A - Velayet-i Fakih'in İslami hükümetteki konumu
“Ben bütün halkımıza ve tüm güvenlik birimlerine güvence veriyorum ki İslami hükümet eğer Velayet-i Fakih gözetiminde olursa bu ülkeye hiçbir zaman zarar gelmeyecektir. Elleri kalem tutanlar ve hatipler İslami hükümetten,Velayet-i Fakih'ten korkmasınlar. İslam'ın öngördüğü ve İmamlarımızın atadığı Velayet-i Fakih'in kimseye bir zararı olmaz, diktatörlük doğurmaz, ülkenin maslahatı aleyhine bir sonuca neden olmaz. Devletin, cumhurbaşkanının veya başka birinin halkın ve ülkenin çıkarları aleyhine gerçekleştireceği her şey Fakih tarafından kontrol edilecek ve engellenecektir.” (Sahife-i Nur, c. 10 s. 59)
İslam'ın ve halkın aksi yönünde hareket etmeyin
“İslam'dan ve fakihten, Velayet-i Fakih'ten korkmayın. Siz de bu milletin gittiği yoldan gidin, onunla birlikte olun, hesabınızı ondan ayrı tutmayın. Kendi başınıza planlar çiziktirip programlar icat etmeyin. Halkın taraftarı olun. İslami programları o kadar da eleştirmeyin. Sizler Müslümansınız ama İslam'dan ve İslam'ın hükümlerinden çok da haberdar değilsiniz, bu kadar engel çıkarmayın. Millet İslam Cumhuriyeti'ne oy vermiştir, artık hepiniz buna uymak zorundasınız; eğer tabi olmazsanız mahvolursunuz. Halkın ve İslam'ın yolları aksi istikametinde yollar edinmeyin. İslam'ın öngördüğü planın İslam'ın yok oluşuna yol açacağını da zannetmeyin. Bu mantık, cahillerin mantığıdır.” (Sahife-i Nur, c. 10 s. 59)
Dış güçlerin etkisiyle ülkede kargaşalık çıkarılması
“Onlar İran'dan el çekecek değiller, ne doğulular ne de batılılar. Ellerinden gelen tüm güçleriyle bu memleketin dirliğe düzene kavuşmasına engel olmak istiyorlar. Bugün gördüğünüz bütün karışıklıklarda onların da elleri vardır, yeter ki ülkede düzen sağlanmasın.” (Sahife-i Nur ,c. 10 s. 69)
Velayet-i Fakih'in şartları
“Bazı kişilerle karşılaşıyorsunuz, bunlar sahneye bazen İslami bir çehre ile geliyor ve bugün dillendirdikleri bu tarz meselelerle ortaya çıkıyorlar. Örneğin Velayet-i Fakih'in ortadan kaldırılması gerektiğini, bunun bir diktatörlük olduğunu söylüyorlar. İşin doğrusu, eğer bir fakih bir kez olsun diktatörce davransa İslam nezdinde velayetten düşer. İslam her fakihi Veli kılmıyor; ilmi ve ameli olacak, yönelişi İslam çizgisinde olacak, siyaseti İslam siyasetini izleyecek. Bütün ömrünü İslam yolunda ve İslami meselelerin tahsilinde harcamış bir insanın bu nezarete sahip olması ve insanların kendi keyiflerince davranmalarına engel olması sahihtir. İşte bu kişiler bu maskeler altında bunlara geliyor ve “İş sonunda diktatörlüğe varacak, sarıkların ve bastonların diktatörlüğü” şeklinde cümleler dikte ettiriyorlar. Bunlar da aynısını tekrar ediyorlar. Tıpkı bir çocuğun ağzına çiğnemesi için verilen lokmalar gibi.” (Sahife-i Nur, c. 10 s. 72)
Velayet-i Fakih'in özel önemi
“İslam yolunun aksi istikametinde hareket eden ve kendilerini aydın sanıp Velayet-i Fakih'i kabul etmek istemeyen kişilerin sözlerine itina etmeyin. Eğer fakihin velayeti iş başında değilse bu durumda tağut hakimdir demektir. Ya Allah, ya tağut! Eğer Allah'ın emri ile değilse, cumhurbaşkanı fakih tarafından atanmamışsa gayri meşrudur. Gayri meşru olduğu zaman da tağuttur demektir. Ona itaat tağuta itaattir. Tağut, kendi yerine Allah'ın emriyle naspedilen biri gelmedikçe ortadan kaldırılmaz .Siz İslam'ın ne olduğunu, Velayet-i Fakih'in ne demek olduğunu anlamayan dört tane adamdan korkmayın. Onlar bunun toplum için bir facia olduğunu zannediyorlar. Onlar aslında İslam'ı facia saymaktalar Velayet-i Fakih'i değil! Gözünüzü açın! Velayet-i Fakih'e karşı çıkanlar, halkın onları tayin ettiği görevin hilafına davranıyorlar.” (Sahife-i Nur, c. 10 s. 221)
Eğer ne dediklerinin farkındaysalar mürted olurlar!
