Allah'ın Adaleti, Kıyamet Gününün Gerçekleşmesini Gerektirir
İlâhî adaletin tecellilerinden birisi de, insanların yaptıkları amellerin karşılığının verilmesidir. Ömürlerini ibadetle, itaatle, hayır ve sâlih amellerle geçiren insanların dünyada yeterli derecede bunların karşılığını göremediğini görüyoruz. Ayrıca kötü insanların, yaptıkları kötülüklere karşılık hakkettikleri cezanın da verilmediğini müşahede ediyoruz. Fesat ehlinin çoğu sâlih insanlardan daha fazla rahat bir hayat sürüyorlar. İnsanlar, birbirine nice zulümler yapıyor, kanlarını döküyor, haklarına tecavüz ediyorlar. Bu bakımdan ilâhî adalet gereği kesinlikle herkesin kendi amellerinin karşılığını gördüğü, hak sahibinin hakkını aldığı, mazluma zulmetmiş her zalimin cezasını çektiği, günahsız katledilen herkesin kâtilinden intikam aldığı, diğer taraftan da iyilerin mükâfatlarını gördüğü, başka bir âlemin mutlaka olması gerekir; olacaktır da.
Doğru Sözlüler Kıyametten Haber Veriyorlar
Peygamberlerin, insanların en doğru söyleyeni olduğu ve bütün sözlerinin bizlere delil olmasından dolayı, onların kıyamet gününü haber vermeleri, dünyadaki bütün izleyicilerinin kıyamet gününe inanmalarını sağ-lamıştır. Aslında dine inanmanın esası, yaratılış ve ahiret inancına döner. Kur'ân ayetlerinin çoğunda Allah'a imandan bahsedildikten hemen sonra, ahirete imandan da bahsedilir:
Allah'a ve ahiret gününe inanırlar. (Tövbe, 44)
Bütün dinler ve mezhepler bu iki esasta birleşmişlerdir. Peygamberler, bu konuda binlerce defa kıyametin geleceği haberini vermişlerdir. Dolayısıyla tevatür hükmüyle akıl, böyle bir günün geleceğinin kesinlikle kabul edilmesi ve o güne iman edilmesi gerektiğine hükmeder.