Turkish
Sunday 24th of November 2024
0
نفر 0

İnsanlığın ''Kurtarıcısı'' İmam Mehdi

İnsanlığın ''Kurtarıcısı'' İmam Mehdi

Hz. İmam Mehdi (Arapça: الإمام المهدي), on birinci İmam Hz. Hasan Askeri’nin (a.s) tek oğludur. İsmi ve künyesi Hz. Resulü Kibriya Efendimizin (s.a.a) ismi ve künyesi ile aynısıdır. Şu anda Gaybet'te yaşamaktadır. Hicretin 255. yılında Şaban ayının on beşinde dünyaya geldi. Hz. Peygamber Ekrem (s.a.a) ve önceki İmamlar, Hz. Mehdi’nin (a.f) geleceğini müjdelediği için zamanın hükümeti onu ele geçirme peşine düşmüştür. Dolayısıyla İmam Hasan Askeri (a.s) oğlunun dünyaya gelişini gizli tutmuş ve kendi dönemi boyunca onu gözlerden uzak tutmuştur. İnsanların çoğu o şehit olurken oğlundan haberdar değildi.

İmam Mehdi (a.s) beş yaşında iken (h. 260) imamet makamına erdi. Bu tarihten itibaren [[Küçük Gaybet |Küçük Gaybet]'i bitene kadar dört naip diye bilinen elçileri aracılığı ile tanınmakta ve insanlarla ilişki kurmaktaydı. Son naibin vefatından (h. 329) sonra büyük Gaybet başlamıştır. Günümüzde de büyük Gaybettedir ve tıpkı hadislerin bildirdiğine göre İmam Mehdi’nin (a.s) zuhur tarihi hiçbir şekilde belli değildir. Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) İmam Mehdi (a.f) hakkında buyurmuş olduğu hadisler yalnızca Şia kaynaklarında yer almamış, bilakis Ehlisünnet başta olmak üzere tüm mezheplerin kaynak kitaplarında çokça yer almıştır.

Şia inancına göre İmam Mehdi (a.s) ilahî semavi dinlerin beklediği vaat edilmiş olan kişidir ve gelişi ile dünyayı adaletle dolduracak ve evrensel ilahî hükümeti kuracaktır.

Çeşitli yerlerdeki birçok mekân İmam Mehdi’ye (a.s) atfedilmiştir. Örneğin: Samarra şehrindeki “serdap” (evlerin alt kısmına yapılan ve serin kalan oda, bodrum ve mahzen), Mescid-i Sehle ve Kum’daki Mescid-i Cemkeran. Gaybet asrında İmam Mehdi (a.s) ile irtibat kurmak için çok sayıda dua ve zikirler nakledilmiştir. Bazı hadislere göre Gaybet döneminde de İmam Mehdi (a.s) ile görüşmek mümkündür. Büyük Şia âlimleri, bazı kişilerin İmam Mehdi (a.s) ile çok sayıdaki görüşmesini kitaplarında nakletmişlerdir.
İsim, Künye ve Lakapları

Şia hadislerinde, Şiaların On İkinci İmamı, Hz. Mehdi (a.s) hakkında Muhammed, Ahmed ve Abdullah gibi isimler nakledilmiştir. Tüm bunlara rağmen Şialar nezdinde daha çok lakaplarından olan Mehdi ismi ile tanınmıştır.[1] Çeşitli hadislere göre, ismi Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) ismi ile aynıdır.[2] “Kâfi” ve “Kemalü’d-Din” gibi bazı Şia hadis kitaplarında ismi Muhammed anlamında “م ح م د” (m-h-m-d) ayrı yazıldığı görülmektedir[3] Bu şekildeki belirgin olmayan yazı, isminin anılmasını yasaklayan çok sayıdaki hadislerin etkisinden kaynaklanmaktadır.[4]
İsminin Kutsallığı

Şia kaynaklarında zikredilen çok sayıdaki hadis, On İkinci İmam'ın gerçek adının (Muhammed) anılmasını yasaklamış ve haram kılmıştır.[5] Şia âlimleri nezdinde bu hadislerin analizinde iki yaklaşım öne çıkmıştır; Seyyid Murtaza, Fazıl Mikdad, Muhakkik-i Hilli, Allame Hilli ve başka birkaç âlim, bu hürmetin takiye zamanıyla sınırlı olduğu, buna karşın, Mir Damad ve Muhaddis Nuri gibi âlimler gerçek isminin anılmasının haram oluşunun zuhur gerçekleşene kadar tüm zamanlarda geçerli olduğu görüşündedirler.[6]
Künye ve Lakapları

Şiaların On ikinci İmamı Hz. Mehdi (a.s), tarihî, kelâmi, kitaplarda ve yine dua ve ziyaretnamelerde çok sayıda lakap ve künye ile vasfedilmiştir. Bunlardan en meşhurları şunlardır: “Mehdi, Kaim, Sahib-i Zaman, Eba Salih, Muntazar, Hüccetullah, Bakiyetullah, Muntakim, Mevud, Hatemü’l-Evsiya, Gaib, Me’mul ve Muztar.”

İmam Mehdi (a.s) için başka isim, lakap ve künyeler de zikredilmiştir. Örneğin “Necmu’s-Sakib” kitabında 182 isim ve lakap zikredilmiş ve “Nam Name-i Hz. Mehdi (a.s)” kitabında ise 310 dolayında isim ve lakap nakledilmiştir.

Muhaddis Nuri, “Necmu’s-Sakib” kitabında, muteber ve senetli tüm isim ve lakapları bir araya topladığını iddia etmiştir. Bunun için kesin olmayan araştırmalara güvenmemiştir ve eğer aksi bir durum söz konusu olsa idi, İmam’ın çeşitli kitaplarda zikredilen isim ve lakapları bunun birkaç katı olurdu. Bu lakaplardan bazıları şunlardır:
“Ahmed, Ebu’l-Kasım, Ebu Salih, Emiru’l-Umera, Bakiyetullah, Beledü’l-Emin, Burhanullah, Bakiyetu’l-Enbiya, Hüccet, Hak, Hatemu’l-Evsiya, Hatemu’l-Eimme, Halef veya Halef-i Salih, Halifetullah, Halifetu’l-Etkiya, Dai, Sidretü’l-Munteha, Sahibu’l-Gabyet, Sahib-i Zaman, Sahib-i Ricet, Sahib-i Dar, Sahib-i Asr, Sahib-i Kurretu’l-Beyza, Salih, Sahibu’l-Emr, Ayn veya Aynullah, Gaib, Gulam, Kaim, Kaşifu’l-Gıta, Muntakim, Mehdi, Abdullah, Mev’ud, Muntazar, Muztar ve Varis.”[7][Notlar 1]

Şiaların On ikinci İmamı'nın isim ve lakapları, Ehlisünnet kaynaklarında da nakledilmiştir. Her ne kadar bu kaynaklar, daha çok “Mehdi” isminden yararlansa da diğer isim ve lakaplar daha az zikredilmiştir. “Kaim” lakabı, Ehlisünnet kaynaklarında nadiren bulunmaktadır. Sünni kaynaklarda nakledilen bu isim ve lakaplardan bazıları şunlardır:

    Mehdi-i Hazihi’l-Ümmet
    el-Mehdi fi’l-Arz ve’l-Mehdi fi’s-Sema
    Mehdi-i Hayr
    Mehdi-i Abdullah
    el-İmam
    Ahiru’l-Eimme (İmamların sonuncusu)
    Halifetullah
    Halife-i Beni Haşim
    Halife
    Veliyullah
    el-Emir
    Emiru’t-Taife
    Emiru’n-Nas
    Hayretullah fi Halkihi
    Hahru Ümmet Muhammed
    Hayrun-Nas
    Hayru Ehli’l-Arz
    Zahiretu’l-Enbiya
    Ya’subu’l-Ümmet
    er-Recu’s-Salih
    Salih men Meza
    el-Adilu’l-Mubarek ez-Zeki
    el-Mansur
    el-Haşimi
    el-Aizu bi’l-Beyt
    es-Sefah.[8]

Ailesi
İmam Mehdi'nin Selametliği İçin Okunan Dua
Babası

    Ana Madde: İmam Hasan Askeri (a.s)

Şia inancına göre İmam-ı Zaman’ın (a.s) babası, on birinci imam Hz. Hasan Askeri’dir(a.s). Bazı Ehlisünnet mensubu kişiler, Şiaların nezdinde zayıf ve geçersiz olan bir hadis gereği İmam Mehdi’nin (a.s) babasının adının Abdullah olduğunu iddia etmişlerdir.[9]
Annesi

    Ana Madde: Hz. Nergis Hatun (s.a)

Sahibu’l-Emir Hz. Mehdi’nin (a.s) annesi çeşitli isimlerle zikredilmiştir. Örneğin: Nergis, Süsen, Sakyel veya Saykel, Hadise, Hekime, Melike, Reyhane ve Ğamt.[10]İmam Mehdi’nin (a.s) annesinin yaşamı ve özellikleri hakkında dört çeşit rivayet bulunmaktadır. Bunlardan ilki Şeyh Saduk’un “Kemalu’d-Din ve Temamu’n-Nimet” kitabında naklettiği[11] ve İmam Mehdi’nin (a.s) annesinin Rum imparatorunun kızı ve Prenses olduğunu belirten rivayetler; İmam Mehdi’nin annesinin yaşamına değinmeden yalnızca İmam Cevad’ın (a.s) kızı ve İmam Mehdi’nin (a.s) halası Hekime Hatun'un eğitim ve terbiyesinde yetiştiğine değinen rivayetler.[12] Üçüncü grup rivayetler ise -Mesudi, “İsbatu’l Vasiyet” kitabında nakletmiştir-[13] İmam Mehdi’nin annesinin Hekime Hatun'un eğitimine tabi tutulmasının yanı sıra yine o evde dünyaya geldiğine dair rivayetlerdir. Dördüncü grup rivayetlerin ise ilk üç grup rivayetlerle temelden farkları bulunmaktadır. Bu rivayetlerde İmam Mehdi’nin (a.s) annesinin, siyah derili zenci bir cariye (köle) olduğu belirtilmiştir.[14] İlk üç kategorideki rivayetleri birbirlerinin tamamlayıcısı olarak değerlendirmek mümkündür. Ancak dördüncü kategorideki rivayetlerin diğer rivayetlerle örtüşen bir yanı yoktur. Buna rağmen bazıları, bu dört kategorideki rivayetleri bütünleştirmek ve cem etmek için bu kadının İmam Mehdi’nin (a.s) vasıtayla annesi veya annesinin dadısı olduğunu ileri sürerek rivayetleri örtüştürmeye çalışmışlardır.[15]
Halası

    Ana Madde: Hz. Hekime Hatun

Hz. Hekime Hatun (s.a) Ehlibeyt’in dokuzunca İmamı, Hz. İmam Cevad’ın (a.s) kızı ve on birinci imam olan Hasan Askeri’nin (a.s) halasıdır. Dört imamla aynı dönemde yaşamış ve Şii kaynakların belirttiğine ne göre İmam Mehdi’nin (a.s) dünyaya gelişinin tanığı ve rivayet edicisidir. İmam Mehdi’nin (a.s) annesi, onun evinde eğitim görmüş ve İmam Mehdi’nin dünyaya gelişi ile ilgili birçok rivayet onun kanalıyla nakledilmiştir.[16]
Büyük Annesi

    Ana Madde: Hudeys (İmam Askeri’nin Annesi)

Cedde veya Hudeys, İmam Hasan Askeri’nin (a.s) annesi ve İmam Mehdi’nin (a.s) büyük annesidir. Hadislerde Cedde adıyla anılmıştır. Kaynakların belirttiğine göre İmam Hasan Askeri (a.s) şehit olduktan sonra Şiaların işleri genel olarak onun omuzlarına yüklenmiş ve Şiaların korunmasında temel bir rol üstlenmiştir.[17]
Cafer-i Kezzab

    Ana Madde: Cafer-i Kezzab

İmam Mehdi’nin (a.s) amcası, Cafer bin Ali, İmam Hasan Askeri (a.s) şehit olduktan sonra, imamet iddiasında bulunmuştur. Bu yüzden kendisine Cafer-i Kezzap (yalancı) denmiştir. Rivayetlerde, isyankâr, günahkâr ve büyük günahlara duçar olan biri olarak geçmiştir. O, İmamet iddiasının yanı sıra İmam Hasan Askeri’nin (a.s) varisini inkâr ederek zamanın devlet adamlarını on ikinci imam olan Hz. Mehdi (a.s) aleyhine kışkırtmıştır.[18] Bazı kaynaklara göre, ömrünün sonuna kadar iddiasını sürdürmüş ve kendisini imam olarak bilmiştir. Bazı rivayetlerde ise imamet iddiasından vazgeçtiği ve tövbe ettiği belirtilmiş ve bu yüzden Şialar onu Cafer-i Kezzab yerine Cafer-i Tayyip olarak anmıştır. Seyyid Cafer, kırk beş yaşında Samarra’da vefat etmiştir.[19]

Andolsun, biz Zikir'den sonra Zebur'da da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır" diye yazdık.


— Kur'an-ı Kerim, Enbiya suresi, 105. Ayet.
İmam Mehdi’nin (a.s) Kutlu Doğumu
Doğum Vakti

İmam Mehdi’nin (a.s) dünyaya geliş zamanı konusunda ihtilaflar vardır. Bazı eski kaynaklarda İmamın doğuş tarihine değinilmemiş ve bunun gizli olduğu belirtilmiştir.[20] Ancak birçok Şia ve bazı Sünni rivayetlerde, İmam Mehdi’nin (a.s) hicretin 255.[21] veya 256.[22] yılında dünyaya geldiği belirtilmiştir.

İmam Mehdi’nin (a.s) hangi ayda dünyaya geldiği konusunda da ihtilaflar vardır. Ancak meşhur olan görüş, Şaban ayında dünyaya geldiği görüşüdür. Birçok eski Şii kaynaklarda da bu ayda dünyaya geldiği belirtilmiştir.[23] Buna rağmen bazı Şia[24] ve Sünni[25]kaynaklarda Ramazan ayında dünyaya geldiği ve bazı Sünni kaynaklarda ise[26] Rebiülevvel veya Rebiülahir ayında dünyaya geldiği de yazılmıştır.

Tarihi kaynaklarda ayın kaçında dünyaya geldiği konusunda on bir farklı rivayet nakledilmiştir. Bunlardan Şaban ayının on beşinci günü en meşhuru ve bilinenidir.[27] Şia âlimlerinden Kuleyni, Mesudi, Şeyh Saduk, Şeyh Müfid, Şeyh Tusi, Fettal Nişaburi, Eminu’l-İslam Tabersi, Seyyid İbn Tavus, İbn Taktaki, Allame Hilli, Şehid-i Evvel, Kef’emi, Şeyh Bahai… ve Ehlisünnet âlimlerinden İbn Hallakan[28], İbn Sabbag Maliki, Şa’rani Hanefi, İbn Tolun… da bu görüşü kabul etmişlerdir. Bazı Sünni kaynaklarda Rebiülevvel’in dokuzu ve on dokuzu,[29] Rebiülahir’in dokuzu[30] Recep ayının ilk günü[31], Ramazan ayının yirmi üçüncü gününü[32] Şaban’ın üçüncü günü ve sekizinci günü[33] şeklinde rivayet edilmiştir. Ramazan ayının ilk Cuma akşamı veya Ramazan ayının Cuma gecelerinden bir gece rivayeti de Şeyh Saduk’un “Kemalu’d-Din” kitabında nakledilmiştir.[34]
Dünyaya Geldiği Yer

Bu konuda görüş belirten tarihçiler, İmam Mehdi’nin (a.s) babası İmam Hasan Askeri’nin (a.s) Samarra’daki evinde dünyaya geldiğini belirtmişlerdir.[35] Bu evin “Raze” veya “Vesafe”adında bir mahallede olduğu yazılmıştır.[36] Bu ev, şu anda İmam Hadi ve İmam Hasan Askeri’nin (a.s), türbesinin olduğu yerdir.[37] Nakledilen bazı nakillere göre İmam Hadi (a.s) ve İmam Askeri (a.s) İmam Mehdi (a.s) dünyaya gelmeden yıllar önce Samarra’ya -Abbasi halifelerinin merkezi-[38] çağrılmış ve ömürlerinin sonuna kadar orada yaşamışlardır.[39]
Dünyaya Geliş Ayrıntıları

İmam Mehdi’nin (a.s) doğumu hakkında meşhur olan rivayet İmam Askeri’nin (a.s) halası Hz. Hekime Hatun’un (r.a) naklettiği rivayettir. Şeyh Saduk’un (r.a) rivayet ettiği bu hadisenin bazı pasajları şöyledir: İmam Hasan Askeri (a.s) beni yanına çağırdı ve şöyle buyurdu: ‘‘Ey halacığım! Bu gece yanımızda kal. Bu gece Şaban’ın on beşinci gecesidir ve Allah Teâlâ, bu gece -yeryüzündeki- hüccetini zahir edecektir.’’

