Dua, bazen maddesel bir çıkar elde etmek için yapılabilir. Bazen bir zararın giderilmesi için olabilir. Bazen lanet etme şeklinde ortaya çıkabilir. Yanlışlar ve eksiklerden dolayı özür dilemek için de yapılabilir. Bazen de manevisel yararları ve ahiret nimetlerini elde etmek için olabilir. Çağırmaya davet denir. Çağrılan kişiye de davet olunan denir. Çağırmanın bu türü insanlar arasında çok meşhurdur.
Allame Tabatabai şöyle söylemektedir: Dua ve davet şuna denir; Dua eden kişi, dua edilen kişinin dikkatini kendi tarafına çektikten sonra, bir nimeti ya da yararlı olan bir şeyi ondan istemesine denir. Dolayısıyla, istemek; dua’nın sonucu ve hedefi konumundadır. Bu kavram ise istemek sözcüğünün bütün aşamalarına uygundur. Örneğin; bilinmeyen şeyler konusunda soru sorarak öğrenmek istemek, hesap etmeyi istemek veya maddesel ve manevisel konularda yardım istemek gibi... Yüce Allah, dilin girişimde bulunduğu bir konuyu istemek olarak adlandırmıştır. Bu konuda şöyle buyurmaktadır:
Kendisinden istediğiniz her şeyden size bir pay verdi. Eğer Allah’ın nimetlerini saymak isterseniz sayamazsınız.[1]
Kuşkusuz ayette adı geçen isteme görünen dil ile değil fıtri muhtaçlık diliyle gerçekleşmiştir.
Dua etme ile nida etme arasında farklar bulunmaktadır. Çünkü nida etme yalnızca ses ve söz ile ilgilidir. Ancak dua etme; söz, işaret ve gönülden bir yöneliş de olabilir. “Rabbinize yalvararak ve gizlice dua edin.”[2]
Rağib Isfahani şöyle söylemektedir: Dua etmek de nida etmek gibidir. Ancak, nida etmek bazen isim söylemeksizin çağırma şeklinde olabilir. Ancak dua etmek genellikle isimle birlikte yapılmaktadır. Nida etmek yalnızca sesi yükseltmeye de denir.[3]
[1] İbrahim: 34
[2] Araf: 55
[3] El-Mizan: C.2,S.24
source : tebyan