İslam zikretmeye ve zikri sürdürmeye özel bir ehemmiyet vermektedir. Hz. Resul-ü Ekrem'den (s.a.a) ve Masum İmamlar'dan bir takım zikir ve dualar ulaşmış ve onlardaki sevaplar buyrulmuştur. Zikir, gerçekte nefsin mükemmelleşmesine ve Allah'a yaklaşmaya sebep olan bir çeşit ibadet sayılır. Örnek olarak şu hadislere dikkat ediniz:
Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Beş şey insanın amel terazisini ağır eder (ve onlar şunlardan ibarettir) Subhanallah, velhamdulillah, ve la ilahe illallah, vallahu ekber (demek) ve evladının ölümünde sabretmek.”[1]
Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) yine buyururlar ki: "Beni miraca götürdükleri zaman Cennet'e girdim. Meleklerin altın ve gümüşten bir köşk yapmakta olduklarını, ancak bazen işten el etek çektiklerini gördüm. Onlardan: Niçin bazen çalışıyor ve bazen de işten el çekiyorsunuz? diye sorunca; binayı yapmamız için gerekli olan araç ve gereçler olduğu zaman çalışıyor, araç ve gereçler bittiği zaman da duruyoruz, cevabını verdiler. Kullandığınız araç ve gereçler nelerdir? dediğimde dediler ki: Araç ve gereçler müminin dünyada subhanallah, velhamdulillah, ve la ilahe illellah, vallahu ekber demesidir. Mümin (bu zikirleri) söylediği zaman (bize bu vasıtayla araç ve gereç gönderir ve) biz köşkü yapmaya başlarız, o (zikirden) el çekince biz de işten el çekiyoruz."[2]
Diğer bir yerde ise şöyle buyuruyor: "Herkim “Subhanallah” derse Allah Cennet'te onun için bir ağaç diker; herkim "Elhemdulillah" derse Allah-u Teâlâ Cennet'te onun için bir ağaç diker, herkim "Lailahe illallah" derse Allah-u Teâlâ cennette onun için bir ağaç diker ve herkim de "Allah-u ekber" derse Allah-u Teâlâ cennette onun için bir ağaç diker." (Bunun üzerine) Kureyş'ten biri arzetti ki: "Ya Resulullah! Cennet'te bizim çok ağacımız olacak değil mi?!" Resulullah (s.a.a) "Evet, ancak ağaçları yakacak bir ateş göndermemeye dikkat edin. Zira Allah-u Teala Kur'an'da buyuruyor ki: “Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, peygamber'e itaat edin ve kendi amellerinizi geçersiz kılmayın.” (Muhammed / 333)"[3]
İnsana Allah'ı hatırlatan, Allah'ı övgü, hamd ve tesbih anlamı taşıyan her söze zikir denir. Ancak hadislerde bir takım özel zikirler vurgulanmış ve onları okumak için etki ve sevaplar zikredilmiştir ki onların en önemlileri şunlardan ibarettir: "La ilahe illallah" "Subhanallah", "Elhamdulillah", "Allah-u ekber"... "La hevla ve la kuvvete illa billah", "Hasbunellah ve ni'mel vekil" "La ilahe illallah-u subhaneke inni kuntu minez zalimin", "Ya Heyyu ya kayyum, ya men la ilahe illa ent!" "Efuzu emrî ilellah innallahe basirun bil ibad" "La havle ve la kuvvete illa billah-il Aliyy-il Azim", "Ya Allah!", "Ya Rab!", "Ya Rahman!", "Ya erhem-er rahimin!", "Ya zelcelal-i vel ikram!", "Ya Ganiyyu ve ya Muğanni!" ve yine dua ve hadislerde gelen Allah'ın diğer güzel isimleri. Bunların hepsi insana Allah'ı hatırlatan, takarrub ve yakınlık vesilesi olan zikirlerdir. Sülûk eden insan bunlardan istediğini seçerek onu sürdürebilir. Ancak marifet ehli bazı zikirleri tercih etmişlerdir. Bazıları "La ilahe illallah"ı tavsiye etmiş, bazıları "Subhanallah vel hamdulillah ve la ilahe illallah vallah-u ekber" zikrini seçmiş, bazıları "Ya Heyyu ya Kayyumu ya men la ilahe illa ent"i bazıları "ya Allah!" zikrini ve bazıları da diğer zikirleri önermişlerdir. Ancak bazı hadislerden "La ilahe illallah"ın diğer zikirlerden üstün olduğu anlaşılmaktadır.
