Gerçi günümüzde bazı İslam ülkeleri bazı programları hayata geçirmek sureti ile kendilerini bu ideal topluma yaklaştırmaya çalışmaktadır.
Zuhur çağı ve küresel devletin kuruluşu ile ilgili rivayetlerde böyle bir toplumun özellikleri için bir çok özellikle zikredilmiş ve bu özelliklerin gerçekleşmesi ile birlikte adaletle birlikte olan kalkınmış bir toplum vaadedilmiştir.
Öte yandan maneviyatın gelişmesi ve salih insanların yetişmesi, söz konusu ideal toplumun amaçlarının başında yer alır. Bu yüzden imarlı ve herkesin huzur içinde yaşadığı kalkınmış bir toplum yaratmak, aslında insanların yetişmesine hizmet eden bir hedeftir.
Dini düşüncede bilimin gelişmesi, sağlık, güvenlik ve refahın temin edilmesi, ancak manevi ve ahlaki değerler çerçevesinde yer aldığı zaman değerlidir, yoksa bu değerleri feda etmek ve uhrevi saadeti göz ardı etmek pahasına elde edilen bu imtiyazların aslında hiç bir değeri yoktur.
Bu sözler kalkınma ve refahtan el çekme anlamına gelmez, nitekim rivayetlerde ve hadislerde ve din öğretilerinde ne zaman insanlar uhrevi saadet yolunda adım attıkları zaman, fani dünyada da saadete kavuştuğu anlatılır.
İslam açısından yüce Allah’ın nimetlerinden bu dünyada yararlanmak, insanların uhrevi saadeti ile asla çelişki arz etmez, bilakis insanları kendilerinin ve ailelerinin refahı için meşru yolları takip etmesine vesile olur.
Mehdevi toplumun en temel ve en önemli ideallerinden biri, dünyada adaleti yaymak ve zulmü yok etmektir. Zira vaadedilen kurtarıcı zuhur ettiği sırada zulüm tüm dünyayı sarmış ve her türlü görüşe sahip olan insanlar adalete susamış ve bu adaletsizliği yok edecek birini aramaktadır.
İmam Sadık (sa) vaadedilen kurtarıcının zuhuru sırasında adaletin yayılması konusunda şöyle buyuruyor:
O hazret kıyam ettiğinde Allah’a andolsun, adalet insanların evlerine yerleşecektir, hani soğuk ve sıcağın evleri sardığı gibi.
Aslında imam Sadık’ın (sa) bu tabiri, adaletin her yere yayılacağı ve geniş kapsamlı olacağına yöneliktir, öyle ki herkes bu adaletten yararlanacaktır.
Dolaysıyla kalkınmanın en belirgin özelliği yani adalet, tüm boyutları ile, ister doğal kaynaklardan eşit yararlanmak, ister fırsatların eşitliği, ister mal ve servetin eşit dağılması olsun, tüm insanlar için geçerli olacak ve herkes bu haktan eşit bir şekilde yararlanacaktır.
