İmam Hüseyin (a.s)'ın Makamı
Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki :
"Hüseyin bendendir; o benim oğlum ve evladımdır, kardeşinden sonra insanların en üstünüdür; o müslümanların İmamı, müminlerin mevlası, alemlerin Rabb'inin halifesidir; yardım dileyenlerin yardımına koşan, sığınak arayanların sığınağı ve Allah'ın yaratıklarına olan hüccetidir; o, cennet gençlerinin efendisi ve ümmetin babıdır (kapısıdır); onun emri benim emrimdir; ona itaat bana itaattir; ona uyan bendendir; ona isyan eden ise benden değildir." [1]
İmam Hüseyin (a.s) buyurmuştur ki:
"Resulullah (s.a.a)'in yanına gittim, Ubey b. Ka'b da oradaydı. Resulullah (s.a.a) bana şöyle buyurdular: "Hoş geldin ya Eba Abdullah; ey göklerle yerin ziyneti!" Ubey b. Ka'b; Ya Resulellah, senden başka göklerle yerin ziyneti nasıl olabilir?! Resulullah (s.a.a) cevaben şöyle buyurdular:
"Ey Ubey! Beni hak olarak peygamberliğe seçene andolsun ki, Hüseyin b. Ali'nin göklerdeki makamı yeryüzündeki makamından daha büyüktür. Allah'ın arşının sağ tarafına şöyle yazılmıştır: Hüseyin, hidayet kandili ve kurtuluş gemisidir..." [2]
İmam Hüseyin (a.s)'ın Siyadeti
Allah-u Teala buyurmuştur ki:
"Bilin ki, Hüseyin, dünya ve ahirette bütün şehitlerin seyyidi (efendisi) ve cennet gençlerinin efendisidir." [3]
İmam Hüseyin (a.s)'ın Sevgisi
Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:
"Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim; Hüseyin'i seveni Allah sever." [4]
İmam Hüseyin (a.s)'ın Mahbubiyeti
Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:
"Kim, gök ehli yanında yeryüzü ehlinin en sevilenine bakmak istiyorsa, Hüseyin'e baksın." [5]
Kardeşlerine Sevgi Ve Saygısı
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
"İmam Hüseyin (a.s), kardeşi İmam Hasan (a.s)'a saygı için asla onun önünde yürümüyor ve birlikte olduklarında da ondan önce konuşmaya başlamıyordu."[6]
İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki:
"İmam Hüseyin (a.s), kardeşi İmam Hasan (a.s)'ı ululaması için onun yanında konuşmuyordu. Muhammed b. Hanefiyye de İmam Hüseyin (a.s)'ı ululaması için onun yanında konuşmuyordu."[7]
Ravi diyor ki:
"Hz. Zeyneb (a.s), İmam Hüseyin (a.s)'ı ziyaret ettiğinde (onun yanına gittiğinde), İmam Hüseyin (a.s) ona ihtiram ve saygı için yerinden kalkıp onu kendi yerinde oturtuyordu."[8]
İmam Sadık (a.s), babası İmam Bakır (a.s)'dan naklen şöyle buyurmuştur:
"İmam Hüseyin (a.s), her Cuma akşamı (kardeşi) İmam Hasan b. Ali (a.s)'ın kabrini ziyaret ediyordu."[9]
İyi İşlerin Hepsini Yapması
İbn-i Esir diyor ki:
"İmam Hüseyin (a.s), faziletli bir şahıs idi; çok oruç tutar, çok namaz kılar, çok hacca gider, çok sadaka verir ve bütün hayır işleri yapardı."[10]
Çok Müstehap Namazlar Kılması
İmam Zeyn'ul-Abidin (a.s), "Babanın evlatları ne kadar da azdır" diyen birisinin cevabında buyurdular ki:
"Ben nasıl doğduğuma şaşırıyorum; zira babam (Hüseyin (a.s)) her gün ve gece bin rekat namaz kılardı."[11]
Yaya Olarak Hacca Gitmesi
İbn-i Abbas diyor ki:
"İmam Hüseyin (a.s), bineğini ardından çektiği halde yaya olarak hacca gidiyordu."[12]
İyiliğe Güzel Karşılık Vermesi
Enes diyor ki:
İmam Hüseyin (a.s)'ın yanında olduğum bir sırada bir cariye gelerek O'na bir demet gül takdim etti. İmam Hüseyin de (karşılık olarak): "Sen Allah yolunda hür ve serbestsin" buyurdular.
