TEVESSÜL
Allah-u Teâla yaratılış nizamında her iş için, özel bir vesile yaratmıştır. Örneğin yağmurun yağması, buharlaşma ve rüzgar vasıtasıyla gerçekleşiyor. Allah Teâlâ’nın resulüyle konuşması da Cebrail (a.s) aracılığıyla gerçekleşir.[1][1][37] Nitekim Allah-u Teala’nın kendisi Kur'an-ı Kerim'de melekleri,
işleri düzenleyici vasıtalar olarak tanıtmıştır.[2][2][38] Bu yüzden Allah'ın dergahına yalvarıp yakarmada da uygun ilahi vesilelerin olduğunu bilmemiz gerekir. Nitekim Allah Teâla şöyle buyuruyor: "Sizi O'na (Allah'a) yaklaştıracak vesile arayın."[3][3][39]
Tevessül, Allah velilerini Allah dergahından hacetleri talep etmek için vasıta kılmaktır. İmam Ali (a.s) buyurmuştur ki: "Biz, insanların Allah'la olan irtibat vesilesiyiz."[4][4][40]
Hz. Fatıma (a.s) da şöyle buyurmuştur: "Biz, kul ile Halik arasında irtibat yoluyoz".[5][5][41]
Takvalı insanlara, Allah'ın has velilerine, hatta mübarek günlere ve kutsal vakitlere de tevessül etmek faydalıdır. İmam Zeyn-ül Abidin (a.s), Allah'ı (c.c) Ramazan ayı hürmetine çağırıyor
(O'na yalvarıp yakarıyor.)[6][6][42] İmam Hüseyn (a.s), Allah'ı (c.c) Arefe gecesi hakkına yemin verdirerek hacetlerini istiyor. Kur'an, Kadir gecesini mübarek bir gece olarak tanıtıyor.[7][7][43] Kur'an-ı Kerim'de; "Meleklerin yeryüzündekilere mağfiret dilediklerini" okumaktayız.
Doğru olmayan batıl şey, taşa, tahtaya, ateşe yıldızlara vs... tevessül etmektir. Şüphesiz evliyaullahı ve onların mukaddes mezarlarını bundan ayırmak gerekir. Kur'an-ı Kerim'de; "Hz. Yakub'un,
Hz. Yusuf'un gömleğini gözlerine sürerek gözlerinin şifa bulduğunu" okumaktayız. Gömlek gerçi parçadan başka bir şey değildir ama bir müddet Hz. Yusuf'un pâk bedeniyle birlikte olduğundan dolayı böyle şifa bağışlayıcı bir esere sahipti.
Resul-ü Ekrem (s.a.a) Mina'da hac farizasından sonra taksir kastıyla mübarek saçını tıraş ettiklerinde ashap Hazret'in saçlarını teberrük için götürüyorlardı.[8][8][44]
Biz kesinlikle Allah'ın karşısında hiç bir makam veya şahsiyetin müstakil olarak bir kudrete sahip olduğuna inanmıyoruz. Evliyaullahın kudretinin kaynağının sadece ve sadece Hak Teâla'nın zatından olduğunu bilmekteyiz.
Allah Teâla Kur'an'da; "Allah ve Resulü insanları zengin kıldı"[9][9][45] buyurmaktadır. Mezkur ayette Resulullah'ın ismi Allah'ın isminin yanında zikredilmiştir. Elbette Peygamber'in bu kudreti, O'na bağışlanan Allah'ın kudretinden bir parçadır.
Evet, tevessül meselesi ve onun meşru olması o kadar açıktır ki garazlı insanların, İmam Humeyni’nin (r.a) tabiriyle mulhid ahmakların bahane aramalarına bir yer bırakmıyor.
İmam Hadi (a.s) hastalandığı bir zamanda bir kişiyi Hz. Hüseyn (a.s)'ın mutahhar kabrinin yanında onun hakkında dua etmesi için Kerbela'ya gönderdi. Hz. Hadi (a.s) gerçi kendisi imamdır ama onun bu tavırı,
Hz. Hüseyn (a.s)'ın Allah katında ne kadar büyük bir makama sahip olduğunu ve mutahhar türbesinin de dileklerin kabul olma yeri olduğunu göstermektedir.
