srailoğulları, Hz. Yakub"un soyundan gelen boylardan oluşmaktadır. Başlangıçta göçebe kabileler olarak yaşıyorlardı. Sonra Firavun onları Mısır"a getirdi. Onlara köle muamelesi yapıyordu. Nihayet yüce Allah, Hz. Musa aracılığı ile onları Firavun ve uygulamalarından kurtardı.
Musa zamanında, bir imam önderliğinde yaşıyorlardı. Bu imam, Hz. Musa (a.s)"dı. Ondan sonra Yuşa (Yeşu) önderlik etti. Bir süre de İhud (Ehud), Cid"un (Gideon) gibi yargıçlar (hâkimler) tarafından yönetildiler. Bunu izleyen süreçte krallar devri başladı. İlk kralları Şaul (Saul)"du. Kur"an ondan Talut diye söz eder. Ondan sonra Hz. Davut ve Hz. Süleyman kral oldular.
Sonraki dönemlerde krallıkları parçalandı, güçleri dağıldı. Bununla beraber çeşitli krallarca yönetildiler. Rehoboam, Abiyam, Yeroboam, Yehoşafat, Yehoram gibi otuz küsur kral geçti.
Bölünmeden sonra güçleri sürekli olarak zayıflıyordu. Nihayet Babil kralları kendilerine egemen oldular ve Kudüs"ü ele geçirdiler. Bu olay yaklaşık olarak İsa"dan önce 600 yıllarında gerçekleşti. O dönemde Babil kralı, Buhtunnussar (Nebukadnetsar)"dı. Bir süre sonra Yahudiler ona baş kaldırdılar. Buhtunnussar üzerlerine askerlerini gönderdi. Onları kuşatma altına aldı. Ülkeyi fethetti. Krallık hazinelerini, Havra"nın (Mescid-i Aksa"nın) hazinelerini talan ettiler. Sayıları on binleri bulan zenginlerini, güçlüleri ve sanatkarlarını toplayıp Babil"e götürdüler. Geride zayıflardan ve yoksullardan başka kimse kalmadı. Buhtunnussar, son İsrailoğulları kralı olan Tsedekiya"yı başlarında kral olarak bıraktı. Tsedekiya, Buhtunnussar"a itaat etmek zorundaydı.
Bu durum on yıl kadar bu şekilde devam etti. Bu sırada Tsedekiya kendini bir ölçüde güçlü ve caydırıcı hissetmeye başladı. Mısır Firavunu"yla temas kurdu. Ondan cesaret alarak büyüklendi ve Buhtunnussar"a baş kaldırdı.
Bu durum Buhtunnussar"ı öfkelendirdi. Üzerlerine büyük bir ordu gönderdi. Ülkelerini kuşatma altına aldı. Yahudiler kalelere sığındılar. Yaklaşık olarak bir buçuk yıl kalelerde mahsur kaldılar. Sonunda aralarında kıtlık ve veba salgını baş gösterdi.
Buhtunnussar, kaleler tamamen teslim oluncaya kadar kuşatmayı kaldırmadı. Bu olay, İsa"dan önce 586 yılında gerçekleşti. Yahudiler topluca kılıçtan geçirildi, yurtları yerle bir edildi. Allah"ın evini de yıktılar. Bütün dini alametleri ve işaretleri ortadan kaldırdılar. Havra"larını (Mescid-i Aksa) bir toprak yığınına dönüştürdüler. Bu hengamede Tevrat ve içine konulduğu Sandık da kayboldu.
Bu durum, yaklaşık olarak 50 yıl devam etti. Bu süre içinde Babil"de yaşıyorlardı. Kitaplarından bir işaret, bir belirti yoktu ellerinde. Mescitlerinden ve evlerinden geriye tümseklerden, toprak yığınlarından başka bir şey kalmamıştı.
Sonra Fars krallarından Koreş tahta geçti. Ülkesiyle Babilliler arasında da savaş hali devam ediyordu. Koreş Babil"i fethetti. Kente girdi. Babil"de tutsak olarak bulunan İsrailoğullarını serbest bıraktı. Ünlü Ezra, kralın yanında saygın bir yere sahipti. Kral Ezra"yı İsrailoğulları üzerine emir olarak atadı. Tevrat"ı yazmasına, Havra"yı (Mescid-i Aksa) onarmasına ve eski düzenlerine geri dönmlerine izin verdi. Ezra"nın İsrailoğullarını Kudüs"e geri getirişi İsa"dan önce 457 tarihine rastlar. Bundan sonra Ezra, Eski Ahd"i yazdı ve tashih etti. Bugün Yahudilerin elindeki Tevrat onun derlediği bu kitaptır.
Bu öykü üzerinde düşündüğün zaman, bugün Yahudilerin elinde bulunan Tevrat"ın dayanak zincirinin kopuk olduğunu görürsün. Bu Tevrat, bir tek kişi (Ezra) aracılığıyla Musa"ya dayandırılıyor. Öncelikle, onun kim olduğunu bilmiyoruz. İkincisi, bilgisi ve derinliği hakkında bir malumatınız yok. Üçüncüsü, güvenirliği boyutu hakkında bilgi sahibi değiliz. Dördüncüsü, Tevrat"ın tüm bölümlerini nereden derlediğini bilmiyoruz. Beşincisi, yapılan yanlışlıklar veya yaygın olan hatalı görüşleri hangi kaynağa göre belirleyeceğimizi bilmiyoruz.
Maalesef bu uğursuz olay, diğer bir uğursuz sonuça sebep olmuştur. Şöyle ki: Bir grup batılı araştırmacı, Musa"nın varlığını inkara yeltenmiş, Musa zamanında ve ondan sonra yaşanan olayların hiç olmadıklarını ileri sürmüş ve Musa hayali bir şahsiyetti. demişlerdir. Benzeri iddiaları Meryem oğlu İsa (a.s) hakkında da dile getirenler olmuştur. Ancak bir Müslümanın böyle şeyler söylemesi mümkün değildir. Çünkü Kur"an açık bir ifadeyle onun varlığından söz etmektedir.