Ben Hazrete: "Bir cariyenin değersiz bir demet gül vermesiyle onu azat mı ediyorsun?" dediğimde buyurdular ki: "Allah-u Teala bizi böyle eğitmiştir ve Kur'an'da buyurmuştur ki: "Size bir iyilik edildiğinde, (veya bir selamla selamlandığınızda) siz ondan daha güzeliyle veya aynı ayarda karşılık verin."[13] O iyilikten daha güzeli, onu azat etmekti (Allah yolunda serbest bırakmaktı)."[14]
İMAM HÜSEYİN (A.S)'IN FAZİLETLERİ VE SİRESİ
Ali İsmini Sevmesi
Ali b. Hüseyin (İmam Zeyn'ul-Abidin r11;a.s-) buyurmuştur ki:
"Muaviye Mervan b. Hakem'i Medine'ye vali tayin ettiğinde, Kureyş gençlerine hukuk (aylık) belirlerken ben de onun yanına gittim. Bana: "İsmin nedir?" diye sordu. Ben de cevaben: "Ali (Zeyn'ul-Abidin)'dir" dedim. "Kardeşinin ismi nedir?" diye sorduğunda da "Ali'dir" dedim. Mervan: "Ali, Ali mi?! Babanın, çocuklarına Ali'den başka bir isim koymamasından maksadı nedir?" dedi.
Ben babamın yanına dönerek Mervan'ın dediği sözü ona anlattım. Babam Hüseyin (a.s) buyurdular ki:
"Eğer benim yüz tane erkek çocuğum olsaydı, onlardan hiç birine Ali'den başka isim koymak istemezdim?" [15]
Köle Azat Etmesi
İmam Hüseyin (a.s) bir gün müsteraha giderken müsterahın kenarında bir ekmek parçası bularak, onu dışarı çıktığında kendisine vermesi için kölesine verdi. İmam (a.s) dışarı çıkınca köleden o ekmek parçasını istedi. Köle de cevaben: "Yedim" dedi.
İmam (a.s) bunun üzerine: "Sen artık hür ve serbestsin; çünkü ceddim buyurmuştur ki: "Kim bir ekmek parçası bulur da temizledikten sonra onu yerse, ekmek karnına yetişmeden Allah onu cehennem ateşinden kurtarır." Ben Allah'ın, ateşten azat ettiği (kurtardığı) kimseyi köle ve kul yapamam" buyurdu.[16]
Fakir Ve Yoksullara Yardımda Bulunması
Şuayb b. Abdurrahman-i Huzaî diyor ki:
"Aşura günü İmam Hüseyin (a.s)'ın omuzlarında bir iz (siyahlık) görüldü. İmam Zeyn'ul-Abidin (a.s)'dan bunun sebebini sorduklarında şöyle buyurdular:
"Bu iz, fakir, yetim ve yoksulların evlerine götürdüğü (deriden olan) azık torbasının bıraktığı izdir."[17]
Muaviye'ye Karşı Tavrı
İmam Hüseyin (a.s) Muaviye'nin: "Biz, Hücr'ü ve ashabını öldürerek onları kefin-defin ettik" sözüne karşılık buyurdular ki:
"Ey Muaviye! İnsanlar senin düşmanındır. Ama eğer biz senin taraftarlarını öldürmüş olursak, ne onları kefenleriz, ne onlara namaz kılarız ve ne de onları defnederiz!"[18]
İmam Hüseyin (a.s)'ın Halkı Hidayet Etme Yöntemi
İbn-i Şehraşub Menakıb kitabında Ruhayni'den şöyle nakl ediyor:
"İmam Hasan ve İmam Hüseyin (alehim'es selam) abdest almakla meşgul olan yaşlı bir adamın yanından geçerken onun doğru abdest almadığını gördüler, onu rahatsız olmayacak bir şekilde hidayet etmek için abdest konusunda tartışmaya başladılar, onlardan her biri diğerine; senin abdest alman doğru değildir diyordu. Yaşlı adama: "Kimin doğru abdest aldığına sen karar ver" deyip abdest almaya başladılar. "Hangimizin abdesti daha doğrudur?" dediklerinde yaşlı adam şöyle dedi: "Sizin ikiniz de güzel abdest aldınız, ama bu cahil ve yaşlı kişi doğru abdest almadı." Böylece yaşlı adam rahatsız olmaksızın doğru abdest almayı öğrenmiş oldu.[19]
İmam Hüseyin (a.s)'ın Tevazusu
İbn-i Asakir, Tarih-i Dimaşk kitabında şöyle nakl ediyor: "Bir gün İmam Hüseyin (a.s), abalarını yere sermiş kuru ekmek yemekle meşgul olan bir grup fakir ve yoksulların yanından geçerken onlar İmam (a.s)'ı yemeğe davet ettiler. İmam (a.s) atından inerek; "Allah mütekebbirleri sevmez" deyip onlarla birlikte yemek yemeğe başladı.
