Peygamberlik Makamına En Yakın Olan Kimse
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İnsanlardan Peygamberlik makamına en yakın olan kimseler âlimlerdir.”[1]
“Efendimiz bu hadisi şerifinde Peygamberlik makamına en yakın olan kimselerin âlimler olduğunu buyurmakta, acaba müçtehitler ve fakihler âlim değil midir? Yoksa âlimlerin âlimi ve en üstün âlimler onlar mıdır? Dolayısıyla müçtehitlere hakaret ve küfür etmek peygamberlere hakaret ve küfür sayılmaz mı?
***
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İlim talep eden kimse İslam’ın rüknüdür. Mükâfatı da peygamberlerle verilecektir.”[2]
“Acaba müçtehitler ilim talep eden kimseler değiller midir? Müçtehitler ilim talep edip bu uğurda gecesini gündüzüne katarak İslam için canlarıyla mücadele etmektedirler. Dolayısıyla gerçek ilim talep edenler müçtehitlerdir ve müçtehitler İslam’ın rükün ve direkleridir, onlara küfür ve hakaret İslam’a küfür ve hakarettir.”
***
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ümmetimin âlimleri, İsrailoğullarının peygamberleri gibidir.”[3]
“Müçtehitler gerçek ve en büyük âlimler olduğuna göre demek ki müçtehitler İsrail Oğullarının Peygamberleri gibidirler. İsrailoğullarının peygamberleri ile aynı olan kişilere (müçtehitlere) dil uzatmak, hakaret etmek Peygamberlere hakaret etmek gibi değil midir? Peygamberlere hakaret etmenin suç ve günahı dünyada öldürülmeleri ve aşağılanmaları, ahirette ise cehennem azabına uğramalarından başka bir şey midir?”
Âlimler Peygamberlerin Varisidir
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Âlimler peygamberlerin varisidir.”[4]
“Âlimler, peygamberlerin varisleri ise müçtehitler gerçek ve hakiki varisleri demektir. Dolayısıyla Peygamberlerin varislerine sövmek, küfretmek peygamberlere küfür ve hakaret etmek değil midir? Peygamberlerin mirasına oturan müçtehitler, Peygamberleri temsil etmiyorlar mı? Peygamberleri temsil eden kişilere hakaret etmek, Peygamberlere hakaretle aynı değil midir?”
***
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimler peygamberlerin varisleridir. Gök ehli onları sever ve öldüklerinde kıyamet gününe kadar denizdeki balıklar onlar için mağfiret diler.”[5]
“Peygamberlerin varisleri olan müçtehit ve fakihleri gök ehli (melekler, ruhlar…) sevmekte, tüm denizdeki balıklar kıyamet gününe kadar onlar için Allah’tan bağışlanma dilemekte, ancak dini anlamamış İngiliz ve Amerikan Şii ve Sünnileri müçtehitlere dil uzatmakta ve hakaret etmektedirler. Meleklerin sevgisine mazhar olan gerçek alimlere (müçtehitler) dil uzatan, iman ve İslam’dan yoksun olanlar, bu hadisle gerçekte Peygamberlerin varisleri oldukları için Peygamberlerin ve Meleklerin sevgilerini kazandıkları için meleklerin lanetine uğramamakta mıdırlar?”
***
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Alimler yeryüzünün meşaleleri, peygamberlerin halifeleri, benim ve Peygamberlerin varisleridirler.”[6]
“Yeryüzünün aydınlatıcıları ve ışık verenleri (ilimleri ile insanları aydınlattıklarından dolayı), peygamberlerin halifeleri (peygamberlerden sonra peygamberlerin yerine geçen ve onu temsil eden) olan dinde derinleşen müçtehitler, Peygamber efendimizin ve tüm peygamberlerin varisi ve tahtına oturan kişilerdir. Bunun anlamı onlara dil uzatmak, insanın dinden çıkmasına, kâfir olmasına ve dünya ve ahiret azabına uğramak demektir.”
***
İmam Ali (a.s), oğlu Muhammed’e şöyle buyurmuştur: “Dinde fakih ol (derin anlayış sahibi, müçtehit) Zira ki fakihler peygamberlerin varisleridir.”[7]
“Dinde fakih olmak demek, İslam’ın gerçek ve özünü ortaya çıkarmak için gece gündüz durmadan Kur’an ve hadis ilimlerini okuyarak üzerinde tefekkür etmek ve sonunda o özü bularak amel etmek ve ardından diğer insanlara bunu anlatmak demektir. Bu işi de Peygamberlerin varisleri olan müçtehitler yapmaktadır. Dolayısıyla peygamberlerin varisleri olma makamına onlardan başka kimse sahip değildir. İşte bundan dolayı onlar yeryüzünde masumlardan sonraki en üstün insanlardır.”
