Kıyametten bir haber işitiyoruz ve bunu basit görüyoruz. Oysa dünya âlemi bize nazaran çok büyük ve önemli olmasına rağmen Allah-u Teâlâ Kur"ân-ı Kerim"de onu oyun olarak addediyor. Buna karşılık kıyamet için "büyük bir olay" tabirini kullanıyor.[1] Evet, kıyamet çok büyüktür. O, öyle bir gündür ki önceki ve sonraki halk toplanır, büyük bir topluluk, amellerinin neticesinden şaşkın ve rahatsız bir şekildedir. Az bir grubun dışında herkes feryat etmektedir.
Amr İbn Me"d-i Kerb, Arapların ünlü savaşçılarından biridir. İslâm tarihindeki birçok fetih ona isnat edilmektedir. Müşrik iken Resulullah"ın (s.a.a) huzuruna geldi. Resulullah onu İslâm"a davet etti ve iman etmesi hâlinde kıyamette en büyük korkudan amanda olacağını söyledi. Amr dedi ki: "Ya Muhammed, büyük korku nedir? Ben öyle korkusuzum ki, hiçbir şeyden korkmam." Hazret buyurdu:
Ey Amr, zannettiğin gibi değil; insanlara bir çığlık sesi gelir. Dirilmeyen ölü, ölmeyen diri kalmaz. -Allah"ın ölmelerini istemediği kimseler hariç.- Sonra başka bir çığlık sesi daha onlara doğru gelir; hepsi dirilir, sıraya dizilirler. Gök yarılır; dağlar ufalanır. Ruha sahip olan herkesin kalbi açılır. Günahı hatırlatılır ve insan sadece kendisiyle meşgul olur. Allah"ın istediği kimseler hariç. Öyleyse neredesin ey Amr!
Kısacası Resulullah (s.a.a) o kadar buyurdu ki, Amr titremeye başladı, "Önümdeki böyle bir gün için ne yapayım?" dedi. Resulullah, "La ilahe illallah de." dedi. Bunun üzerine Amr, kavmiyle birlikte oracıkta Müslüman oldu.
O gün insan nereye baksa, korkunç şeyler görür. Yeryüzü tamamen değişmiş hâldedir. Buna ilaveten önceden de dediğimiz gibi kıyamet yerinin idrak ve şuuru vardır. Müminin ayaklarının altı sakin, beyaz ve parlaktır. Ama kâfirin ayaklarının altı, tamamen ateştir. Ağaç, dağ gibi bir engel yoktur. Herkes birbirini görür. Hepsi insandır, ama değişmiş şekillerle. Amelleri ve inançlarına göre çeşitli şekillere bürünmüşlerdir.