Hz. Hadi (a.s) bu emrin uygulanmasına şaşıran birisine şöyle buyurdular: “Hz. Resulullah (s.a.a), Allah'ın evinden ve Hacer-ül Esved'den daha üstündü ama bununla birlikte Allah'ın evinin etrafını tavaf ediyor ve Hacer-ül Esved'e elini sürüp onu öpüyordu.
Nitekim Allah Teâla'nın bazı seçkin kutsal yerleri vardır ki oralarda dua edilmesini ve dua edenin duasının kabul olmasını istiyor. İmam Hüseyin (a.s)'ın Hairi (haremi) de bu mukaddes yerlerdendir.”[10][10][46]
Hatta Ömer ibn-i Hattab'ın zamanında müslümanlar kıtlığa düçar olduklarında Ömer, Peygamber'in amcası Abbas'ın yanına gitti ve Allah'ı Abbas ibn-i Abdulmuttalib'in makamına yemin verdirdi.[11][11][47]
Nakledildiğine göre bir şahıs şöyle dedi: Hazreti Rıza (a.s) Horasan’dan benim için sarılmış bir hediye gönderdi, açtığımda o hediyenin içerisinde biraz da toprak vardı.
Onu getiren kişiye bu toprak nedir? diye sorduğumda dedi ki: İmam Hüseyn (a.s)'ın kabrinin toprağıdır. İmam (a.s) içerisine bu topraktan bırakmaksızın kesinlikle hiç bir kimseye hediye göndermiyor ve buyuruyor ki: "Bu, Allah'ın izni ve isteğiyle (insanı) belalardan korur."[12][12][48]
Rivayetlerin birinde şöyle geçer: "Abdullah ibn-i Ebi Ya'fur Hz. Sadık (a.s)'a şöyle arzetti: Birisi İmam Hüseyn (a.s)'ın toprağını (şifa için) götürüyor ve faydasını da görüyor ama başkası aynı topraktan götürdüğü halde faydasını göremiyor."
Bunun üzerine Hz. Sadık (a.s) şöyle buyurdular: "Vallahi öyle değildir. Kim o topraktan götürür, onun yararlı olmasına itikadı olursa elbette ki faydalanır.”[13][13][49]
Bunlara ilave olarak her yıl milyonlarca insan bu kutsal türbelere müşerref olup, dua edip, dileklerine erişiyorlar. İsteklerin bu kutsal mekanlarda kabul olması zikredilen sözün isbatı için yeterli bir delildir. Gerçekten kalbi imanla dolu ve ümitli bir kimse, bu mübarek mekanlarda ne zaman içten Allah'a dua etmiş de duası kabul olmamıştır?!
Kur'an-ı Kerim'de şöyle okuyoruz: "Eğer onlar kendi nefislerine zulmettiklerinde, sana gelip Allah'tan bağışlama dileselerdi ve Peygamber de onlar için bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tevbeleri kabul eden, esirgeyen olarak bulurlardı.”[14][14][50]
TÜRBELERİN YAPIM VE ONARIMI
Kur'an-ı Kerim, evliyaullahın kabirlerinin üstüne mescid ve türbe yapmayı caiz bilmiştir.[15][15][51] Kubbe ve türbe, bu kutsal mekanda tevhid münadilerinden bir kişinin defnedildiğinin nişanesidir.
Resulullah (s.a.a) cephelerin birinde mübarek eliyle büyük bir taşı kaldırıp bir şehidin kabrinin başucuna bıraktı ve şöyle buyurdu: "Bu çölde bu şehidin kabrinin yüksek olması için bu nişaneyi onun kabrinin başucuna bırakıyorum."
Eğer Peygamber-i Ekrem, savaş halinde ve ıssız bir çölde bir ferdin şehadet yerini belirtmek için büyük bir taş onun başucuna bırakıyorsa o halde hepsi Allah yolunda şehid olan Ehl-i Beyt için bizim vazifemiz ve sorumluğumuz nedir?
