1. Ders
Yeni evlenen genç bir erkek ve genç bir kız, yeni bir hayatın başlangıcında olup, kendilerini yeni bir okyanusa atmaya hazırlanmaktadırlar. Okyanusun fırtınalı sularında kendilerini koruyabilmeleri için denizde yaşayan kuşlar ve balıklar gibi zeki olmaları gerekir. Eğer büyük denizlerde yaşamasını başaramıyorlarsa kısa sürecek olan zorlu bir yaşamdan sonra girdaplarda boğularak yeni yaşamlarına son vereceklerdir.
Beşerin mutluluğunu sağlamak ve ona yol göstermek için gelen mukaddes İslam dini, insanın yaşamının tüm yönlerini hayatın her aşamasında dikkate almıştır. Toplumun asıl unsurlarını oluşturan ve geleceğin anne babaları olan genç eşleri tehlikelerle dolu olan evlilik vadisinde başıboş bırakmamış; onların elinden tutarak adım adım önderlik etmiş ve ortak hayatta sürekli karşılaşılan fırtına ve girdapların tehlikesinden korunmalarının yolunu öğretmiştir.
Biz yukarıdaki hedef doğrultusunda Kur"an, Nehc"ül-Belağa, Bihar"ul-Envar gibi temel kaynaklarımız ışığında eşler arasındaki ilişkileri dersler halinde ele alıp inceleyerek siz kardeşlerimize sunmaya çalışacağız.
Yaklaşık yetmiş dersten oluşan bu makalemizin en önemlileri şu beş konuyu içermektedir:
1- Eşler arasında sevgi ve muhabbeti meydana getiren faktörler.
2- Anlaşmazlıklara yol açan sebepler ve onları ortadan kaldırma yöntemi.
3- İslam"a göre kadının ailedeki yeri.
4- Hicap konusu ve kadının sınırlandırılması hakkında İslam"ın görüşü.
5- Cinsel istekler konusunun açıklanması, haram ve caiz sınırlarının belirlenmesi. Bunların yanı sıra evlilik müessesinde önemli rolü olan diğer farklı birçok konu da yer almaktadır.
Neden bu derslere Aile Cenneti adını verdik? Bu dersler, cennetin güzel kokusunu taşıyan Kur"an"ın ayetleri ve hadislere dayalı olduğu ve aileyi cennete çeviren Müslüman kadın hakkında olmasıdır.
Evli olan yada yaşamını ileriki dönemlerinde evlilik kervanına katılacak olan ve İslam"ın eğitim sisteminde eşiyle bir ömür sefa ve muhabbetle yaşamak isteyenlere bu dersleri okumalarını zaruri olarak görüyoruz. Elbette siz kardeşlerden gelecek eleştirileri de dikkatle ele alıp değerlendireceğiz.
Birinci Ders: Birbirini Çağırmak
Eşler lakap veya unvan bulmadan önce özellikle de evliliklerinin ilk yıllarında doktor, mühendis, müdür veya hacı olmadan önce birbirlerini kendi adlarıyla çağırırken sevgi alameti olan bir ek ya da kelimeyi ekleyerek birbirlerini çağırmaları daha iyidir.
Eşlerin birbirlerini isimle çağırmaları hatta isimlerin kısaltılarak kullanılması bir saygısızlık örneğidir. Örneğin; kocasının ismi İbrahim veya Muhammed ise hanımı bu ismi kısaltarak kullanması uygun değildir. Eğer bu kısaltmalar eşler arasındaki samimiyetten kaynaklanıyorsa uygun ortamlarda bu şekilde çağırmanın sakıncası yoktur.
Ama hanımcığım, kocacığım gibi kelimelerin uyandırdığı sevgi ve muhabbeti saygısızca olmasa bile kısaltılarak söylenen isimler uyandırmıyorlar. İslam, bütün Müslümanlara, özellikle de eşlere sevgi dersi verdiği için muhatabımızı onu en çok hoşlandığı isimle çağırmamızı tavsiye ediyor.
Belki de bazı erkekler doktor, mühendis veya bey gibi lakapların hanımı tarafından kullanılmasından hoşlanmayabilirler. Örneğin; Ahmetçiğim demesinden daha çok hoşlanabilir. İşte o zaman eşinin, sevdiği kelimeyi kullanmalıdır. Aynı şekilde dışarıda, evde, köyde ve şehirde kullanılacak kelimeler birbirinden farklıdır. Hatta dilden dile veya bölgeden bölgeye de fark edebilir.
Değinmek istediğimiz diğer bir konu da insanın gerek eşiyle ve gerek diğer insanlarla konuşurken sesini onun duyabileceğinden fazla yükseltmemesi ve aynı zamanda yumuşak bir şekilde konuşmasıdır. Yüksek sesle konuşmak hem insanın vakarını zedeler, hem de karşı tarafı rahatsız eder. Doğal olarak ondan uzaklaşmasına ve sinirlerinin gerginleşmesine sebep olur. Bu da eşler arasında olan sevgi, muhabbet ve samimiyeti azaltıp, ortadan kaldırabilir.
Nur Pınarı
1- Ululanarak değil, miskince de değil, vakarla yürümeye bak, sesini alçalt. Şüphe yok ki seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.[1]
2- Peygamber-i Ekrem (s.a.a)"den şöyle nakledilmiştir: Şüphesiz Allah sesin alçaltılmasından hoşlanır ve sesin yükseltilmesinden hoşlanmaz.[2]
3- Hz. Ali (a.s)"dan şöyle nakledilmiştir: Sesi alçaltmak, gözü yummak (haramlar karşısında) ve doğal bir şekilde yürüyüş, imanın ve güzel dindarlığın işaretlerindendir.[3]
4- Allah Resulü (s.a.a)"den şöyle nakledilmiştir: Üç şey, iki Müslüman"ın dostluğunu ve sevgisini çoğaltır: Görüştüğünde güler yüzlü olmak, yanında oturmak istediğinde onun için yer açmak ve onu çağırdığında en çok hoşlandığı adla çağırmak.[4]
Bu rivayetler, diğer bütün rivayetler gibi Müslümanların sosyal ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini açıklamaktadır. Bu rivayetlerin hedefi ya da hedeflerinden birisi Müslümanlar arasında sevgi ve muhabbeti yerleştirmektir. Şüphesiz eşler arasındaki sevgi ve muhabbet daha çok öneme sahiptir. Şüphesiz eşlerin bu emirlere uymamalarının sonucu ortak yaşantıları daha zor olacaktır.
Bu konuda bizi aydınlatan diğer bir delil de akıldır. Eşler arasında olması gereken samimiyeti aklımız da söylemektedir. Dostunu sevdiği adla çağırmak samimiyeti mutlaka artıracaktır. Aklımızın bu şekilde hükmetmesi şeriatın ne kadar güçlü akli temellere dayandığını göstermektedir. Biz, İslam"ı akli delillerle kabul ettik. İslam bütün maddi, manevi, bedensel ve ruhsal ihtiyaçlarımızı karşıladığı için diğer dinlerle mukayese ettiğimizde eğer selim bir akılla hükmedersek İslam"ın diğer dinlerden daha kapsamlı ve daha derin olduğunu görürüz. Buna göre akıl ve İslam ayrılmaz bir bütündür. Aklın verdiği her hükmü İslam kabul eder. İslam"ın da aklın kabul edemeyeceği bir hükmü vermesi düşünülemez.
[1] - Lokman/19
[2]- Bihar"ul-Envar; c.2, s.62.
[3]- Gurer"ul-Hikem; Hadis: 5073.
[4]- Usul"ul-Kafi; c.2, s.614