Turkish
Friday 27th of December 2024
0
نفر 0

İMAMET

İMAMET

İmam sözlükte, kendisine tabi olanların önünde hareket eden ve dini, siyasi, toplumsal veya bilimsel bir konuda fiili olarak onlara önderlik yapan ve diğerlerininde takip ettiği kimseye denir.

  İmam kelimesinin anlamının çok geniş olduğu göz önünde bulundurulduğunda Şia inancında; seçimle değil tayin edilişle gercekleşen ilahi bir makamdır. Tıpkı peygamberleri Allah’ın bildirmesi gibi; bu makama da, Allah tarafından en seçkin, en bilgili, en takvalı kimse atanır.

  Bu başlık altında iki konuyu inceleyeceğiz.

  a)    İmama olan ihtiyaç

  b)    İmamın Allah tarafından atanması

 
İmamın Varlığının Gerekliliği

   Eğer peygamberlerin gönderilme gerekliliği noktasına çok iyi dikkat edersek masum imamın gerekliliği de ortaya çıkacaktır. Zira ister maddi, ister manevi olsun her hareket bilgili bir lidere ihtiyaç duyar. Zira çok önemli ve asli bir role sahip olan bir liderin olmaması nedeniyle varılmak istenen hedeften sapıp başka yönlere kaymak mümkündür. Gerçi Allah insanları akıl ve fikir nimetiyle donatmış, peygamberler ve semavi kitaplar da yollamıştır. Ama insanın özel mekan, zaman ve şartlar altında ortamdan etkilenmeye yatkın olması nedeniyle yolunu tayin ederken hata yapabilir, saadet ve tekamül için ilerleme kayetmesi yerine gerileme ve zulüm yolunda ilerleyebilir.

  Toplumu sapkınlıklardan ancak masum imam koruyabilir. Masum imamın varlıgı mukemmel olan peygamberin varlıgı gibi yaratılışın hedefidir Kısacası; masum imam, müslümanların önderi, dini, siyasi ve toplumsal lideri; insan için, insaniyetin engin doruklarına ulaşabilmede örnektir. Onun varlığı sayesinde maddi ve manevi ilerleme söz konusu olur, dünya ve ahiret saadeti vuku bulur. Zira o ilahi feyzin vasıtasıdır.

 
İmamı Tayin Etmek Kimin Görevidir?

   Müslümanların imametten anladıkları mana onların inanç bazında Şia ve Sünni diye iki gruba ayrılmalarına neden olmuştur. Şia inancına göre, (Kur’an, peygamber ve ehl-i beytinden nakledilen hadislerde olduğu gibi) imamet, nübüvvet risalet yolunun bir  devamıdır.  Peygamber Allah’ın emriyle kendisinden sonraki halifeyi tanıtır ve tayin eder. Toplumun dini ve içtimai yönetim ve sorumluluğu imama verilir. İmam Müslümanların toplumsal idaresi görevine ilave olarak ilahi emir ve yasakları her türlü yozlaşma ve tahrif karşısında koruma ve görünüm itibarıyla karışık olan islami konuları açıklama görevine sahiptir.

   Bu esasa göre Şia imamet konusunu usul-u dinden yani dinin inanç esaslarından bir esas olarak kabul etmektedir. Nübüvvet konusunda insanların nasıl araştırma yapması gerekiyorsa imamet konusunda da aynı hüküm geçerlidir. Bu nedenle de imamet konusunda taklit etmeyi caiz bilmemekle beraber herkese imameti delil üzere kabul etmelerini vacip bilmektedir.

   Evet! Nübüvvet ve imamet bir biriyle ayrılmaz ikilidir. Bu ikili dini konuların büyük bir bölümünde ortak bir yere sahiptirler. Ama aralarında ki şu fark unutulmamalıdır. Peygamber dinin getiricisi, ilahi buyrukların tebliğcisi,vahiy ile direk irtibatı olan taraftır. Ama masum imam, ortamın ve şartların müsait olmaması nedeniyle Peygamberin şeraitinde net olarak açıklanmamış konuları aydınlatan, beyan ve tefsir edendir.