Dedim ki: Annesi kimdir?

Buyurdu ki: Nergis.

Dedim: Fedanız olayım! Onda hiçbir gebelik belirtisi yoktur.

Buyurdu: Sana dediğim gibidir.

Gelip selam vererek oturdum. Nergis geldi ve ayakkabılarımı çıkararak ‘ey benim hanımım ve ailemin hanımı nasılsınız? Dedi.

Dedim ki: Sen benim hanımım ve ailemin hanımısın.


Sözümden hoşlanmayan Nergis, halacığım! Bu nasıl söz? Diye çıkıştı.

Dedim ki: Sevgili kızım! Allah Teâlâ, sana bu gece öyle bir evlat verecek ki dünya ve ahirette efendidir. Nergis benim bu sözümden dolayı utanarak hayâ etti. İftardan sonra namazımı kıldım ve yatağıma gittim. Gece yarısından sonra uyandım ve gece namazını kıldım. Namazdan sonraki tesbihat ve amelleri yerine getirdikten sonra tekrardan uyudum. Sonra tedirgin bir şekilde uyandım. Nergis’in de uyanık olduğunu gördüm. Gece namazı kılıyordu.

Şafağın söküp sökmediğini anlamak için odadan dışarı çıktım. İlk şafağın söktüğünü ve Nergis'in uyuduğunu gördüm. Bu arada “neden Allah'ın hücceti doğmadı” diye içimden geçirmeye başladım. Birden Ebu Muhammed (İmam Askeri) yan odadan seslendi: “Halacığım acele etme, vaat edilen yakındır.” Ben oturdum ve Secde ve Yasin surelerini kıraat etmeye başladım. Kur'an okuduğum sırada birden Nergis hatun acıyla uyandı. Ben aceleyle onun yanına gittim ve ‘‘Allah’ın adı üzerine olsun, bir şey hissediyor musun?” diye sordum. Evet, dedi. Ben “Allah'ın adını söyle, bu sana akşam söylediğim şeydir, endişelenme, sakin ol” dedim. Bu arada onunla benim arama nurdan bir perde geldi. Bende ve Nergis hatunda bir gevşeklik oluştu ve efendimin (Hz. Mehdi’nin) sesiyle kendime geldim ve dünyaya geldiğini anladım. Nergis'in üstündeki örtüyü kaldırdığımda efendimin secde uzuvlarını (alın, iki el, iki diz ve iyi ayağın başparmakları) secde halinde gördüm. Onu kucağıma aldım ve pak ve temiz olduğunu gördüm.

Ebu Muhammed (İmam Hasan Askeri (a.s)) “Halacığım! Oğlumu benim yanıma getir” diye seslendi. Ben bebeği onun yanına götürdüm. İmam (a.s) kollarını açarak onu kucağına aldı. Dilini bebeğin ağzına koydu ve eline, gözüne ve eklemlerine elini sürdü. Sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet okudu ve “Ey oğlum! Konuş’’diye buyurdu.

Dedi ki: “Eşhedu En La İlâhe İllâllah vehdehu le şerike leh ve eşhedu enne Muhammeden Resulullah”.

Sonra İmam Ali (a.s) ve diğer İmamlara sırayla selam gönderdi. Sıra babasına gelince ona da selam verdi.”[40]

Doğumun Gizli Olması

Abbasi halifeleri, Hz. Peygamber ve Ehlibeyt İmamlarının rivayetlerinden on ikinci İmam'ın, İmam Mehdi (a.s) olduğunu biliyorlardı. Dolayısıyla İmam Hasan Askeri (a.s) ve evini gözetlemeleri için birilerini görevlendirmişlerdi. Tarihçilerin naklettiğine göre Abbasi halifesi Mu’temid, kabilelere davetsiz olarak başta İmam Hasan Askeri (a.s) olmak üzere seyyidlerin evlerine gitmelerini ve evleri aramalarını, ev hanımının hamile olup olmadığını haber vermeleri için emir vermişti.[41] Sakil adındaki bir cariye (köle) İmam Zaman’ın (a.s) canını koruma gerekçesiyle hamile olduğu iddiasında bulunmuş ve bunun üzerine tutuklanmıştır. İki yıl tutuklu kalıp ve hamile olmadığı anlaşıldıktan sonra serbest bırakılmıştır.[42]

İmam Mehdi’nin (s.a) kutlu doğumu insanlardan gizli tutulmuştur. Rivayetlerde de bu konuya ve deliline işaret edilmiştir.[43] İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bizim Kaimimizde İbrahim’in (a.s) sünneti… Peygamberlerin sünneti vardır… Doğumunun gizlice gerçekleşmesi ve insanlardan uzak tutulması…”[44] Yine İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Emir sahibinin doğumu mahlukattan gizlidir. Böylece zuhur edecek ve kimsenin biati boynunda olmayacaktır.”[45]

Şeyh Müfid de şöyle inanmaktadır: “O dönemin sorunları ve zamanın sultanının Allah’ın son hüccetini bulmak için ısrarla araması ve amansız takibi yüzünden, o hazretin doğumu herkesten gizli kalmıştır.”[46]

Doğumunun gizli olması, tarihte görülmemiş bir şey değildir. Hz. İbrahim’in (a.s) doğumu da zamanın kralı tarafından öldürülme korkusuyla gizli tutulmuştur.[47] Yine Kur’an-ı Kerim, Kasas Suresi’nin 7 ile 14. ayetinde Hz. Musa bin İmran’ın (a.s) doğumunun gizli olduğuna işaret etmiştir.
Doğumuna Tanıklık Edenler

Hz. Hekime Hatun’a (s.a) ilaveten İmam Hasan Askeri’nin Mariye ve Nesim adlı iki kölesi de bu doğuma tanıklık etmişlerdir. Şeyh Tusi ve Şeyh Saduk şöyle yazmışlardır: “Nesim ve Mariye şöyle demektedir: ‘Sahib-i Zaman (a.s) annesinin rahminden dünyaya gelince dizlerinin üzerine oturarak iki işaret parmağını gökyüzüne doğru kaldırdı. O anda hapşırdı ve şöyle buyurdu: ‘El-Hamdulillah rabbil alemin ve sallallahu ale Muhammed’in ve alihi.” Zâlimler Allah’ın hüccetinin ortadan kalktığını zannettiler. Eğer bize konuşma izni verilseydi, şüpheler bertaraf edilirdi.”[48]
Ehlisünnet Rivayetleri

Ehlisünnet âlimleri arasında bazıları İmam Mehdi’nin (a.s) doğumunu rivayet etmiş, ancak onun vaat edilmiş kişi olduğu konusunda sessizliğe bürünmüşlerdir. Örneğin: İbn Esir (ö. 630) “el-Kamil fi’t-Tarih” kitabında[49], İbn Hallakan (ö. 681) “Vefayatu’l-A’yan”[50] ve Zehebi (ö. 748) “el-İber” kitabında bu konuya değinmişlerdir. Bazıları da doğumunu rivayet ettikleri gibi onun vaat edilmiş kişi olduğunu da açıklamışlardır. Örneğin: İbn Talha Şafii (ö. 652) “Matalibu’s-Suul”[51] kitabında İbn Sabbag Maliki (ö. 855) “Fusulu’l-Muhimme”[52]-[53]kitabında konuyla ilişkin açıklamalarda bulunmuştur.
Çocukluk Dönemi

İmam-ı Zaman (a.s) dünyaya geldikten sonra, İmam Hasan Askeri’nin (a.s) güvendiği ashabından bazıları, İmam-ı Zaman'ı (a.s) görmüşlerdir. Şeyh Müfid, Muhammed bin İsmail bin Musa bin Cafer (a.s), İmam Cevad’ın (a.s) kızı Hz. Hekime Hatun, Ebu Ali bin Mutahhar, Amr Ahvazi, Ebu Nasır Tureyh, on birinci İmam'ın hadimi gibi kişilerin İmam Mehdi’yi (a.s) gördüğünü kaydetmiştir.[54]

Muhammed bin Osman Amri, kırk kişi ile birlikte İmam Hasan Askeri’nin (a.s) yanında oldukları bir sırada İmam Askeri (a.s) İmam Mehdi’yi (a.s) onlara göstermiş ve şöyle buyurmuştur:

“Bu, sizin benden sonraki imamınız ve benim sizin yanınızdaki halifemdir. Ona itaat ediniz ve dininizde benden sonra ihtilaf etmeyin, yoksa helak olursunuz. Bu günden sonra onu bir daha görmeyeceksiniz.”[55]

Bu rivayetin bir benzerini Şeyh Tusi de nakletmiş ve Ali bin Bilal, Ahmed bin Hilal, Muhammed bin Muaviye bin Hekim ve Hasan bin Eyyup bin Nuh gibi kişilerin adını zikretmiştir.[56] Yine Kuleyni, Zu bin Ali İcli’den Fars ahalisinden bir adamın şöyle dediğini nakletmiştir: “Hizmet etmek için Hz. Askeri’nin (a.s) evine Samarra’ya gittim. İmam (a.s) beni ev alışverişlerini yapmam için görevlendirdi. Bir gün İmam Askeri (a.s) oğlunu (iki yaşlarında idi) bana gösterdi ve “bu sizin sahibinizdir” diye buyurdu. Zu bin Ali İcli, Farslı adamın o günden sonra İmam Askeri’nin vefatına kadar bir daha o çocuğu görmediğini rivayet etmektedir.[57]

Şeyh Müfid de Ebu Amr, Osman bin Said es-Seman ve oğlu Ebu Cafer Muhammed bin Osman gibi kişilerin İmam Askeri (a.s) hayatta iken İmam Zaman’ı gördüklerini zikretmiştir. Yine Nusaybin’den Beni Ruheba, Ahvaz’dan Beni Said ve Beni Mehziyar, Kufe’den Beni er-Rekuli, Bağdat’tan Beni Nubaht, Kum ve Kazvin’den bazılarının ve yine Cebal bölgesinden bazı kişilerin İmam Hasan Askeri (a.s) hayatta iken İmam Zaman’ı gördüklerini yazmıştır.[58]

İmam Hasan Askeri (a.s) hayatta iken, oğlunun isminin anılması yasaktı. İmam Hasan Askeri (a.s) oğlunun yalnızca “el-Hüccet min Al-i Muhammed” diye anılmasına vurgu yapmıştı.[59]
Abbasilerin Tepkisi

İmam Hasan Askeri’nin (a.s) hasta olduğu haberi zamanın Abbasi halifesi Mu’temid’in kulağına ulaşınca, kendisine bağlı güvendiği beş subayını İmamı yakından takip etmesi için evine gönderdi. Yine zamanın baş kadısına güvendiği on kişiyi, İmamı kontrol altında tutmak için görevlendirmesini emretti.[60]

İmam Hasan Askeri (a.s) kendi vasiyetinde tüm malvarlığını annesi Hudeys’e bırakmıştır. Ancak Abbasiler İmamın tüm malvarlığının annesine ulaşmasına mani olmuş ve malvarlığının yarısına Cafer el koymuştur.[61]

İmam Askeri (a.s) şehit olduktan sonra Abbasi halifesi bir grubu İmamın evine göndermiştir. İmamın evini mühürlemek ve malvarlığını incelemenin yanı sıra imamın oğlunu araştırmaya koyulmuşlar, kadın ve cariyelerin hamile olup olmadığını dahi incelemişlerdir.[62]Hamile olduğundan şüphelenilen Sakyel adındaki bir cariyeyi yanlarında götürmüş ve hamile olmadığı anlaşıldıktan sonra serbest bırakmışlardır.[63]
İmam Mehdi’nin (a.f) Ömrü

İmam Mehdi (a.s) hicretin 255. yılında dünyaya gelmiştir. O günden bu yana yaklaşık 12 asır geçmiştir. Bu kadar uzun bir ömür, sıradan insanların ömründen çok fazladır. Şii mütekellimler, İmam Mehdi’nin (a.s) uzun ömrüne yönelik şüphe ve sorulara çeşitli yanıtlar vermişlerdir.
Tecrübi ve Deneyimsel Cevaplar

Bazı mütekellimler bilim insanlarının elde ettikleri ampirik ve deneysel bulgulara dayanarak uzun bir ömrün mümkün olduğunu ileri sürmektedirler. Örneğin Ayetullah Lütfullah Safi Gulpeygani, batılı bilim adamlarının bir insanın 800 ile 1000 yıl yaşayabileceğini iddia ettiklerini belirtmektedir.
Nakli Cevaplar

Tevrat, İncil ve Kur’an’da sıra dışı uzun ömür süren insanların varlığından bahsedilmiştir. Kur’an, Hz. Nuh’un (a.s) davet döneminin dokuz yüz elli yıl olduğunu belirtmektedir. Ebu Hatem Secistani, “el-Mu’mmerun ve’l-Vesaya” kitabında sıra dışı uzun ömür yaşayan kişilerden bahsetmiştir. Şeyh Saduk, “Kemalu’d-Din”, Karaceki “el-Burhan ale Sıhhati Tul Ömri’l-İmam Sahibi’z-Zaman” kitabında da uzun ömür sürmeye yönelik şüphelere muammerler babı açarak yanıtlar vermiş ve onlarca uzun ömür sürmüş kişiden bahsetmişlerdir.
Rivayetler
Akli Yanıtlar
Olasılık

Hz. Resulü Kibriya (s.s.a) şöyle buyurmuştur:

“Dünyanın sonuna bir gün kalmış olsa dahi, Allah zulüm ve kötülükle dolmuş olan yeryüzünü adaletle doldurması için, benim Ehlibeytimden bir kişiyi gönderecektir."


—Sünen-i Ebu Davud, c. 2, s. 310, h: 4283.

    Mucize: İmam Mehdi’nin (a.s) uzun ömrü mucizedir ve doğaüstü olaylardan biridir.
    Allah’ın iradesi uzun bir ömre veya ömrün devamına yönelik olabilir.
    İnsan nefsi, cisim ve bedeni yönetmekte ve ona egemendir. Eğer insan nefsi güçlü olursa, cismini yönetme dışında ona velayeti de olur. Allah’ın izni ile cisim ve bedenini daha uzun ömürlü kılabilir.
    İnsanda baki kalma ve kalıcılık zatidir, baki olmamak ise arızidir. Arızi şeylerin bertaraf edilmesi ise mümkündür. Dolayısıyla arızi bir durum olmazsa, kalıcılık ve beka hâsıl olur.
    Hz. Üzeyir’in (a.s) yemek ve içeceği yüz yıl sonra dahi sağlam ve taze olarak kalmıştır. Oysaki bunlarda can ve ruh yoktur. Ruh sahibi insanın sıradan bir ömürden uzun ömür sürmesi kaçınılmaz ve evladır.
    Tarihi ve yaşanmış hadiselere baktığımızda, bir şeyin olasılığına en iyi delil, o şeyin vuku bulmuş olmasıdır. (Tarihte onca örnekleri vardır).