Sonra onlara; "Ben sizin davetinizi kabul ettiğim gibi siz de benim davetimi kabul edin "buyurdu. Onlar da bu daveti kabul ettiler. İmam (a.s) onları evine götürüp cariyesi Rubab'a şöyle dedi: "Azık olarak topladığın şeyleri misafirlere getir."
İmam (a.s) onları iyice ağırladıktan sonra bir takım hediyelerle onları uğurladı.[20]
İmam Hüseyin (a.s)'ın Hilmi
İmam Hüseyin (a.s)'ın hizmetçisi, cezalandırılmayı hakkeden bir suç işledi. İmam (a.s) onun tembih edilmesini emretti. Hizmetçi; Ey mevlam: "Ve'l kazimin'el ğayz" (Öfkelerini yenenler) dediğinde, İmam (a.s); "Ondan vazgeçin" buyurdu. Hizmetçi; Ey mevlam: "Ve'l afîne an'in nas" (İnsanları affedenler) dediğinde, İmam (a.s); "Seni affettim" buyurdu. Hizmetçi; Ey mevlam: "Vallahu yuhibb'ul muhsinin" (Allah ihsan edenleri sever) dediğinde de İmam (a.s); "Sen Allah rızası için serbestsin, sana bağışladığım miktarın bir kaç katı daha senin içindir" buyurdu.[21]
İMAM HÜSEYİN (A.S)'IN FAZİLETLERİ VE SİRESİ
İmam Hüseyin (a.s)'ın Şecaati
İmam Hüseyin (a.s)'ın Aşura günü sergilediği şecaat ve cesaretin eşini hiç kimse görmeyip ve görmeyecektir de. İmam (a.s) Aşura günü, karşısına çıkan herkesi kılıçtan geçiriyordu, böylece düşmandan çok sayıda insanlar öldürdü. Ömer b. Sa'd bu durumu görünce; "Tek tek onun karşısına çıkmayın, hep birlikte ona saldırın" diye emretti.
Bazı raviler şöyle demiştir: "Ashabı, evladı ve bütün aile fertleri ölüp de onun gibi şecaatli savaşan biri vallahi görülmemiştir. İmam Hüseyin (a.s) susuz olmasına rağmen düşman ordusunun hangi semtine saldırıyorduysa adeta çekirgeler gibi onun önünden kaçıyorlardı... Nihayet uzaktan İmam (a.s)'ı ok yağmuruna tutup ne kadar korkak olduklarını kanıtladılar.[22]
İmam Hüseyin (a.s)'ın Müminlerin Kalbindeki Aşkı
İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Bir gün Peygamber (s.a.a), Hüseyin (a.s)'ı kucağına alarak şöyle buyurdu: "Hüseyin'in şahadeti için müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz."
Sonra buyurdular ki: "Babam, her gözyaşın maktulü olana (Hüseyin'e) feda olsun."
