Göçebe bir Arap Medine şehrine gelerek: “Bu şehirde en cömert ve en çok bağışta bulunan şahıs kimdir?” diye sorduğunda, onu İmam Hüseyin (a.s)’ın yanına gönderdiler. Göçebe adam camiye girerek İmam Hüseyin (a.s)’ı namaz halinde gördü. İmam’ın karşısında durarak hâcetini şu şiirle dile getirdi:
Sana ümit eden şimdiye kadar ümitsiz olmamıştır,
Senin kapının halkasını çalan eli boş geri dönmemiştir.
Sen cömert ve güvenilir birisin,
Baban (ise) fasık kimseleri öldürendir.
Eğer ilk baştan sizler olmasaydınız,
Bizler cehennem ateşine duçar olurduk.
Göçebe adam şiirlerini okuyordu ve İmam (a.s) ise, namaz halinde idi. Namazın selamını verir vermez evine dönerek hizmetçisi Kanber’e: “Hicaz malından bir şey kalmış mıdır?” diye sordu.
Kanber de: “Evet, dört bin dinar kalmıştır” dedi.
İmam (a.s): “O paraları getir; o mala bizden daha müstahak olan bir kimse gelmiştir” buyurdu.
Daha sonra İmam Hüseyin (a.s) abasını omzundan çıkararak yere bıraktı ve o paraları onun içerisine dökerek abayla onu sardı ve göçebe kimseden utandığından dolayı da elini kapının yarığından dışarı çıkarıp onu o muhtaç göçebeye vererek şu şiiri okudu:
Şu dinarları al, şüphesiz senden mazeret diliyorum,
Bil ki ben sana karşı şefkatliyim.
Eğer bugün hakkım kendi yetkimde olsaydı,
Bundan daha fazla yardımda bulunurdum.
Ama zaman, değişimiyle bize cefa etmiştir,
Bundan dolayı şimdi elimizde bir şey yoktur.
İmam (a.s) bu şiiriyle ondan mazeret diledi ve göçebe Arap da paraları alarak ağladı.
İmam (a.s): “Neden ağladın, bağışımızı az mı buldun?” diye sordu.
Göçebe: “Hayır, ağlamamın sebebi, toprağın, bağışta bulunan bu elleri nasıl kapsayacağından ve onların toprak altında kalacağından dolayıdır” dedi.[1]
İmam Hüseyin (as)’ın Ziyaretçisi
Ahmed b. Davud şöyle diyor:
Muhammed oğlu Ali isminde bir komşum vardı, o şöyle dedi:
Ben ayda bir defa Kufe’den İmam Hüseyin (a.s)’ın kabrinin ziyaretine gidiyordum. Yaşlanıp güçsüzleştiğimde İmam (a.s)’ın ziyaretine gidemedim. Ama bir defasında İmam (a.s)’ı ziyaret etmek için piyade olarak yola koyuldum. Birkaç günden sonra İmam (a.s)’ın kutsal kabrinin ziyaretine müşerref oldum, selam verdim ve iki rekat ziyaret namazı kıldıktan sonra uyudum. Rüya aleminde İmam Hüseyin (a.s)’ın kabirden dışarı çıkarak şöyle buyurduğunu gördüm:
“Ey Ali! Neden benim hakkımda cefa ettin; halbuki ben sana karşı şefkatli idim?”
Arzettim ki: Ey mevlam! Cismim zayıflamış, ayaklarımın artık yol yürümeğe takati yoktur ve ömrümün sona erdiğini zannediyorum. Şimdi de çok zorluklarla ziyaretinize gelebildim. Ey mevlam! Nakledilmiş olan bir rivayeti sizin bizzat kendinizden duymak istiyorum.
İmam (a.s): “Hangi rivayeti?” diye sordular.
Arzettim ki: Şöyle buyurduğunuzu rivayet etmişlerdir: “Kim hayatında beni ziyaret ederse, ben onu vefatından sonra ziyaret ederim.”
İmam (a.s): “Evet, ben bunu söylemişim; eğer beni ziyaret eden bir kimsenin cehennem ateşine duçar olduğunu görmüş olursam, onu o ateşten kurtarırım” buyurdular. [2]
[1] - Bihar, c. 44, s. 190.
[2] - Bihar, c. 101, s. 16.