Meada inanmak, bütün ilahi dinlerin temelini oluşturmaktadır. Öyle ki, mead inancını dinden alması, o dinin temelden çöküp yok olması demektir. Aslında bütün ilahi dinler mebde (yaratıcı) ve mead (öldükten sonra tekrar dirilip kıyamet gününde yaptığının karşılığını bulmak) inancı üzerine kurulmuştur.
Peygamber ve imamet inancı, aslında bu iki ilkeyi tebliğ edip gereğinin uygulanmasını sağlamak içindir. Bütün ilahi peygamberler, beşere onun ve varlık aleminin sonsuz ilim ve kudret sahibi olan bir yaratıcısı olduğu, insanın yalnızca bu birkaç günlük dünya hayatı için değil, ebedi bir yaşam olan ahiret hayatı için yaratıldığı, dünyanın ise sadece bu ebedi yaşam için azık toplama yeri olduğu ve kendilerinin ise, insana bu doğrultuda yardımcı olmak için gönderildikleri mesajını vermişlerdir.
Sonra; ilahi dinlerin içeriği, mead inancının dinin temel ilkelerinden biri olmasını gerektirir. Çünkü bütün ilahi dinler beşeri kemale ulaştırmak gayesiyle gönderilmiş ve bu doğrultuda bir takım kanunlar getirmiş, birtakım ilkeleri uygulamayı şart koşmuşturlar.
Açıktır ki, hiçbir kanun sisteminin ve uygulanması gereken ilkelerin icra garantisi olmaksızın başarıya ulaşması mümkün değildir. İnsanın zahiri yaşantısını kontrol etmeyi amaçlayan beşeri kanun sistemlerinde de bu gerçek göz ardı edilmemiş ve icra garantisi olarak polis ve yargı sistemini kurmuştur.
Ancak din, insanın hem zahir, hem de batınını kontrol etmek ve belli bir düzene sokmak peşindedir. Dolayısıyla onun kontrol sistemi insanın her iki boyutuna yönelik olmalıdır. İşte mead inancı, başlı başına varlık aleminin gerçek olan bir boyutunu ifade etmekle birlikte, dinin kontrol mekanizmasıdır. Bu inanca sahip olan insan, ne açık, ne gizli hiçbir şekilde dinin ortaya koyduğu kanun ve ilkeleri çiğnemeye kalkmaz, hatta böyle bir şeyi fikrinden bile geçirmez. Çünkü o, iç ve dışının her halükarda hatası olmayan, güçlü bir makam tarafından kontrol altında olduğunu ve bir gün açık ve gizli bütün yaptıklarından dolayı hesaba çekilip, hak ettiği karşılığı alacağını çok iyi bilmektedir.
İşte bu nedenledir ki, bütün semavi dinlerin temeli, mebde ve meada inanmaya davet etmek olagelmiştir. Her ne kadar İslam dini dışındaki ilahi dinler, zaman süreci içerisinde tahrife uğramışlarsa da, onların bu tahrif edilmiş halinde bile, mead inancının, o dinlerin temel inançlarının başında geldiğini görmekteyiz. Dolayısıyla biz, her şeyden önce semavi dinlerin en önemlilerinden olan Mecusilik, Yahudilik ve Hıristiyanlık dinlerindeki mead inancına kısaca bir göz attıktan sonra, Kur'an-ı Kerim'in mead hususundaki öğretilerine de kısaca değinmenin uygun olacağı kanısındayız.