İbadet sadece Allah Teâla"ya mahsustur, bu nedenle de kim O"ndan başkasına taparsa "müşrik"tir. Bütün peygamberlerin davetlerinin müşterek ana eksenlerinden biridir bu. "Allah"a ibadet ediniz, O"ndan başka mabudunuz ve ilahınız yoktur!" buyruğu Kur"an-ı Kerim"de peygamberlerin dilinden defalarca aktarılmaktadır.[1]
Nitekim biz Müslümanlar her namazda Hamd Suresi"ni okurken İslam"ın bu önemli prensibini tekrarlamakta ve "Biz sadece sana ibadet eder, sadece senden yardım dileriz" demekteyiz.
Kur"an"da belirtildiği üzere peygamberlerle meleklerin Allah"ın izniyle şefaatçi olabileceğine inanmanın "ibadet" anlamında olamayacağını da hemen belirtelim.
Aynı şekilde kulun peygamberlere herhangi bir sorununun çözümlenmesini Hak Teâla"dan talepte bulunmaları için tevessül etmesi ve onları aracı kılması "ibadet ve tapınma" olmadığı gibi ibadet ve "fiiliyat tevhidi"yle de asla çelişmemekte, bilakis, kulun Allah"a yönelebilmesi için açık bırakılan nice kapılardan birisi olarak kabul görmektedir.
O’nun Pak Zatının Künhüne Kimse Varamaz
Hak Teâla hazretlerinin varlığının izleri ve işaretleri bütün varlık alemini baştanbaşa kuşatmışsa da O"nun yüce varlığının hakikati hiçkimseye aşikar değildir ve kimse O"nun mukaddes zâtının künhüne varamaz. Çünkü O"nun münezzeh varlığı her açıdan sınırsız ve sonsuzdur, bizse her açıdan sınırlı ve mahdut. Bu durumda "kısıtlı" bir varlığın "kısıtsız, sınırsız ve sonsuz bir varlığı" büsbütün kuşatamayacağı ve esasen O"nun varlığının sınırlarına ulaşabilmesinin mümkün dahi olmayacağı apaçık ortadadır: "Gerçekten O, her şeyi sarıp kuşatandır."[2] "Allah onların hepsini kuşatmıştır."[3]
Düşünceyle varamazsın O"nun künhüne
Ne akıllar alır, ne bilge bilir
Samançöpü dalabilse derine
Sen de O"nu kavrayabilirsin demektir!
Nebevî hadiste de buyrulduğu üzere "Biz, sana, layık olduğun vechiyle ibadet edebilmiş değiliz, seni hakkıyla tanıyabilmiş de değiliz biz."[4] Ancak bu arada O"nun zatını tamamiyle kavramanın imkansız olması nedeniyle O"nu nisbeten ve ana hatlarıyla tanımaktan da vazgeçilmesi ve bizim için hiçbirşey ifade etmeyecek olan bazı kelimelerin zikriyle yetinilmesi gerektiği şeklinde bir yanlış anlamaya da meydan verilmemelidir, zira bu, "marifetulah"ın büsbütün tatil edilmesi demektir ki biz buna karşıyız, zira başta Kur"an gelmek üzere bütün semavi kitaplar marifetulah için inmiş, Allah"ı tanımamız ve O"na yönelmemiz için nazil olmuşlardır.
Bu hususta çeşitli örnekler verilebilir, mesela biz ruhun aslının ve hakikatinin ne olduğunu bilmiyoruz, ama bu hususta elbette ki kısa ve öz bir bilgiye sahibizdir, nitekim ruhun var olduğunu bilmekte ve onun izlerini açıkça müşahede etmekteyiz.
İmam Muhammed Bâkır hazretlerinden (a.s) ulaşan şu hadis pek ilginçtir: "Aklınıza ve tasavvurunuza sığdırabileceğiniz her şey ve her düşünce sizin zihninizin yaratığıdır ve ( yaratık olma açısından) o da tıpkı sizin gibidir ve size döner. Allah Teâla sizin o azami düşünce mahlukunuzdan elbette ki münezzeh ve O"ndan çok daha üstün ve yücedir."[5]
Hz. Ali"den (a.s) ulaşan bir başka hadiste de Allah Teâla"yı tanıma bilimi (marifetullah) pek güzel ve sarih bir tabirle şöyle ifade edilir: "Münezzeh Allah Teâla hazretleri, sıfatının künhü ve sınırlarını akıllara bildirmemiş (ama) bu hususta onları gerekli bilgiden mahrum da bırakmamıştır."[6]
----------------------------------
[1]- A"raf / 59, 65, 73, 85.
[2]- Fussilet / 54.
[3]-Buruc / 20.
[4]-Bihar-ul Envar, c: 68, s: 23.
[5]-Bihar-ul Envar, c: 6, s: 293.
[6]-Gurer"ul Hikem.
source : tebyan