Cennet ebedî bir makamdır ki, Allah mükâfat olarak iyi kimselere orada yer verir. Orada her çeşit nimetler, rahatlık, refah ve ferahlık vesileleri, oranın ehlinin arzuladığı her şey mevcuttur. Cennette kin, haset ve hınçtan bir eser yoktur. Herkes birbiriyle kardeşçe geçinecek, hepsi ebedî olarak orada kalacak, kimse hiçbir zahmete düşmeyecektir."[1]
"Temiz ve ihlâslı kullar, cennette azametle yaşayacak ve onlara saygı gösterilecek. Elde örülmüş tahtlara yaslanacak, karşı karşıya oturacak ve birbirlerine iltifatta bulunacaklar. "
"Genç hizmetçiler şarapla dolu kadeh ve sürahilerle onların etrafında dönecekler. Öyle bir şarap ki ne mahmur eder, ne baş ağrısı getirir, ne de akıl ve zekâyı bozar... İstedikleri her meyve ve kuş etini bulacaklar..."
"Bunların tümü, dünyada yaptıkları iyiliklerin mükâfatıdır..."[2]
"Cennet ehli birbirleriyle sohbete başlayıp biri diğerlerine şöyle diyecek: "Ey Cennet arkadaşlarım! Benim dünyada bir arkadaşım vardı, inkârından dolayı şöyle derdi: "Ölüp toprak olduktan sonra yeniden dirilip cezalandırılacağımıza mı inanıyorsun?" Ey dostlar! Şimdi onun ahvalini görmemiz için ona uğramamız iyi olur." O sırada etrafına bakınıp onu cehennemde görür. Ve ona şöyle der: Andolsun Allah"a ki, az kalsın beni de kendin gibi mahvedecektin. Eğer Allah"ın lütfu olmasaydı, şimdi ben de ilâhî azaba duçar olacaktım."
"O sırada cennet ehli birbirine şöyle diyecek: Gerçekten biz, geçen ilk ölüm hariç, ölmeyecek miyiz artık? Ve gerçekten azap görmeyecek miyiz? Evet, budur büyük kurtuluş."
"Amel ehli, böyle bir cennet uğrunda amel etmelidir. Çalışanlar bunun için çalışsınlar."[3]
Cehennem, kâfirlerin ve mücrimlerin yeridir. Onun azap ve işkencesi, bu dünyanın azaplarıyla kıyaslanamaz. Yüce Allah, Kur"ân-ı Kerim"de cehennemi şöyle tasvir ediyor:
"Şüphe yok ki, ayetlerimizi inkâr edenleri, yakında ateşe atarız. Derileri yanıp eridikçe de azabı tatsınlar diye yerlerine, yeniden yeniye deri bitiririz. Şüphe yok ki, Allah üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir."[4]
Kâfirler için ateşten bir elbise biçilmiştir ve tepelerine de cehennemin kaynar suyu dökülecek ki, derileri ve içlerinde olanları eritecek ve de demirden çomaklar da onlar için hazırlanmış olacak.
Ne zaman elemlerden çıkmak isteseler, yine azap melekleri tarafından oraya gönderilirler ve "Tadın Allah"ın yakıcı azabını."[5] denir onlara. "Cehennem ehli kendi kapıcılarına, "Rabbinize yalvarın da, diyecekler, ne olur bir günceğiz olsun bizi bıraksın ve azap etmesin." diyecekler." Cehennemin bekçileri diyecekler ki: "Peygamberleriniz mucizeler ve apaçık delillerle hidayetiniz için gelmemiş miydi size?" Diyecekler: "Evet, geldiler." Bekçiler diyecekler: "Öyleyse istediğiniz herkese seslenin; fakat kâfirlerin duası fayda etmeyecek."[6]
"Şüphe yok ki, cehennem gözetme yeri olmuştur (suçluları gözetleyip durmaktadır). Azgınların varacağı yerdir. Orada çağlar boyu kalırlar."[7]
"Alay edici gıybet edenin vay hâline! O ki, mal yığar ve onu sayar; sanır ki malı onu bu dünyada ebedîleştirir. Hayır, öyle değil; mutlaka kırıp döken, silip süpüren cehenneme atılır ve sen ne bileceksin kırıp döken, silip süpüren cehennem nedir?! Allah"ın tutuşturulmuş bir ateşidir, öylesine ateş ki yüreklere musallat olur."[8]
Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) buyuruyor:
"Bilin ki, bedeninizin bu ince derisi cehennemin ateşine dayanamaz, o hâlde kendinize acıyın. Kendinizi dünyanın zorluklarında deneyip güçsüz olduğunuzu anlamışsınız. Ve bir dikenin vücudunuza battığında veya ayağınız kanadığında ya da sıcak kumlar onu yaktığında, nasıl takatsız olduğunuzu görmektesiniz. Öyleyse iki ateş tabakası arasında kalıp taşlar içinde yattığınız ve şeytanla bir arada olduğunuz zaman ne yapacaksınız?"
"Ey Allah"ın kulları! Hastalanmadan önce sağlığınızda, fırsatınız ve gücünüz varken, darlığa düşmemişken Allah"ı anın. Kurtuluş yolu kapatılmamışken kendinizi cehennemin ateşinden kurtarmaya çalışın. Allah uğrunda gözlerinizi uykusuzluğa, karınlarınızı açlığa (oruç tutmaya) alıştırın, Allah yolunda adım atın ve mülkünüzü, servetinizi O"nun yolunda bağışlayın. Vücudunuzdan ruhunuz ve canınız için faydalanın ve bunu yapmaktan kaçınmayın..."[9]
---------------------------------------------------------------
[1]- Hicr suresinin 45-48. ayetlerinden alınmıştır.
[2]- Vâkıa suresinin 11-24. ve Sâffât suresinin 39-47. ayetlerinden alınmıştır.
[3]- Sâffât, 50-61
[4]- Nisâ, 56
[5]- Hac suresinin 19-23. ayetlerinden alınmıştır.
[6]- Mü"min suresinin 49. ve 50. ayetlerinden alınmıştır.
[7]- Nebe", 21-23
[8]- Hümeze, 1-9
[9]- Nehc"ül-Belâğa, Feyz"ül-İslâm basımı, Hutbe: 182, s.594-599.
Ayrıntılar
Gösterim: 134