Şu açıktır ki masumların kabirlerinin üzerine kubbe ve türbe yapmak, o ilahi hüccetlere bir çeşit ihtiram ve saygıdır; o ihtiram ve saygının neticesi, Allah'ın dinini yaymak ve dini önderlerin anılarını canlı tutmak ve korumaktır.
TÜRBEYİ ÖPMEK
Türbenin kapısını, duvarını ve zarihini öpmemiz ve onları teberrük bilmemiz sadece ve sadece ilahi hüccetlere ve bu taş ve toprağın kuşattığı masum imamlara ihtiram etmektir.
Bu taş ve toprak artık onlara mensup olmuştur. Bunları öpmek ve onlarla teberrük etmek, Kur'an'ın cildini öpmek gibi sakıncasızdır. Çünkü biz şuna inanmaktayız ki,
üzerine Kur'an yazılan kağıt veya Kur'an'ın cildi olan deri bu yolla kendisine bir kutsallık kazandırmıştır. Ama aynı deri bir ayakkabı veya bir elbisede olursa kesinlikle o kutsallığa sahip olamaz.
EVLİYAULLAHA SELAM VERMEK
Evliyaullaha selam gönder ilk başta Kur'an-ı Kerim'dir. Buyuruyor ki:
"Alemler içinde Nuh'a selam olsun."[16][16][52]
"İbrahim'e selam olsun."[17][17][53]
"Musa ve Harun'a selam olsun"[18][18][54]
"Ona (Yahya peygambere) selam olsun; doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak yeniden kaldırılacağı günde."[19][19][55]
"Gönderilmiş peygamberlere selam olsun"[20][20][56]
Biz de Kur'an'a uyarak Resul-ü Ekrem (s.a.a)’e ve masum imamlara (a.s) selam veriyoruz ve bu selam ve İslamî tahiyyat ile onlara sevgi ve saygılarımızı belirtiyoruz ve
Allah Teâla'dan onlar için çok rahmet ve yüce dereceler talep ediyoruz. Bu tavırımız onların İslamî hakikatleri yaymak ve onları tebliğ etmek için yaptıkları çabalarından dolayı onlara bir çeşit teşekkürümüzü de bildirmemizdir.
EHL-İ BEYT’İN FAZİLET VE MÜSİBETLERİNİ ANMAK
Allah-u Teâla Kur'an'da Peygamber ve yaranlarının sıkıntı ve zorluklarından yadetmiş ve şöyle buyurmuştur: "Nice peygamberlerle birlikte birçok Rabbani (bilgin)ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne de boyun eğdiler."[21]
Bir çok ziyaretlerde, dini önderlerin Allah (c.c) yolunda katlandıkları zorluklar hakkında bazı sözler ve hak yolunda direndiklerinden dolayı da düşmanlar tarafından duydukları bazı yakışıksız sözler nakledilmiştir.
Bu cümlelerin yüce manalarına teveccüh ve dikkat etmek, insanı İslam önderlerinin hakkaniyet ve mazlumiyetleriyle tanıştırıp haberdar etmektedir.
-------------------------------------
[1][1][37]- Şuarâ/193.
[2][2][38]- Nâziat/5.
[3][3][39]- Mâide/35.
[4][4][40]- El Mizan, c.5, s.362.
[5][5][41]- Şerh-i İbn-i Ebil Hadid, c.16, s.212.
[6][6][42]- Sahife-i Seccadiye, dua: 44.
[7][7][43]- Duhan, ayet:5
[8][8][44]- Sahih-i Müslim, c.4/1812.
[9][9][45]- Tevbe/74.
[10][10][46]- Kamil-üz Ziyarat/273.
[11][11][47]- Tarih-ul Hulefa, Siyuti, s.147.
[11][11][48]- Mefatih-ül Cinan, İmam Hüseyin (a.s)‘ın türbesinin faydaları bölümü.
[11][11][49]- Mefatih-ül Cinan, İmam Hüseyin (a.s)‘ın türbesinin faydaları bölümü.
[14][14][50] - Nisa/64.
[15][15][51]- Kehf/21.
[15][16][52]- Saffat/79.
[17][17][53]- Saffat/109.
[18][18][54]- Saffat/120.
[19][19][55]- Meryem/15.
[20][20][56]- Saffat/181.
[21][21][57]mrân/146.