- Evlilikle birlikte kadın ve erkek için bir takım yükümlülük ve sorumluluklar doğar, bunların bir kısmı ortak haklar ve diğer kısmı da kadına veya erkeğe özel haklardır. Kadın ve erkek arasındaki ortak hakları geçen hutbede açıklamıştık. Bu hutbeden başlamak suretiyle kadının erkek üzerindeki haklarını açıklayacağız.
İslâm dini bu hakları iki başlık altında açıklamıştır:
– Farz haklar: Erkek, kadına ait olan bu hakları yerine getirmek zorundadır.
– Sünnet haklar: Bunların yerine getirilmesi, aradaki bağları sağlamlaştıracak ve daha güzel bir hayatın şekillenmesine zemin oluşturacaktır.
Sözü edilen haklar konusuna girmeden önce, hakların altyapısını oluşturan bazı ayet ve hadisleri aktaracağız.
Kur'ân-ı Kerim’in bazı ayetleri şöyledir:
Ve onlarla iyi ve güzel geçinin. [1]
Aşırı ve eksik olmamak üzere kadınlar, kendi aleyhlerine olduğu gibi, lehlerine de hak sahipleridir. [2]
Onlara, eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında ne farz ettiğimizi bilmekteyiz. [3]
İshak İbn Ammar der ki, İmam Cafer Sadık’a (a.s) sordum: “Eşi üzerinde kadının hakkı nedir ki erkek onu yerine getirmekle iyilik ehli sayılsın?
İmam (a.s) buyurdu ki: "Kadını doyurması, giydirmesi ve bilmeyerek yaptığı hatayı affetmesidir."
Sonra İmam (a.s) şöyle devam etti: "Babamın bir eşi vardı ve onu rahatsız ederdi, ama babam onu bağışlardı.”[4]
İmam Cafer Sadık (a.s), yüce İslâm Peygamberinden (s.a.a) şöyle nakletmiştir:
Cebrâil, kadın hakkında bana o kadar tavsiye etti ki ben, zina etmedikçe kadının boşanamayacağını düşündüm.[5]
İmam Cafer Sadık’tan (a.s) rivayet edilen bir başka hadis şöyledir:
Allah’ın rahmeti, kendisiyle eşi arasındaki konularda güzelce davranan kulun üzerine olsun! Çünkü şanı yüce Allah onu, karısına malik ve yönetici kılmıştır.[6]
Yüce Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
Melundur, melundur; ailesinin hakkını zayi eden kimse.[7]
Yüce Peygamberimizin (s.a.a) bir diğer buyruğu şöyledir:
Sizin en hayırlınız, ailesi için en hayırlı olanınızdır ve ben ailem için en hayırlı olanınızım.[8]
Yüce Efendimizin (s.a.a) bir diğer buyruğu ise şöyledir:
Kişinin ailesi, onun bağlılarıdır; kendi bağlılarına en güzel şekilde davranan kimse, yüce Allah katında kulların en sevilenidir.[9]
İslam'da Aile Hukuku ve Ahlakı, s.85
[1]- Nisâ, 19
[2]- Bakara, 228
[3]- Ahzab, 50
[4]- Usul-u Kafî, c: 5, s: 510
[5]- Usul-u Kafî, c: 5, s: 512
[6]- Men La Yahzuruhu'l-Fakih, c: 3, s: 443
[7]- Usul-u Kafî, c: 4, s: 12
[8]- Men La Yahzuruhu'l-Fakih, c: 3, s: 555
[9]- Men La Yahzuruhu'l-Fakih, c: 3, s: 555
……………………………………………………………………………………
Kadının Erkek Üzerindeki Hakları (2)
Geçen hutbede, kadının erkek üzerindeki hakları konusuna başlamış ve bu haklardan olan “nafaka” ve “güzel davranış” hususunda açıklamalar sunmuştuk. Bu hutbede de aynı konuya devam edecek ve bu alandaki diğer hakları açıklayacağız.
3- Bakım ve Temizlik
Erkek yaratılışsal olarak eşini güzel, temiz, koku sürünmüş ve şık giyimli görmek istediği gibi, kadın da kocasından aynı şeyi bekler. Temiz ve bakımlı olmak, güzel koku kullanmak, uyumlu ve temiz elbise giymek... gibi meşru süslenmeler, kadının yaratılışsal olarak kocasından beklentilerindendir.
