Kur'ân-ı Kerim namazın felsefesini Allah'ı anmak ve zikretmek olarak tanıtıyor: "Beni anmak için namaz kıl!"
Allah'ı anmayı ise kalplerin huzur bulması, "Haberiniz olsun Allah'ın zikriyle kalpler huzur bulur."
Ve kalp huzurunun sonucunu ise melekût âlemine uçuş olarak tanımlıyor:
"Ey mutmain (huzur bulan) nefis! Rabbine dön."
Kur'ân-ı Kerim diğer ayetlerde, ibadeti Allah Tealâ?ya teşekkür olarak nitelendiriyor:
"Sizi yaratan Rabbinize ibadet edin."
"Onları yedirip açlıktan kurtaran ve onları korkudan güvene çıkaran bu evin (Kâbe’nin) Rabbine ibadet etsinler."
Bazı ayetler namazın terbiye ve eğitim alanındaki rolüne değinerek şöyle buyuruyor:
"Namaz kötü ve iğrenç şeylerden men eder."
Namaz kılan kişi, namazın doğru ve kabul olması için, bir takım dinî kurallara uymak zorundadır; bu kurallara uymak, kendisinin günah ve çirkinliklerden sakınması için güçlü bir zemindir. Evet, beyaz bir elbise giyen birinin kirli ve tozlu bir yerde oturmaması doğal bir durumdur.
Kur'ân-ı Kerim namaza tavsiye ettikten sonra buyuruyor ki:
"Doğrusu iyilikler kötülükleri giderir."
O hâlde namaz amelen geçmiş günahlardan tövbe sayılır.
Allah Tealâ bu ayetle günahkârlara, namaz ve ibadet gibi iyi işlere yönelecek olurlarsa, günah ve kötülüklerinin yok olacağına dair umut vermekte dir.
İmam Ali'nin (a.s) Buyruklarında Namaz
İmam Ali (a.s) Nehc'ül-Belâğa'da defalarca namaz ve Allah'ı anmaktan bahsetmiştir. Onun bu buyrukları "Nehc'ül-Belâğa'da Namaz" adlı bir kitapta toplanmıştır. Biz burada en bariz örneği namaz olan, zikir ve Allah'ı anmanın felsefesi hakkında ondan birkaç cümle nakledeceğiz:
Buyuruyor ki:
"Allah, zikri kalplerin cilası kıldı ki kulaklar Allah'ın zikriyle işitsin ve kör gözler görür olsun."
Sonra namazın bereketleri hakkında buyuruyor ki: "Onları melekler kuşatır, üzerlerine huzur iner, onlar için göklerin kapıları açılır ve güzel yerler hazırlanır."
Başka bir hutbede şöyle buyuruyor:
"Namaz, günahları ağaçların yaprakları gibi döker ve insanın boynunu günah ipinden kurtarır."
Sonra devamında, Resul-i Ekrem'den güzel bir benzetme nakletmektedir:
"Namaz insanın kendisini günde beş defa yıkadığı bir su arkı gibidir; acaba artık bundan sonra insanda kir kalır mı?"
196. hutbede kibir, azgınlık ve zulüm gibi ahlâkî çirkinliklerin bir bölümünü sıraladıktan sonra buyuruyor ki:
"Bu kötülüklerin tedavisi namaz, oruç ve zekâttır."
Ardından da namazın etkileri hakkında şöyle buyuruyor:
"İnsanların bütün vücuduna huzur ve teskinlik verir, gözlerine huzu, huşu verir, nefislerini titretir, uysallaştırır, kalplerini yumuşatır ve kibri giderir. Vahşetler onları dehşete düşürünce senin zikrin onlara üns ve ülfet verir."
Elbette bütün insanların namazdan bu yararlan sağlayamadığı, sadece bir gurubun namaza ve Allah'ı anmaya gönül verdiği ve onu bütün dünyayla değişmeyecekleri açıktır.
Ayrıntılar
Gösterim: 69