Yol yapımında ve birtakım önemli işlerde kullanılan büyük ve güçlü buldozerler, onları üreten mühendisin, mekanik kurallar, alaşımlar ve fizik formülleri alanında görüş sahibi olduğunu kanıtlayan en büyük delildir. İnsanın ürettiği her şey, yapımcısının zekâ ve kabiliyetini sergilemektedir. Bir ürün her ne kadar değerli ve kaliteli olursa, yapımcısının daha çok ve daha mükemmel bilgi sahibi olduğunu gösterir.
Evrendeki mükemmellik ve sırlar, bir buldozerle veya insan üretimi olan diğer şeylerle kıyaslanamaz.
Varlıklarda görülen sınırsız incelikler, Allah'ın ilminin sınırsızlığını göstermektedir.
Şimdi aşağıdaki örneklere dikkat ediniz:
1- Newton şöyle diyor: "Kulak ve gözün yapısı hakkında araştırma yapmakla, kulağı yapanın "ses", gözü yapanın da "ışık ve görme" ile ilgili bütün kurallardan haberdar olduğunu ve göklerin düzeni hakkında araştırma yapmakla da, özel bir düzenle onları yöneten yüce bir hakikatin var olduğunu anlıyoruz."[1]
2- Yarasanın yaratılışı ilginçliklerle ve sırlarla doludur. Yarasa, karanlıkta yolunu bulmak ve bir engele çarpmamak için "radar" sistemi gibi birtakım ses ötesi dalgalar yayar. Bu yayılan dalgalar, yol üstünde bulunan engellere çarparak geri döner ve böylece yarasa herhangi bir engele çarpmadan yolunda ilerler.
3- Beyin zarı, sinir sisteminin en geniş bölümüdür ve tamamen onun her kıvrımını örten 1.5 ile 4 milimetre çapında çok ince hücre astarlarından oluşmuştur. Genişliği takriben 2300 santimetredir. Kabukta hemen hemen 9.3 milyar sinir hücresi vardır ki, bunlar tabakalar hâlinde ve birbirini örtmektedir.[2]
4- Böcekler, küçük olmalarına rağmen şaşırtıcı inceliklerle donatılmışlardır. Birtakım böcekler, sade göz yerine bileşik göze sahiptirler. Bileşik göz, ommatidyum adlı görme birimlerinden oluşur. Görme birimlerinin her biri normal bir göz gibi dıştan içe doğru şeffaf göz perdesi, mercek ve retina bölümlerinden oluşmuştur.
Böceklerin türüne göre ommatidyum sayısı da değişir. Meselâ ateş böceğinde 2500 adet ommatidyum bulunmaktadır.[3]
Böcekler başlarını hareket ettiremediklerinden dolayı etrafta bulunan eşyaları bu gözlerle rahatça görebiliyorlar.
Bu örnekler yaratanın, kâmil ve sonsuz bir ilimle dünyayı yarattığını göstermektedir.
Şimdi soru şu: Allah dünyayı yarattıktan sonra onun her şeyini biliyor mu?
Kesinlikle Allah, nerede olursa olsun her şeyi bilmektedir. En uzak yıldızın gökyüzündeki ışıltısını, okyanusların yeşimsi ve hırçın dalgalarının en uzak sahillere vuruşunu, yaprağın hafif bir esintinin okşamasıyla raksa duruşunu, ormanların sessizliğe çekildiğinde gamlı bir gece kuşunun iniltisini, ahududunun yaprak ve dallarına sığınan ateş böceklerinin yeşil fenerlerinin ışıltısını, dünyadaki sularda bulunan balıkların sayısını, farklı renklerini ve çeşitlerini, ıssız ormanların en sıkı ağaçları arasında, amber tüylü geyik yavrularının doğumunu, kayaların gölgesinde yarı açılmış lâle yapraklarındaki şebnem incilerinin süzülüşünü... yüce Allah bilmektedir.
Kur'ân-ı Kerim şöyle buyurmaktadır:
"...O karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır."[4]
EZELÎ VE EBEDÎ İLİM
Allah İlim Sahibidir
Biz insanlar, zihnimizde taşıdığımız şekillerden gafil olmadığımız ve var olmasını istediğimiz müddetçe de onları zihnimizde koruduğumuz gibi yaratan da kendi yarattığından tamamen haberdardır ve daima yarattığına inayette bulunmaktadır.
Bir insanı hayal edecek ve düşüncenizde canlandıracak olursanız, kesinlikle onun işleri size gizli kalmayacak ve her hareketinden haberdar olacaksınız. Çünkü o insan, sizin hayalinizin ürünüdür, siz onu yarattınız ve siz hayal etmeden önce öyle biri yoktu.
Allah da dünyayı ve dünyadaki varlıkları yaratmış olduğundan dolayı onları kendi başına salıvermemiştir.
Hayalî şekiller yaratabilen bizler ile dünyayı yaratan ve var eden Allah arasındaki fark, bizim var olmamızda ve varlığımızın bekasında O'na muhtaç oluşumuz, O'nun ise her yönden ve herkesten müstağni oluşu ve her şeye varlık bahşeden oluşudur. Bu nedenle sadece O'nu gerçek yaratıcı biliyoruz.
Yaratıcı İle Yapıcının Farkı
Varolan bir ham maddeyi birtakım özel formüllerle işleyerek belli kalıplara sokan ve sonuç olarak da bilgisayarı icat eden bir şahıs, geleceğe dönük olarak bu aygıta hangi programların ve ne gibi bilgilerin yükleneceğinden kesinlikle habersizdir. Diğer bilim adamları, mucitler ve sanatkârlar da ürünlerinin tikel durumlarıyla bağlantılı olarak aynı konumdadırlar. Çünkü bu insanlar, doğada var olan ham maddeyi alıp işlemişlerdir sadece ve onların yaratıcıları değildirler.
Bunu şöyle örneklendirebiliriz:
Uçağın ham maddesi olan metaller, maden yataklarından çıkarılır, eritilir, kalıba girer, işlenir ve montaj sonrası uçak şekline dönüşür. Uçağı icat eden ve üretenler, ihtiyaç duydukları ham maddeleri yaratmış değildirler; onlar sadece bu maddelerin şeklini değiştirmişlerdir ve yaratıcı olmadıkları için de her zaman onların durumundan haberdar olamayacaklardır. Bu nedenle bu insanlara "yaratıcı" denemez, denilmesi durumunda da mecaz anlamında kullanılmış olacaktır.
Ancak Allah'a gelince; O, gerçek yaratan olduğundan ve her şeyi yoktan var ettiğinden dolayı, her zaman için onlardan haberdardır.
Kur'ân-ı Kerim şöyle buyurmakta:
"Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır."[5]
Şimdi hem kendimizin, hem de evrendeki bütün varlıkların, yüce Allah'ın katından uzak olmadığımızı biliyoruz artık.
Denizlerin en derin noktasında, göklerin bağrında, geçit vermeyen uçurumların en uzak yerinde... olsak bile O'nun gözünden uzak değiliz.
İşleyeceğimiz en küçük iyi ya da kötü davranışlarımız karşılıksız kalmayacaktır, mükâfat ya da cezasını mutlaka göreceğiz. İşte böyle bir Allah'a inanan ve iman eden biri, çirkin davranışlarda bulunabilir mi, günah işleyebilir mi?...
------------------------------------------------------------
[1]- Ferid Vecdî Ansiklopedisi, c.10, s.448
[2]- Gayton Fizyolojisi, c.2, s.957
[3]- Dr. Mahmut Şucaî, Entomoloji, s.248
[4]- En'âm, 59
[5]- Mülk, 14