İmamın Ömrünün Sonu

İmam-ı Zaman (a.s) Ahir Zamanda kıyam ettikten sonra ilahi bir hükümet kuracaktır. Hadislerde hükümet süresinin 7 ile 303 yıl kadar olduğu zikredilmiştir. Ehlisünnet rivayetlerinde yedi yıl meşhurdur.[64] Şia rivayetlerinde ise on yılın üzerindedir. Bazı Şia rivayetlerinde hükümet süresinin yedi yıl olduğu geçmiştir, ancak her bir yılın karşılığı on yıl[65] veya yirmi yıl[66] olduğu kaydedilmiştir. Bazı hadislerde ise hükümet süresinin Allah’ın iradesinde olduğu ve belirsiz olduğu kaydedilmiştir. Şia nezdindeki meşhur görüş ise 19 yıldır.[67]

İmam Mehdi’nin (a.s) şehadet veya vefatının nasıl gerçekleşeceği rivayetlerde geçmemiştir.[68] Bazı âlimler tüm imamların şehit olduklarına binaen ve “Bizler ya şehit oluruz ya da zehirleniriz” hadisi gereği imam Mehdi’nin (a.s) de ömrünün sonunda şehit olacağı görüşündedir. Rivayet içerikli olmayan yalnızca bir nakilde imamın şehadetinden bahsedilmektedir. Bu nakilde, İmam Mehdi'nin (a.s) yetmiş yıl hükümet sürdükten sonra sakalı olan bir kadın tarafından şehit edileceği geçmiştir. Gerçi “İlzamu’n-Nasib”[69] kitabı, bunu zuhurdan sonra gerçekleşecek hadiselerden biri olarak zikretmekte ve sonra bu nakli hadislerden alıntı olarak ileri sürmektedir, ancak rivayetlerde böyle bir hadise rastlanmamaktadır.[70]

Şii-İmamiye inancına göre İmam-ı Zaman’ın (a.s) ömrü sona erince ricat gerçekleşecektir. İmam Hüseyin (a.s) ricat edecek ilk kişidir. İmam Hüseyin (a.s) İmam Mehdi’ye (a.s) namaz kıldıracak ve ona gusül vererek kendisini kefenleyecektir.
Yaşadığı Yer

İmam Mehdi’nin (a.s) yaşadığı yer, Küçük Gaybet öncesi, Küçük Gaybet, Büyük Gaybet, zuhur, kıyam ve hükümet dönemlerine göre değişkenlikler göstermektedir. Bu meyanda Efendimizin (a.s) Küçük Gaybet öncesi ve Küçük Gaybet dönemi, tarihi delil ve karinelere dayanılarak ve bu konuda nakledilen rivayetlere ve muhtemel mülakat ve teşriflerine göre şekillenmektedir.
Doğduğu Yer ve Gaybet Öncesi Yaşamı

İmam Mehdi Efendimiz (a.s) dünyaya geldikten sonra Küçük Gaybet dönemi gerçekleşinceye dek doğduğu yer olan Samarra’da yaşamıştır. Bu dönemde serdap (mahzen ve bodrum kat), ibadet ettiği ve yaşadığı yer olmuştur. Nakledilen rivayetlere göre babası hayatta iken bu yerde defalarca görülmüştür.[71] Bazı araştırmacılara göre de babası ömrünün sonlarında onunla birlikte hac merasimlerine katılmış ve sonra Medine’de gözlerden kaybolmuştur.[72] Bu görüş, Şia kaynaklarıyla pek uyumlu değildir.[73]
Gaybet Dönemindeki Yaşadığı Yer

Bazı hadislerde İmam Zaman’ın (a.s) Gaybet döneminde yaşadığı yerin belirsiz olduğu geçmiştir. Buna rağmen başka rivayetlerde “Zi Tuva”[74], “Razva Dağı”[75] ve Taybe (Medine)[76] gibi yerler Gaybet döneminde imamın yaşadığı yerler olarak belirtilmiştir. İmam Mehdi’nin (a.s) Küçük Gaybet döneminde dört naiple irtibat halinde olduğu düşünülürse, bu Gaybet döneminin en az bir bölümünü Irak’ta geçirdiği ortaya çıkmaktadır. İbn Cevzi ve İbn Haldun, Şiaların İmam Zaman’ın ( a.s) Gaybet döneminde serdapta yaşadığı ve oradan zuhur edeceğine inandıklarını iddia etmektedir, ancak Şia kitaplarında böyle bir inancın olduğu geçmemiştir. Şia nezdinde oranın mukaddes oluşunun nedeni İmam Mehdi’nin (a.s) değerli babası İmam Hasan Askeri (a.s) hayatta iken orada yaşaması ve ibadet etmesinden dolayıdır.
Zuhur, Kıyam, Hükümet ve Yaşamı (Zuhur Sonrası)

Rivayetlere göre Hz. Mehdi Efendimizin (a.s) [77] kıyamının başlangıç noktası Mescid-i Haram’dır. Yaren ve yoldaşları Rükün ve Makam arasında ona biat edeceklerdir.[78] Bazı rivayetlerde ise Tihame bölgesi İmamın kıyamına başlayacağı nokta olarak belirtilmiştir.[79] Bu toprakların bir parçası olan Mekke’ye de Tihame denmektedir.
Başka rivayetlere göre İmam Mehdi (a.s) “Zi Tuva” bölgesinde zuhur edecektir.[80] Sonra yarenlerinden 313 kişi ile birlikte Mekke’ye gidecek, Hacerü’l-Esved’e dayanarak kendi sancağını dalgalandıracaktır.[81] Bazı rivayetlerde “Kir’e” veya “Kur’e”[82] İmam Mehdi’nin (a.s) zuhur yeri olarak belirtilmiştir. Muhtemelen Yemani’nin Yemen’den kıyam edişi ile karıştırılmıştır.[83] Ehlisünnet yazarlarından Muhammed Kurtubi, “Mağrib-i Aksa”[84] ve Kadı Numan Mağribi, “Mağrib”in (muhtemelen Fas kastedilmektedir)[85] İmam Mehdi’nin (a.s) kıyam yeri olduğunu iddia etmişlerdir. Bu da İmam Mehdi’nin Mekke’de zuhur edeceğine dair Şia kaynaklarında geçen hadislerle örtüşmemektedir. Dolayısıyla muhtemelen Süfyani’nin kıyam yeri ile karıştırılmıştır.[86]

Bazı rivayetlerde, İmam Mehdi’nin (a.s) hükümet merkezinin Kufe olacağı[87] ve Kufe Mescidi’nin hüküm vereceği yargı merkezi[88] ve Mescid-i Sehle’nin yaşadığı yer[89] ve beytülmalın taksim yeri[90] olacağı geçmiştir.
İmam Mehdi’ye Atfedilen Yerler

Şiaların Büyük Gaybet döneminde İmam ile irtibat kurmak için İmam Mehdi’ye (a.s) atfedilen yerler şunlardır:

    Gaybete çekildiği serdap: İmam Hadi, İmam Askeri (a.s) ve İmam Mehdi’nin (a.s) ibadet yeridir.
    Mescid-i Cemkeran: Meşhur görüşe göre İmam Mehdi’nin (a.s) emriyle Hasan bin Müsle Cemkerani’nin, Kum’da Cemkeran Köyü yakınlarında yaptığı bir mescittir.
    Mescid-i Sehle: Bu mescitte bir makam İmam Mehdi’ye (a.s) atfedilir. Mescidin ortalarında, İmam Seccad (a.s) ile Hz. Yunus (a.s) makamları arasındadır. Bazı rivayetlerde, İmam Zaman'ın (a.s) zuhur ettikten sonra burada yaşayacağı belirtilmiştir.[91]
    Zi Tuva: Mekke’de haremin içinde yer alan bir yerin adıdır. Bazı rivayetlere göre, Hz. Mehdi (a.s) orada yaşamaktadır. Bazı rivayetlerde, zuhur yeri ve yarenlerinin toplandığı merkez olarak geçmiştir. Yine bazı rivayetlere göre İmam-ı Zaman (a.s) Kâbe’den kıyamına başlamadan önce burada 313 yarenini bekleyecektir.[92]
    Razva Dağı: Bazı rivayetler, İmam Mehdi’nin (a.s) Gaybet döneminde Razva dağında yaşadığını belirtmiştir.[93] Razva, Mekke ve Medine arasında yer alan Tihame dağlarından bir dağın adıdır.
    Vadi-yi Selam: Kubbe ve türbesi de olan İmam Mehdi’ye (a.s) ait bu kabristandaki makam, Sind kralı Seyyid Muhammed Han tarafından 1310 yılında yaptırılmıştır. Bir önceki binası Seyyid Bahru’l-Ulum (ö. 1212) tarafından tamir ettirilmiştir. Hz. Mehdi’nin (a.s) makamının mihrabında ziyaretnamenin yer aldığı bir taş bulunmaktadır. Bu taş, 1200 yılının Şaban ayının dokuzunda yaptırılmıştır.
    Cezire-i Hazra: Yeşil ada anlamına gelen bu yer, İmam Mehdi’nin (a.s) çocuklarının yaşadığı yer olarak bazı rivayetlerde kaydedilmiştir. Bu yer hakkında iki görüş bulunmaktadır. Bazıları bu görüşü kabul etmiş, bazıları ise reddederek bunun bir efsane olduğunu ileri sürerek tenkit edici kitaplar kaleme almışlardır.
    Taybe: Bazı rivayetlere göre Gaybet döneminde Hz. Mehdi'nin (a.s) yaşadığı yer olarak geçmiştir. Denildiğine göre Taybe’den maksat Medine’dir.[94]

Ahlaki ve Zahiri Özellikleri

Şia ve Sünni hadis kitaplarında İmam Mehdi’nin (a.s) ahlaki, dini ve zahiri sıfat ve özelliklerini anlatan çok sayıda hadis ve rivayet bulunmaktadır.
Zahiri Özellikleri

Hz. Resulü Kibriya Efendimiz'den (s.a.a) nakledilen çok sayıdaki rivayette Efendimiz İmam Mehdi’yi (a.s) kendisine en çok benzeyen kişi olarak belirtmiştir.[95]-[96] İmam Hasan Askeri (a.s) de çehre ve ahlak olarak Hz. Resulullah’a (s.a.a) en çok benzeyen kişinin İmam Mehdi (a.s) olduğunu belirtmiştir.[97] İmam Ali’den (a.s) nakledildiğine göre Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Mehdi (a.s) kıyam ettiğindeki yaşı otuzla kırk yaş arasında olacaktır.”[98]

İmam Hasan Mücteba (a.s) İmam Mehdi’yi (a.s) güç ve kudreti olan kırk yaşının altında biri olarak tanıtmaktadır.[99] İmam Sadık (a.s) İmam Mehdi’yi (a.s) tam bir genç görünümlü ve mutedil olarak tanıtmıştır.[100] Allame Meclisi bu rivayetin açıklaması hakkında şöyle yazmaktadır: “Mutedilden maksat, orta yaş veya gençliğinin son demleridir.” İmam Rıza (a.s) Ebu Salt Harevi’nin, İmam Mehdi'nin (a.s) kıyam ettiğindeki nişanelerini sorduğunda şöyle buyurmuştur: “Nişanesi şudur ki yaşlı olmasına rağmen görüntüsü genç olacaktır, öyle ki onu görenler kırk yaşında veya daha az olduğunu sanacaklardır.”
‘‘Mikyalu’l-Mekarim” kitabında cemal, yakışıklılık ve güzellik, İmam Mehdi’nin (a.s) özelliklerinden biri olarak kaydedilmiştir. Öyle ki ay gibi parladığı vurgulanmıştır.[101] Çeşitli nakillerde İmam Mehdi’nin (a.s) mübarek çehresinin ayrıntıları zikredilmiştir. Bir rivayette Hz. Resulullah Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Mehdi bendendir, açık alınlı ve çekik burunludur.”[102] Başka bir rivayette Efendimiz (s.a.a) İmam Mehdi’nin (a.s) Arap renkli bir çehreye, İsrailli bir fiziğe sahip olduğunu belirtmiştir (Muhtemelen burada Arapların Hz. İsmail’in soyundan, Yahudilerin Hz. İshak’ın soyundan geldiği anımsatılarak her iki peygamberin görüntüsüne sahip olacağı vurgulanmıştır)([Notlar 2]) Sağ yanağında parlayan bir yıldız misali bir ben de bulunmaktadır.[103]

İmam Muhammed Bakır (a.s) atalarından şöyle nakletmektedir: "Bir gün İmam Ali (a.s) minberde olduğu sırada şöyle buyurdu: ‘Benim evlatlarımdan birisi Ahir zamanda zuhur edecektir. Yüz rengi kızıla çalan beyaz… Omuzları güçlü ve arkasında iki beni vardır. Birisi cildinin rengine diğeri ise peygamberin benine benzemektedir.’”[104]
Dini ve Ahlaki Özellikleri

İmam Mehdi’nin (a.s) dini ve ahlaki özelliklerini iki şekilde incelemek mümkündür:

1- Hz. Peygamber Efendimize (s.a.a) en çok benzeyen kişinin İmam Mehdi (a.s) olduğunu belirten hadisler baz alındığında Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) ahlaki ve dini özelliklerini açıklayan Kur’an ve hadislere dayanarak, aynı özelliklere Hz. Mehdi’nin de sahip olduğunu görebiliriz.

2- Diğer bir yaklaşıma göre de Hz. Mehdi’nin (a.s) özelliklerini doğrudan anlatan hadislere rücu etmek. Şia ve Sünni rivayetlerinde İmam Mehdi’nin dini ve ahlaki özelliklerini anlatan hadisler kümesinden ortaya çıkan özellik, İmam Mehdi’nin (a.s) Allah’a boyun eğen en itaatkâr kişi olduğu[105] ve insanlar arasında en bilgili ve hekim kişinin kendisi olduğudur.