   Masum imam İslam devletinin yönetimine ilave olarak kanunların icra edilmesi ve mektebin her türlü tahrif, sapkınlık ve düşmanların kötü telkinlerine karşı korunması görevini de yürütür. Toplumun yönetilmesi gibi ağır bir sorumluluğu taşıyan peygamber halifesi olmanın gereği olarak bu şahsın da  imamet makamının güçlü olabilmesi için peygamber gibi yüce sıfatlar sahibi olması gerekir.Aynı şekilde hata ve günahlardan arınmış ve ismet makamında; her türlü begenilmeyen şeylerden uzak, din ve dünya işlerinde engin bir ilme sahip olması gerekir.
İmamet
Gözardı Edilemeyecek Bir Konu

   Masum İmam için zikredilen ağır şartlar ve ehemmiyet dikkate alındığı takdirde, peygamberden sonraki halifelik ve İslam aleminin kader belirleyici en önemli konusu olan ümmetin önderliği meselesini görmezden gelmek mümkün olabilir mi?

   Kesinlikle hayır! Buna göre masum imamın tayin edilmesi Allah’a ait bir konudur ve O, bu makamı alelade bir kimseye bırakmaz.

   Diğer taraftan Hz. Peygamber kendi dinini kaim kılabilmek için bir çok zorluk ve zahmetlere tahammül etti. Buna göre akıl ve hikmet, Peygamberin,  kendi ümmetini lider tayin etmeden başı boş bırakmasını kabul eder mi? Akıl, Hz. Peygamberin kader belirleyici bu önemli meselede ilgisiz kalarak susmayı tercih etmesini kabullenebilir mi? Hz. Peygamber birkaç günlüğüne gazve için Medine dışına çıkarken kendi yerine bir halife ve vekil tayin ederken büyüyen ve genişleyen İslam devleti ve Müslümanlar içn kendisinden sonra bir halife tayin etmemesi, Müslümanları kendi başlarına terk etmesi ne denli kabul edilebilir? Evrensel ve hiçbir zaman ve mekanla sınırlı olmayan bir dinin peygamberinin bu dinin devamı ve bekası için hiçbir girişimde bulunmadan bu önemli meseleyi öylesine başı boş bırakması ne denli makuldür?

   Az bir miktar düşünüldüğü takdirde, imamın tayin edilmesi ve halifenin gerekliliği açıkça ortaya çıkacaktır. Tarih ve hadis kitaplarına müracaat edildiği takdirde bu konu oldukça net bir şekilde görülecektir. Zira Hz. Peygamber tam bir açıklıkla şöyle buyurmaktadır: “Kim kendi zamanının imamını tanımadan ölürse cahiliyet ölümü üzere ölmüştür.” Bu hadiste masum imamı tanımanın gerekliliği ve sorumluluğu öyle bir şiddetli öneme sahiptir ki, insanı küfür ve cahiliye sınırıyla karşı karşıya koymaktadır. Buna göre Hz. Peygamber, İslam ümmetinin gerisin geriye cahiliyet dönemine dönmesine nasıl razı olabilir?

   Evet Hz. Peygamber kendi risaletinin ilk tebliğinde Allah’ın emriyle akrabalarını uyarırken onları amcası Ebu Talib’in evine davet etti ve şöyle buyurdu:

   “…Allah, sizi onun dinine davet etmem için bana emir verdi. Kim bana yardım ederse benim kardeşim, vasim ve halifem olacaktır.” Hz. Ali’den başka hiç kimse cevap vermedi ve Hz. Peygamber de, onu kendisinden sonraki imam ve halife olarak tayin etti.

Gadir-i Hum Olayı

   Hz. Peygamber ömrünün son yılında veda haccı diye meşhur olan hac merasimine katıldıktan sonra Medine’ye dönerken Medine, Yemen, Irak ve Habeşistan yollarının bir birinden ayrıldığı dört yol konumunda olan Gadir-i Hum mevkisinde vahiy meleğinin getirdiği şu ayete muhatap oldu:
“Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Tebliğ etmezsen O’nun risaletini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanların şerrinden koruyacaktır.”

   Peygamber kendisiyle beraber hareket edenlere durma emri verdi. İleri gidenler geri döndü, geri kalanlar gelip peygambere kavuştu. Hz. Peygamber öğlen namazını kıldıktan sonra deve cihazlarından oluşan yüksek bir yere çıkarak veda hutbesini yüksek sesle okudu:

   “…Ey insanlar! Hakkın davetine icabet etmem yakındır… Aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; biri Allah’ın kitabı ve diğeri itretim; Ehl-i Beytimdir. Allah bana bu ikisinin asla bir birinden ayrılmayacağını haber vermiştir…” Daha sonra Hz. Ali’nin elini tutup yukarı doğru kaldırarak onu, kendisinden sonraki imam ve halife olarak tanıttı ve üç defa şöyle buyurdu: “Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır.” Daha sonra yüce Allah’ın dergahına el kaldırarak şöyle arz etti: “Allah’ım! Ali’ye dost olana dost, düşman olana düşman ol. İlahi! Ali’ye yardım edene yardım et. Onun düşmanlarını hor ve hakir eyle. Onu hakkın odağı kıl.” Daha şöyle buyurdu: Şimdi vahiy meleği geldi ve bana bu ayeti bildirdi . “Bu gün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı beğendim.”Bu tarihi olay el Gadir isimli eserin birinci cildinde Şia ve Sünni kaynaklarından genişçe aktarılmıştır.
İmamet
    Vahyin İlk ve Son Emri: İmamet