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurur: "İbadetlerin en üstünü "La ilahe illallah" söylemektir."[4]
Ve yine: “Sözlerin büyüğü ve efendisi La ilahe illallah'tır.” buyurmuşlardır.[5]
Resulullah (s.a.a) Cebrail'den Allah-u Teala'nın şöyle buyurduğunu nakleder: "'La ilahe illallah' kelimesi sağlam bir sığınaktır; herkim ona girerse benim azabımdan emanda olur."[6]
Ancak zikirden hedef Allah'a teveccüh etmek, O'na yönelmek olduğu için şöyle söyleyebiliriz: İnsanın dikkat ve teveccühünü Allah'a daha çok ve daha iyi çeken her söz zikirdir, dolaysıyla o söz söylenirse daha uygun olur.
Zikirde kişiler, durumlar ve makamlar farklıdırlar. "Ya Allah" kelimesi bazı kimseler için veya bazı durumlarda daha iyi ve daha uygun olabilir. Bazı kişiler için "La ilahe illallah" kelimesi ve bazıları için de "Ya Gaffar ve ya Settar" kelimesi daha uygun olabilir ve keza diğer zikirler. Dolayısıyla sâlik eğer kamil bir üstada eli ulaşıyorsa bu konuda ondan yardım alması daha iyidir ve eğer bu konuda yararlanabileceği kamil bir üstad yoksa dua ve hadis kitaplarından, Resulullah'ın (s.a.a) ve Masum İmamlar'ın (a.s) buyruklarından yararlanabilir. Bütün zikir ve ibadetler iyidirler ve doğru olarak yapıldıkları takdirde her biri insanın mukarribi (Allah'a yaklaştıranı) olabilir ve onu yüksek makamlara ulaştırabilirler. Sâlik, onların hepsinden veya bazılarından yararlanabilir; ancak büyük şahsiyetler, sâlike zikir ve şuhud makamına erişmesi ve sâlike hedefine ulaşması için özel bir zikri seçmesini, özel bir keyfiyeti ve onu özel bir sayıda sürdürmesini tavsiye ederler. Ancak şu önemli noktaya dikkat edilmelidir ki, Şeriat'ta olan zikir ve dualar ibadet olup insanın icmalen mukarribi olabilirlerse de, bütün bunlardan asıl hedef, Allah'tan gayrısından kamilen kopmak, Allah'a teveccüh etmek ve kalp huzuru elde etmektir. Dolayısıyla lafızları tekrarlamakla yetinip onların anlamına teveccüh etmekten ve yüksek hedefe ulaşmaktan gafil olmamalıyız. Çünkü sadece lafızları tekrarlamak ve hatta onları sürdürmek pek de zor değildir. Bu amel tek başına insanı hedefe ulaştıramaz. Faydalı olabilecek asıl şey vesveseleri bertaraf etmek, Allah'a yönelik kalp huzuru bulmak ve düşünceleri bir noktaya toplamaktır. Bu, çok zordur, çünkü insana zikir esnasında çesitli düşünce ve vesveseler hücum eder ve Allah'ı anmaktan onu alıkoyar; oysa vesveselerden kurtulmadıkça nefsin ilahi feyizleri ve ilahi nurları kabullenmeye liyakati olmaz. Kalp, yabancıların olmadığı ilahi nurların parlayış yeri olabilir. Vesveselerden kurtulmak ve düşünceleri bir yere toplamak için azim, ciddi karar, cihad, kontrol ve direnmeye gerek vardır. Bir defada, alıştırma yapmaksızın hazırlıklı olması imkansızdır. Nefse yumuşak davranmalı ve onu tedricen bu amele alıştırmalıdır.
[1]- Bihar-ul Envar, c.93, s.169.
[2]- Bihar-ul Envar, c.93, s.169.
[3]- Bihar-ul Envar, c.93, s.168.
[4]- Bihar-ul Envar, c.93, s.195.
[5]- Bihar-ul Envar, c.93, s.204.
[6]- Bihar-ul Envar, c.93, s.192.
source : tebyan