İran, Fars Körfezi’ndeki Arap ülkelerinin petrol tesislerine saldırarak dünyada büyük bir petrol krizi yaratabilir. Amerikan halkının savaşa karşı ayağa kalkması için İranlıların bir Amerikan savaş gemisini batırması yeterlidir. İran deniz kuvvetleri, kıyı mücadelesinde son derece uzmandır.
Ehlibeyt (as) Haber Ajansı ABNA - Trump'ın İslam Devrimi Muhafızları Ordusu'nuterörist ilan etme adımı, Batı Asya'dakiAmerikan askeri güçlerinin tehlikeye atılması anlamına geliyor. İran İslam Cumhuriyeti'nin karşı adımı Amerikan askeri güçlerinin durumunu çok fazla etkilemeyecektir diye düşünen bazı Batı yanlılarının aksine gerçek şudur: Terörist olarak nitelenme sebebiyle Amerikan askeri güçlerinin zarar görme potansiyeli Devrim Muhafızları'nın zarar görme potansiyelinden çok daha fazladır. Çünkü İran bölgede Amerikan askerlerini tehdit edecek ve yalnızlaştıracak çok fazla sayıda araca sahiptir; ancak Amerikan askeri güçleri, Devrim Muhafızlarına karşı yapabileceği her şeyi şimdiye kadar gösterdi.
Mevcut şartlarda Fars Körfezi, Devrim Muhafızı güçlerinin kontrolü altındadır ve Amerikan gemilerinin Fars Körfezi'nden geçmek için Devrim Muhafızlarından izin alması gerekir. Artık Amerika Fars Körfezi'nde ve Umman Denizi'nde çok sayıda savaş gemisi bulunduruyor. Devrim Muhafızları'nın terörist sayılmasının ardından Amerikan askeri güçleri bölgede Devrim Muhafızları gemileriyle muhtemel bir çatışmaya girdiğinde bölgede hâkimiyeti olan bir devletin askeri gemileri olarak değil, terörist bir örgütün gemileri olarak görülüp buna göre muamele görecekler. Bundan sonra Fars Körfezi'nden geçecek olan Amerikan ticari gemileri bile Hürmüz Boğazı'nın koruyucusu olan Devrim Muhafızları güçleriyle temas imkânına sahip olamayacaktır. Çünkü Amerikan yasalarına göre teröristlerle temas suçtur. Koordinasyonun ortadan kalkmış olması sebebiyle onların alıkonması veya onlara müdahale edilmesi ihtimali oldukça yüksektir. Mesele, Amerika'nın bölgedeki zayıf noktaları ve zarar görmeye müsait durumudur ki biz bu yazıda bu konuyu ele alacağız.
1- Tarihsel tecrübe
Amerika, İran İslam Devrimi ile ilk kez 8 yıllık savaş döneminde savaşa girdi ve bu tecrübe, bu ülkenin liderleri için önemli bir derse dönüştü. Brookings Enstitüsü uzmanlarından Bruce Riedel, yıllar önce yazdığı “İran'la İlk Savaştan Amerika'nın Aldığı Dersler” başlıklı makalesiyle bunu itiraf etmiş analistlerden biridir. Dolayısıyla Amerika, tarihi açıdan bir kez İran'la savaşa girmiş ve yenilmiştir. Ayrıca Amerika son 20 yıl içinde çok sayıda savaş çıkardı ancak bu savaşlar bu ülke için acı tecrübelere dönüştü.
Amerika'nın Irak ve Afganistan savaşları ile Suriye ve Yemen krizlerine doğrudan müdahil olması, bu ülkenin konumunu zayıflattı. Amerika en modern savaş araçlarına sahip olmasına rağmen Avrupalı müttefiklerinin yardımıyla dahi Taliban grubunu yenemedi. Şu anda da Afganistan'daki mevcut durum Amerika'nın bu ülkedeki politikalarının başarısızlıkla sonuçlandığını ve Beyaz Saray'a hiçbir çıkar sağlamadığını ortaya koyuyor.