İmam Hüseyin (a.s) İmam Mehdi (a.s) hakkında şöyle buyurmaktadır: “Mehdi’yi, sükûnet, asalet ve vakarından, helal ve harama olan bilgisinden, insanların kendisine ihtiyacı olduğu halde onun insanlara ihtiyacı olmadığı özelliklerinden tanıyın.”[106]

İmam Sadık (a.s) İmam Mehdi’yi İmam Mehdi (a.s), zühtte benzersiz biri olarak tanıtmış ve giyeceklerinin sert ve kaba, yiyeceğinin ise arpa ekmeği olduğunu belirtmiştir.[107]-[108] Devlet işlerinde çalışan memurlarına karşı katı, insanlara karşı bağışlayıcı ve ihtiyaç sahiplerine ise şefkatlidir.[109] İmam Bakır (a.s) İmam Mehdi’yi (a.s) Allah’ın kitabına uyan ve tüm emirlerine teslim olan biri olarak tanıtmıştır.[110] İmam Rıza (a.s) İmam Mehdi’nin (a.s) genel özellikleri hakkında şöyle buyurmuştur: “O, insanlara kendilerinden daha layık, onlara anne ve babalarından daha şefkatli ve merhametlidir. O, halk arasında Allah’a karşı en mütevazi olan ve kendisinin emrettiği şeylere en çok uyan ve kendisinin nehyettiği şeylerden en çok uzak duran kişidir.”[111] Yine İmam Rıza (a.s), İmam Mehdi’yi (a.s) en bilgili, hekim, bilge, takvalı, hoşgörülü, cömert, çok ibadet eden ve meleklerin onunla konuştuğu bir kişi olarak tanıtmıştır.[112]
İmametinin Delilleri

Hz. Resulü Ekrem’den (s.a.a) onun imamlığına dair çok sayıda rivayetler mevcuttur. Ondan sonra Müminlerin Emiri Hz. Ali’den (a.s) ve sonra tüm Ehlibeyt (a.s) imamları tarafından onun imametini ortaya koyan birçok rivayet de mevcuttur. Son olarak da on birinci imam olan Hasan Askeri (a.s) Şiaları ve yarenlerinin yanında oğlu İmam Mehdi’nin (a.s) imametini vurgulamıştır.[113]

Evrensel ıslah edicinin kıyamına inanmak, Şia’ya veya öteki İslam fırkalarına has bir inanç değildir, bilakis gayrimüslim olan başka uluslar bile bu konuya iman etmişlerdir. Bir farkla ki On İki İmam Şiaları, ıslah edici ve hidayete vesile olan kişinin, belirli ve bilinen bir kişi olduğuna ve hicretin 255. veya 256. yılında dünyaya geldiğine ve hâlihazırda yaşadığına inanmaktadır.[114]
Hz. Peygamberin (s.a.a) Sözleri
Şia Kaynakları

Hz. Resulü Kibriya’dan (s.a.a) nakledilen bazı rivayetler on ikinci imamın imametini ortaya koymaktadır. Örneğin Hz. Resulü Kibriya Efendimiz (s.a.a) İmam Hüseyin’e (a.s) şöyle buyurmuştur:

“Sen seyyid (efendi) oğlu seyyidsin ve seyyidlerin babasısın, Sen imam, imam oğlu ve imamların babasısın; Sen Allah’ın hüccetinin oğlu ve sonuncuları kaim olan dokuz hüccetin babası olan hüccetsin.”[115]
Ehlisünnet Kaynakları
مهدی مدینه.jpg

    Ahmed b. Hanbel, Müsned adlı kitabında çeşitli senetlerle Cabir b. Semere aracılığı ile Hz. Peygamberimizden (s.a.a) şöyle nakletmektedir: “Hepsi Kureyş’ten olan 12 Halife (bazı rivayetlere göre ‘emir’) gelecektir.”[116]

    Harezmi’nin Maktel kitabında zikredilen bir hadiste Miraç gecesi, Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) Şia (Ehlibeyt) İmamlarının hepsinin adlarını tek tek saymıştır. Bunların en sonuncusu, ilahî velilerin hücceti ve Allah’ın düşmanlarından intikam alıcı olarak Hz. İmam Mehdi’nin (a.s) adı zikredilmiştir.[117]

    Ümmü Seleme, Hz. Resulullah’ın (s.a.a) şöyle dediğini duydum: “Mehdi, benim Ehlibeytimden ve Fatıma’nın çocuklarındandır.”[118]

    İmam Ali (a.s) Hz. Resulullah’tan (s.a.a) şöyle nakletmektedir: “Mehdi, biz Ehlibeyttendir ve Allah işlerini bir gecede düzene sokacaktır.”[119]

    “Dünyanın sonuna bir gün kalmış olsa dahi Allah zulüm ve kötülükle dolmuş olan yeryüzünü, adaletle doldurması için benim Ehlibeytimden bir kişiyi gönderecektir.”[120]

Şia İmamlarının Sözleri

Ehlibeyt (a.s) İmamlarından İmam Mehdi (a.s) hakkında nakledilen hadisler oldukça fazladır. Örneğin İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:

“ Allah’a andolsun ki ben ve bu iki oğlum (Hasan ve Hüseyin) kesinlikle öldürüleceğiz ve hiç kuşkusuz Allah, benim çocuklarımdan olan bir kişiyi ahir zamanda gönderecek ve bizim öcümüzü alacaktır. O, Gaybet döneminde delalet ehlinin belirlenip ayrılması için kesinlikle insanlardan gizli kalacaktır. Böylece cahil: ‘ Âl-i Muhammed’e ihtiyaç yoktur’(Allah’a ulaşmak konusunda) diyecektir.”[121] Hz. İmam Muhammed Bakır’dan (a.s) şöyle nakledilmiştir:

“Hüseyin b. Ali’den sonra sonuncusu kaim olan 9 imam gelecektir.”[122]
İmamet Dönemi
İmam Askeri’nin (a.s) Şehadeti Sonrasındaki Durumu
İmam Askeri’nin (a.s) Çocuğunun Varlığı Konusundaki Belirsizlik

İmam Hasan Askeri’nin (a.s) zamanında Şiaların onun evladının kıyamını beklediklerine dair söylentiler meşhurdu.[123] Bundan dolayı, Abbasi istihbaratı o çocuğu araştırmakta ve onu bir şekilde ele geçirmeye çalışmaktaydı.

Bu yüzden İmam Hasan Askeri (a.s) yaşamı boyunca oğlunu açıkta kimseye göstermemekteydi ve hatta onu birkaç özel yareni dışında kimseye göstermemekteydi.[124] Sonuçta İmamın şehadeti sırasında (o az bir grup dışında) kimse İmam Mehdi’nin (a.s) varlığından haberdar değildi.[125]

Öte yandan İmam Hasan Askeri (a.s) siyasi koşullardan dolayı, vasiyetnamesinde yalnızca annesinin adını anmış ve imamın vefatının ilk birkaç yılında bazı Şialar imamın Gaybet’i süresince niyabetini de değerli annesinin yürüteceğini düşünmekteydiler.[126]

İmam Hasan Askeri’nin (a.s) şehadetinden hemen sonra, Osman bin Said Amri’nin (ö. 260 – 267) liderliğindeki özel ashabı, Şia toplumuna İmam Askeri’nin (a.s) bir çocuğunun olduğunu duyurmuş ve şu anda onun halefi olduğunu ve imamet makamını yürüttüğünü bildirmiştir.[127] Abdullah bin Cafer Humeyri şöyle diyor: “Osman bin Said Amri, İmam Askeri’nin (a.s) halefinin kim olduğu sorulunca şöyle demiştir: “Siz onun adını sormaktan men edilmişsiniz. Çünkü sultan (zamanın halifesi) İmam Askeri’nin (a.s) hiçbir oğlu olmadığını ve mirasının (anne, kardeş ve kız kardeşleri arasında) paylaştırıldığını düşünmektedir. Eğer ismi anılacak olursa, onu bulmaya koyulurlar. Dolayısıyla onun adını sormayın.”[128]
İmamı Tanımadaki Karmaşıklık

İmam Askeri’nin (a.s) özel ashabının aydınlatıcı açıklamalarına rağmen, Şia toplumu pratikte kötü durumda bulunmakta ve Irak ve Mezopotamya Şialarının birçoğu da yeni bir durumla karşı karşıya kalmış ve şaşkınlık içinde kalmışlardı.[129] Örneğin Şialar, İmam Askeri (a.s) şehit olduktan sonra bir kişiyi Medine’ye göndermiş ve geride bir oğul bırakıp bırakmadığını araştırmışlardır. Çünkü oğlunun İmam Askeri (a.s) tarafından Medine’ye gönderildiği söylentileri çıkmıştı.[130] Yine nakledildiğine göre küçük Gaybet döneminde yaşayan ünlü âlim Ebu Zeyd Ahmed bin Sehl Belhi, imamını araştırmak için Horasan’dan Irak’a gitmiş ve birkaç yıl orada imamını araştırmıştır.[131]

İmamet evinde de ikilik ortaya çıkmıştı. İmam Askeri Efendimiz'in (a.s) annesi Hz. Hudeys ve Hz. Hekime Hatun, İmam Askeri’nin (a.s) oğlunu ve imametini savunmakta, ancak İmam Hadi’nin (a.s) geride kalan tek kızı (ki Cafer’in de kız kardeşidir) Cafer’i desteklemiştir.[132]Devlet kademesinde görevli olarak bulunan Şialar arasında da ikilik çıkmıştı. Örneğin Nubaht hanedanı, İmam Askeri’nin (a.s) oğlunu desteklemekte ve Osman bin Said ve oğlunu imamın naip ve elçisi unvanı ile kabul etmekteydiler.[133]
Şia Toplumundaki Bölünmeler

Bu dönemdeki liderlik krizi o kadar ağır olmuştur ki hatta bazıları kendi mezheplerinden el çekmiş ve diğer Şii ve gayri Şii fırkalara yönelmişlerdir.[134] Bir grup İmam Askeri Efendimizin (a.s) ölümünü kabul etmemiş ve onun Mehdi olduğunu iddia etmiş, bir grup da İmam Hadi’nin (a.s) oğlu seyyid Muhammed’in imametini kabul etmiş ve İmam Askeri’nin (a.s) imametini inkâr etmiştir.[135]

Bu meyanda büyük bir grup, Cafer’i imam olarak kabul etmiştir.[136] Cafer, imameti elde etmek için çok çaba sarf etmiştir. İmam Askeri (a.s) şehit olduktan sonra, annesi hayatta olmasına rağmen imamın mirasına konmaya çalışmıştır.[137] Yine zamanın iktidarını İmam Askeri’nin (a.s) evini araması ve oğlunu bulması için kışkırtmıştır. Cafer’in işbirliği ile İmam Askeri’nin (a.s) cariyelerinden (köle) biri hapse atılmış ve ağır şartlar altında gözetlenmeye tabi tutulmuştur.[138] Buna ilaveten Cafer, devlet yetkililerinden birine onun imametini teyit etmesi için yılda yirmi bin dinar rüşvet vermiştir.[139]

Tüm bu anlaşmazlıklara rağmen, sonunda Şiaların çoğunluğu İmam Askeri’nin (a.s) oğlunun imametine dönmüştür. Bu akım sonralarda Şii İmamiye’nin asli liderliğini üstlenmiş ve dördüncü yüzyılda İsna Aşeri (12 İmam) Şiaları olarak baki kalmışlardır.[140] Şeyh Müfid, “Fireku’ş-Şia” kitabının yazarı Hasan bin Musa Nubahti’den İmam Askeri (a.s) şehit olduktan sonra ortaya çıkan on dört fırka hakkında şöyle yazmaktadır: “Bahsettiğimiz bu fırkalardan bizim zamanımızda, yani 373 yılında On İki İmam Şia’sı dışında o fırkalardan geriye hiçbir fırka kalmamıştır. Bu fırkalardan birisine mensup olanlar, Resulullah’ın (s.a.a) adının konulduğu, Hz. Hasan Askeri'nin (a.s) oğullarından birinin imametini kabul etmiş ve kılıçla kıyam edeceği güne kadar onun yaşadığına ve baki kalacağına inanmışlardır.”[141]
Tevkilerin Şia’lığın Baki Kalmasındaki Rolü

    Ana Madde: İmam Mehdi’nin Tevkileri

Bu dönemde İmam-ı Zaman (a.s) tarafından mektuplar yayınlanmıştır. Bu tevkilerden (mektup,ferman) bazıları kendi imametinin ispatına yöneliktir. İmametini ispatlamak için İmam-ı Zaman (a.s) tarafından yayınlanan mektuplardaki delil, Hz. Âdem’den (a.s) Hz. İmam Askeri’ye (a.s) kadar ilahi hidayetin devem ettiği ve yeryüzünün ilahi hüccetten yoksun kalmayacağı istidlalidir. Yine İmam-ı Zaman Efendimiz (a.s) imamet iddiasında bulunanların teşhisi için üç ölçü ve kriter belirtmiştir: ismet (masumiyet), ilim ve ilahi teyit.

Bu tevkilerden iki örnek:

    Ehlibeyt mektebinin büyük şahsiyetlerinden rahmetli Muhakkik Damad “Sırat-ı Müstakim” adlı kitabında şöyle yazmıştır: “Şeyh Osman bin Said Amri, İbn Ebi Ganim Kazvini’nin ‘İmam Hadi (a.s) vefat ettiği zaman evladı yoktu dolayısıyla halefi yoktur!’ dediğini, bunun üzerine Ehlibeyt dostlarının onunla kavga edip İmam'a bir mektup yazdıklarını ve bundan dolayı İmam’ın onu yalanlayan bir mektup yazdığını ve cevabının, Ehlibeyt dostlarına delil ve mucize olması için de bu mektubu mürekkepsiz, yani kuru kalemle beyaz bir kağıdın üzerine yazdığını nakleder." İmam (a.s) tarafından yazılan cevabın metni şöyledir:

“Bismillahirrahmanirrahim… Allah sizi ve bizi fitne ve sapıklıktan korusun. Sizlerden bir grubun din ve emir sahiplerinin hakkaniyeti hakkında şek ve şüphe ettiği bize ulaştı. Bu haber bizi üzmüş ve müteessir etmiştir. Elbette bu üzgünlük bizim için değil, gerçekte sizin içindir. Çünkü Allah ve hak bizimledir. Birinin bizlerden uzaklaşması korkmamıza sebep olmaz. Bizi Allah yarattı, diğer mahlukatı da bizim hürmetimize yarattı. Niye şüpheye kapılıyorsunuz? İmamlarınızdan (a.s) size ulaşan şeyin gerçekleşeceğini bilmiyor musunuz? (Geçmiş imamlar Kaim’ın (a.s) Gaybet edeceğini ve gözlerden gizleneceğini bildirmediler mi?) Acaba Allah Teâlâ’nın, Âdem’in (a.s) zamanından geçmiş İmam'ın zamanına kadar onlara sığınasınız diye onları sizler için sığınaklar karar kıldığını ve aracılıklarıyla halkın hidayet bulacağı alametler bıraktığını ve bir bayrak gizlendiğinde diğer bir bayrağın açığa çıkacağını, bir yıldız battığında başka bir yıldızın doğacağını görmediniz mi? Allah’ın geçmiş İmam'ın (on birinci İmam) ruhunu aldıktan sonra kendi dinini batıl mı edeceğini sandınız? Mahlukatını kendine hidayet edecek sebep ve vesilelerden yoksun bırakacağını mı zannediyorsunuz? Asla böyle değildir! Ve kıyamet kopuncaya ve Allah'ın emri zahir oluncaya kadar da böyle olmayacaktır. Öyleyse Allah'tan korkun, bize teslim olun ve işleri bize bırakın, ben size nasihat ettim, Allah bana ve size şahittir. Önceki İmam (a.s) vefat etmiştir… Vasiyeti, ilmi ve hilafeti bizdedir ve günahkâr zalim dışında hiç kimse onun makamı hakkında bizimle çekişmez ve niza etmez.”[142]

    Muhammed bin İbrahim bin Mehziyar, İmam-ı Zaman’ın sefiri olan babası İbrahim bin Mehziyar öldükten sonra kendisi de İmamın sefir ve naibi olmuştur.[143] Kendisi ilk önce İmam Zamanın varlığından şüpheye düşmüştür. Irak’a gittikten sonra İmam-ı Zaman tarafından kendisine bir tevki gönderilmiştir. Bu tevkide şöyle yazmaktadır:

    “Mehziyar’a de ki bölgenizde Şialarımıza dediğin şeyi duydum. Onlara de ki Allah Azze ve Celle’nin şöyle buyurduğunu duymadınız mı: “Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ülülemre de itaat edin”(Nisa, 59) Allah kıyamet gününe kadar olacak şeylerin dışında bir şeye emir verir mi? Acaba Âdem’in (a.s) zamanından bir önceki İmam Ebu Muhammed’in (a.s) zamanına kadar onlara sığınmanız için sizlere sığınıklar karar kılmadı mı? Allah’ın onları halk için bir sığınak ve barınak karar kıldığını ve hidayet olmaları için kılavuzlar tayin ettiğini bilmiyor musunuz? Her ne zaman onlardan bir nişane gizlenirse başka bir nişane ortaya çıkar. Her ne zaman onlardan bir yıldız kayarsa başka bir yıldız doğar. Allah Azze ve Celle İmam Hasan Askeri’yi (a.s) kendi yanına aldığında Allah ile kulları arasındaki irtibatının koptuğunu zannetmeyin. Kıyamet kopana kadar asla böyle bir şey olmadı ve olmayacaktır. Ey Muhammed bin İbrahim! Sakın şüpheye düşme. Allah Azze ve Celle yeryüzünü hüccetsiz bırakmaz…”[144]

Küçük Gaybet

    Ana Madde: Küçük Gaybet ve Dört Sefir

Küçük Gaybet'in ne zaman başladığı konusunda ihtilaf vardır. Bazıları İmam-ı Zaman'ın (a.s) hicri 255 yılında doğduktan hemen sonra Gaybet’in başladığını ileri sürmektedir. Bu durumda 74 yıl sürmüş olur. Bazıları İmam Hasan Askeri'nin (a.s) hicri 260. yılında şehit olduktan sonra başladığını ileri sürmüştür. Bu durumda Gaybet 69 yıl sürmüş olur.