“Şu batılıların ya da doğuluların bu kadar takipçisi olmayın! Bu güne kadar bize ettikleri zulüm bize yeter. Bir kez daha zulmün boyunduruğu altına mı girelim? İslam'ın sancağından bir kez daha mı dışarı çıkalım? Bazı beyler Velayet-i Fakih müessesini teşrifat ve protokolden ibaret sayıyorlar. "Eğer fakih işlerimize karışırsa biz onu kabul etmeyiz, mutlaka batılı biri gelip işimize müdahale etmeli” mi diyorlar? "Biz İslam'ın tayin ettiği birini kabul etmeyiz!” Eğer bu dediklerinin zorunlu sonucunun farkında iseler mürted olurlar. Fakat ne dediklerini bilmiyorlar.” (Sahife-i Nur, c. 10 s. 223)
Velayet-i Fakih'e karşıtlık perdesi altında İslam'a karşı olmak
“Değişik biçimler altında İslam'a karşı çıkıyorlar. Uzmanlar Meclisi'nde (Meclis-i Hubregan) bahis Velayet-i Fakih meselesine gelir gelmez muhalefet etmeye başladılar. Hatta daha geçenlerde, iki üç gün önce bu münhariflerin oturumlarının birinde -İslam'a muhalif ve İslam'dan bihaber olanlar- "Bu Uzmanlar Meclisi lağvedilmeli” demişlerdi. Onlar Uzmanlar Meclisi'nden korkuyorlar, zira bu Meclis Velayet-i Fakih'i tasvip etmek istemektedir. Bu meclis Allah'ın emrini icra etmek istiyor, onlar bundan çekiniyorlar. Onlar Velayet-i Fakih'i kabadayılık ve diktatörlük zannediyorlar. Onların diktatörlük geliyor demelerine bakmayın. Onlar İslam'dan nefret ediyor.” (Sahife-i Nur, c. 10 s. 308)
Velayet-i Fakih Resulullah'ın (s.a.a.) velayeti gibidir
“Velayet-i Fakih Uzmanlar Meclisi'nin uydurduğu bir şey değildir. Velayet-i Fakih Allah tarafından var edilmiştir. Resulullah'ın (s.a.a.) velayetinin aynısıdır. Bunlar Resulullah'ın (s.a.a.) velayetinden de korkuyorlar! Şunu bilesiniz ki eğer İmam-ı Zaman gelse bu kalemler O'na da muhalefet ederler. Onlar bilsinler ki kalemleri milletimizin yolunu değiştiremez. Onlar halkımızın uyandığını anlamalılar. Artık milletin arasına katılın. Sizin kalemlerinizin İslam'a zararı teröristlerin tüfeklerinden daha çoktur. Zira orada düşman bellidir, sizler ise gizli yüzlerle geliyorsunuz meydana. Sizin kalemleriniz Rıza Şah'ın mızraklarından daha tehlikeli İslam için! Sizler Rıza Şah'dan ve Muhammed Rıza'dan daha zararlısınız. Zira onların İslam'a muhalif oldukları belliydi, halk bunu biliyor ve onların karşısında direniyordu. Sizler ise İslam kisvesi altında, Müslüman halkın taraftarlığı örtüsü altında İslam karşıtı amellerde bulunuyorsunuz.” (Sahife-i Nur, c. 10 s. 309)
Velayet-i Fakih'in ilahî kanuna tabi oluşu