Amerika'nın Afganistan ve Irak'taki başarısızlığı, Amerikan askeri güçlerinin özgüvenini azalttı ve onları gelecekteki savaşlar konusunda kaygılı hale getirdi. Ayrıca Amerika, İsrail rejimine direniş gruplarını yenmesi konusunda yardım edemiyor hatta Yemen'de Washington Suudi koalisyonulehine savaşa müdahil olmasına rağmen zafer kazanılmasını sağlayamadı. Sonuç olarak Amerika'nın onlarca yıllık müdahale tecrübesi gösterdi ki Amerika hiçbir savaşta zafer kazanamıyor, bizatihi bu durum bölgedeki Amerikan askerleri için psikolojik açıdan büyük bir zayıf nokta oluşturuyor.
2- Amerikan ordusunun ahenksiz yapısı
Amerikan güçleri, İran askeri güçlerinin aksine bir inanç ordusu değildir, bu askerlerin bu kurumda yer almasının en önemli sebebini maddi çıkarlar oluşturmaktadır. Amerikan ordusunda çeşitli kökenlere, dillere ve farklı renkten derilere sahip askerler görülmektedir. Bu ise tek bir ortak yapıya sahip ordu kavramını tartışmalı hale getiriyor. Ayrıca Amerikan askerlerinin ücretlerinin yüksekliği ortadayken, bu güçler can güvenlikleri tehlikeye düşmeyinceye kadar görevlerini yapmaya istekli olacak; doğal olarak da böylesi bir ordu savaş meydanında bir koz olmayacaktır. Bu mesele Amerikan ordusu açısından büyük bir zaaf noktasına dönüşmüştür.
Öte yandan Amerikalılar geçen yirmi yılda Yugoslavya'nın dağılmasından sonra Afganistan'a ve Irak'a asker gönderdi. Son iki ülkedeki savaş on yıldan fazla devam etti. Amerikalılar, savaşı başlatırken ortaya koydukları hedefleri gerçekleştirmede başarılı olamadı. Bu ülkenin savaş yanlısı politikaları, Zbigniew Brzezinski gibi savaş yanlısı devlet adamları tarafından bile eleştirildi. Brzezinski, Amerikan çıkarlarını gerektirmeyen yeni bir savaş çıkarılmasına karşı çıkarak, İran'a mektup yazan senatörlere hitaben şöyle dedi: “İran'la anlaşmaya engel çıkarmak, siyasi bir oyun değil, ateşle oynamaktır.” O sözlerine şöyle devam etti: “Senatörler kendilerine yeni bir savaşın Amerikan çıkarlarını temin edebilir mi diye sormalıdır.”
2015 yılında Amerikan askeri gücünün durumunu inceleyen Amerikan askeri gücünün stratejik özellikleriyle ilgili bir raporda, ordunun gücü potansiyel ve kabiliyet açısından ortalama düzeyin bile altında gösterilmektedir. Hazırlık açısından ise daha aşağı düzeydedir. Bu raporda ayrıca şöyle ilave ediliyor: Amerikan ordusu bundan daha üstün faaliyetleri (bölgesel bir çatışmayı) yerine getirme konusunda sorunlar yaşayacaktır ve kesinlikle eş zamanlı olarak iki temel bölgesel gelişmeyle uğraşacak yeterli donanıma sahip değildir. Mali kaynakların sürekli olarak azalması, ayrıca askeri güçlerdeki düşüş, silahlı kuvvetlerin ciddi şekilde baskı altında kalmasına neden olmuştur ve daha az birlik (özellikle de deniz kuvvetleri ve özel kuvvetler platformunda) dönüşümlü ve uzun süreli operasyonel süreçlerde yer almakta ve eski teçhizatların kullanım süresi uzatılmaktadır.
Amerikan ordusunun beş önemli zaaf noktası
Ekonomist dergisi, Amerikan ordusunun beş önemli zayıf noktasını şöyle sıralıyor:
- Birincisi, Amerikan deniz kuvvetlerine ait gemiler, karadan-denize füzelerin vereceği hasarlara elverişli hale gelmiştir.
- İkincisi, Amerika'nın bölgedeki hava üslerinin savunması, sürpriz saldırılar karşısında zayıftır.
- Üçüncüsü, Amerikan uçakları, taşınabilir füzeleri belirleme konusunda eskisinden çok daha fazla zorluk yaşamaktadır.
