Bu husus, en önemli ahlâkî kuralın, islamî davranışı ve müslüman olmanın nişanelerindendir. Bundan dolayı İslam Peygamberi (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Müslüman, diğer müslümanların onun dil ve elinden emniyette oldukları kimsedir.”[1]
3- Diğer bir hak da, müslümanın, müslümana karşı mütevazı olması ve büyüklük taslamamasıdır.
4- Başkalarının mümin ve müslümanların aleyhinde olan sözlerini dinlememeli, onları kabul etmemeli, yapılan dedikodulara kulak asmamalı, kusur ve ayıpların peşinde olmamalıdır. Eğer birisinin bir hatasını işitir veya fark ederse, onu ifşa etmemeli ve onu rencide etmemelidir. Müslümanların ayıpları peşinde olan, İslam ve dinin nazarında alçalır, Allah’ın velayetinden çıkıp şeytanın velayeti altına girer. Bununla ilgili olarak Peygamber efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Ey dilleriyle müslüman olup kalpleriyle müslüman olmayan topluluk! Müslümanların kusur ve ayıpları peşinde olmayın. Zira her kim müslümanların ayıpları peşinde olursa, Allah da onun ayıpları peşinde olur ve Allah her kimin ayıpları peşinde olursa, onu rezil ve rüsva eder.”[2]
5- Küsmekten ve alakaları kesmekten kaçınmalıdır. Alakalar kesilip ayrılık meydana gelmiş olsa bile, bunu üç günden fazla uzatmamak gerekir. Böyle durumlarda fazilet ve şeref, daha erken barışanın ve barışın sağlanması için ilk adım atanındır. Bu ayrılık ne kadar uzarsa şeytan o kadar sevinir. Bu konuda da birçok hadis nakledilmiştir.
6- İzinsiz ve habersiz olarak mümin kardeşinin evine girmemelidir. Onun evine, odasına veya iş yerine girmek istenilirse, önce izin alınmalıdır. (Bu husus, “Ev Harîmi ve Yaşamak” adlı konu başlığı altında genişçe açıklanmıştır.)
7- Müslümanlarla karşılaşırken; mümin kardeşinin kalbinden kederleri eriten, üzüntü ve gamları yok eden, kalbe sevgiyi ve mutluluğu eken, açık bir sima ve güler yüzlü olmalıdır. Bu davranışın Allah katında büyük bir mükafatı vardır.
8- Ahde vefa, sözün yerine getirilmesi ve verilen sözün ihmal edilmemesi rivayetlerde geçen başka bir haktır. Müslüman, kendisini Müslüman birisinin karşısında sorumlu bilmelidir. İmam Seccad (a.s) bu konuda şöyle buyurmuştur:
“Söz verip de sözünde durmayan kimse münafıktır.”
Allah Resulü (s.a.a) de şöyle buyurmuştur:
“Kim Allah’a ve ahiret gönüne inanıyorsa, vaade verdiğinde vadesine vefa etsin.”[3]
9- Müslümanlarla karşılaşırken insaflı olmak. Yani kendisine nasıl davranılmasını ve karşılanmasını istiyorsa, kendisi de aynen öyle hareket etmelidir. Hadislerde bu güzel davranışın Allah’ın yanında izzet mayası, kıyamette cehennem ateşinden korunmanın sebebi sayıldığı bildirilmektedir.
İmam Sadık (a.s) bir sözünde bunu, Allah’ın kendi kulları üzerine yüklemiş olduğu en ağır görevlerden biri olarak saymış ve insafın yanında başkasıyla yardımlaşmayı gözetmeyi ve bütün hallerde Allah’ı zikretmeyi de beyan etmiştir.[4]
10- Büyüklere saygı göstermek, küçüklere de sevgi ve iyilikle davranmak.
11- İnsanların arasını bulmak ve onları barıştır mak. Bu, Peygamber (s.a.a)’in sürekli yaptığı bir vasiyet ve İmam Ali (a.s)’ın şahadet yatağında dile getirdiği bir vasiyettir. Allah Resulü (s.a.a) bunu, “en değerli sadaka” olarak bildirmiştir. Hatta iki Müslümanın arasından ihtilafın kalkması ve barışın sağlanması için -maslahat gereği- yalana bile izin verilmiştir.[5]
12- Müslümanların onurunun muhafazası için kusurlarını örtmek. Allah Resulü’nün buyurduğu gibi:
“Her kim müslümanların ayıplarını örterse Allah da onun ayıplarını dünya ve ahirette örter.”
[1] Mehaccet’ul-Beyza, c. 3, s. 358
[2] Kafi, c. 2, s. 355
[3] Mehaccet’ül-Beyza, s. 364
[4] a. g. e, s. 145
[5] a. g. e, s. 373