının Kabulü

Davut b. Kasım şöyle diyor: “Bir gün Hz. Cevad’la (a.s) bir bahçeye gittik. Ona dedim ki: ‘Size feda olayım! Ben, gül yemeyi çok seviyorum. Bu durumdan kurtulmak için bana dua eder misiniz?” Hz. Cevad (a.s) hiçbir şey söylememiş ve birkaç gün sonra konuya bir giriş yapmadan doğrudan şöyle buyurmuştur: “Ey Ebu Haşim! Allah, gül yeme huyunu senden uzak kıldı.” Ebu Haşim şöyle diyor: “O günden sonra bana gül yemekten daha sevimsiz ve kötü gelen bir şey olmadı.”[41]
Ağacın Meyve Vermesi

İmam Cevad (a.s) Bağdat’tan Medine’ye dönerken, bir grup halk, İmamı uğurlamak için şehir dışına kadar gitmişti. Akşam namazı sırasında eski bir camisi olan bir yere ulaştılar. İmam namaz kılmak için o camiye gitti. Caminin bahçesinde o güne kadar meyve vermemiş bir tane ağaç bulunmaktaydı. İmam Cevad (a.s) abdest almak için biraz su istedi ve o ağacın kenarında abdest aldı. Namazı cemaatle kıldı ve namaz sonrası şükür secdesi’ni yerine getirdi. Daha sonra halkla vedalaşarak oradan ayrıldı. O günün sabahı ağaç meyve vermiş ve halk bu durum karşısında oldukça şaşırmıştır. Merhum Şeyh Müfid’den nakledildiğine göre Şeyh Müfid, yıllar sonra bu ağacı görmüş ve meyvesinden yemiştir.[42]
Şehadeti
İmam Kazım ve İmam Cevad'ın, Kazımeyn'deki Türbeleri

Abbasi Halifesi Mu’tasım, İmam Cevad’ı (a.s) Medine’den Bağdat’a çağırmış ve İmam Cevad (a.s) da h. 220 yılında Safer ayının 28’inde Bağdat’a ulaşmış ve aynı yılın Zilkade ayında Bağdat’ta şehitolmuştur.[43] İmam Cevad’ın (a.s) şehadeti bazı kaynaklarda Zilhicce[44]ayının beşinde veya altısında bazı kaynaklarda ise Zilkade ayının sonunda olduğu zikredilmiştir.[45] İmam Cevad’ın (a.s) şehadetinin nedeni hakkında, Kadı İbn Ebu Duad’ın, Abbasi Halifesi Mu’tasım’ın yanında dedikoduculuk yapması gösterilmiştir. Deliline gelince Mu’tasım’ın İmam Cevad’ın (a.s) hırsızın eli kesilmesi konusunda vermiş olduğu fetvayıkabul etmesiyle İbn Duâd ve çok sayıda saray aliminin mahcup olması buna neden olmuştur. Kadı’nın sözlerinden etkilenen Mu’tasım, İmam Cevad’ın (a.s) öldürülmesi için karar alır, İmam o zamanlar daha 25 yaşındadır. Mu’tasım, niyetini vezirlerinden birisinin kâtibine açıklar ve İmamı zehirleyerek öldürür.[46] Elbette bazıları, İmam Cevad’ın (a.s) Me’mun’un kızı Ümmü Fazıl tarafından zehirlendiğine inanmaktadırlar.[47] Şeyh Müfid (ö. 413) şöyle diyor: “Her ne kadar bazıları İmam Cevad’ın (a.s) zehirletilerek öldürüldüğünü söylese de bu konu benim buna tanıklık etmem için netlik kazanmamıştır.” Ama Mes’udi (ö. 346) şöyle demektedir: “Mu’tasım ve Cafer b. Me’mun (Ümmü Fazıl’ın kardeşi) her zaman İmam Cevad’ı öldürme düşüncesinde idi. İmam Cevad’ın (a.s) Ümmü Fazıl’dan çocuğunun olmaması ve Ali adlı oğlunun başka bir eşinden olmasından dolayı Cafer kardeşi, Ümmü Fazıl’ı İmam Cevad’ı (a.s) zehirlemesi için teşvik etmiştir. Böylelikle imamın yiyeceği üzüme zehir konulmuş ve imam ondan yemiştir.” Mes’udi devamında şöyle yazmaktadır: “Ümmü Fazl yaptığından pişman olmuş ve ağlamıştır, ancak İmam ona beddua etmiş ve sonunda Ümmü Fazl amansız bir hastalığa yakalanmıştır.[48]
Ashabı