***
İlim Talep Eden Kimse ve Peygamberlik
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim İslam’ı ihya etmek için bir ilim talep ederse ve bu durumda ölecek olursa, peygamberler ondan sadece bir derece üstün olurlar.”[8]
“Gerçek ve en üstün âlimler olan müçtehitler İslam dinini ihya etmek için ilim talep edip, ilim elde etmek için çaba sarf etmiyorlar mı? Evet, ediyorlar. Öyle ise bu şekilde ölecek olurlarsa peygamberlerden sadece bir basamak düşük olmuyorlar mı? Öyle ise onlara tabi olmak peygamberlere tabi olmak demek değil midir? Öyle ise onlara muhalefet etmek, karşı gelmek, hakaret etmek, peygamberlere hakaret etmek demek değil midir? Peygamberlere hakaret etmek ise Allah’a hakaret etmek demek değil midir? Allah’a ve peygamberine hakaret etmek, muhalefet etmek demek küfrü ve inkarı gerektirmiyor mu? Böyle birileri kendisine Müslümanım diyebilir mi? Halk böylelerine Müslüman ve mümin gözüyle bakabilir mi? Bunlara saygı ve sevgi Allah’a ve peygamberlere saygısızlık ve ihanet değil midir?...”
***
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim İslam’ı ihya etmek için ilmin bir bölümünü öğrenmeye çalışırsa, cennette kendisiyle Peygamberler arasında sadece bir derece mesafe olur.”[9]
“Cennette Peygamberlerle aralarında sadece bir derece mesafe olan müçtehitlere dil uzatmak demek ahirette en ağır bir şekilde cezalandırılmak ve cehennem azabına atılmak demek değil midir?
***
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim ilim talep ederken ölümü gelip çatarsa Allah-u Teâlâ’yla kendisiyle Peygamberler arasında peygamberlik derecesi dışında hiçbir mesafenin olmadığı bir halde mülakat eder.”[10]
“Allah Teâlâ’nın ölüm anında mülakat ederek görüşeceği kişilerin (müçtehitlerin) emirlerine uymamak ve onların sözlerinin dışına çıkmak caiz olur mu? Müçtehitlerin sözleri Allah’ın, Resulullah’ın ve Ehlibeytin sözleri değil midir? Onlar kendi kafalarına göre fetva verirler mi? Onların tek amacı Ehlibeyt imamlarının takiyeden uzak gerçek ve öz sözlerini bulup insanlara anlatmak değil midir? Böylelerine dil uzatmak kadar çirkin bir şey olabilir mi? Böylelerine kötü gözle bakana Müslüman gözüyle bakılabilir mi?
***
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şia âlimlerimiz öte tarafında ifritlerin ve iblisin olduğu bir sınırın koruyucularıdır. Bu âlimler onların zayıf Şiilerimize saldırmalarına İblis ve taraftarlarının onlara musallat olmasına engel olurlar.”[11]
“İnsan ve cin şeytanların saldırılarına karşı Şiileri koruyan gerçek alimlerin (müçtehitler) mükafat ve sevabı peygamberlerden daha az olabilir mi? Şiilerin iç ve dış düşmanlara temayül etmemeleri, mektebi korumak için canlarını ortaya koymaları ve bu uğurda bir çok kez hayatlarını veren müçtehitler, peygamberlerin varisleri olma makamını hakketmiyorlar mı?! Peygamberler gibi hayatlarını İslam’ı korumak ve zayıf Şiilerin imanlarını muhafaza etmek için feda eden müçtehitlere karşı gelmek ve emirlerine muhalefet etmek demek zamanını peygamberlerine karşı çıkarak onlara muhalefet etmek demek değil midir? Zamanın peygamberlerine karşı çıkan kâfir ve müşriklerinden bunların (müçtehide küfreden ve sövenlerin) bir farkı olur mu? Böyle müşrik ve kâfirlerin yeri cehennem ateşinden başka bir yer midir?
***
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimler önderlerdir. Takva sahipleri ise efendilerdir.”[12]
“Bu hadiste de Resulü Kibriya Efendimiz âlimlerin insanlar için imam ve önder olduğunu belirtmiştir. Gerçek ve hakiki âlimler müçtehitler olduğuna göre insanların önder, imam ve lideridirler. Genellikle gerçek takva sahipleri de müçtehitler olduğundan aynı zamanda efendidirler de.”
***
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hükümdarlar insanların hâkimleridir. Âlimler ise hükümdarların hâkimleridirler.”[13]
“İnsanları yönettiklerinden dolayı yöneticilere hâkim denmektedir, ama bir ülkeyi yönetseler bile müçtehitler onların da hâkim ve yöneticileridir. Dolayısıyla Peygamber ve Ehlibeyt İmamlarından sonra tüm insanların imam ve önderleri müçtehitlerdir.”