Şeyh Müfid (ö. 413) “el-İrşad” kitabında[145], Tabersi (ö. 548) “İ’lamu’l-Vera” kitabında[146] ve yine Şia’nın önde gelen büyük muhaddis ve fakihleri ve birçok tarihçi, birinci görüşü benimsemiş ve küçük Gaybet süresinin 74 yıl olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Küçük Gaybet dönemi boyunca İmam-ı Zaman (a.s) Şialarla ilişkilerini dört özel sefir ve naibi aracılığı ile gerçekleştirmiş ve bu şekilde onların işlerini çözmüştür. Bu işler inanç ve fıkıh konularının yanı sıra mali ve finans konularını da kapsamaktaydı.
Büyük Gaybet

    Ana Madde: Büyük Gaybet

Allah’ın yeryüzünde karar kıldığı son hücceti İmam Mehdi (a.s) hicretin 260. yılında kendi imamet dönemi başladığında Şialarla olan ilişkilerine kısıtlama getirmiş ve özel sefir ve vekilleri aracılığı ile bu ilişkiyi sürdürmüştür. İmam Mehdi’nin (a.s) son sefiri olan Ali bin Muhammed Semuri, hicretin 329. yılında Şaban ayının on beşinde ölmüştür.

Ölümünden bir hafta önce İmam Mehdi (a.s) tarafından ona hitaben şöyle bir tevki gönderilmiştir:

“Ey Ali bin Muhammed Semuri!… Doğrusu altı gün sonra vefat edeceksin. Kendini hazırla ve kendinden sonra kimseyi yerine tayin etme. Artık ‘Büyük Gaybet’ dönemi başlamış ve Allah'ın izin vereceği güne kadar zuhur gerçekleşmeyecektir. Bu da uzun bir süre sonra, kalpler katılaştıktan ve dünya adaletsizlikle dolduktan sonra gerçekleşecektir...”[147]

Ali bin Muhammed Semuri’nin vefatından sonra özel sefirlerle görüşme dönemi de sona ermiş ve Gaybet (gizlilik) yeni bir aşamaya girmiştir. Bu dönem sonraki kaynaklarda ‘Gaybet-i Kubra’ olarak adlandırılmıştır.

Şia kaynaklarının çoğu son sefirin ölüm tarihini,hicretin 329. yılı olarak vermiştir, ancak Şeyh Saduk ve Fazıl bin Hasan Tabersi, ölüm tarihini 318 olarak kaydetmişlerdir.[148]

"Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz.”


—Kur'an-ı Kerim, Kasas suresi, 5-6.
İnsanların Büyük Gaybet’te İmam Mehdi (a.s) ile İlişkileri

İnsanların İmamı Mehdi’yle (a.s) büyük Gaybet (gözden ırak ve gizli) döneminde ilişki ve irtibat kurması hakkında iki bakış açısı bulunmaktadır:

    Bir grup ileri gelen Şia âlimine göre Büyük Gaybet döneminde Şiaların İmam Zaman’la (a.s) ilişki ve irtibat kurma olanağı yoktur ve tıpkı İmam Mehdi Efendimizin (a.s) emri ile görüşme iddialarını yalanlamak gerektiği görüşündedirler. Bu görüşü açıkça benimseyenler şunlardan ibarettir: “Muhammed bin İbrahim Numani “Kitabu’l-Gaybet” kitabında, Şeyh Müfid, rivayetler esasına göre Büyük Gaybet döneminde Hz. Mehdi (a.s) ile görüşmenin yalnızca Efendimizin hadimlerine mahsus olduğuna inanmaktadır. Feyzi Kaşani, “el-Vafi” kitabında, Cafer Kaşifu’l-Gıta, “el-Hakku’l-Mubin” risalesinde bu görüşü benimsemişlerdir. Bu grubun delilleri rivayetler ve ayrıca İmam Zaman’ın son sefiri Ali bin Muhammed Semuri’ye yazdığı son mektubudur.
    Diğer bir grubu teşkil eden Şia âlimleri de, Büyük Gaybet döneminde İmam Mehdi ile görüşme imkânının olduğu görüşündedir. Bu görüş mutaahhirler (sonradan gelen âlimler) arasında meşhurdur. Bu görüşü Seyyid Murtaza başlatmakta ve ondan sonra Karacaki, Şeyh Tusi… gibi âlimler de devam ettirmiştir. Bu grubun delili ise şöyledir: Bizler İmamı hiç kimsenin tanımadığına ve huzuruna kabul etmediğine dair kesin bir bilgiye sahip değiliz, bilakis evliyalardan bir grubun onunla bir araya gelerek toplanması ve bu toplantının gizli ve gözden ırak gerçekleşmesi mümkündür.[149]

İmam Mehdi’nin (a.s) Zuhuru ve Kıyamı

    Ana Madde: İmam Zaman’ın Zuhuru

İmam Mehdi’nin (a.s) zuhuru ve kıyamı hakkında sayısız hadisin yanı sıra Şia müfessirleri Ehlibeytin konuşmalarına dayanarak Kur’an’ın da İmam’ın zuhur ve alametleri hakkında konuştuğunu ileri sürmektedir.

Şia hadislerine göre dünya, zuhur eşiğinde üç genel özelliğe sahip olacaktır:

    Zulüm her yeri kuşatıp her eve girerek yayıldıktan sonra.[150]
    Süfyani, Nasibiler ve başka düşmanların Irak ve diğer İslam topraklarında Şia (öz Muhammedi İslam) karşıtı çalışmalarına yoğunlaşıp sonra Suriye’ye egemen olmaları ve oranın hükümetini ele geçirmeleri.[151]
    İmam Mehdi’nin (a.s) yarenlerinden oluşan akımın İslam topraklarında onun adını ve özelliklerini yaymaya çalışmaları.[152]

Sözler, Konuşmalar ve Yazılar

    Ana Madde: Tevki ve İmam Mehdi’nin Tevkileri

Her ne kadar tevki terimi, başta İmam Mehdi (a.s) olmak üzere İmamların mektup ve yazıtları anlamına gelse de bu terim İmam Mehdi’nin (a.s) mektup olmayan sözlerini de kapsamaktadır. Dolayısıyla 12. İmamın (a.s) tevkileri bir araya getirildiğinde (Örneğin Şeyh Saduk’un Kemalu’d-Din ve Mu’cemu’l-Ahadisi el-İmamu’l-Mehdi kitapları), Efendimizin mektup (yazılı) olmayan sözleri ve hatta özel sefirlerinin sözleri de tevkilerin zımnında getirilmektedir.[153] 80 kadar olan İmam-ı Zaman’ın (a.s) tevkileri, genel olarak Küçük Gaybet döneminde çeşitli inanç, fıkıh, iktisadi… konularda yayınlanmıştır.
İmam Mehdi’nin (a.s) Kur’an ve Hadislerdeki Yeri
Kur’an’da İmam Mehdi

İmam Mehdi (a.s) konusu, ahir zamanda gelecek olan kurtarıcının zuhuru Kur’an’da açıkça zikredilmemiştir; ancak Şia müfessirleri, birçok ayetin İmam Mehdi (a.s) ile ilişkili olduğunu ve bu konudaki ayet sayısının 250 kadar olduğunu belirtmiştir.[154] Müfessirlerin, İmam Mehdi’nin (a.s) varlığı ve zuhuru konusu hakkında benimsediği ayetler iki kategoridedir:

    İmamın varlığının zorunluluğuna vurgu yapan ayetler:

Kur’an-ı Kerim’in ayetlerine göre Allah Teâlâ, hidayetleri için her ümmetten birini seçmiştir: “Her toplumun bir hidayet edicisi vardır.” (Ra’d, 7) Dolayısıyla beşerin yaşamı boyunca bir hidayetçisi olagelmiştir. İmam Sadık (a.s) yukarıdaki ayetin tefsirinde şöyle buyurmuştur: “Her zamanda bizim hanedanımızdan bir imam, halkı Resulullah’ın (s.a.a) getirdiği şeylere hidayet etmektedir.”[155]

İmamın varlığının zorunluluğu hakkında müfessirlerin ortaya koydukları delillerden biri de Kur’an’ın bir açıklayıcı ve müfessire ihtiyaç duyduğu delilidir. İmam dışında hiç kimse Kur’an’ın tüm anlam ve özelliklerini bilmemektedir. Dolayısıyla akıl gereği Hz. Peygamberden (s.a.a) sonra imamın varlığı gerekli ve zorunludur.[156] Şia, imamın insanlar için huzur, sükûnet ve varlık emniyeti olduğuna, ilahi feyzin aracı ve Allah Teâlâ’nın nimet ve bereketinin onun (imam) aracılığı ile insanlara ulaştırıldığına inanmaktadır. Eğer yeryüzü bir an bile imamdan yoksun kalırsa içindekileri yutar.[157]

    Mümin ve Salihlerin yeryüzündeki hükümetinin müjdelendiği ayetler:

Şia müfessirleri, Kur’an-ı Kerim’deki onlarca ayet gereği, İmam-ı Zaman’ın zuhurunu senetli ve belgeli bilmekle beraber salih ve mustazafların ellerinden alınmış haklarının geri alınması ve hak ve adalete dayalı evrensel İslam hükümetinin tüm din ve ekollere üstün gelerek güç ve iktidara ulaşacağını belirten ayetlerin olduğunu da söylerler. Kur’an-ı Kerim’in ayetlerine göre bu müjde, diğer semavi kitaplarda da zikredilmiştir. “Andolsun, Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebur'da da ‘Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır’ diye yazmıştık.” (Enbiya, 105) Bu durum, Kur’an’da Allah’ın iradesine dayandırılmıştır: “Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz.” (Kasas, 5) Bu gibi ayetler, çok sayıdaki hadisler, İmam Mehdi’nin (a.s) zuhuruna atfedilmiştir.

Başka bir ayette Allah Teâlâ, Mümin ve salihlerin hükümet ve halifeliğini mümin kulları için İlahi bir vaat olarak beyan etmiş ve emniyet ve huzuru müjdelemiştir: “Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara vaat etmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini yine kendileri için sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe kavuşturacaktır. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar…” (Nur, 55) Şia (Ehlibeyt) İmamlarından nakledilen çok sayıdaki hadiste, bu ayet İmam-ı Zaman (a.s) ve onun ashabına atfedilmiştir.[158]
Hadislerde İmam Mehdi (a.s)

İmam Mehdi konusu, İslam’da ve özellikle de Ehlibeyt mektebinde geçmişi olan en önemli konulardan biridir. İmam-ı Zaman’ın (a.s) zuhuru Hz. Resulü Kibriya Efendimiz (s.a.a) tarafından vaat edildiğinden daha ilk günlerden itibaren “Mehdi” ismi, dillerde dolaşmış ve İmam Mehdi (a.s) daha dünyaya gelmeden önce Şialar tarafından onlarca kitap onun hakkında yazılmış ve dünyaya geldikten sonra da bu süreç devam etmiş ve binlerce kitap İmam Mehdi (a.s) hakkında yazılmıştır. Bu kitaplardan en muteber olanlardan bazıları şunlardır:

    Kemalu’d-Din ve Temamu’n-Nimet
    El-Gaybet
    El-Fusulu’l-Aşere fi’l-Gaybet
    Erbea Risalat fi’l-Gaybet
    El-Gaybet lil-Hüccet
    El-Mu’cemu’l-Ahadisi’l-İmami’l-Mehdi
    Biharu’l-Envar (51, 52 ve 53. Cilter)
    Muntehabu’l-Eser.

İmam-ı Zaman’ın (a.s) makam, derece ve önemi hakkında Şia hadislerinde çokça sözler söylenmiştir.[159] Bu hadislerde ele alınan konular, İmam Zaman’ın (a.s) kişiliği[Notlar 3][160] ve kendisini bekleyenlerin kişilikleri[Notlar 4][161], fereci beklemenin değer ve fazileti[Notlar 5][162], zuhurun nişane ve alametleri[Notlar 6][163] ve ayrıca zuhur zamanındaki hadiseler[Notlar 7][164] ve zuhur sonrasında dünyada yaşanacak olaylardır.[Notlar 8][165]
İmam Mehdi ile İrtibat

    Ana Madde: İmam-ı Zaman Namazı, Gaybi Yardımlar, Mescid-i Cemkeran, Yalancı Mehdiler ve Yalancı Naip ve Sefirler

Şialar, Gaybet (İmam-ı Zaman’ın (a.s) gözlerden ırak ve gizli oluşu) döneminde Hz. Fahri Kâinat Efendimiz (s.a.a) ve öteki Masum İmamların yanı sıra özel olarak İmam Zaman’a (a.s) tevessül etmekte ve onun dua ve özel ilgisini talep etmektedirler.[Notlar 9] Çok sayıdaki rivayet,[166] imamların Allah’ın izin ve iradesi ile insanların yaşam ve koşullarından haberdar oldukları ve maddi ve manevi koşullarının iyileştirilmesinde etkin olabileceği ve her ne kadar takip, tevessül ve irtibat fazla ve güçlü olursa, bu etkinin de o oranda çok olacağına değinmektedir. “Ahd duası, Tevessül Duası, İmam-ı Zaman Namazı, Mescid-i Cemkeran’da hazır olmak, Âl-i Yasin Ziyareti, İmam Zaman’ın (a.s) sağlığı için sadaka vermek, 15 Şaban’da kutlamalar yapmak… Şiaların, İmam Zaman’la (a.s) olan ilişkilerinden birkaç örnektir.
Bazı iletişim Kuralları

Musevi İsfahani, “Mikyalu’l-Mekarim” kitabında, İmam Zaman’la (a.s) Ehlibeyt dostlarının irtibatına ve bazı adaplara değinmiştir. Onlardan bazıları şunlardır:

    İmam-ı Zaman’ı (a.s) daha iyi tanımak
    İmam-ı Zaman’ı (a.s) ahlak ve davranış konusunda izlemek
    İmam-ı Zaman’ı (a.s) anmak, onun anıldığı toplantı ve meclislere katılmak ve programlar düzenlemek
    Anıldığında edep ve ahlak kurallarına uymak
    İmamı görme ve ziyaret etme istek ve arzusu
    İntizar-ı Ferec
    Gaybet ve zuhur döneminde kalben İmam Zaman’a yardım etme kararı almak
    Diğer Şialara yardım etmek
    Zalim ve batıl ehliyle mücadele etmek
    İmam için dua etmek
    Gaybet koşullarına sabretmek
    Zuhur vaktini belirlememek
    Onun adına ziyarette bulunmak
    İmamın sağlığı için sadaka vermek
    Özel zaman ve mekânlarda İmam-ı Zaman’ı anmak ve tevessül etmek
    İmam Zaman’a (a.s) mahsus dua ve ziyaretnamelerin okunması.