Babası (İmam Rıza) ve oğlu (İmam Hadi’nin) da ashabından olan çok sayıdaki kişi fıkıh ve inanç alanında birçok eser geride bırakmış ve toplumda etki bırakan kişilerden sayılmışlardır. İmam Cevad’ın (a.s) ashabı ve ravileri yaklaşık olarak 120 kişidir. Bu kişiler İmam Cevad’dan 250 kadar hadis nakletmişlerdir. Bu hadisler, fıkıh, tefsir ve inanç konuları hakkındadır. İmam Cevad’dan (a.s) az sayıda hadis nakledilmesinin nedeni hükümet güçleri tarafından kontrol altında tutulması ve küçük yaştayken şehit olunmasından kaynaklanmaktadır. İmam Cevad’ın meşhur ravi ve ashabından bazıları şunlardır: Ali b. Mehziyar, Ahmet b. Ebi Nasır Bezenti, Zekeriya b. Âdem, Muhammed b. İsmail b. Bezi, Hasan b. Said Ahvazi ve Ahmet b. Muhammed Berki’dir. İmam Cevad’ın (a.s) ravileri ve ashabı Şialara has değildi, bilakis aralarında Ehlisünnetten olan farklı fırkalardan kişiler de bulunmaktaydı.[49]
Ashaptan Bazıları
Abdülazim Hasani

Abdülazim Hasani , İmam Cevad’ın (a.s) yarenlarından birisidir. Kendisinden birkaç hadis nakletmiştir. Abdülazim Hasani, Rey şehrine yerleşmiş ve Ehlibeyt (a.s) hadislerini yaymak için çaba sarf etmiştir. Onun çabaları sayesinde bu bölgede Şiaların sayısı artmıştır. Abdülazim Hasani’nin Medine’den Rey’e hicret etmesinin nedeni olarak Abbasilerin Alevilere karşı uyguladığı ağır baskı ve sıkıyönetimden kaynaklandığı ileri sürülmüştür. Bu kişiler ev ve barklarını terk ederek her biri kendisine yeni bir yurt edinmiştir. Abdülazim Hasani, Rey’e gelmiş ve orada da dünyadan göçmüştür. Kabr-i şerifleri Rey şehrinde bulunmakta ve bir ziyaret yerine dönüşmüştür.[50]
İbrahim b. Haşim Kummi

İbrahim b. Haşim, İmam Cevad’ın (a.s) ashabından birisidir. Rical âlimleri, kendisini güvenilir, çok kıymetli ve ehl-i hadisin büyüklerinden saymıştır. İbrahim, Kufe ahalisinden olmasına rağmen Kum’a hicret etmiş ve orada hadis ve rivayetlerin yaygınlaşması için çaba sarf etmiştir. İmam Ali’nin (a.s) nadir bulunan hükümlerini anlatan kitabı tanınmaktadır. Kendisi, İmam Rıza’nın ashabından olan Yunus b. Abdurrahman’ın öğrencilerindendir. İmam Cevad’dan (a.s) menkıbe, deliller, ashap ve zekât bablarında rivayetler nakletmiştir.[51]
Ehlisünnet Büyüklerinin İmam Cevad (a.s.) Hakkındaki Sözleri

İmam Cevad’ın (a.s) Me’mun ve Mu’tasım dönemindeki Münazara ve söyleşileri bilimsel ve fıkhi alanda bazı sorunları çözmesi Şia ve Sünni İslam âlimleri ve araştırmacılarının övgüsüne neden olmuştur. Öyle ki onların çoğu İmamın bilimsel şahsiyetini mümtaz bilmiş ve övmüştür. Burada onlardan bazılarına değiniyoruz: Sabit b. Cevzi şöyle demektedir: O, bilim, takva, züht ve bağışta babasının yolunu izlemekteydi.[52] İbn Hacer Heysemi şöyle yazmaktadır: Me’mun, onu damadı olarak seçmiştir, zira yaşının küçük olmasına rağmen bilim ve ahlakta tüm bilginlerden daha üstündü.[53] Fetal Nişaburi, şöyle söylemektedir: Me’mun ona hayran kalmıştır, zira yaşının küçük olmasına rağmen onun bilim, bilgi, hikmet, edep ve akli kemalde hiçbir âlimin ulaşamayacağı yüksek bir dereceye ulaştığını görmüştür.[54] Cahiz Osman Mu’tezili, İmam Ali (a.s) ailesine karşı çıkanlardan birisiydi. İmam Cevad’ı Ebu Talip ailesinden on kişinin arasında saymış ve onlar hakkında şöyle demiştir: Onlardan her biri âlim, zahit, ibadette öncü, cesur, bağışlayıcı ve paktı.[55]

