Günümüz toplumlarında insanların bir bölümü din ahlakından uzak bir yaşam sürmektedirler. Çünkü toplum genelinde, güzel ahlakın yaşanmasının zor olduğu şeklinde yanlış bir kanı hakimdir.
Aslında insanların çoğunluğunun böyle yanlış bir bakış açısına sahip olmalarının temelinde Kuran'ı tam olarak bilmemeleri ve din hakkında duydukları hurafelerle gerçek İslam'ı ayırt edememeleri yatmaktadır. Öncelikle Allah'ın Kuran'da insanlara yaşamaları için tarif etmiş olduğu ahlak insanların fıtratlarına en uygun olan yaşam şeklidir. İnsanı yaratan da dini yaratan da Allah'tır. İnsanın gücünün sınırlarını, nefsini, ruhunu en iyi bilen Allah, insanlar için en kolay olan dini indirmiştir. Bu kesin bir gerçektir. Allah insanları din fıtratı üzerine yaratmıştır. Bir insanın dünyada huzur bulacağı tek model, İslam ahlakını tam anlamıyla yaşamaktır. Kuran'da insanların din ahlakını kolaylıkla yaşayabilecekleri şu ayetle bildirilmektedir:
"O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi.)"(Hac Suresi, 78)
Allah'ın ayetinde bildirdiği gibi Kuran ahlakını yaşamak son derece kolaydır. Çünkü dinin özünde güzel ahlaklı olmak vardır. İnsanın ruhuna en çok zevk veren hal güzel ahlaktır. Her insan dürüstlükten, samimiyetten, şefkatten, merhametten, güzel sözden, tevazudan ve yumuşak başlılıktan hoşlanır. Vefasızlık, sadakatsizlik, yalan, kötü söz, ikiyüzlülük ve kibir her insanın canını yakar. İnsanın bahsettiğimiz bu güzel hasletleri yaşaması ve bunda sebat gösterebilmesi ancak vicdanına uymasıyla mümkün olur. Bir kişinin ömrünün sonuna kadar vicdanının emrinden çıkmaması ise ancak Allah korkusunu gereği gibi yaşamasıyla mümkündür.
Ayrıca din ahlakını yaşamak kişiyi sosyal hayattan, güzelliklerden, sanattan ve estetikten alıkoymaz, aksine daha çok zevk alır hale getirir. Vicdanları mutmain olan müminler, vicdanlarında hiç bir sıkıntı hissetmemenin rahatlığıyla çok hoşsohbet, neşeli ve dışadönük insanlar olurlar. Sanattan, güzellikten, estetikten ve Allah'ın bu dünyada tüm insanlar için, ahirette ise sadece müminler için yaratmış olduğu nimetlerden büyük bir zevk alırlar. Güzel bir mekandan etkileyici sanat eserlerine, rengarenk çiçeklerden birbirinden lezzetli meyvelere kadar herşeyin kendilerine Allah tarafından verilmiş nimetler olduğunu bilir ve bundan büyük haz duyarlar. Ayrıca her şeye sahip olmak hırsıyla dünyaya bağlanmayıp, herşeyin gerçek sahibinin Allah olduğunun bilinciyle davrandıklarından, sahip olduklarını kaybetme konusunda endişeye kapılmaz, tevekkülsüzlük yapmazlar. Bu da, onların nimetleri daha büyük bir zevkle yaşamalarını sağlar.
Bununla birlikte müminler, Allah'ın sanatını görmenin bilinciyle de güzellikten çok büyük zevk alır ve bulundukları ortamı yine bu bilinçle güzelleştirirler. Tüm sanatsal değerler müminler için kıymetlidir. Üstelik müminlerin estetik anlayışı çok gelişmiştir. Nitekim Hz. Süleyman'ın hayatı da bunun en güzel örneklerinden birini teşkil etmektedir. Bilindiği gibi, Hz. Süleyman'ın Sarayının
source : alhassanain