Bu güne kadar ismet hakkında birçok tanımlar yapılmıştır. İsmet (ESM) kökünden olup, men etme, çekinme ve korunma anlamındadır. İsmet konusunda din alimlerinin çeşitli tanımları vardır. Bunlardan birkaçını sizlere sunuyoruz;
Allame Meclisi (r.a) Hayat-ul kulub adlı eserinde ismeti şöyle tanımlıyor;
“ismet Peygamber ve İmamların ömrünün başlangıcından sonuna kadar büyük, küçük tüm günahlardan korunmaları ve bu günahları yapmamalarıdır.
Üstad Cafer Sübhani İlahiyat adlı eserinde şöyle yazıyor; ismet nefsani bir sıfat ve insanın içine ait bir güçtür. Bu sıfat sahibini sadece günah işlemekten değil hatta günah işleme fikrinden bile uzak tutar.
Başka bir deyişle ismet batini olarak Allah’tan korkma haletidir ki şahısı günah işleme fikrinden bile korur.
Üstad Misbahi Yezdi Cafer Sübhani’nin yukarıdaki tanımını kabul ederek, sonunda şöyle bir ekleme yapmaktadır.
“İsmetin sebebi Allah’ın temiz ve salih kullarına olan özel inayeti sonucu onların güçlü bir imana sahip olmaları ve varlıkların gerçek yüzünü tam olarak derketmeleridir.”
Bir başka tanımda şöyle denilmiştir; “İsmet sahibini günah ve hataya düşmekten koruyan bir güçtür. Öyle ki, bir vacibi terketmeye veya bir günahı işlemeye kudreti olduğu halde bunları yapmamaktadır. Eğer bu kudret sözkonusu olmasaydı ismetin ne övülecek yönü olur nede sevaba layık olurdu.”
Bir başka tanımda ise şöyle denilmiştir; Masum takva açısından öyle bir hadde ulaşıyor ki, şehvet, heva ve heves ona galip gelmiyor. Şeriat ve islami hükümlerde öyle bir ilmi düzeye ulaşır ki, kesinlikle hiçbir şekilde hata ve yanlışlığa düşmemektedir.
Şehit Üstad Mürteza Mutahhari (r.a) “vahy ve Nübüvvet” adlı eserinde şöyle diyor; “İsmet günah ve hatadan mahfuz kalmaktır. Yani, masum ne nefsani isteklerinin arzusuna kapılır ne de kendi işlerinde hata ve yanlışlığa düşer. Onların bu şekilde günah karşısında mahfuz kalmaları onlarda tam bir güvenin doğmasına sebep olur.”
ismet
Üstad Muhammed Hüseyn Hüseyni Tehrani “İmam şinasi (c.1, s.79) adlı eserinde ismeti şöyle tanımlıyor; “İsmet gücü Allah’ın Peygamber ve imamlara olan bağışıdır. Diğer ilimlere benzemeyen bir nevi marifet, gönül ve kalp ile ilgili bir halettir. Hiçbir zaman şuur ve duygulara yenik düşmez. Hiçbir zaman, bir an bile olsa uykuda veya uyanıkken, zorluk ve kolaylıkta, sıkıntı ve rahatlıkta doğal sebeplere mağlup olmazlar. Bu tür bir ilim sadece şuur kuvvetine yenik düşmemekle kalmayıp bilakis onların hepsini ele alarak kendi direktifleri doğrultusunda kullanır. Onların (şuur vb. gibi güçlerin) hiçbir kaytarma güçleri yoktur. Bundan dolayı bu ilim ve nur sahibini devamlı olarak günah ve yanlış yapmaktan korur.”
Yapılan tanımlardan genel olarak şu tanımı çıkarmak mümkündür; İsmet, ilmi boyutta hata ve yanlışlıktan beri olmaya ve aynı şekilde ameli boyutta günah ve hatadan uzak durmaya denir.
İsmetin üç boyut ve derecesi vardır;
a) Vahyi alışta ismeti Peygamberler Allah tarafından kendisine verilen vahiy hükümlerini harfiyen almakta ve zaptetmektedir. Neticede, Peygamberler hakikatları tanıtmakta alimdir ve hata yapmazlar.
b) Vahyi tebliğ etmedeki ismet: Peygamberler ve ismet sıfatına sahip olanlar dinin hükümlerini tebliğ ettiğinde asla hata ve yanlışlık yapmaz, hakkı saklamaz, dinini satmaz ve Rabbinden ona vahyolan ilahi emir ve hükümleri harfiyen tebliğ ederler. Tek kelime ile vahyi açıklamada en ufak bir yanlışlık yapmazlar.
c) Amelde ismet; Peygamberler ve ismet sıfatına sahip olanlar Rabbi tarafından kendilerine vahyolunan emirlere yani farzlara, sünnetlere, haramlara ve mekruhlara eksiksiz olarak riayet ederler. Yani vazifelerine amel etmede en ufak bir yanlışlık yapmazlar.
source : tebyan