“Rusya’nın [Suriye’de] desteklediği ve yaptığı şey terörle mücadele değil, barbarlıktır” Samantha Power, ABD’nin Birleşmiş Milletler Temsilcisi
ABD’nin Birleşmiş Milletler Temsilcisi, ‘Palavracı Sam’ diye bilinen Samantha Power, Rusya ve Suriye hükümetlerini ‘barbarlık’la suçlayarak, Moskova’nın veya Şam’ın Halep’teki sivillere yardım götüren Birleşmiş Milletler’e ait silahsız insani konvoya saldırdığını ileri sürdü. Buna ilişkin hiçbir kanıt sunulmadı. Atıp tutmalar ve tehditler, olguları veya kanıtları gerektirmez; yalnızca coşkulu duygu boşalmalarını ve uysal kitle propagandası organlarını gerektirir.
Açık olmak gerekirse ‘barbarlar’, akla her türlü medeni normu ve hukuku inkar eden liderler ve gruplara ait imajları getirir. Bunlar yalnızca silah gücüyle yanıt verirler.
Bu bağlamın içinde Power’ın Rusya ve Suriye’ye yönelik barbarlık suçlamaları, ABD’nin Suriye ordusuna ait bir mevziye düzenlediği ve IŞİD teröristleri ve cihadçı istilacılarla çatışmaya girmiş olan yaklaşık 200 hükümet askerini öldüren ve yaralayan hava saldırısını meşrulaştırmak için kullanıldı.
Bir başka deyişle Suriye askerlerinin ‘barbarlık’la suçlanması, Büyükelçi Power’ın ABD’nin daha önceki ve kasıtlı bir savaş suçunun kurbanlarının kinik bir şekilde, insan olmaktan çıkarılmasıydı.
O halde ‘barbarlık’ dilinin kullanımı ve kötü kullanımı hakkındaki uygun bağlamı – ve bunun doğru uygulamasını – analiz edelim.
Barbarlık: fiil
Son 15 yıl içinde ABD ve müttefikleri, Afganistan, Irak, Somali, Libya, Suriye, Yemen ve Lübnan’ı istila ve işgal etti ve bu ülkelerden 10 milyon insanı öldürdü, yaraladı veya mülksüzleştirdi. Askeri ve sivil yöneticiler sistematik olarak, ekonomileri tümden yok etti, etnik ve dinsel savaşları körükledi, kadim cemaat ve aile bağlarının altını oydu ve yoz siyasi kuklaları iktidara yerleştirdi.
ABD tarafından yaygınlaştırılan işkenceler, keyfi gözaltı ve tutuklamalar norm haline gelerek, bir zamanlar üretken ve istikrarlı olan toplumların yerine kanunsuz ve kaotik toplumlar yarattı. Sosyal yapıların parçalanması kitlesel bir nüfus göçünü doğurdu ve milyonlarca çaresiz mülteci, işgallerden, savaşlardan ve toplumun topyekün çöküşünden kaçtı. Bu kasıtlı emperyalist politika kararlarının sonucu, boşaltılmış şehirler ve mahalleler, parçalanmış aileler, yıkılmış hayatlar ve milyonlarca genç Arap ve Müslüman için yıkılmış bir gelecek oldu.
İnsani kayıplar arttıkça ve Batı Avrupa ABD’nin saldırgan savaşlarının sonuçlarıyla doldukça, emperyalistler kulak tırmalayıcı retoriklerini daha da keskinleştirdi ve tüm hasımları ile kendilerini eleştiren herkesi, ‘savaş suçlarında suç ortakları’ ve ‘barbarlar’ olarak yaftalamaya başladı.
Ahlaksız emperyal yağma politikası ne kadar büyük ve ne kadar kalıcı olursa, liderlerinin son kertedeki başarısızlıklar karşısındaki hayal kırıklığı da o kadar yoğun oluyor ve ‘diplomat’ları küfürbaz bir dile o kadar çok başvuruyor.
Barbarları arayan barbarlık
ABD saldırganlığının başlıca hasımları olan Rusya, Çin ve İran herhangi bir egemen ülkeyi işgal etmediği gibi, milyonlarca mültecinin çaresizce kaçısına da sebep olmadı. Rusya, müttefiki olan Suriye hükümetine, ülkeyi bölme niyetinde olan terörist paralı askerlerin istilasıyla mücadelede yardım etmeye davet edildi. Kırım barışçıl bir şekilde ve seçim yoluyla Rusya’ya geri katıldı. Moskova, Batı’nın Irak, Yemen ve Libya’ya karşı olan savaşlarına destek için herhangi bir askeri rol oynamayı reddetti. Bunların hiçbiri ABD-AB barbarlığı düzeyine çıkmadı.