***
İmam Hadi (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer Kaim’imizin (a.s) gaybetinden sonra ona davet eden, onun varlığına delalet eden, ilahi hüccetlerle onun dinini koruyan ve Allah’ın zayıf kullarını İblis’in ve dostlarının tuzağından kurtaran âlimler olmasaydı şüphesiz bütün insanlar Allah’ın dininden dönerlerdi.”[14]
“Müçtehitler inanları Allah’a davet etmiyorlar mı? Müçtehitler Allah’ın varlığını ortaya koyan delilleri açıklamıyorlar mı? İlahî delillerle dinini korumuyorlar mı? İmanı ve aklı zayıf kulları şeytan ve dostlarının hile ve tuzaklarına karşı korumuyorlar mı? Zaten korudukları için İmam Mehdi’nin gaybeti döneminde insanlar Allah’ın dininde baki kalmışlardır. İnsanların bu dinde baki kalmasının kendisi böyle müçtehitlerin varlığına delalet etmektedir. Dolayısıyla insanlar eğer bugün Allah’ın dininden dönmemişlerse, yoldan çıkmamışlarsa böyle müçtehitlerin sayesindedir. Allah’ın dini için kendilerini feda eden müçtehidi karalamak, kötülemek, çirkin sözler sarf etmek demek, Allah’a karşı gelmek, Allah’ı inkâr etmek, Ona muhalefet etmek demek değildir de nedir? Peygamberler gibi insanların hidayeti için uğraş veren cihat eden müçtehitlere hakaret etmek doğrudan İslam dinine hakaret etmek demek değil midir?
***
Alimler Allah’ın Eminleridir
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimler Allah’ın yaratıkları arasındaki eminleridirler.”[15]
“Allah’ın yaratıkları arasındaki eminleri olan gerçek âlim ve müçtehitlere karşı gelinebilir mi? Hakaret edilebilir mi? Onlara saygısızlık İslam’a saygısızlık ve İslam düşmanlığı değil midir? İslam dinini koruyan emin kişiler müçtehitler olduklarına göre onlara karşı gelmek, kötü söz söylemek Allah’a ve dinine karşı gelmek ve Onlara kötü söz söylemekle eş değer değil midir?
***
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Helal ve haram hakkında doğru bir insandan bir tek hadis öğrenmek, senin için dünyadan, dünyanın altın ve gümüşlerinden daha hayırlıdır.”[16]
“Müçtehitler helal ve haram hakkında sayısız hadis nakletmekte ve insanları Peygamber ve Ehlibeytin dinine davet etmektedirler, böyle bir kişiden (müçtehitten) bir hadis öğrenmek dünyanın kendisinden ve içindeki en değerli şeylerden daha hayırlı ise bu hadisi öğretenin makam ve değeri ne kadar olabilir? Müçtehitler sahih olan hadisleri sahih olmayanlardan ayırarak gerçek hadisleri insanlara öğretmekten başka bir gaye içinde midirler? Tek hedefleri gerçek hadisleri insanlara ulaştırmak olan müçtehitlerin makamı israiloğullarının peygamberleri gibiyse bu makam onlar için az mıdır?
***
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Keşke, haram ve helal hükümleri hususunda fakih oluncaya kadar ashabımın başı kırbaçlansaydı.”[17]
“İmam Cafer Sadık (aleyhi selam) efendimiz ne buyuruyor? Ashabım Allah’ın helal ve haramlarını öğrenme hususunda gerekirse kırbaçlansın, dayak yesin, ama buna karşın müçtehit olsun ve Allah’ın dininin gerçek ve hakikatlerini ortaya çıkarsın. Bu ancak gerçek müçtehitlerin sayesinde olur. İşte müçtehitlerin yaptıkları budur. İmam Cafer Sadık efendimizin temennide bulunduğu böyle kişilere hakaret edilebilir mi? Onlara kötü söz söylenebilir mi? Hakaret eden insanlar Müslüman ve Şia olabilirler mi?”
***
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “En değerli insanlar, en çok ilim sahibi olanlardır. Değeri az olan kimseler ise ilimleri en az olanlardır.”[18]
“Müçtehitlerden daha âlim insanlar var mıdır? Peygamberler ve İmamlardan sonraki en çok ilim sahipleri müçtehitler olduğuna göre en değerli insanlar da onlardır. Allah ve Ehlibeyt mektebi katında en değerli insanlarla (müçtehitlerle) birlikte olmak, onların emirlerine uymak aklın gereği ve dinin emridir.”
Devam edecek...
ABNA24.COM
---------------------------
[1] Müheccet’ü-Beyza, 1/14
[2] Kenz'ul-Ummal, 28729
[3] A’vail’ul-Lai, 4/77/67
[4] el-Kafi, 1/32/2
[5] Kenz'ul-Ummal, 28679
[6] a. g. e. 28677
[7] Avail’ul-Lai, 4/60/5
[8] a. g. e. 28832
[9] a. g. e. 28833
[10] a. g. e. 28831
[11] el-İhticac, 1/13/7
[12] Kenz'ul-Ummal, 28678
[13] Bihar, 1/183/92
[14] Bihar, 2/6/12
[15] Kenz'ul-Ummal, 28675
[16] el-Mehasin, 1/358/766
[17] a. g. e. h. 765
[18] Emali’es-Seduk, 27/4
source : abna24