Erkeğin bu beklentileri yanıtlaması, eşini memnun edecek ve bir bakıma da kadının iffet ve namus duygusunu pekiştirecektir. Kocasını böyle çekici bulan bir kadın, kocasından başkasına meyil hissetmeyecek ve böylece de günaha düşmeyecektir.
Hasan b. Cehm şöyle rivayet eder: İmam Musa Kâzım’ın (a.s) kına sürmüş olduğunu görünce şöyle dedim: Canım size feda olsun, kına mı sürmüşsünüz?
İmam (a.s) buyurdu: “Evet, erkeğin kendini süslemesi, kadının daha iffetli olmasına neden olur. Erkeklerin buna dikkat etmemesi, temizliği gözetmemesi ve kendine bakmaması, kadının da olması gerektiği gibi temiz ve iffetli olmamasına neden olabilecektir.”
Sonra İmam (a.s) bana sordu: "Sen eşini bakımsız ve dağınık bir hâlde görmekten hoşlanır mısın?"
İmam Rıza (a.s) babalarından şöyle rivayet etmiştir:
Gerçekten İsrailoğulları’nın kadınları iffet dairesinden çıkmış ve kötülüğe yönelmişlerdi. Onları buna iten tek şey, kocalarının yeterli ölçüde bakımlı olmamaları idi.
Sonra İmam (a.s) şöyle devam etti: “Şüphesiz ki kadın, senin ondan beklediğinin aynısını senden bekler.”
Erkeğin eşine karşı temiz ve bakımlı olması yönündeki İslâmî tavsiyeler üzerinde dikkat edilecek olsa, ailenin ruh sağlığının ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Gerçekte İslâm’ın konuya yaklaşımı, önleyici nitelikte olup kadının sosyal boyutlu günahlara tutulmasına ve sonuç olarak da ailenin dağılmasına mani olur. İslâm dini açısından kadın ve erkeğin ailedeki konumunun korunması, birbirlerin haklarının ihlal ve zayi edilmemesine bağlıdır. Buna göre erkek, bir yandan bakımsız görüntüsüyle ve düzensiz giyimiyle eşini rahatsız ve ikrah edip öte yandan da özel beklentiler içinde olamaz.
Eğer erkek, yerine getirmekle yükümlü olduğu eşinin haklarını tümüyle gözetecek olsa, yani eşine karşı güzel davransa, eşi için bakımlı olsa, adalet ve takva üzere hareket etse, kesinlikle ailenin ruh yapısı daha uygun bir seviyede olacak, güzelleşecektir. İdeal bir hayat kriterlerine sahip olan böyle bir aile, asla kendini kaybetmeyecek ve çöküntü yaşamayacaktır.
Araştırmalar ve tecrübeler, ailevi sorun ve problemlerin çoğunun kadın ve erkeğin kendi haklarını bilmemelerinden kaynaklandığını göstermektedir. Oysaki ilk aşamada bu hakların öğrenilmesi ve ikinci aşamada da yerine getirilmesi, hem birçok sorunların ortaya çıkmasını önleyecek ve hem de ailenin düşünsel ve etik açıdan olgunluk kazanmasıyla sonlanacaktır.
4- Cinsel Tatmin
Cinsel isteğin tatmini, kadın ve erkek arasındaki ortak haklardan biridir. Bunun, kadının erkek üzerindeki haklarından biri olarak sayılması, bu hakkın ne kadar önemli olduğunu gösterir. İslâmî hükümler, erkeğin bu hususta eşine karşı ihmalkâr davranmamasına ve kadının da kocasına karşı aynı duyarlılıkla yaklaşmasına vurgu yapmıştır. Hem kadın ve de erkek, günaha bulaşmamak için birbirlerinin cinsellik alanındaki isteklerini tatmin etmelidirler.
İnsanın fıtratında olan bu isteğin tatmini noktasında önemli olan şey, tarafların bu husustaki İslâmî hükümleri gözetmeleridir. Bu hükümlerden biri şöyledir: Eşlerden birinin sarhoş olması durumunda, kesinlikle cinsel ilişkiye girilmemelidir. Çünkü hem sarhoş olmak ve hem de sarhoş hâlde cinsel ilişkiye girmek haramdır. İslâm dini açısından hayız ve nifas hâlinde de cinsel ilişkiden kaçınmak gerekir, çünkü bu hallerde cinsel temas haramdır. İslâm’ın hükümlerine uymamak, hem uhrevi ve hem de istenmedik dünyevi sonuçlar doğuracaktır.
İslam'da Aile Hukuku ve Ahlakı, s.93
source : abna24