Ey Resulullah'ın torunu, her gözyaşın maktulü nedir? dediklerinde; "Onu anan her mümin, mutlaka ağlar" buyurdular.[23]
Zalimlere Biat Etmemesi
İmam Hüseyin (a.s)'dan Yezid'e biat etmesini istediklerinde şöyle buyurdular:
"Benim gibi birisi, Yezid gibi birisine biat etmez. Fakat biz de, siz de sabahlayalım ve hangimizin hilafet ve biate daha layık olduğunu bekleyelim."[24]
Zillete Boyun Eğmemesi
İmam Hüseyin (a.s) Aşura günü Kufe halkına hitaben şöyle buyurdular:
"...Bilin ki, zina zade oğlu zina zade (İbn-i Ziyad), beni savaşla zillet arasında bırakmıştır; ona teslim olmak ve zillete boyun eğmek bizden uzaktır."[25]
İmam Hüseyin'e Aşura Günü Ağlamak
İmam Rıza (a.s) buyurmuştur ki:
"Babam (İmam Kazım) Muharrem ayı girdiğinde, güler görülmezdi¸ on gün geçene kadar gam ve hüzün ona galip olurdu; Aşura günü (Muharrem ayının onu) olduğunda, o gün onun musibet, hüzün ve ağlamak günü olurdu; işte o gün Hüseyin (a.s)'ın öldürüldüğü gündür." [26]
Aşura Gününün Musibet Günü Oluşu
Abdullah b. Fazl el-Haşimî diyor ki:
"İmam Sadık (a.s)'a dedim ki; "Ey Resulullah'ın torunu! Aşura günü, nasıl musibet, gam ve ağlama günü oldu da Resulullah (s.a.a)'in vefat günü, Fatıma (a.s)'ın ölüm günü, Emir'ul- Muminin Ali (a.s)'ın katledildiği gün ve Hasan (a.s)'ın zehirle öldürüldüğü gün musibet günü olmadı?"
İmam (a.s) cevaben şöyle buyurdular:
"Hüseyin (a.s)'ın musibet günü, diğer günlerin musibetinden daha büyüktür. Çünkü Kisa ashabı, Allah katında yaratıkların en üstünleri idiler; bunlar beş kişi idi. Onların arasından Resulullah (s.a.a) vefat ettiğinde, Emir'ul- Muminin Ali, Fatıma Hasan ve Hüseyin hayatta idiler; halk için bir teselli ve gönül rahatlığı vardı. Fatıma (a.s) dünyadan göçtüğünde, Emir'ul- Muminin, Hasan ve Hüseyin halk için bir teselli ve gönül rahatlığıydılar. Emir'ul- Muminin de şehit olduğunda, Hasan ve Hüseyin halk için bir teselli ve gönül rahatlığıydılar. Hasan (a.s) da öldürüldüğünde, Hüseyin (a.s) halk için bir teselli ve gönül rahatlığı idi. Hüseyin (a.s) katledildiğinde artık Kisa ashabından, halka teselli ve gönül rahatlığı olacak bir kimse kalmadı. Öyleyse onun ölmesi hepsinin ölmesi demekti. Nitekim onun baki kalması hepsisinin baki kalması gibi idi. İşte bundan dolayı İmam Hüseyin (a.s)'ın musibet günü diğer musibet günlerinden daha büyüktür." [27]
İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Kim Aşura günü, ihtiyaçları için çalışmayı terk ederse, Allah Teala onun dünya ve ahiret ihtiyaçlarını karşılar. Aşura günü kimin musibet, hüzün ve ağlama günü olursa, Allah Teala kıyamet gününü, onun mutluluk ve sevinç günü kılar ve cennette gözü bizimle aydınlanmış olur. Kim Aşura gününü bereket günü adlandırır ve o gün evi için bir şey stok ederse, stok ettiği şey onun için mübarek olmaz ve kıyamet günü cehennemin en alt tabakasında Yezid, Ubeydullah b. Ziyad ve Ömer b. Sa'd ile haşır olur." [28]
İmam Hüseyin'in Katline Lanet Etmek
İmam Rıza (a.s) İbn-i Şebib'e şöyle buyurdular:
"Ey Şebib, eğer cennette yapılmış olan odalarda Peygamber ve Ehl-i Beyt'i ile beraber olmak istiyorsan, Hüseyin'in katillerine lanet etmelisin." [29]
Davud-u Rıkkî diyor ki:
İmam Sadık (a.s)'ın yanında durmuştum, su istedi, suyu içtiğinde gözlerinin yaşla dolduğunu ve ağladığını gürdüm. Sonra şöyle buyurdu:
"Ey Davud! Allah, Hüseyin'in katiline lanet etsin; Hüseyin'i anmak hayatı gamlı kılır (karartır). Ben her soğuk su içtiğimde Hüseyin'i anıyorum; kim su içip de Hüseyin'i anar ve onun katiline lanet ederse, Allah Teala ona yüz bin hasene (sevap) yazar, yüz bin günahı onun amel defterinden siler, yüz bin derece onun makamını yüceltir, yüz bin köle azat etmiş gibi olur ve Allah Teala onu, kıyamet günü güler yüzlü olarak haşır eder." [30]
İmam Hüseyin (a.s)'ı Anmanın Niteliği
Hasan b. Ebu Fahite şöyle diyor:
İmam Sadık (a.s)'a dedim ki;"Canım sana feda olsun! Hüseyin b. Ali (a.s)'ı anıyorum, onu andığımda ne söyleyeyim?" İmam (a.s) buyurdular ki şöyle de: "Sallallahu aleyke ya Eba Abdullah" (Allah'ın selamı sana olsun ey Eba Abdullah) ve bu sözü üç defa tekrarla" [31]
İmam Rıza (a.s) buyurmuştur ki:
"Ey İbn-i Şebib, Hüseyin (a.s)'la şahadete erişen kimsenin sevabı kadar sen de sevap elde etmek istiyorsan, onu andığında şöyle de: "Ya leyteni kuntu meahum fe efuze fevzen azima" (Keşke ben de onlarla olsaydım ve büyük bir makama - şahadete- erişseydim.) [32]
İMAM HÜSEYİN (A.S)'IN FAZİLETLERİ VE SİRESİ
İmam Hüseyin'in Musibetini Anmak
İmam Rıza (a.s) buyurmuştur ki:
"Kim bizim musibeti anıp da ağlar veya başkalarını ağlatırsa, gözlerin ağladığı gün onun gözü ağlamaz. Kim bizim emrimizin (velayetimizin) ihya edildiği bir mecliste oturursa, kalplerin öldüğü gün onun kalbi ölmez." [33]
Şair olan Ebu İmare şöyle diyor:
İmam Sadık (a.s) bana: "Ey Ebu İmare! Hüseyin (a.s) hakkında bir şiir oku" diye buyurdu. Ben şiir okudum, o da ağladı. Sonra yine şiir okudum, yine ağladı. Allah'a andolsun ki, ben okudukça o da ağlıyordu, hatta evdekilerin de ağlama seslerini duydum.
İmam (a.s) bana buyurdular ki:
"Ey Ebu İmare! Kim Hüseyin b. Ali hakkında bir şiir okur da elli kişiyi ağlatırsa, cennet ona farz olur; kim Hüseyin (a.s) hakkında bir şiir okur da kırk kişiyi ağlatırsa cennet ona farz olur; kim Hüseyin (a.s) hakkında bir şiir okur da otuz kişiyi ağlatırsa cennet ona farz olur; kim Hüseyin (a.s) hakkında bir şiir okur da yirmi kişiyi ağlatırsa cennet ona farz olur; kim Hüseyin (a.s) hakkında bir şiir okur da on kişiyi ağlatırsa cennet ona farz olur; kim Hüseyin (a.s) hakkında bir şiir okur da bir kişiyi ağlatırsa cennet ona farz olur; kim Hüseyin (a.s) hakkında bir şiir okur da kendisi ağlarsa cennet ona farz olur; kim Hüseyin (a.s) hakkında bir şiir okur da ağlar görünmeye çalışırsa cennet ona farz olur." [34]
İmam Hüseyin (a.s)'a Ağlamak
İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Ey İbn-i Şebib! Birine ağlayacak olursan, Hüseyin b. Ali'ye ağla. Çünkü o bir koçun boğazlandığı gibi boğazlandı ve onun ailesinden yeryüzünde eşleri bulunmayan on sekiz kişi öldürüldü. Onun ölümü için yedi gökle yerler ağladı." [35]
Ebu İmare Şöyle diyor:
İmam Sadık (a.s)'ın yanında Hz. Hüseyin (a.s) anıldığı gün, İmam (a.s) o gün akşama kadar kesinlikle güler yüzlü görülmezdi ve; "Hüseyin her müminin göz yaşıdır." buyuruyordu.[36]
İmam Rıza (a.s) buyurmuştur ki:
"Ağlayanlar Hüseyin gibisine ağlamalıdırlar; çünkü ona ağlamak büyük günahları döker (silip yok eder)." [37]
İmam Hüseyin (a.s)'ın Ziyareti
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
"Hüseyin (a.s)'ın ziyareti en üstün amellerdendir." [38]
İmam Bakır (a.s) buyurmuş ki:
"Kim yerinin cennet olmasını istiyorsa, mazlumun ziyaretini terk etmemelidir." Mazlum kimdir? denildiğinde; "Kerbela sahibi Hüseyin b. Ali'dir." buyurdular.[39]
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