İmam-ı Zaman’la Mülakat

    Ana Madde: İmam-ı Zaman’la Mülakat

Büyük Gaybetten Önceki Mülakatlar

Bazı tarihi ve hadis içerikli kitaplarda -Kâfi, el-İrşad, İ’lamu’l-Vera, Kemalu’d-Din, el-Gaybet (Şeyh Tusi), el-Gaybet (Numani) gibi- İmam Hasan Askeri (a.s) hayatta iken İmam Mehdi’yi (a.s) görme şerefine ermiş bazı kişilerin adları zikredilmiştir. Örneğin Hz. Hekime Hatun[167] İmam Zaman’ın (a.s) dünyaya gelişine tanıklık etmiştir. Bu insanların birçoğu İmam Hasan Askeri’nin (a.s) yâren ve hizmetkârlarından idiler: Ebu Nasır Zarif[168] (İmam Askeri’nin (a.s) hadimi), Ahmed bin İshak Eş’ari Kummi[169], Ebu Ali bin Mutahhar[170], Said bin Abdullah Eş’ari Kummi[171], Yakup bin Mankuş[172], Ebu Ganim Hadim[173], Kamil bin İbrahim[174]…[175]
Ayrıca nakledildiğine göre 69 yıllık Küçük Gaybet döneminde İmamın dört özel sefirinin yanı sıra, çok sayıda kişi İmamı görmüşlerdir. Örneğin: İbrahim bin İdris[176], İbrahim bin Abdu Nişaburi ve hadimi[177], Ebu’l-Edyan (İmam Askeri’nin hadimi)[178], Ebu Said Ganim Hindi[179], Ebu Abdullah bin Salih[180], Ebu Muhammed Hasan bin Vecenna Nuseybi[181], Ebu Ali bin Muhammed bin Ahmed bin Hammad Mervezi Mahmudi[182], İsmail bin Ali Nevbahti[183], Ali bin İbrahim bin Mehziyar[184], Muhammed bin İsmail (İmam Kazım’ın (a.s) torunu)[185], Muhammed bin Şazan Nişaburi[186] ve onlarca sayıda başka kişiler İmam’ı görme şerefine nail olmuşlardır.[187]

    Ana Madde: Yalancı Naip ve Sefirler

Küçük Gaybet döneminde, naip ve sefir iddiasında bulunan yalancı sefirlerin sayısı az değildi. Muhammed bin Nusayr (Nusayri inancının imamı ve adını aldığı şahsiyet), Ahmed bin Hilal Kerhi ve Muhammed bin Ali Şelmağani gibi isimler kendilerini İmam-ı Zaman’ın (a.s) naip ve temsilcisi olarak tanıtmışlardır. İmam tarafından yayınlanan çok sayıdaki tevkide bu kişilere lanet edilmiştir.[188]
Büyük Gaybet Dönemindeki Mülakatlar

Büyük Gaybet döneminde İmam Mehdi’yi görme hakkında iki görüş bulunmaktadır. Bazıları bunu inkâr etmiş, bazıları da bunun mümkün olduğunu ileri sürerek bazı kanıt ve deliller ortaya koymuşlardır. Bu inkâr, bazen Gaybet döneminde görüşme iddiasında bulunanların yalancı olduğuna dair hadislere dayandırılmıştır.([Notlar 10] Bazen de gördüğünü söyleyenlerin sadakatinden şüpheye düşülmüştür. Bazıları da fırsatçıların kötü amaçlarından uzak durmak için her türlü rüyeti inkâr etmiştir.[189]
Öte yandan bazı hadislerde, İmam Mehdi’yi (a.s) görmek için bazı dua ve amellerin yapılması tavsiye edilmiştir.[190] İmam Zaman’ın takipçileri için Efendimiz'i görme ve ona ulaşma hakkında en az iki güvenilir hadis bulunmaktadır.([Notlar 11] Şeyh Saduk, Şeyh Müfid ve Şeyh Tusi gibi büyük Şia âlimleri, kendi kitaplarında İmam-ı Zaman’ı görenlerin adlarının olduğu bir bap açmış ve bunun mümkün olduğunu açıklamışlardır.[191] Yine bazı haberlerde büyük bazı âlimlerden tutun da, sıradan insanlara kadar İmam-ı Zaman’ı (a.s) gördükleri geçmiştir. Şeyh Hürrü Amuli, Seyyid Abdullah Şubber ve Ayetullah Safi Gulpeygani gibi âlimlerin dediğine göre bu haberler tevatür haddindedir.[192] Bu kişilerden bazıları şunlardır: “Mirza Muhammed Hüseyin Naini[193], Seyyid İbn Tavus[194], İbrahim Kef’emi[195], Muhammed Taki Meclisi[196], Ebu’l-Hasan Şa’rani[197], Şeyh Hürrü Amuli[198], Mukaddes Erdebili[199], Mirza Muhammed Esterabadi[200], Şehit Sani[201], Seyyid Bahru’l-Ulum[202], Seyyid Nimetullah Cezairi[203], Şeyh Murtaza Ensari[204]…
Dualar ve Ziyaretnameler

İmamların hepsinin ziyaret edilebileceği genel ve cami ziyaretnamelerle beraber aynı zamanda İmam Mehdi’yle (a.s) iletişim ve irtibat kurmak için de çok sayıda dua ve ziyaretname nakledilmiştir. Onlardan en önemlileri şunlardır:

    Nudbe Duası
    Ferec Duası
    İmam-ı Zaman’a istiğase: “Selamullahi’l-Kamili’t-Tam”
    Al-i Yasin Ziyareti
    Garik Duası
    Ahd Duası
    İmam Zaman’a özel salavat
    Cuma Günü ziyaretnamesi.

Nahiye-i Mukaddese’den de çeşitli dua ve ziyaretnameler sadır olmuştur. Örneğin: Ferec Duası (Allahumme Azume’l-Belau ve Berihe’l-Hafa...), “Ya Men Ezhere’l-Cemil” duası, “Allahumme Rabbe’n-Nuri’l-Azim” duası, “Allahumme er-Zukna Tevfike’t-Taat” duası, “Allahumme Sehhimu’l-Leyl” duası, Recep ayının günlük duaları, “Allahumme inni Es’eluke bil-Mevludine fi Recep” duası, “Allahumme inni Es’eluke bi-Maani Cemi ma Yed’uke bin Vulatu Emrike” duası, Nahiye-i Mukaddese duası ve Şüheda ziyareti gibi.[205]
İntizar

    Ana Madde: İntizar-ı Ferec

İslam kültüründe, intizar-ı ferec -kötü ve uygunsuz koşulların düzeleceğine ümit etmek anlamında- ayet ve hadislerde çokça tekrar edilen kavramlardandır.([Notlar 12] Şia kültüründeki intizarın en önemli dayanaklarından biri, İmam Mehdi’nin (a.s) kıyamı ile zorlukların düzeleceği ve geleceğin aydın olacağıdır. Bu tür intizar, rivayetlerde: “el-Muntazaru li-Emrina”, “Muntazarun Li-Haza’l-Emr”, “İntizaru Kaimuna”, “Tevekku’u’l-Ferec”, “el-Muntazirine Li-Zuhurihi”, “Muntazirune li-Devleti’l-Hak” ve “el-Muntaziru Li-Sani Aşer” sözcükleri ile geçmiştir.[206] Bu hadislerde muntazırlar (intizarda olanlar) için sayısız mükâfat ve faziletler sayılmış ve onları “Allah’ın evliyaları” ve insanların en üstünleri olarak zikretmiştir.

İntizar-ı Ferec ve aydınlığa çıkmanın bireysel ve toplumsal yönleri olabilir.[207] Bu da çaba ve hazırlıklarla birlikte olmalı ve gecikmesi durumunda müminlerin ümitsizliğe kapılmamasında yapıcı olacaktır. Sonuç olarak böyle bir intizar ve çaba, birey ve toplumun tekâmülü yönünde olacaktır.[208]
Başkalarının Gözünde İmam Mehdi
Şia Fırkaları

Zeydiye ve İsmailiye fırkaları, Mehdeviyet (Mehdilik) konusunu kabul etmelerine rağmen İmamın vaat edilen kişi olduğu konusunda İmamiye Şia’sı ile ihtilafa düşmüşlerdir. Zeydiyenin bazı kolları, İmam Mehdi’nin (a.s) dünyaya gelişine inanmamakta ve Gaybetini kabul etmemektedirler, yalnızca ahir zamanda vaat edilmiş İmam Mehdi’nin (a.s) zuhur edeceğine inanmakta ve İmamiye Şialarının inancı olan on ikinci imam yoluna inanmamaktadırlar. Dolayısıyla Hz. Muhammed bin Hasan Askeri’nin (a.s) varlığını reddetmiş veya en azından teyit etmemişlerdir. Onlar, sadece ahir zamanda beklenen imamın zuhur edeceğine inanmaktadır.

Genel olarak Zeydiye bir çeşit Mehdiliğe inanmaktadır ki, İmamların silsilesinden gelen son imamın dünyayı adaletle dolduracağına ve o kişinin vaat edilmiş Mehdi olduğuna inanmakta ve vaat edilen Mehdi olabilir gerekçesiyle kendilerini davet eden her bir seyyidi takip etmeyi gerekli bilmektedirler.[209] Eğer o seyyid, dünyayı adaletle dolduracak olursa o kişinin vaat edilmiş Mehdi (a.s) olduğu anlaşılır, olmazsa başka bir seyyidin yolunu beklemek gerekir.[210]

Tarih boyunca Zeydiye'den bazı gruplar, kıyamlarda öldürülen bazı imamlarının mehdiliğine inanmış ve bir gün geri dönerek dünyayı adaletle dolduracağına inanmaktadırlar. Zeyd bin Ali[211], Nefsi Zekiyye[212], Muhammed bin Kasım bin Ali bin Ömer bin Ali bin Hüseyin bin Ali bin Ebu Talip (ö. 219)[213], Yahya bin Ömer bin Yahya bin Hüseyin bin Zeyd bin Ali bin Hüseyin (ö. 250)[214] ve Hüseyin bin Kasım Ayyani (ö. 404) hakkında mehdeviyet (mehdi oldukları) iddiasında bulunmuşlardır.[215]
Ehlisünnet

Ehlisünnet kaynaklarında İmam Mehdi (a.s) ve ahir zaman kurtarıcısı hakkanda çok sayıda hadis nakledilmiştir. Büyük hadisçilerden, Abri Şafii[216], Abdu-l hak Dehlevi[217], Sefarini[218] ve Şukani[219] İmam Mehdi hakkında nakledilen hadislerin mütavatir olduğunu kabul etmişlerdir. Bu hadisler gereği Ehlisünnet İmam Mehdi'ye (a.s) ve onun Hz. Peygabber'in (s.a.a) ismini taşıdığına ve O hazretin soyundan olduğuna, ahir zamanda, Hz. İsa (s.a) ile birlikte zuhur edip zulüm ile dolmuş yeryüzünü adaletle dolduracağına inanmaktadır.[220]Görüldüğü gibi bu inançlar Şia inançlarıyla tam olarak örtüşmektedir, ama bazı konularda Ehlisünnet Şia'daki Mehdeviyyet inancıyla ihtilaf etmektedir;

    İmam Mehdi'nin babasının ismi Hz. Peygaber'in babasının ismiyle aynıdır.[221] Ama Şia'ya göre İmam Mehdi'nin (a.s) babasının ismi Hasan Askeri'dir.
    Bazılarına göre İmam Mehdi (a.s) Hz.Hasan'nın (a.s) soyundan gelmektedir.[222]
    Ehlisünnetin meşhur görüşüne göre İmam Mehdi (a.s) ahir zamanda dünyaya gelecektir.[223]

Oryantalistler

Bazı oryantalistlerin tez konusu Mehdeviyet ve Mehdilik konusu olmuştur. Dolayısıyla Mehdililk hakkında çeşitli tezler ortaya koymuşlardır. Ünlü Fransız oryantalist filozof ve akademisyen olan Henry Corbin, fenomonolojik bir perspektifle, mehdilik inancını irfan’ın en eksenli inanç unsurlarından ve Şii hikmetten saymaktadır. Ona göre Mehdilik dinin batınının tefsiri, imamın zuhuru ise, insan hayatının yeniden ihya olması ve dirilişidir.[224] Ona göre, zuhurla birlikte gizli temeller veya ilahi vahyin manevi anlamı aşikâr olacaktır.[225]

Fransız düşünür Darmesteter, Mehdeviyetin Kur’an’da geçmediğini ve Hz. Resulullah’ın (s.a.a) sözlerinde de bu konuda açık nişanelerin olmadığını iddia etmiştir. Ona göre Mehdeviyet Şii düşünceden doğmuş ve İran mitoloji ürünüdür.[226] Hint oryantalist Van Vloten, Mehdeviyet düşüncesinin Kufe Şiileri aracılığı ile yayıldığını ve bu şekilde Emevilerin Şam’daki halifelerine karşı mücadele etme potansiyelini elde etmeye çalıştıklarını iddia etmektedir.[227]
Önceki
İmam Hasan Askeri (a.s)     Şiaların On İkinci İmamı
İmam Mehdi (a.s)
Hicri Kameri 260 - ...      Sonraki
-
Notlar

    Yukarı git↑ Muhaddis Nuri’nin listesinin tamamı şu şekildedir: Ahmed, Asl, Evkidmu, İzed Şinas, İzed Nişan, İstade, Ebu’l-Kasım, Ebu Cafer, Ebu Abdullah, Ebu Muhammed, Ebu İbrahim, Ebu’l-Hasan, Ebu Turab, Ebu bekr, Ebu Salih, Emiru’l-Umera, İhsan, İzni Samie, İda, Bakiyetullah, Bi’r Mu’ttale, Beledu’l-Emin, Behram, Bende Yezdan, Perviz, Burhanullah, Basit, Bakiyetu’l Enbiya, Tali, Teyid, Tamam, Sair, Cafer, Cuma, Cabir, Cenb ya Cenbullah, Civaru’l kens, Hüccet, Hak, Hicab, Hamid, Hamd, Haşir, Hatemu’l-Evsiya, Hatemu’l-Eimme, Huceste, Husrev, Huda Şinas, Hazin, Halef veya Halefu’s-Salih, Hanes, Halifetullah, Halifetu’l-Etkiya, Dabbetu’l-Arz, Dai, Recul, Rahnema, Rabbu’l-Arz, Zend Efris, Suruş İzed, Sultanu’l-Me’mul, Sidretu’l-Munteha, Sena, Sebil, Saat, Seyyid, Şematil, Şerid, Sahib, Sahibu’l-Gaybet, Sahibu’z-Zaman, Sahibu’r-Ricat, Sahibu’d-Dar, Sahibu’n-Nahiye, Sahibu’l-Asr, Sahibu’l-Kurretu’l-Beyza, Sahibu’d-Devletu’z-Zehra, Salih, Sahibu’l-Emr, Samsamu’l-Ekber, Subh Musfir, Sıdk, Sırat, Ziya, Duha, Talibu’t-Turas, Tureyd, Âlim, Adl, Akibetu’d-Dar, İzzet, Ayn veya Aynullah, Asr, Gaib, Gulam, Gayb, Garim, Gavs, Gaibu’t-Talibin, Gayetu’l-Kusva, Halil, Gavsu’l-Fukara, Fecr, Firdevs Ekber, Firuz, Ferhande, Ferecu’l-Muminin, Ferecu’l-A’zam, Feth, Fıkıh, Fizmu, Kaim, Kabız, Kayd, Kasm, Kuh, Katilu’l-Kefere, Kutup, Kaimu’z-Zaman, Kayyumu’z-Zaman, Kati, Keşfu’l-Gıta, Kemal, Kelimetu’l-Hak, İkinci Keykubad, Kukma, Kar, Liva A’zam, Lenditara, Lisanu’s-Sıdk, Maşi, Mehmidu’l-Ahir, Mesihu’z-Zaman, Mizanu’l-Hak, Mansur, Muhammed, Niyetu’s-Sabirin, Muntakim, Mehdi, Abdullah, Mumil, Mudebbir, Mau Muin, Muhbir bima Ye’len, Mecazi bi’l-A’mal, Mevud, Mazharu’l-Fezaih, Mubliu’s-Serair, Mubdiu’l-Ayat, Muhsin, Munim, Mufzil, Mennan, Mevtur, Muntazir, Memur, Makdure, Me’mul, Mufrih, Muztar, Men la Yec’elullah lehu Şebiha, Muktasır, el-Misbahu’ş-Şedidu’z-Ziya, Nakur Sur, Natık, Nahar, Nefes, Nuru Al-i Muhammed, Nuru’l-Esfiya, Nuru’l-Etkiya, Necm, Nahiye-i Mukaddese, Vakiz, Vitr, Vech, Veliyullah, Varis, Hadi, Yedu’l-Basıte, Yemin, Vehvul, Ya’subu’d-Din.
    Yukarı git↑ Allame Meclisi, bu rivayetin açıklamasında şöyle yazmaktadır: “Yani cismi, İsrail’in (Yakub’un) oğulları gibi uzun boyludur.” Kadı Numan Mağribi de aynı açıklamayı Şerh Ahbar, c. 3, s. 378’de getirmiştir.
    Yukarı git↑ Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Mehdi, benim evlatlarımdan biridir ve yüzü yıldız gibi parlar.”
    Yukarı git↑ Hz. İmam Kâzım (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer Bedir ehli kadar sayınız olursa Kaim’imiz kıyam edecektir.”
    Yukarı git↑ Hz. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim intizar halinde bu emir (kaimin zuhuru) üzerine ölürse, kaimle birlikte onun çadırındaki kişi gibidir, hatta Resulullah’ın (s.a.a) önünde kılıç sallayan gibidir.”
    Yukarı git↑ İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah, Kaim’in kıyamında müminler için bazı alametler karar kılmıştır.” Dedim ki: Allah beni size feda etsin, o alametler nedir? Buyurdu ki: “Allah Teâlâ’nın “Sizleri imtihan edeceğiz” sözüdür, yani müminlerin durumu Kaim’in kıyamdan önce şöyle olacaktır: “Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.”(Bakara, 155)
    Yukarı git↑ İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Yönetim elimize geçip, Mehdi’miz gelince, Şialarımızın her biri aslandan daha cesur, kılıçtan daha keskin olacaktır. Düşmanlarımızı ayaklarının altına alacak ve elleriyle onlara vuracaklardır. Bu, Allah’ın rahmeti indiğinde ve kulları için aydınlık nazil olduğunda gerçekleşecektir.”
    Yukarı git↑ Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ümmetimin sonunda Mehdi zuhur edecektir. Allah ona yağmur verecek, yer bitkilerini bitirecek, mal eşit ve noksansız verilecektir. Hayvanlar artacaktır ve ümmet onurlu ve büyük olacaktır.”
    Yukarı git↑ Örneğin,De ki: "Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Resulü de, Müminler de göreceklerdir. Sonra gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah'ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta olduğunuz şeyleri haber verecektir." (Tövbe, 105)
    Yukarı git↑ Bu hadis, İmam Mehdi’nin (a.s) dördüncü sefirine yazdığı tevkisinin sonlarına işaret etmektedir: “Yakında bazıları Şialar nezdinde beni gördüklerini iddia edeceklerdir. Biliniz ki her kim Süfyani çıkmadan ve gökten ses gelmeden görme iddiasında bulunursa, bize iftira atan yalancıdır.”
    Yukarı git↑ İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hz. Mehdi’nin birisi kısa ve diğeri uzun olmak üzere iki Gaybeti olacaktır. Birinci Gaybette imamın özel Şiaları dışında kimse onun yerinden haberdar olmayacaktır. İkinci Gaybette imamın özel dostları dışında kimse onun yerinden haberdar olmayacaktır.” (Gaybet, Şeyh Tusi, s. 161). Yine İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bu emrin sahibi için iki Gaybet olacaktır, birisi uzun olacaktır. Öyle ki bazıları öldü, bazıları öldürüldü, bazıları da geldi ve gitti diyecektir. Az bir Şia dışında kimse inancında sabit kalmayacaktır. Onun işlerini yürüten oğlu dışında yerinden kimse haberdar olmayacaktır.”
    Yukarı git↑ “Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır.” (İnşirah, 6), “Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin, çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez.” (Yusuf, 87)