- Dördüncüsü, modern hava savunma sistemlerinin uçakları çok uzak mesafelerden imha edebilmesi sorundur.
- Beşincisi, Amerika'nın ihtiyaç duyduğu istihbarat ve gözlem uyduları iyi korunmuyor, bu uydular saldırıdan yana güvende değildir.
3- Doğrudan çatışmadan uzak durmak ve uzaktan yönetmek
Amerika'nın Batı Asya ve Kuzey Afrika'da karşı karşıya bulunduğu meselelerden biri, bölge halklarının Amerika'nın bu bölgede izlediği politikalara duyduğu nefretin yayılmasıdır. Bu, Amerikalıların son birkaç yıldır büyük ölçüde yoğunlaştıkları bir şeydir. Bunun son örneği de dönemin Amerikan başkanının 28 Mayıs 2014'te New York'taki West Point Askeri Akademisi'nde yaptığı konuşmada ortaya konmuştur. Obama'nın West Point'te yaptığı konuşma, aslında bu ülkenin askeri stratejik meramının metnidir.
Obama, konuşmasının bir bölümünde Amerika'daki askeri müdahale yanlılığı ve askeri müdahale karşıtlığı şeklindeki iki yaklaşımdan farklı bir tavır sergiledi ve mevcut şartların farklı bir yaklaşım gerektirdiğini belirterek şöyle dedi: “Bu iki görüşten hiçbiri, bizim şu an içinde bulunduğumuz döneme mutlak şekilde uygun değildir. Biz diplomasiyi, yaptırımları ve yalnızlaştırmaları kapsayacak şekilde araçlarımızı genişletmeliyiz. Uluslararası yasalara başvurmalıyız, eğer insaflı, işlevsel ve zorunluysa çok taraflı askeri müdahale yapmalıyız. Bu tür şartlarda biz başkalarıyla birlikte çalışmalıyız. Çünkü bu tür şartlarda kolektif adımlarda başarı ihtimali daha fazladır ve onun etkisi de daha kalıcı olacaktır. Amerika, müdahale etmek istemiyor, hedeflerini bölgesel aktörlerin eliyle gerçekleştirmek istiyor.” Böylece Obama, Amerika'nın önümüzdeki savaşlarda doğrudan yer almayacağını açıkladı. Trump, bunun da ötesine geçerek Amerika'nın Batı Asya'daki müdahalelerini sorguladı. Amerika'nın bu bölgedeki savaşlarda 7 trilyon dolarlık bütçeyi heder etmesini eleştirdi.
4- Hareket gücü
Bölgedeki Amerikan askerlerinin en önemli zayıf noktalarından biri onların hareket güçleriyle ilgilidir. Bu durum, herhangi bir kriz sırasında büyük bir zaaf noktasına dönüşecektir. Buna karşın İran, örneğin Hizbullah gibi bölgedeki müttefikleri aracılığıyla bölgenin her noktasında kolayca faaliyet yapabilir ve Tahran'ın doğrudan herhangi bir savaşın içine girmesine gerek kalmadan İran'ın bölgesel müttefikleri bu rolü oynayabilir. Amerika bu zayıflığı telafi etmek için bölgede IŞİD gibi terörist grupları ya oluşturdu veya destekledi. Ancak bunlar öngördükleri sonucu üretemediler; tam tersine bunların varlığı Direniş Ekseni şemsiyesi altındaki grupların homojenliğini ve gücünü arttırdı.
5- İran'ın caydırıcı gücü
İran, caydırıcı askeri güçlere sahip, eğer Amerika gibi düşmanları askeri bir saldırıdan zaferle çıkacaklarından emin olsalardı, geçen 40 yıl içinde bunu yaparlardı. Amerika ve piyonları, savaşın tehlikesinin farkındadır. Amerika'nın bölgedeki üsleri ve özellikle de Arap ülkeleri yönünden İran'ı çevreleyen ülkelerdeki on binlerce Amerikan askeri İran füzelerinin menzilinde bulunuyor.
