Her ne kadar bu söylenenler bilinen ve tekrar edilip duran şeylerse de bunda herhangi bir sakınca yoktur. Nefsi uyarmak ve hakkı tekrar etmek güzel birşeydir. Zikir, vird ve ibadet tekrarın makbul olması da bundandır. Bundan maksat nefsi alıştırmak ve razı etmektir. Şu halde ey aziz, tekrardan sıkılma ve bil ki insan nefs ve şehvetin esiri oldukça ve şehvetin uzun zincirleri boynuna bağlı durdukça hiçbir manevî ve ruhanî makama erişemez, nefsin baünî egemenliği ve etkili iradesi ortaya çıkamaz ve ruhanî kemal makamlarının en büyüğü olan nefsin bağımsızlık ve izzeti meydana gelemez. Olsa olsa, bu esaret ve zillet insanı nefsin buyruklarından dışarı çıkamaz hale getirir.
Nefisle şeytanın derunî egemenliği güçlendiği için bunlar sadece masiyetlerle de yetinmezler ve yavaş yavaş kişiyi küçük günahlardan büyüklerine, orada da inanç gevşemesine, ordan fikirlerin bozulup çarpılmasına ve oradan da peygamberlere ve evliyaya düşmanlık etmeye sürüklerler. Bir kez onlara boyun eğen kişi kolay kolay kurtulamaz. Şu halde bu kulluk ve esaretin sonu çok vahimdir ve insanı çok korkunç bir noktaya sürekleyebilir. Halinden haberdar kişinin ne edip edip kendini bu esaretten kurtarması ve henüz eli ayağı tutar haldeyken, genç ve zindeyken ve sağlık durumu elverişliyken bu duruma karşı kıyam etmelidir.
Bir süre haline dikkat etmeli ve geçmişte bu duruma mübtela olanların nelerle karşılaştıklarını hatırda tutmalıdır.Kalbine bu üç beş günlük hayatın gelip geçici olduğunu kabul ettirmeli ve Resul-i Ekrem'in (sav) buyruğu olan şu hakikati tam anlamıyla idrak etmelidir: "Dünya ahiretin tarlasıdır." (1) Eğer birkaç gün içinde ekin ekmezsek ve salih ameller işlemezsek fırsat elden çıkar. ölüm vakti erişip de öbür alem başladığında bütün amellerin sonu gelir ve umutlar boşa çıkar. Ve eğer Allah göstermesin şehvete kulluk ve çeşit çeşit nefsanî hevalarm esiri durumunda iken meleku'1-mevt çıkagelirse mümkündür ki şeytan son hamlesini yapıp imanı elden alsın ve Hakk'a, peygamberlere ve velilere düşmanlık içinde göçüp gitme duygusu aşılayıp son amacına da böylece erişsin. Ama Allah biliyor ki bu perdenin ardında ne bedbahtlıklar, karanlıklar ve korkunç durumlar mevcut.
Şu halde ey habis nefs ve ey gafil gönül! uykudan uyan ve yıllardır seni ifsad edip duran seni esarete duçar kılan ve nereye istiyorsa oraya sürükleyen, seni her türlü uygunsuz amel ve davranışa davet eden bu düşman karşısında kıyam et, bu boyundurukları kır ve zincirleri parçala, özgür ol, zillet ve alçalmayı bir yana bırak ve Hakk'm (celle celaluhu) kulluğu gölgesi altına gir ki her türlü kulluk ve kölelikten azad olup her iki alemde de mutlak ilahi egemenliğe nail olasın.
Ey aziz! Her ne kadar bu alem ceza diyarı ve Hakk'm egemenliğinin açığa vurulduğu mekan değilse ve mü'minin zindanı ise de eğer nefsin esaretinden kurtulup Hakk'a kul olmaya yönelir, gönlünü muvahhid kılar, ruhundaki pasları giderir ve gönlünü mutlak kemal mihverine yönlendirirsen bu alemde de bu etkisini açıkça müşahede edeceksin. Gönlünde öylesine büyük bir ferahlık vücuda gelir ki, gönlünün ilahî kemalin mükemmel bir tecelli merkezi olur ve bütün alemlerden daha geniş bir hal alır: "Ne yere sığarım ne göğe ama mümin kulumun gönlü kapsar beni." (2)
Ve gönülde öylesine büyük bir ganîlik vücuda gelir ki bütün zahirî ve batmî diyarları naçiz görürsün ve iraden öylesine güçlenir ki Maliku'l-Mulûk'a bağlanır ve her iki alemi de kendine layık bulamazsın.
-----------------------------------------------------------------
(1) İhya el-ulûm, C 4, s 14. Kunûz el-Şaqâ'iq, (Cami' es-Sağîr'in hai-yesinden) c 1, s. 133.
(2) Ğevalî el-Le'alî, C 4, s. 7. 324