İslam dini bireyde ve İslami toplumda çalışma ve çaba sarf etme ruhunu ayakta tutmak ve geleceği ümitle bakmayı sağlamak ve Allah tarafından bazı kolaylıkların sağlanmasını beklemek için çok kez vurguda bulunmuş ve müminleri her türlü ümitsizlikten sakındırmaya özen göstermiştir. Bu arada imam Mehdi (sa)’nın zuhurunu beklemek, İslam dininin önemli öğretilerinden biri olup bu dinde özel bir yeri söz konusudur.
Beklemek demek, gözü yolda olmak demek, bir değişimi beklemek, güzel bir olayı beklemek, bir açılış beklemek,. ya da ideal bir geleceğin yolunu beklemek, yolculuğa çıkan bir sevdiğinizin yolunu beklemek, bir yardımcının yolunu beklemek, bir kurtarıcının yolunu beklemek,. Bu anlamda beklemek, tüm insanlarla iç içe olan bir duygudur ve tüm insanların bir nevi bekleyiş içinde olduğunu söylemek mümkün.
Bir başka tabirle beklemek veya geleceğe ümitle bakmak insanla birlikte olan bir duygudur ve eğer insanlardan geleceğe olan ümitlerini ellerinden alacak olursanız sonuç, sükun, durgunluk ve ölümden başka bir şey olamaz. Geleceğe ümitle bakmak ve daha iyi yarınları beklemek, fıtri bir özelliktir ve bu özellik gerçekte insanların erdemliliğe kavuşma duygusudur. İnsanoğlu sürekli daha yüksek konumlara çıkmayı ve ilerleme doruğuna kavuşmayı hedefler. Bu duygu tüm insanlarda az çok farklılıklarla mevcuttur.
Beklemek ve geleceğin yolunu gözlemek, insan ruhunda yanan bir ateş gibidir ve her ne kadar bu ateşin alevi yüksek olsa, insan bir o kadar dinamik ve aktif olur ve tersine bu ateş soğumaya yüz tutunca insanların çabası da azalır ve böylece ruhsuz hale gelir ve bir köşeye çekilip hareketliliğini kaybeder. Bu durum psikologlar tarafından depresyon olarak tanımlanır.
Bekleyişin İslami Öğretilerindeki Yeri
Genel manada bekleyiş:
Bu manada İslam dini bir yandan bekleyişe fazilet kazandırmak ve geleceğe ümitle bakmayı yaygınlaştırmak ve öbür yadan ümitsizliği kınamak suretiyle İslami toplumun bireylerinde aktivite ve dinamik ruhlu olmayı takviye etmeye çalıştığı ve müslümanların kişisel yaşamlarında ümitsizlik duygusunu yok etmek istediği anlaşılıyor.
Özel manada bekleyiş:
Bu anlamda bekleyiş ve geleceğe ümitle bakış kısıtlı ve yüzeysel ve bireysel seviyenin dışına taşınmış ve geniş kapsamlı bir tanım haline getirilmiştir. İslam dini başta olmak üzere semavi dinlerin tealimlerinde insanların iç eğilimleri üzerinde durulmuş ve buna göre hedefler belirlenmiştir ve bu arada dinin görevi bu eğilimleri genişletmek ve derinleştirmektir. Kuşkusuz bekleyiş ister genel ister özel anlamında ancak sözü geçen üç temel gerçekleştiği zaman faaliyete geçer. Gerçekte şimdiki durumuna pek iyimser bakmayan veya karşısında aydın bir gelecek düşünemeyen bir kimse, şartların değişeceğine de pek inanamaz veya geleceğini düzeltmek için pek fazla çaba sarf etmez ve böylece asla bekleyenlerin arasında da yer alamaz.
Gerçek bekleyenlerin şartları:
Mevcut şartların bilincinde olmak ve vaad edilen çağın şartlarını bilmek, dünyanın geleceği ve Allah dininin nihai egemenliği ile ilgili ilahi vaadlerin gerçekleşeceğine inanmak ve vaad edilen toplumun gerçekleşmesi yolunda çaba harcamak, gerçek bekleyenlerin sahip olması gereken şartlardır.
Bekleyişin ilk şartı insanın içinde yaşadığımız dünyanın şartlarının asla ikna edici olmadığını ve bu şartların bir insanın yaşam biçimine uygun olmadığını anlamaktır. Bu tanım ancak insanın ilk önce toplumun şartlarını ve vaad edilen toplumun şartlarını bilmesine bağlıdır.
İkinci şart insanların tarihin sonunda kurtuluşuna inanmaktır, insanların sonunda hakikat, adalet ve maneviyatın gerçek tadına varacağına inanmaktır, dünyada yalan, zulüm ve fesadın yok olacağına inanmaktır.
Kuşkusuz bu şartların gerçekleşmesi için bireylerin ve toplumların geniş çabası gerekir. Bu çabaların gerçekleşmesi durumunda rivayetlere göre imam Mehdi (sa)’i bekleyenler ona savaş arenasında eşlik edecektir.