Allah’ ım, dilersen lütfunla bizi affedersin; dilersen adaletinle bize azap edersin. O halde, nimetinle affını bizim için kolaylaştır ve mağfiretinle bizi azabından kurtar. Çünkü gerçek şu ki, bizim adaletine dayanacak gücümüz yoktur; affın olmadan hiçbirimiz kurtulamayız.
Ey ganilerin ganisi (yüce Allah), işte kulların! Önünde durmuşlar (fazlını ve lütfunu ummaktalar) ve ben, sana muhtaç olanlar içerisinde en çok ihtiyacı olanım. O halde, geniş rahmetinle yoksulluğumuzu gider; rahmetini bizden esirgeyerek bizi ümitsizliğe düşürme. Aksi takdirde seninle mutlu olmak isteyeni bedbaht etmiş, fazlından yardım umanı mahrum bırakmış olursun. O zaman da senden başka kime yönelebilir, kapından başka hangi kapıya gidebiliriz ki?!
Sen (her türlü eksiklikten) pâk ve münezzehsin; biz ise dualarına icabet etmeyi söz verdiğin çaresizleriz; sıkıntılarını gidermeyi vaad ettiğin sıkılmışlarız. Ve sen, rahmetini dileyenden rahmetini esirgemez, senden medet umanı medetsiz bırakmazsın! Çünkü bu, iradenle uyuşmaz, büyüklüğüne yakışmaz. O hal-de, sana yalvarıp yakarmamıza (bakarak bize) acı ve kapına geldiğimiz için (lütfunla) bizi zengin kıl.
Allah’ ım, sana isyan etmek üzere şeytana uyunca o, üstümüze güldü. Şu halde, Muhammed ve âline salat eyle ve senin için onu (şeytanı) terkettikten, ondan yüz çevirip sana yöneldikten sonra tekrar onu üstümüze güldürme.
source : tebyan