    Kuleyni, Usul-i Kâfi, C. 1, s. 492; el-Müfid, el-İrşad, c. 2, s. 264.
    Yukarı git↑ Kuleyni, Usul-u Kâfi, C. 1, s. 492; Meclisi, Biharü’l Envar, c.50, s. 1.
    Yukarı git↑ Kuleyni, Usul-i Kâfi, C. 1, s. 315 ve 492; Meclisi, Biharü’l Envar, c. 50, s. 1.
    Yukarı git↑ İbn Şehraşub, Menakibu Al-i Ebi Talib, c. 4, s. 379; Meclisi, Biharü’l Envar, c. 50, s. 12–13.
    Yukarı git↑ S 804–805/Fazl b. Hasan Tabersi, 1417, s. 128.
    Yukarı git↑ Örnek için Bkz. Sa’d b. Abdullah Eş’ari, s. 99/Delailü’l İmamet, s. 383.
    Yukarı git↑ İbn Şehraşub, Menakibu Al-i Ebi Talib, c. 4, s. 379; Meclisi, Biharü’l Envar, c. 50, s. 12–13.
    Yukarı git↑ Taberi, bu evliliğin h. 202 yılında gerçekleştiğine inanmaktadır. Bkz. Et-Taberi, Muhammed b. Cerir, et-Tarih, c. 7, Beyrut: Müessese A’lemi lil-Metbuat, s. 149. (Mektebetu Ehlibeyt CD’si ikinci nüsha.)
    Yukarı git↑ İbn Şehraşub, a.g.e, c. 4, s. 380.
    Yukarı git↑ Kummi, Müntehal A’mal, c. 2, s. 235.
    Yukarı git↑ İbn Fenduk, Tarih-i Beyhaki, s. 46.
    Yukarı git↑ İbn Kesir, el-Bidayet ve’n Nihayet, c. 10, tahkik, inceleme ve talik: Ali Şiri, Beyrut: Daru ihyaü’t-Turasü’l Arabi, h. 1408/1988, s. 295.
    Yukarı git↑ Bu Münazaranın özeti ilerleyen bölümlerde zikredilecektir.
    Yukarı git↑ Müfid, el-İrşad, c. 2, s. 284.
    Yukarı git↑ İbn Şehraşub, Menakibu Al-i Ebi Talib, c. 4, s. 380.
    Yukarı git↑ Şeyh Müfid, el-İrşad, c. 2, s. 265.
    Yukarı git↑ Şeyh Müfid, el-İrşad, c. 2, s. 266.
    Yukarı git↑ Şeyh Saduk, Uyun-u Ahbari’r-Rıza, c. 2, s. 586.
    Yukarı git↑ Meclisi, Biharü’l Envar, c. 50, s. 20, 23 ve 35.
    Yukarı git↑ Meryem, 12.
    Yukarı git↑ Kuleyni, Usul-i Kâfi, c. 1, s. 382.
    Yukarı git↑ İbn Şehraşub, Menakibu Al-i Ebi Talib, c. 1, s. 382.
    Yukarı git↑ Nevbahti, Hasan b. Musa, s. 88.
    Yukarı git↑ Taberi, Delailü’l İmamet, s. 204–206; Meclisi, Biharü’l Envar, c. 50, s. 98–100.
    Yukarı git↑ İbn Şehraşub, Menakibu Al-i Ebi Talib, c. 1, s. 380.
    Yukarı git↑ Tabersi, İhticac, s. 443 ve 444; el-Mes’udi, İsbatü’l Vasiyeti Lil-İmam Ali b. Ebi Talip aleyhi selam, s. 189–191.
    Yukarı git↑ Tabersi, İhticac, c. 2, s. 478.
    Yukarı git↑ Tabersi, İhticac, c. 2, s. 478.
    Yukarı git↑ Ayyaşî, Kitabu’t Tefsir, c. 1, s. 319–320 ve Meclisi, Biharü’l Envar, c. 50, s. 5–6.