"Hüseyin (a.s)'ı ziyaret ediniz, ona cefa etmeyiniz (bu hususta kusur etmeyiniz). Çünkü o, yaratıklardan cennet ehli gençlerinin efendisi, şehitlerin ise serveridir." [40]
Yine İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
"Allah-u Teala, kime hayır vermek isterse, İmam Hüseyin ve ziyaretinin sevgisini onun kalbine yerleştirir." [41]
İmam Hüseyin'i Uzaktan Ziyaret Etmek
İmam Sadık (a.s) Sudeyr'e şöyle buyurmuşlardır:
"Ey Sudeyr! Neden Hüseyin (a.s)'ın kabrini her Cuma günü beş ve her gün bir defa ziyaret etmiyorsun?" Ben; "Sana feda olayım, bizimle onun arasında fersahlarca mesafe vardır" dediğimde şöyle buyurdular:
"Evin üzerine çık, sonra sağa ve sola bak, sonra başını göğe doğru kaldır, daha sonra Hüseyin (a.s)'ın kabrine doğru yönelerek şöyle de: "Es-Selamu aleyke ya Eba Abdillah! Es-Selamu aleyke ve rahmetullahi ve berekatuh" ( Selam olsun sana ey Eba Abdullah! Allah'ın selam, rahmet ve bereketi senin üzerine olsun). Böyle yaptığında bir ziyaretin sevabı sana yazılır, bu ziyaretin sevabı da bir hacla umredir."
Sudeyr diyor ki: Ben (İmam'ın sözünü duyduktan sonra) her gün yirmi defadan fazla bu ziyareti okurdum.[42]
İmam Hüseyin (a.s)'ın Suresi
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Farz ve müstahap namazlarda Fecr suresini okuyun. Çünkü o sure, Hüseyin b. Ali'nin suresidir. O sureyi okumaya rağbet edin, Allah size rahmet etsin."
Mecliste hazır olan Ebu Usame; "Bu sure nasıl sadece Hüseyin (a.s)'a mahsus olur?" dediğinde İmam (a.s) şöyle buyurdular:
"Allah'ın şu ayetini: "Ey mutmain (tatmin olmuş) nefs! Dön rabbine, O'ndan razı olarak ve rızasını kazanmış bulunarak. Artık kullarımın arasına katıl ve gir cennetime" işitmedin mi? Allah Teala bu ayetten Hüseyin b. Ali (a.s)'ı kastetmiştir. Çünkü onun nefsi tatmin bulmuş, razı olmuş ve rabbinin rızasını kazanmıştır. Muhammed (s.a.a) ailesinden olan ashabı ise kıyamet günü rablerinden razıdırlar, O da onlardan razıdır.
Bu sure, Hüseyin b. Ali, onun şiaları ve Muhammed Ehl-i Beyti'nin şialarına mahsustur. Kim Fecir suresini sürekli okursa, cennette İmam Hüseyin'le birlikte ve onun derecesinde olur. Allah Teala aziz ve hekimdir." [43]
İmam Hüseyin (a.s)'ın Duası
"Allah'ım! Kelimelerinin, arşının düğüm (bağlantı) yerlerinin, göklerinin sakinleri, Peygamber ve elçilerinin yüzü suyu hürmetine, duamı icabete eriştir; şüphesiz işimde zorluk beni kuşatmıştır. Öyleyse Muhammed ve âl-i Muhammed'e salat etmeni ve işimde benim için bir kolaylık kılmanı senden istiyorum."
Resulullah (s.a.a)'in buyurduğuna göre bu dua, Allah-u Tebarek ve Teala tarafından kendisine ilham edilen Hüseyin (a.s)'ın duasıdır. Kim bu duayı namazdan sonra oturduğu halde okursa, Allah Teala onu İmam Hüseyin (a.s)'la haşreder ve İmam (a.s) kıyamet günü onun şefaatçisi olur, Allah Teala onun gamlarını giderir, borcunu öder, işlerini kolaylaştırır, yolunu açık kılar, onu düşmanlarına güçlü eder, onun ayıplarını açmaz, göğsünü (ilim ve marifetle) genişletir ve ölüm anında "La ilahe illellah" şehadetini ona telkin eder.[44]
İmam (a.s)'ın Sabah Ve Akşam Okuduğu Dua
Seyyid b. Tavus diyor ki:
"Hüseyin b. Ali (a.s), sabah ve akşam olduğunda şu duayı okuyordu:
"Bismillahirrahmanirrahim, bismillahi ve billahi ve minellahi ve ilellahi ve fî sebilillahi ve alâ milleti resulillahi ve tevekkeltu alallahi velâ havle velâ kuvvete illa billah'il- aliyy'il- azim.