Kaynakça

    Yukarı git↑ Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 2, s. 283.
    Yukarı git↑ Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 2, s. 283.
    Yukarı git↑ Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 2, s. 289, 291.
    Yukarı git↑ Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 2, s. 297, 305.
    Yukarı git↑ Tabersi, Ta Zuhur, c. 1, s. 44.
    Yukarı git↑ Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 2, s. 311.
    Yukarı git↑ Nuri, Necmu’s-Sakib, c. 1, s. 165, 265.
    Yukarı git↑ Tabersi, Ta Zuhur, c. 2, s. 492.
    Yukarı git↑ Hudamurad Süleyman, Ferheng Name Mehdeviyet, s. 131.
    Yukarı git↑ Hudamurad Süleyman, Ferheng Name Mehdeviyet, s. 131.
    Yukarı git↑ Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din ve Temamu’n-Niyet, c. 2, s. 41, h. 1.
    Yukarı git↑ Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din ve Temamu’n-Niyet, c. 2, s. 41, h. 2.
    Yukarı git↑ Mesudi, İsbatu’l Vasiyet, s. 272.
    Yukarı git↑ Numani, el-Gaybet, s. 163.
    Yukarı git↑ Biharu’l-Envar, c. 51, s. 219, 8. Hadisin zeyli.
    Yukarı git↑ Hudamurad Süleyman, Ferheng Name Mehdeviyet, s. 191, 192.
    Yukarı git↑ Hudamurad Süleyman, Ferheng Name Mehdeviyet, s. 150.
    Yukarı git↑ Seyyid Muhammed Sadr, Pejuheş der Zendegi İmam Mehdi, s. 247.
    Yukarı git↑ Seyyid Mustafa Hüseyni Deşti, Maaref ve Maarif, c. 4, s. 165.
    Yukarı git↑ Mukaddesi, Bazpejuhi Tarih Veladet ve Şehadet Masuman (a.s), s. 555; Eş’ari, el-Makalat ve’l-Firek, s. 103; Nevbahti, Fireku’ş-Şia, s. 108, 112; İbn Haşşab, Mevalidu’l Eimme ve Vefayatuhum, s. 200, 201; ve Ehlisünnet kaynakları.
    Yukarı git↑ Hudamurad Süleyman, Ferheng Name Mehdeviyet, s. 192; Tusi, Kitabu’l-Gaybet, s. 231; Şeyh Müfid, el-İrşad, s. 346.
    Yukarı git↑ Mukaddesi, Bazpejuhi Tarih Veladet ve Şehadet Masuman (a.s), s. 555, 569; Kuleyni, el-Kâfi, c. 1, s. 329, h. 1; Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 430, h. 3.
    Yukarı git↑ Mukaddesi, Bazpejuhi Tarih Veladet ve Şehadet Masuman (a.s), s. 593; Kâfi, c. 1, s. 514; Mesudi, İsbatu’l-Vasiyet, s. 258; Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 424, 430 ve 432; Şeyh Müfid, el-İrşad, s. 339; Taberi, Delailu’l-İmamet, s. 501; Tusi, Kitabu’l-Gaybet, s. 239; Fettal Nişaburi, Ravzatu’l-Vaaizin, s. 266.
    Yukarı git↑ Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 474; Tusi, Kitabu’l-Gaybet, s. 238.
    Yukarı git↑ İbn Talha Şafii, Matalibu’s-Suul, 12. Bap, Erbili’den naklen, Keşfu’l-Gumme, c. 2, s. 437.
    Yukarı git↑ İbn Hallakan, Vefayatu’l-A’yan, c. 4, s. 176.
    Yukarı git↑ Mukaddesi, Bazpejuhi Tarih Veladet ve Şehadet Masuman (a.s), s. 597.
    Yukarı git↑ İbn Hallakan, Vefayatu’l-A’yan, c. 4, s. 176.
    Yukarı git↑ Kadı Nurullah Şuşteri, Der İhkaku’l-Hak, c. 13, s. 89, 90; bu görüşü Vefayatu’l-A’yan kitabında nakletmiştir, oysa bu kitapta Rebiülevvel ayının dokuzu geçmiştir.
    Yukarı git↑ Ehlisünnetten İbn Tolun, bu görüşü İbn Ezrak’a atfetmiştir. Oysa İbn Ezrak’ın sözünü ilk nakleden İbn Hallakan, Vefayat kitabında Rebiülevvel ayının dokuzu olarak yazmıştır.
    Yukarı git↑ Bircendi, İbn Ayyaş nakletmiştir. Bu haber önceki kaynaklarda bulunmamaktadır. (Mukaddesi, Bazpejuhi Tarih Veladet ve Şehadet Masuman (a.s), s. 600)
    Yukarı git↑ ilk olarak İbn Talha Şafii nakletmiştir.
    Yukarı git↑ İbn Hallakan, Vefayatu’l-A’yan, c. 4, s. 176.
    Yukarı git↑ Bu iki haber, Akid Hadim’e nispet verilmiş ve her ikisi de Şeyh Şaduk’un Kemalu’d-Din kitabında kaydedilmiştir. (Mukaddesi, Bazpejuhi Tarih Veladet ve Şehadet Masuman (a.s), s. 601; Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 474)
    Yukarı git↑ Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 42, h. 1; Tusi, Kitabu’l-Gaybet, s. 238.
    Yukarı git↑ Mukaddesi, Bazpejuhi Tarih Veladet ve Şehadet Masuman (a.s), s. 605; Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 475.
    Yukarı git↑ Mukaddesi, Bazpejuhi Tarih Veladet ve Şehadet Masuman (a.s), s. 605.
    Yukarı git↑ Mehallati, Me’suru’l-kubra fi Tarih Samarra, c. 1, s. 31 ve sonrası, c. 12, s. 80 ve sonrası.
    Yukarı git↑ Caferiyan, Hayat Fikri ve Siyasi İmam Şia (a.s), s. 537, 538; Şeyh Müfid, el-İrşad, s. 334; İbn Hallakan, Vefayatu’l-A’yan, c. 2, s. 94, 95; Yakut Hemuvi, Mu’cemu’l-Buldan, c. 4, s. 134; İbn Tolun, el-Eimmetu’l-İsna Aşer, s. 113.
    Yukarı git↑ Süleyman, Dersname-i Mehdeviyet (1), s. 183; Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, b. 42, h. 1; Tusi, Kitabu’l-Gaybet, s. 238; Erbili, Keşfu’l-Gumme, c. 2, s. 449.
    Yukarı git↑ Süleyman, Dersname-i Mehdeviyet (1), s. 186; Safi Gulpeygani, Müntehabu’l-Eser, s. 353.
    Yukarı git↑ Caferiyan, Hayat Fikri ve Siyasi İmam Şia (a.s), s. 186; Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 473, 474.
    Yukarı git↑ Bkz. Süleyman, Dersname-i Mehdeviyet (1), s. 184.
    Yukarı git↑ Süleyman, Dersname-i Mehdeviyet (1), s. 184; Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 567.
    Yukarı git↑ Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 479, h. 1.
    Yukarı git↑ Caferiyan, Hayat Fikri ve Siyasi İmam Şia (a.s), s. 567; Şeyh Müfid, el-İrşad, s. 345.
    Yukarı git↑ Süleyman, Dersname-i Mehdeviyet (1), s. 185.
    Yukarı git↑ Şeyh Tusi, Kitabu’l-Gaybet, s. 244, h. 211; Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, b. 42, h. 5; Ravendi, el-Haraic ve’l-Ceraih, c. 1, s. 475, h. 2.
    Yukarı git↑ İbn Esir, el-Kamil fi’t-Tarih, c. 7, s. 274; el-Amidi, Mehdi Muntazar der Endişe İslami, s. 186’dan naklen.
    Yukarı git↑ İbn Hallakan, Vefayatu’l-A’yan, c. 4, s. 176, h. 562; el-Amidi, Mehdi Muntazar der Endişe İslami, s. 186’dan naklen.
    Yukarı git↑ Şafii, Matalbu’s-Suul, c. 2, s. 79, b. 12.
    Yukarı git↑ Maliki, el-Fusulu’l-Muhimme, s. 287.
    Yukarı git↑ Süleyman, Dersname-i Mehdeviyet (1), s. 190, 191.
    Yukarı git↑ El-İrşad, s. 350, 351; Yenabiu’l-Meveddet, s. 461.
    Yukarı git↑ Muntehabu’l-Eser, s. 355; Yenabiu’l-Meveddet, s. 460; El-Gaybet Tusi, s. 217.
    Yukarı git↑ Muntehabu’l-Eser, s. 355.
    Yukarı git↑ El-Kâfi, c. 1, s. 514.
    Yukarı git↑ Müfid, el-Fusulu’l-Aşer, s. 80.
    Yukarı git↑ Müfid, el-Fusulu’l-Aşer, s. 73.
    Yukarı git↑ Müfid, el-Fusulu’l-Aşer, s. 71; Saduk, Kemalu’d-Din, s. 474.
    Yukarı git↑ Müfid, el-Fusulu’l-Aşer, s. 69, 72.
    Yukarı git↑ El-Kâfi, c. 1, s. 505; Kemal, s. 43.
    Yukarı git↑ Kemal, s. 473, 476.
    Yukarı git↑ Taberi, s. 469, 480; İbn Hambel, c. 3, s. 17; el-Dani, c. 5, s. 1038, h. 553; Musuli, c. 12, s. 19, h. 665; Bkz. Mustafa Vermeziyar, İmam Zaman’ın hükümet süresini inceleme.
    Yukarı git↑ Müfid, c. 2, s. 381, c. 2, s. 385; Tusi, s. 474, h. 497.
    Yukarı git↑ Fettal Nişaburi, s. 264.
    Yukarı git↑ Numani, s. 353, 354, b. 26, h. 1, 2, 3, 4.
    Yukarı git↑ Kazvini, Seyyid Muhammed Kazım, el-İmamu’l-Mehdi mine’l-Mehd ile’l-Lehd, s. 638.
    Yukarı git↑ Yezdi Hairi, Ali, İlzamu’n-Nasib fi İsbatu’l-Huccetu’l-Gaib, c. 2, s. 139.
    Yukarı git↑ Kazvini, Seyyid Muhammed Kazım, el-İmamu’l-Mehdi mine’l-Mehd ile’l-Lehd, s. 638.
    Yukarı git↑ Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 407.
    Yukarı git↑ Casim, Hüseyin, Tarih Siyasi İmam Devazdehum, Tahran, s. 124.
    Yukarı git↑ Süleyman, Dersname-i Mehdeviyet (1), s. 145, 146.
    Yukarı git↑ Tusi, el-Gaybet, s. 182.
    Yukarı git↑ Tusi, el-Gaybet, s. 163.
    Yukarı git↑ Tusi, el-Gaybet, s. 162.
    Yukarı git↑ Numani, el-Gaybet, s. 313.
    Yukarı git↑ Sadr, Tarih Ma Ba’d Zuhur, c. 3, s. 212, 224.
    Yukarı git↑ Uyun-u Ahbari er-Rıza, c. 1, s. 63.
    Yukarı git↑ İbn Kayyim, el-Menaru’l-Munif, s. 152, 153; İbn Haldun, Mukaddime, s. 207, 208.
    Yukarı git↑ Numani, el-Gaybet, s. 315.
    Yukarı git↑ El-Melahim ve’l-Fiten, s. 278.
    Yukarı git↑ Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 8, s. 199.
    Yukarı git↑ Kurtubi, et-Tezkire, s. 610.
    Yukarı git↑ Kadı Numan Mağribi, c. 3, cüz, 14, s. 364, 365.
    Yukarı git↑ Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 8, s. 199.
    Yukarı git↑ Biharu’l-Envar, c. 53, s. 11.
    Yukarı git↑ Biharu’l-Envar, c. 53, s. 11.
    Yukarı git↑ Kâfi, c. 3, s. 495; Biharu’l-Envar, c. 52, s. 318; İbn Meşhedi, el-Mezaru’l-Kebir, s. 134; Müfid, el-İrşad, c. 3, s. 380.
    Yukarı git↑ Biharu’l-Envar, c. 53, s. 11.
    Yukarı git↑ Kâfi, c. 3, s. 495; Biharu’l-Envar, c. 52, s. 318; İbn Meşhedi, el-Mezaru’l-Kebir, s. 134; Müfid, el-İrşad, c. 3, s. 380.
    Yukarı git↑ Numani, el-Gaybet, s. 182.
    Yukarı git↑ Tusi, el-Gaybet, s. 163.
    Yukarı git↑ Tusi, el-Gaybet, s. 162.
    Yukarı git↑ Saduk, Kemalu’d-Din, c. 1, s. 534, 535, h. 1.
    Yukarı git↑ Mukaddesi Şafii, Akdu’d-Durer, s. 45, 55.
    Yukarı git↑ Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 118, h. 7.
    Yukarı git↑ İhkaku’l-Hak, c. 19, s. 654.
    Yukarı git↑ Saduk, Kemalu’d-Din, c. 1, s. 315.
    Yukarı git↑ Biharu’l-Envar, c. 52, s. 287.
    Yukarı git↑ Hairi Kazvini, Mikyalu’l-Mekarim, c. 1, s. 132.
    Yukarı git↑ Biharu’l-Envar, c. 36, s. 90, h. 200.
    Yukarı git↑ Biharu’l-Envar, c. 36, s. 95, h. 200.
    Yukarı git↑ Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 560, h. 17.
    Yukarı git↑ İbn Tavus, Melahim, s. 73.
    Yukarı git↑ Yevmu’l-Helas, Kamil Süleyman, s. 52.
    Yukarı git↑ Biharu’l-Envar, c. 41, s. 159 ve c. 47, s. 55.
    Yukarı git↑ Numani, el-Gaybet, s. 233, 234.
    Yukarı git↑ Mu’cemu Ahadis imam Mehdi (a.s), c. 1, s. 242, h. 152.
    Yukarı git↑ El-Kâfi, c. 8, s. 396, h. 597.
    Yukarı git↑ İlzamu’n-Nasib fi İsbatu’l-Hüccetu’l-Gaib, s. 24.
    Yukarı git↑ Men la yahzuruhu’l-Fakih, c. 4, s. 418.
    Yukarı git↑ El-Müfid, el-İrşat, s. 512.
    Yukarı git↑ Muzaffer, Mesailu İ’tikadi ez didgahı Teşeyyü, s. 102.
    Yukarı git↑ Es-Saduk, Uyun-u Ahbari er-Rıza (a.s), c. 1, s. 56.
    Yukarı git↑ Müsned-i Ahmed, c. 5, s. 86-90, 92-101, 106-108.
    Yukarı git↑ El-Harezmi, Maktelu’l Hüseyin (aleyhi selam), el-Cüzü’l Evvel, s. 146-147.
    Yukarı git↑ “El-Mehdi min ıtrati mi vuldi Fatıma” Sünen-i Ebu Davud, 4/107, h: 4284; Süneni İbn Mace, 2/1368, h: 4086; el-Müstedrek ale’s-Sahiheyn, 4/601, h: 8672; ed-Durrü’l Mensur, 7/484; Mizanu’l İ’tidal, 3/160, rakam: 5959; Müntahab Fazailu’n Nebi ve Ehlibeytuhu (a.s) mine’s sihahi’s Sünnet ve gayrih mine’l Kubu’l Mu’tebere inde Ehlisünnet, s. 373’den naklen. Ayrıca Bkz. Es-Süyuti, el-Havi lil-Fetava… c. 2, s. 214.