“Velayet-i Fakih'ten korkmayın, fakih halka musallat olmak ve güç uygulamak peşinde değildir. Eğer bir fakih bu yönde davranmak isterse artık velayeti kalmaz. İslam'da hükmeden kanundur. Resul-i Ekrem (s.a.a.) de kanuna tabiydi, ilahi kanunun aksi yönde davranamazdı. Allah Peygamberine “eğer benim söylediklerimin zıddına tek bir şey söyleseydin seni helak ederdim” diyor. Peygamberine emrediyor. Eğer Peygamber haşa diktatör olmuş olsaydı, insanlar O'ndan korkmuş olsalardı fakihin de böyle olmaya hakkı olurdu. Eğer Emirü'l-Müminin diktatör olsaydı fakih de böyle olabilirdi. Bizler diktatörlüğü engellemek istiyoruz.” (Sahife-i İmam, c. 10 s. 311)
Velayet-i Fakih'in hedefi
Velayet-i Fakih, işlerin kendi mecrası dışında gelişmesini engelleme amacıyla yapılan nezarettir. Meclis, cumhurbaşkanı ve başbakana nezaret eder ki hata etmesinler. Bütün kurumları, orduyu kontrol eder. Diktatörlüğün önünü almak istiyoruz biz, hiç kimse diktatör olsun istemiyoruz. Velayet-i Fakih diktatörlüğe karşıttır. Niye bu kadar çabalıyor, himmetinizi boşa harcıyorsunuz? Ne yaparsınız yapın, ne yazarsanız yazın artık elinizden bir şey gelmez... Sizler ülkemizin düşmanlarına yardım ediyorsunuz.Ya bunun farkında değilsiniz ya da kasıtlı yapıyorsunuz.” (Sahife-i Nur, c. 10 s. 312)
Uzmanlar Meclisi'ni ortadan kaldırma komplosu
“Demokrasi ve özgürlük olmalı” diye feryat eden bu beyler bir araya geliyor ve ortaya bir şey atarak bunu millete dayatmak istiyorlar. Örneğin, Uzmanlar Meclisi halkın çoğunluğunun oyuyla faaliyete başlamasına rağmen, bunların etraflarına topladıkları birkaç kişi ile bu meclisin lağvedilmesinin gerektiğini söylediklerini görüyoruz. Niçin lağvedilmelidir bu meclis peki? Üyeleri sarıklı olduğu için, ilim ehli oldukları için mi? İslam'a inançları olduğu ve İslam ahkamını cari kılmak istedikleri için mi yoksa? Yoksa Velayet-i Fakih var olsun, umura fakih nezaret etsin dedikleri için mi? Onlar fakihin nezaretinden korkmaktalar.” (Sahife-i Nur, c. 10 s. 320)
Velayet-i Fakih ilahî bir hediyedir
“Sizler Velayeti Fakih'e muvafakat gösterin.Velayet-i Fakih Allah'ın Müslümanlara bir hediyesidir.” (Sahife-i Nur, c. 10, s. 408)
Veliyy-i Fakihin yetkileri
İslam yoksulları zenginlerden daha çok gözetmiştir. O kişilerin malları da, bu artık ve biriktirilmiş mallar meşru değildir. İslam bu malları resmi olarak tanımamaktadır. İslam'da meşru malın bir sınırı vardır. Öte yandan, farz edelim ki birisinin malı olsun ve bu mal meşru da olsun. Şerî Hâkim,Veliyy-i Emr, Müslümanların maslahatına binaen bu malın bu kadar fazla olmaması gerektiğini teşhis etmesi durumunda bu mala el koyabilir. Velayet-i Fakih'in bazı aydınlarca ne yazık ki bir türlü anlaşılmayan yönlerinden biri de işlerde sınırlama getirme yetkisine sahip olmasıdır. Mukaddes Şarî, mülkiyet hakkını kutsal saymakla birlikte,Veliyy-i Emr bu sınırlı mülkiyet hakkını Müslümanların ve İslam'ın maslahatı gereğince sınırlayabilir ve fakihin hükmü ile bir kısmı müsadere edilebilir.” (Sahife-i İmam, c.10 s. 482)
source : abna24