Allahumme innî eslemtu nefsî ileyke ve veccehtu vechî ileyke ve fevveztu emrî ileyke. İyyake es'el'ul-âfiyete min kulli sûin fid-dünya ve'l-ahireti."
"Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla. Allah'ın adıyla, Allah'ın yardımıyla, Allah'dan, Allah'a doğru, Allah'ın yolunda, Resulullah'ın dini üzere hareket ediyorum. Allah'a tevekkül ettim, güç ve kudret ancak yüce ve âzim olan Allah'tandır.
Allah'ım, kendimi sana teslim ettim, yüzümü sana çevirdim ve işlerimi sana bıraktım. Dünya ve ahiretteki her kötülükten kurtulmayı sadece senden istiyorum."[45]
F. Altan
_______________________
Kaynakça:
[1] - Emali-yi Saduk, s. 101.
[2] - El-Uyun-u Ahbar'ur-Rıza, c. 1, s. 59.
[3] - Kamil'uz-Ziyarat, s. 70.
[4] - a.g.e, s. 52 ve 53.
[5] - Menakıb-i İbn-i Şehraşub, c. 4, s. 73.
[6] - Mişkat'ul-Envar, s. 170.
[7] - Menakıb-i İbn-i Şehraşub, c. 3, s. 401.
[8] - Vefat-u Zeyneb'ul-Kubra, s. 11.
[9] - Bihar, c. 10, s. 317.
[10] - Usd'ul-Ğabe, c. 2, s. 21.
[11] - Bihar'ul-Envar, c. 82, s. 311.
[12] - Mehasin-i Berkî, c. 1, s. 146.
[13] - Nisa/86.
[14] - Keşf'ul-Ğumme, c. 2, s. 31.
[15] - Mevsuat-u Kelimat'il- Hüseyin -a.s- s. 246; Kafî, c. 6, s. 19.
[16] - Mevsuat-u Kelimat'il- Hüseyin -a.s- s. 624; Bihar'ul-Envar, c. 66, s. 433.
[17] - Menakıb, c. 4, s. 66; Bihar, c. 44, s. 190, H. 3.
[18] - İhticac-ı Tabersi, s. 296.
[19] - Menakıb-i İbn-i Şehraşub
[20] - A'yan'uş- Şia, c. 1, s. 580
[21] - a.g.e.
[22] - Bu konudaki tarih kitaplarına bakabilirsiniz.
[23] - Müstedrek'ul-Vesail, c. 10,s. 318.
[24] - Futuh-u İbn-i A'sem-i Kufî c. 5, s. 14.
[25] - İhticac-ı Tabersi, s. 336.
[26] - Emali-yi Saduk, s. 111.
[27] - İlel'uş- Şerayi, s. 225-227.
[28] - Emali-yi Saduk, s. 112.
[29] - a.g.e, s. 113.
[30] - a.g.e, s. 122.
[31] - Emali-yi Tusi, c. 2, s. 53.
[32] - Emali-yi Saduk, s. 113.
[33] - Uyun-u Ahbar'ur- Rıza, c. 1, s. 294. Emali-yi Saduk, s. 68.
[34] - Sevab'ul-A'mal, s. 109 ve 110.
[35] - Uyun-u Ahbar'ur- Rıza, c. 1, s. 299.
[36] - Kamil'uz- Ziyarat, s. 108.
[37] - Emali-yi Saduk, s. 111.
[38] - Kamil'uz- Ziyarat, s. 147.
[39] - a.g.e, s. 141.
[40] - a.g.e, s. 109.
[41] - a.g.e, s. 142.
[42] - a.g.e, s. 287. Men La Yahzuruh'ul-Fakih, c. 2, s. 599.
[43] - Te'vil'ul-Ayat, c. 2, s. 796.
[44] - Uyun-u Ahbar'ir-Rıza, c. 1, s. 60. Kemal'ud-Din, c. 1, s. 265.
[45] - Muhec'ud- Da'vat, s. 175; Bihar, c. 86, s. 313, H. 65.
source : sibtayn