    Yukarı git↑ “El-Mehdi minna Ehlelbeyt Yuslihullahu fi leylet” Sünen-i İbn Mace, 2/1367, h: 4085; Müsned-i Ahmed, 1/136, h. 646; Hilyetü’l Evliya, 3/177; ed-Durrü’l Mensur, 7/484; Musnef İbn Ebu Şeybe, 8/678, h: 190; Müntahab Fazailu’n Nebi ve Ehlibeytuhu (a.s) mine’s sihahi’s Sünnet ve gayrih mine’l Kubu’l Mu’tebere inde Ehlisünnet, s. 372’den naklen.
    Yukarı git↑ Sünen-i İbn Davud, 4/107, h: 4283; ed-Durrü’l Mensur, 7/484; Mişkatu’l Mesabih lil-Hatibi Tebrizi, 3/170, h: 5452; Musnef İbn Ebu Şeybe, 8/678, h: 194; Müntahab Fazailu’n Nebi ve Ehlibeytuhu (a.s) mine’s sihahi’s Sünnet ve gayrih mine’l Kubu’l Mu’tebere inde Ehli sünnet, s. 372’den naklen.
    Yukarı git↑ Numani, Gaybet, s. 197.
    Yukarı git↑ El-Kuleyni, el-Kâfi, c. 1, s. 533.
    Yukarı git↑ Şeyh Müfid, el-İrşad, c. 2, s. 336.
    Yukarı git↑ Casim, Hüseyin, Tarih Siyasi İmam Devazdehum, az bir farkla, s. 102.
    Yukarı git↑ Nuvbahti, Fireku’ş-Şia, s. 105; el-İrşad, c. 2, s. 336; İbn Şehraşub, el-Menakib, c. 4, s. 422.
    Yukarı git↑ Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 507.
    Yukarı git↑ Ebu Sehl Nubahti, et-Tenbih, s. 92, 93.
    Yukarı git↑ Şeyh Tusi, el-Gaybet, s. 359, 361.
    Yukarı git↑ Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 426, 429, 487.
    Yukarı git↑ Kuleyni, Kâfi, c. 1, s. 328.
    Yukarı git↑ Yakut Hamevi,Mu’cemu’l-Udeba, c. 3, s. 73, 74.
    Yukarı git↑ Müderrisi Tabatabai, Mekteb der Ferayend Tekâmül, s. 161, 162.
    Yukarı git↑ Müderrisi Tabatabai, Mekteb der Ferayend Tekâmül, s. 162.
    Yukarı git↑ Kuleyni, Kâfi, c. 1, s. 520; Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 408.
    Yukarı git↑ Sabıri, Tarihi Firek İslami, c. 2, s. 197, 2. Dipnot.
    Yukarı git↑ Nubahti, Fireku’ş-Şia, 107, 109; Eş’ari Kummi, el-Makalat ve’l-Firek, s. 110, 114; 122. Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 408.
    Yukarı git↑ Müfid, el-İrşad, s. 345; Tabersi, İ’lamu’l-Vera bi-İ’lamu’l-Huda, s. 360; Erbili, Keşfu’l-Gumme fi Marifeti’l-Eimme, c. 3, s. 205.
    Yukarı git↑ Müfid, el-İrşad, s. 345; Tabersi, İ’lamu’l-Vera bi-İ’lamu’l-Huda, s. 360; Erbili, Keşfu’l-Gumme fi Marifeti’l-Eimme, c. 3, s. 205.
    Yukarı git↑ Müfid, el-İrşad, s. 345; Erbili, Keşfu’l-Gumme fi Marifeti’l-Eimme, c. 3, s. 199, 205.
    Yukarı git↑ Tusi, el-Gaybet.
    Yukarı git↑ Seyyid Murtaza, el-Fusulu’l-Muhtare, c. 2, s. 321.
    Yukarı git↑ Şeyh Tusi, el-Gaybet, s. 286.
    Yukarı git↑ Kuleyni, El-Kâfi, c. 1, s. 518.
    Yukarı git↑ Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 487.
    Yukarı git↑ El-İrşad, c. 2, s. 340.
    Yukarı git↑ Fazıl bin Hasan Tabersi, İ’lamu’l-Vera bi-İ’lamu’l-Huda, c. 2, s. 259.
    Yukarı git↑ Erbili, Keşfu’l-Gumme fi Marifeti’l-Eimme, c. 2, s. 530; İhticac, c. 2, s. 555, 556; Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 516.
    Yukarı git↑ Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 503, H. 32; Tabersi, İ’lamu’l-Vera bi-İ’lamu’l-Huda, s. 417
    Yukarı git↑ Hawza websitesi.
    Yukarı git↑ Et-Taraif fi Marifet Mezahibu’t-Tavaif, Seyyid bin Tavus, c. 1, s. 177.
    Yukarı git↑ Biharu’l-Envar, c. 52, s. 186.
    Yukarı git↑ Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din, c. 1, s. b. 31, h. 2.
    Yukarı git↑ Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 502, 505; Mu’cemu Ahadis el-İmam el-Mehdi, c. 4, s. 316.
    Yukarı git↑ Mu’cem Ahadis İmam Mehdi, c. 5.
    Yukarı git↑ Biharu’l-Envar, c. 23, s. 5.
    Yukarı git↑ Seyyide Nusret Emin, Mahzenu’l-İrfan der Tefsir Kur’an, c. 3, s. 39, Nahl, 44.
    Yukarı git↑ Biharu’l-Envar, c. 23, s. 55.
    Yukarı git↑ Farzi, Muhammed Ali, Umit Sebz, s. 34.
    Yukarı git↑ El-İmam Mehdi, Ali Dahil, s. 66.
    Yukarı git↑ Biharu’l-Envar, c. 51, s. 80.
    Yukarı git↑ Mişkatu’l-Envar fi Gureru’l-Ahbar, s. 63.
    Yukarı git↑ Biharu’l-Envar, c. 52, s. 146.
    Yukarı git↑ İ’lamu’l-Vera bi-İ’lamu’l-Huda, s. 456.
    Yukarı git↑ Biharu’l-Envar, c. 52, s. 190.
    Yukarı git↑ Fezailu’l-Hamse mine’s-Sihahi’s-Sitte, c. 3, s. 335.
    Yukarı git↑ Bunların bir kısmı Kâfi kitabında “İmamlar, Allah’ın mahlukat üzerindeki şahitleridir babı adında zikredilmiştir.’’
    Yukarı git↑ Tabersi, İ’lamu’l-Vera bi-İ’lamu’l-Huda, c. 2, s. 214; Kuleyni, Kâfi, c. 1, s. 330; Şeyh Müfid, el-İrşad, c. 2, s. 351.
    Yukarı git↑ Kuleyni, Kâfi, c. 1, s. 332; Şeyh Müfid, el-İrşad, c. 2, s. 354; Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 12.
    Yukarı git↑ Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 384; Tabersi, İ’lamu’l-Vera bi-İ’lamu’l-Huda, c. 2, s. 248; Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 13.
    Yukarı git↑ Kuleyni, Kâfi, c. 1, s. 331; Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 14.
    Yukarı git↑ Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din, s. 454; Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 16.
    Yukarı git↑ Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din, s. 407 ve 436; Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 19.
    Yukarı git↑ Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din, s. 431; Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 15.
    Yukarı git↑ Şeyh Tusi, el-Gaybet, s. 426; Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 20.
    Yukarı git↑ Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 9, 29.
    Yukarı git↑ Kuleyni, Kâfi, c. 1, s. 331; Şeyh Tusi, el-Gaybet, s. 268; Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 29.
    Yukarı git↑ Şeyh Müfid, el-İrşad, c. 2, s. 352; Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 9, 29.
    Yukarı git↑ Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din, s. 457; Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 30.
    Yukarı git↑ Kuleyni, Kâfi, c. 1, s. 515; Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 33.
    Yukarı git↑ Şeyh Müfid, el-İrşad, c. 2, s. 352; Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 37.
    Yukarı git↑ Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din, s. 443; Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 38.
    Yukarı git↑ Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din, s. 470; Şeyh Tusi, el-Gaybet, s. 259; Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 40.
    Yukarı git↑ Şeyh Tusi, el-Gaybet, s. 271; Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 51.
    Yukarı git↑ Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din, s. 465; Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 62.
    Yukarı git↑ Müfid, el-İrşad, s. 351; Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 75.
    Yukarı git↑ Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 93.
    Yukarı git↑ Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 29, 97.
    Yukarı git↑ Hawza dergisi, Çeşm bi Rah Mehdi, s. 39.
    Yukarı git↑ Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 179.
    Yukarı git↑ Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 179; Tabersi, Mekarimu’l-Ahlak, c. 2, s. 35, h. 76.
    Yukarı git↑ Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 180.
    Yukarı git↑ Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 183.
    Yukarı git↑ Tabersi Nuri, Necmu’s-Sakib, s. 320.
    Yukarı git↑ Tabersi Nuri, Necmu’s-Sakib, s. 344, 348, 349.
    Yukarı git↑ Tabersi Nuri, Necmu’s-Sakib, s. 360.
    Yukarı git↑ Tabersi Nuri, Necmu’s-Sakib, s. 415.
    Yukarı git↑ Tabersi Nuri, Necmu’s-Sakib, s. 443.
    Yukarı git↑ Tabersi Nuri, Necmu’s-Sakib, s. 351.
    Yukarı git↑ Tabersi Nuri, Necmu’s-Sakib, s. 353.
    Yukarı git↑ Tabersi Nuri, Necmu’s-Sakib, s. 461.
    Yukarı git↑ Tabersi Nuri, Necmu’s-Sakib, s. 462.
    Yukarı git↑ Tabersi Nuri, Necmu’s-Sakib, s. 473, 474, 475, 476, 477.
    Yukarı git↑ Tabersi Nuri, Necmu’s-Sakib, s. 480.
    Yukarı git↑ Şeyh Mahmud Iraki, Daru’l-İslam, s. 290.
    Yukarı git↑ Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 295, 327.
    Yukarı git↑ Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 306, 307, 314, 321, 328, 363.
    Yukarı git↑ Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 308.
    Yukarı git↑ Muhammedi Reyşehri, Danışname-i İmam Mehdi, c. 5, s. 310.
    Yukarı git↑ Akl Gerai Zeydiye Der İnhiraf ez Mehdeviyet.
    Yukarı git↑ Ceryan Fikri Siyasi Zeydiye.
    Yukarı git↑ Mecmu Kutub ve Resail İmam Zeyd bin Ali, s. 360; Mürucu’z-Zeheb, c. 3, s. 230; el-Akdu’s-Semin fi Ahkami’l-Eimmeti’t-Tahirin, s. 197.
    Yukarı git↑ Mekatilu’t-Talibin, s. 207 ve 210, 219; Risaletu’l-Huru’l-Ayn, s. 39; Şerh Risale el-Huru’l-Ayn, s. 156; el-Akdu’s-Semin fi Ahkami’l-Eimmeti’t-Tahirin, s. 322; Mekalatu’l-İslamiyyin, s. 67.
    Yukarı git↑ Murucu’z-Zeheb, c. 4, s. 61; Risale Huru’l-Ayn, s. 39; Şerh Risale Huru’l-Ayn, s. 156; eş-Şafii, c. 1, s. 272 ve 276; el-Akdu’s-Semin fi Ahkami’l-Eimmeti’t-Tahirin, s. 423; Mekalatu’l-İslamiyyin, s. 67.
    Yukarı git↑ Risale Huru’l-Ayn, s. 39; Şerh Risale Huru’l-Ayn, s. 156; eş-Şafii, c. 1, s. 286; el-Akdu’s-Semin fi Ahkami’l-Eimmeti’t-Tahirin, s. 423; Mekalatu’l-İslamiyyin, s. 67.
    Yukarı git↑ Seyyid Ali Musevi Nejad, Mehdeviyet ve Firekuhu Hüseyniye Zeydiye, Heft Asıman, ş. 27, s. 127, 162.
    Yukarı git↑ Danişnameyi İmam Mendi (a.s) c.1 s.82.
    Yukarı git↑ Eşetul Lemaat c.4 s.228.
    Yukarı git↑ Levami-l envar elbehine c.2. s.70.
    Yukarı git↑ Danişnameyi İmam Mendi (a.s) c.1 s.83.
    Yukarı git↑ Danişnameyi İmam Mendi (a.s) c.1 s.86 .
    Yukarı git↑ Danişnameyi İmam Mehdi (a.s) c.1 s.88.
    Yukarı git↑ Danişnameyi İmam Mendi (a.s) c.1 s.89.
    Yukarı git↑ Danişnameyi İmam Mendi (a.s) c.1 s.90.
    Yukarı git↑ Musevi Gilani, Seyyid Razi, s. 72.
    Yukarı git↑ Musevi Gilani, Seyyid Razi, s. 72.
    Yukarı git↑ Musevi Gilani, Seyyid Razi, s. 72.
    Yukarı git↑ Musevi Gilani, Seyyid Razi, s. 72.

0
0% (نفر 0)
 
نظر شما در مورد این مطلب ؟
 
امتیاز شما به این مطلب ؟
اشتراک گذاری در شبکه های اجتماعی:

latest article

İmam Mehdi’nin Zuhurunun Alametleri/Şii ve Sünni Kaynaklarında Deccal’in Gözü ...
MÜÇTEHİTLER İMAM MEHDİ (a.f) DÜŞMANI MI?
Hz.Mehdi Nasıl Tanınacak?
Hz. Mehdi’nin (af) Dostları-1
İmam Mehdi (a.s)’ın Gaybeti Hakkında
Masumların Dilinden İmam Mehdi 1
MEHDİ’NİN ZUHURUNUN ALAMETLERİ
Kur’an’da Hz. Mehdi (a.s)
Gaybette Bulunan İmamın Faydası
Ahir Zaman

 
user comment