Asya’da Batı, Vietnam’ı, Filipinler’i ve Afganistan’ı istila etti ve yıktı. Şimdi bir ABD müttefiki olan Japonya, geçmişte Çin’i, Kore’yi ve Güneydoğu Asya’yı işgal etti. Çin ise yüzyıllardan beri hiçbir emperyal fetih savaşına girmedi.
İran modern zamanlarda hiçbir ülkeyi işgal etmedi. Bilakis Irak 1980’lerde ABD’nin desteğiyle Tahran’ı işgal etti ve milyonlarca can kaybıyla sonuçlanan, yaklaşık on yıl süren bir savaş yürüttü.
Gerçekte, eğer savaşlar yürütmek, işgaller hazırlamak, toplumları bir bütün halinde yok etmek ve milyonlarca insanın ölümüne sebep olmak barbarlığın ölçütleriyse, o halde ABD, Avrupa ve Japonya açıkça barbarlar olagelmiştir.
Başka türlüsünü iddia etmek ve Büyükelçi Samantha Power’ın palavracı senaryosunu izlemek, liberal değerler dilinin gerçek anlamda barbarca eylemleri süsleyip püslediği bir halüsinasyonlar tüneline girmektir.
Bütün bir politika dili saptırılmış ve bir kendi kendini kandırma ustalığına dönüşmüştür. Terörist milisler ‘isyancılar’ ve ‘ılımlılar’ ambalajına sarılmış, barbarlığı emperyal Batı merkezinden periferiye yaymıştır. Terörizmin kasten yayılması kendi başına, Batılı güçlerin statüsünü iki paralık eden barbarca bir eylemdir.
Sonuç
Antik Yunan’da barbarlar, imparatorluğun dışından olan ve medeniyetin dilini konuşmayan insanlardı. İmparatorluğun servetini ve kültürünü yağmalamak isteyen vahşi istilacılardı. Bugün barbarlar imparatorluğun içinden çıkıp dışarıya doğru yayılıyor. Emperyal liderler bir dizi yıkım ve yağma savaşına girdiler, hem de kendi toplumları ve ekonomileri cehalet, sefalet, borç, bağımlılık ve suç içinde debelenirken. Emperyal barbarlar, kültürleri bir bütün halinde yıkıyor, Irak ve Suriye gibi kadim medeniyetlerin büyük tarihsel mirasını siliyor ve bir taraftan da, halihazırda kendi nüfusuna çocuk muamelesi yapan moronlar, uyuşturucular ve elektronik aletler kültürünü dayatıyor.
Barbarlar imparatorluğu, sarraflar ve yoz spekülatörlerle doldurulmuştur. Bunlar bütün bir hukuk sistemini ve yasama kuruluşlarını bozmuşlardır. Kamusal alan, her türlü gerçek kamusal söylem ve tartışmaya kapalı olan, elitlere yönelik bir hususi tuvalet haline gelmiştir.
Gerekçelere dayanan tartışmaların yerini alan seçim tiyatroları, cumhuriyetçi prensiplerin altını oyuyor. Bir askeri metafiziğe saplanmış olan emperyal fatihler yıkılmış bir topluluğu üretken bir koloni halinde yeniden inşa edemeyecekleri gibi, Roma’nın Yunanistan’da yaptığı gibi esirleri arasındaki en iyi ve en parlak olanlardan bir şeyler de öğrenemez, çünkü onlar fethedilen ülkelerin halklarının altındaki toprağa yıkım ekip üstüne tuz dökmüşlerdir.
Barbar-emperyal dünya düzeni devamlı olarak ‘ötekiler’ ile savaş halindedir ve bu denli ahlaksızca yıktıkları değerli beşeri hazineleri asla özümseyemez ve onlardan öğrenemezler. Bu düzen dışarıda terör, içeride aldatmaca ile yönetir. Büyükelçi Samantha Power’ın emperyal atıp tutmalarının bu denli ham bir şekilde gösterdiği gibi, onun uluslararası forumlardaki hitapları, ortaçağ memurlarının histerisini yansıtır: mermerli yankı odalarında kendi aralarında bağırıp çağıran akılsız barbarlardır bunlar.
En sonunda emperyal barbarlar, kaçan kendi vassalları ve kuklaları tarafından kuşatılacaktır. Kendi çürümeleri ve iç dağılmalarıyla yüzyüze geldiklerinde, son küresel büyük yangına girişmek ile, emperyal barbar düzenlerini dağıtmak ve adalet, kanun ve medeniyeti seçmek arasında bir tercih yapmaları gerekecektir.
source : abna24