    Yukarı git↑ Şeyh, Saduk, et-Tevhid, s. 101.
    Yukarı git↑ Şeyh, Saduk, Men la yahduruhü’l Fakih, c. 1, s. 379, Hayat-ı Fikri ve Siyasi İmaman kitabından naklen.
    Yukarı git↑ Tusi, İhtiyaru Marifeti’r Rical, s. 229.
    Yukarı git↑ Casim, Hüseyin, Tarihi Siyasi Gaybeti İmam Devazdehom, s. 79.
    Yukarı git↑ Bkz. Caferiyan, s. 489.
    Yukarı git↑ Örnek olarak Bkz. Kuleyni, c. 3, s. 399, 524; c. 5, s. 347; Keşşi, s. 610–611.
    Yukarı git↑ Müessese-i İmam el-Cevad, c. 2, s. 515–521.
    Yukarı git↑ C. 2, s. 416–508.
    Yukarı git↑ Örnek olarak Bkz. Kuleyni, c. 3, s. 331, 398, c. 5, s. 394, c. 7, s. 163; Keşşi, s. 606–611.
    Yukarı git↑ Caferiyan, Resul, Hayatı Fikri ve Siyasi İmaman Şia, s. 492–493.
    Yukarı git↑ Attaridi, a.g.e, s. 249.
    Yukarı git↑ Şeyh Müfid, el-İrşad, c. 2, s 586.
    Yukarı git↑ İbn Şehraşub, Menakibu Al-i Ebi Talib, c. 4, s. 390; Şeyh Müfid, el-İrşad, c 2, s. 278; Fetal Nişaburi, a.g.e, s. 241-242.
    Yukarı git↑ El-Müfid, el-İrşad, Kum, Said b. Cubeyr, h. 1428, s. 481.
    Yukarı git↑ İbn Ebi es-Selc, s. 13.
    Yukarı git↑ Said b. Abdullah Eş’ari, s. 99/ Fazıl b. Hasan Tabersi, 1417, c. 2, s. 106.
    Yukarı git↑ Ayyaşî, a.g.e, c. 1, s. 320.
    Yukarı git↑ Amulî, a.g.e, s. 153.
    Yukarı git↑ El-Mes’udi, İsbatu’l Vasiyet Lil-İmam Ali b. Ebi Talib aleyhi selam, s. 192.
    Yukarı git↑ a.g.e, s. 314, 315, 262, 283, 319 ve 271.
    Yukarı git↑ Attaradi, Müsned-i el-İmam el-Cevad, s. 298–308.
    Yukarı git↑ Attaradi, Müsned-i el-İmam el-Cevad, s. 252-253.
    Yukarı git↑ Sabit b. Cevzi, Tezkiretü’l Havas, s. 359.
    Yukarı git↑ Heysemi, İbn Hacer, es-Savaikü’l Muhrike, s. 206.
    Yukarı git↑ Fetal Nişaburi, Ravzetü’l Vaizin, s. 237.
    Yukarı git↑ Amuli, Murtaza, Zendegi Siyasi İmam Cevad, s. 106.

0
0% (نفر 0)
 
نظر شما در مورد این مطلب ؟
 
امتیاز شما به این مطلب ؟
اشتراک گذاری در شبکه های اجتماعی:

latest article

HZ.ALİ(A.S)IN SÖZLERİNDEN
İranlı görme engelli hafız dünya üçüncüsü oldu
İmam Ali ve Ailesi
İmam Ali ve Ailesi
PEYGAMBERİN ELÇİSİ VE ÖZEL TEMSİLCİSİ
Hz. ALİ (A.S)'DAN RİVAYET EDİLEN HADİSLER
Hz. İMAM SADIK (A.S.)’DAN NAKLEDİLEN HADİSLER
HZ.FATIMA’NIN (A.S) ÇOCUK EĞİTİM YÖNTEMLERİ
Caferî Mezhebi
HZ.FATIMA (S.A)’NIN AHLAKİ ÖZELLİKLERİ

 
user comment