   Hz. Peygamber İslam dininin ilk tebliğinde orada hazır bulunanlara kendi halifesini tanıttı. İslam’ın son tebliğ merasiminde de Gadir-i Hum denilen mevkide bir grup müslümana kendi halifesini tayin ederek tekrar beyan etti. Allah’ın da ikmal ayetiyle süslediği bu olayı açıkça ortaya koydu. Bu iki hadisenin arasındaki zaman zarfında da defalarca çeşitli münasebet ve hadiseler karşısında Hz. Ali’nin imamet ve hilafet konusu tekrar tekrar dile getirilmiştir. Bütün bunlar hiçbir şüphe ve tereddüde yer bırakmamaktadır.

   Yine Ehl-i Sünnet kanalıyla Hz. Peygamberden Allah tarafından bizzat imamet makamına tayin edilmiş masum imamlar konusunda birçok mütevatir hadis nakledilmiştir. Hz. Peygamber bazen onları itret ve ehl-i beyt olarak niteler bazen de onların sayılarından bahsederek şöyle buyururdu: “Benden sonraki imamların sayısı Ben-i İsrail’deki nikaplıların ve Hz. İsa’nın havarilerinin sayısı kadardır.” Bazen de şöyle buyururdu: Benden sonra gelecek imamlar on iki tanedir. “Ey Ali! Sen onların ilkisin ve onların sonuncusu Allah’ın onun eliyle doğu ve batıyı genişleteceği Kaim’dir.” Salman-i Farisi’den şöyle nakledilir: Bir gün peygamberin huzuruna çıktım. Hz. Hüseyin b. Ali onun dizleri üzerine oturmuştu. Peygamber onun göz ve dudaklarını öperek ona şöyle diyordu: “Sen seyyid oğlu seyyidsin. Sen imam oğlu, imam kardeşi ve imamlar babası imamsın. Sen Allah’ın hüccetinin oğlu ve dokuz hüccetin babası olan hüccetsin. Onlar senin neslinden dünyaya geleceklerdir. Onların dokuzuncusu Kaimleri olacaktır.”

   Peygamber(saa)’ in Hak Halifeleri

    Hz. Peygamberin halifeleri ve masum imamların isimleri şöyledir.

    1-    Müminlerin emiri;  Ebu Talib oğlu İmam Ali (Allah’ın selamı ona olsun)

    2-    İmam Hasan Mücteba (as)

    3-    İmam Hüseyin (as)

    4-    İmam Zeyn’ül Abidin; Hüseyın oğlu Ali (as)

    5-    İmam Bakır;  Ali oğlu Muhammed (as)

    6-    İmam Sadık;  Muhammed oğlu Cafer (as)

    7-    İmam Kazım; Cafer oğlu Musa (as)

    8-    İmam Rıza; Musa oğlu Ali (as)

    9-    İmam Cevad; Ali oğlu Muhammed (as)

   10-  İmam Naki; Muhammed oğlu Ali (as)

   11-  İmam Askeri; Ali oğlu Hasan (as)

   12-  İmam-ı Zaman; Hasan oğlu Mehdi (Allah zuhurunu tez eylesin)

0
0% (نفر 0)
 
نظر شما در مورد این مطلب ؟
 
امتیاز شما به این مطلب ؟
اشتراک گذاری در شبکه های اجتماعی:

latest article

İmam Hasan Askeri'den Birkaç Dua-4
Hz. Fatıma’nın (s.a) Cennetteki Makamı
Ebu Hamza Sumali Duâsı
HZ.ALİ(A.S)IN SÖZLERİNDEN
İmam Hüseyin (a.s)'ın Hayatıyla İlgili Sorular ve Cevaplar
İmam Bakır (a.s)’ın Cabir’e Vasiyeti
Hz. Hüseyin'in Irak'a Hareketi
Kerbela Şehidi: Hz. Ali Ekber'in Doğum Yıldönümü
HZ. FATIMA’NIN İLMİ VE MANEVİ BOYUTU
PEYGAMBERİN ELÇİSİ VE ÖZEL TEMSİLCİSİ

 
user comment