İran'ın denizde de büyük bir askeri gücü var. Ayrıca deniz füzeleri, karadan karaya füzeler, gelişmiş karadan havaya füzeler, Amerika'ya ağır kayıplar verdirebilir. İran, Fars Körfezi'ndeki Arap ülkelerinin petrol tesislerine saldırarak dünyada büyük bir petrol krizi yaratabilir. Amerikan halkının savaşa karşı ayağa kalkması için İranlıların bir Amerikan savaş gemisini batırması yeterlidir. Bir başka deyişle İran, petrol fiyatlarının şiddetle artmasına neden olacak bir petrol krizi çıkarabilir. Böylesi bir durumda ülkeler, bunun sorumlusu olarak Amerika'yı görür, Amerikan halkının faydasız bir savaşa girilmiş olmasına karşı çıkmasından dolayı Amerika'nın kendi içinde de krize yol açabilir.
6- Asimetrik savaş tecrübesi ve İran'ın Amerika'ya üstünlüğü
Amerikan Enterprise Enstitüsü, yayımladığı bir yazıda “İran, ordusunu Washington'un tehditlerine karşı koyacak şekilde inşa etti. İran, klasik Amerikan ordusuna karşı simetrik olarak karşı koyabilecek güçte değildir; ancak İran buna karşın güçlerini konvansiyonel olmayan operasyonlar yapan güçler ile daha çok konvansiyonel operasyonlar yapabilen güçlerin birleşimi esasına göre oluşturmuştur. Böylece Amerika'nın zayıf noktalarını hedef alabilir, kanlı milis eylemleriyle ve füzelerle yapacağı misilleme saldırılarıyla Amerika ve müttefiklerini tehdit edebilir” diye yazmıştı.
7- Amerika'nın stratejilerini ve taktiklerini derinlemesine tanıma
Amerikan Hava Kuvvetlerine bağlı havacılık fakültesi bilim kurulu üyesi Dr. Adam Luther, İran askeri gücünü Ortadoğu'nun önemli askeri gücü olarak zikrediyor ve şöyle diyor: İran, Amerika'nın onlarca yıldır karşı karşıya olduğu askeri güçlerin en kuvvetlilerinden birine sahiptir. İran, Granada'dan, Panama'dan, Somali'den, Haiti'den, Bosna'dan, Sırbistan'dan, Afganistan'dan ve Irak'tan ciddi şekilde farklıdır. Bütün bu ülkeler, savaşın daha ilk başında Amerika'nın son derece güçlü deniz, hava ve kara kuvvetleriyle ve Birleşik Devletlerin modern askeri teçhizatıyla karşılaştı ve onların askeri güçleri Amerika'nınkiyle zerre kadar dahi kıyaslanabilir değildi. İran'ın askeri gücü bu ülkelerin tümünden daha fazla. Ayrıca İran, on yıldan fazla bir süredir Amerika'nın Irak'taki stratejilerine ve taktiklerine tanıklık etti ve Amerika'nın Irak topraklarındaki stratejilerini izledi. Yani İran Amerikan ordusunun zayıf ve güçlü noktalarını tanımayı başardı. Örneğin İran deniz kuvvetleri, kıyı mücadelesinde son derece uzmandır. Yaptığı askeri tatbikatlarda, Hürmüz Boğazı'nı kolayca kapatabileceğini, hatta Amerikan savaş gemilerini batırabileceğini gösterdi. Hürmüz Boğazı'nın kapatılması, hiç kuşkusuz gemi ve tanker trafiğini ve taşımacılığını ciddi ölçüde azaltacak. Ticari gemi trafiğindeki bu azalma ise petrol fiyatlarının ani yükselmesine sebep olacak.
National Interest sitesi, İran'ın askeri gücüyle ilgili bir yazısında şöyle diyor: Kuzey Kore istisna edilirse Soğuk Savaş'tan sonra hiçbir ülke Amerika'yı İran kadar zora sokmadı. Amerikan Ulusal İstihbarat Dairesi Başkanı Dan Coats Senato Özel Komitesinde yaptığı konuşmada İran'ın Ortadoğu'nun en büyük balistik füze cephaneliğine sahip olduğunu ve kendi sınırlarından 2 bin kilometre ötesini vurabileceğini söyledi.